Evrenin neden var olduğunu, bir amacının olup olmadığını ve varsa bu amacın ne olduğunu, ondan önce bir “şeyin” olup olmadığını, fiziksel uzayın ötesinde bir İlahi İrade veya Kozmik Zeka olup olmadığını bilemeyiz; muhtemelen de hiç bilemeyeceğiz. Ama bildiğimiz bazı şeyler var.Evrendeki “büyük patlamanın” 13,7 milyar yıl önce gerçekleştiğini biliyoruz (ancak bu, başka bir evrenin sıkışma sonrası geri tepmesi olabilir). Bildiğimiz anlamdaki yaşamın, en azından yerel olarak, bu sürenin yaklaşık üçte birinde var olduğunu biliyoruz. Bunu biraz düşünün. Biz (yaşam kendini yenilediği için asli anlamda “biz”) fiziksel evrenin üçte biri yaşındayız. Şimdiye kadar çoktan olgunlaştığımızı düşünebilirsiniz.Keşfettiğimiz (ya da icat ettiğimiz) doğa “kanunları” içerisinde en evrensel olanı Termodinamiğin İkinci Yasasıymış gibi görünüyor: Bütün enerji sistemleri geri döndürülemez ve değiştirilemez bir şekilde maksimum entropiye (moleküler kaos) doğru yol alır. Yani, evren çözülmektedir. Hatta, bizdeki zaman algısını sağlayan, maddenin düzenden düzensizliğe doğru olan tek yönlü akışıdır. Bu, evrenin sonsuz karmaşıklığını fazlasıyla basite indirgemek gibi görünse bile, bilimsel çalışmaların özü, karmaşık süreçlerini yöneten basit yasaları bulmaktır. Dünyanın en büyük harikalarından bazılarını yaratmış olan sanatçı ve mucit Leonardo da Vinci, en büyük karmaşıklığın basitlik olduğuna inanırdı. Akıl almaz derecede karmaşık teoriler üzerinde kafa yoran Albert Einstein da bize, “Her şeyi mümkün olduğu kadar basit yapın ama daha basit yapmayın.” der.Isı, enerji, hareket ve güç bilimi olan termodinamik, Otto von Guericke‘nin 1650’de, Aristo’nun uzun zamandır kabul gören “Doğa, vakumdan nefret eder” önermesini çürütmek için yaptığı dünyanın ilk vakum pompası ile basit bir şekilde başladı.Aslında ikisi de haklıydı. Evet, -düzen kurmak ve devam ettirmek için- entropiye doğru akışı yerel ve geçici olarak tersine çevirecek zekaya ve termodinamik yeteneğe sahibiz. Ama daha genel anlamda, doğal şeyler vakumdan nefret eder. Alice’e sorun.Günümüz kozmolojisi (sicim teorisi ve döngüsel kuantum yerçekimi gibi ezoterik yapıları saymazsak), evrenin (belki de tek evrenin) hiçlikten başlayıp uzay ve zaman olarak genişlediğini, bu sırada da yoğunlaşarak maddi dünyamızı oluşturan her şeyi meydana getirdiğini ileri sürmektedir.Bu, tahmin edeceğiniz üzere son derece enerjik bir süreçtir. Başlangıç hareketinden sonra yaklaşık olarak saniyenin milyonda biri süre boyumca evrenin sıcaklığı 60 trilyon santigrat dereceydi. 300.000 yaşına geldiğinde, evrenimiz 100.000 dereceye kadar soğumuştu (bizim güneşimiz 5.500 derece). İlk bir milyar yılın sonunda, -200 dereceye düşecek kadar yayılmıştı. Bu sabah, evrenimiz -270 dereceyi gösteriyordu. Yani mutlak sıfırın sadece 3 derece üstünde. Bu da, çok soğuk demektir.Ancak, termodinamiğin ilk yasasından bildiğimiz üzere enerji yaratılamaz ve yok edilemez (en azından bizim evrenimiz içerisinde); yani büyük patlamada açığa çıkan ısı, ne kadar dağılmış olursa olsun hâlâ duruyor demektir. Başlangıç anından itibaren, evren yoğunlaşmış enerjiyi, daha az yoğun biçimlere doğru dağıtmaktadır. Bu sürece entropi denmektedir. Entropi aynı zamanda herhangi bir andaki, ya da herhangi bir termodinamik sistem tarafından yaratılmış olan kaos veya dağılma miktarının ölçüsüdür.Bu yazı, www.countercurrents.orgsitesinde yer alan Robert Riversong imzalı The Thermodynamics Of An Intelligent Living Universeadlı makalenin çevirisidir. Çeviri için site yönetiminden izin alınmıştır.Makale çok uzun olduğu için dört kısma bölünmüştür.NOT1: Bu çeviriyi yapmak için harcadığım zamandan da anlaşılacağı üzere, yazarın fikirlerine genel olarak katılsam da, bunların birebir benim fikirlerimi yansıttığı iddia edilemez. Burada yazılanlar öncelikle yazarı bağlar.
NOT2: Bu makalede anılan bilim dallarına hakim olmadığım için bazı terimlerin çevirisinde hata yapmış olabilirim. Benden daha bilgili arkadaşlar düzeltirse memnun olurum.
NOT3: Linkler bana aittir. Çeviriyi yaparken konuyu daha iyi anlamak için okuduğum başka yazıları, belki meraklısı çıkar diye paylaşmak istedim.
Devamı:YAŞAYAN CANLI EVRENİN TERMODİNAMİĞİ – 2YAŞAYAN CANLI EVRENİN TERMODİNAMİĞİ – 3
yorumlar
çok yoğun bir yazı!
devamı daha da yoğun. sen bir de çevirirken görecektin beni. 🙂
hafifletmek mümkün değilmi?.. çok yoruyor insanı okurken 🙂
aslında özet geçecektim, ama yazarın bazı görüşlerini kasten kesmişim gibi bir izlenim vermek istemediğimden aynen yayınlamaya karar verdim.
ezile ezile anlarız o halde.. 🙂
Bence çok önemli bir mevzuya değinmişsiniz. Uzun zamandır aklımın köşesinde varlığını koruyan bir konuydu.
Hero, diğerlerine baktım da, http://www.countercurrents.org sitesi açılıyor ama Robert Riversong’a izin vermiyor ne hikmettir anlamadım..
sen devam et bakalım..
Bende çıkıyor. http://www.countercurrents.org/riversong220511.htm linkinde
sorun bende hacı bakacaz..
belki düzensizlik ve düzen birbirini tamamlayan en önemli bütün
gerçekten güzel bir yazı olmuş ilk okuyuşumu keyifle bitirdim. daha geniş bir vakitte daha detaylı okuyup düşünmek üzere okunacaklarımın arasına alıyorum. düşünmeyi seviyorum. ama beni böyle heyecanla okumaya sürükleyecek özet yazılar her zaman önüme gelmiyor.teşekkürler efenim
yazıyı okuyan herkese ben de teşekkür ederim. 🙂
Belirttiğin üzre terim fazlalığı konunun anlaşılmasını biraz zorlaştırmışsada ,eline sağlık güzel bi yazı…
çok ilginç, bir süredir, evrenin sınırsızlığı ve akıl almaz yapısı hakkında düşünürken, karşıma çıkan bir yazı. işin ilginci din ve evren hakkında bu tarz şeylerin şarşırtıcı bir sıralamayla farklı mecralarda karşıma çıkıyor olması. kaçınız, evrenin büyüklüğü ve aklın sınırlarını zorlayan karmaşıklığı karşısında, anlamsızca baka kaldınız, korkunç bir deneyim, ve bir o kadar da sizi kendine çeken karadelik gibi. evrene nitelikli bir bakış atınca, metafiziğe dahil pek çok şeyin kocaman bir yalan olduğunu, yada şöyle söyleyelim, böylesine komplike bir evrenin içinde, basitçe anlamsız diyebileceğiniz, pek çok şeyin farkına varabilirsiniz. sizi bir tehlike bekliyor olabilir.
teşekkürler2011 genel seçim sonuçları
daha sonra okumak üzere tutuyorum.
“Evrenin neden var olduğunu, bir amacının olup olmadığını ve varsa bu amacın ne olduğunu, ondan önce bir “şeyin” olup olmadığını, fiziksel uzayın ötesinde bir İlahi İrade veya Kozmik Zeka olup olmadığını bilemeyiz; muhtemelen de hiç bilemeyeceğiz. Ama bildiğimiz bazı şeyler var.”Neden var olduğu sorusu çok felsefi ancak temel metaryal bilişsel, matematiksel ve doğal olarak varoluşsal medya açısından nedenselliğine cevap verebilirim,.Amacına gelince, bu neden düşünen bir canlı tasarlanır evrim sonucu sorusunun yanıtıdır, evrim bilginindir ve evrem matematiksel bir modeldir.Mükemmel bilgiden bilinç kazanması beklenir! Burası zurnanın zırt dediği yer çünkü insanın saldırganlığı ve ölüme olan inancı bu bilişsel sürece eşlik ediyor insan ve bilginin evrimi açısından.Evet ölüm olamaz, Epikuryenler haklı, ltfn. bknzE kozmik bilince gelince, insan kendini bilinçli tanımlar değil mi?Tamam bir mahkumiyet var ama sonumuz zaten bilinç kazanmak ile alakalı, insan zekası gelişkinliği ile dehayı bu yüzden açıklayamaz. Herşey bilgi ve bilinç dahilinde mümkün. Evet tanrılaşması insanın kaçınılmazdır, hep mahkum olacak diye bir şey yok, zaten bu yolculuğa da ters düşer?Khufu, kozmik bilinç mi istiyorsun, bu adamlar ne resmetmiş biliyormusun, sana söyleyeyim bu bir çekirdek kesiti. Zamanında kesiti alınırsa ortaya çıkan. Yani kütle zaman kesitinde alınan bir çekirdek modeli, materialin ve diğer her boyutun temel bileşeninin kesiti.Bana bu modellemelere nasıl olurda bir bilgiden, pi=3,16’dan çıkıp mükemmel bir şekilde bu matematiksel model boyutuna işi taşıdın derseniz,Ölüme neden artık inanmamanız gerektiğini anlarsınız. 4000 küsür yıldan günümüze, zaman mı kaldı! Chronos! Hypnosis!
Superhero;“Keşfettiğimiz (ya da icat ettiğimiz) doğa “kanunları” içerisinde en evrensel olanı Termodinamiğin İkinci Yasasıymış gibi görünüyor:””Hatta, bizdeki zaman algısını sağlayan, maddenin düzenden düzensizliğe doğru olan tek yönlü akışıdır.”Özürdileyerek belirtmeliyim ki, yalan söylüyorsun…Ya cehaletten, ya da safsın, yada yada…Kızma daha beteri var, mahkumsun!İroni dualitenin, simetrinin ve zaman algısının ironisi. Zaman algısı psikolojiktir ve daha çok böceklerde olmayan şey “Ego” ile ilintilidir.Nedeni zamanın donduğu, baskılandığı zaman materialde görülen kristalleşmedir. Bu egosu olmayan böcekler, kolonisel zeka-sosyal, aynı zamanda uçan sinekler bile üçgen ve bunun gibi hareket ve şekillere sahiptirler…Bu zaman ve ego bağlantısını unutma Superhero…
Buna matematik denir, Pisagorun bilmeyen kapısından girmesin dediği Academia fikri için geçerli, hani notaları icat eden adamlar bunlar, kimden etkilendiler dersiniz, sizce?Nedir bu yarı tanrılar, tanrılar?
Anahtarı aldın mı Superhero, ya şairsin ya şair:) keh keh kehwassago effect:)
sevgili wassago, ne demişsin diye uzun uzun zaman ayramadım, ama genel olarak söylemeye çalıştığın şeyleri eğer doğru anladıysam, şunları diyebillirim.öncelikle, yalan söylemek, bir şeyin doğrusunu bilip de onu söylememekle mümkün olur. bu durumda, ya türkçeyi iyi kullanamıyorsun, ya da beni tanımadığın ve herhangi bir konuda yalan söyleyip söylemediğimi bilecek durumda olmadığın halde bu kadar ileri gidebildiğine göre, bizzat sen yalan söylüyorsun. neyse, o kısmı geçelim.mükemmel bilgi bir bilinç taşır mı? uzun uzun tartışılacak bir konu. ama bana kalırsa taşımaz. mükemmel olsun ya da olmasın, bilinçle bilgi arasındaki tek bağ, bilincin o bilgiye sahip olup olmamasıdır. bilinç, bilginin üretebileceği bir şey değildir. tam tersine, bilinç bilgiyi üretir, ya da var olan bilgiyi keşfeder, hatta belki o bilgiyi kullanarak başka bilinçler yaratır.zaman algısı psikolojik midir? soruyu, bu yazının bağlamı dışına taşıyıp mikro seviyeye indirgersen evet, haklı olabilirsin. ancak kastettiğin anlamdaki zaman algısı burada yazılanlarla alakası bile olmayan bambaşka bir konudur. elimden geldiğince basit bir dille anlatmaya çalışacak olursam, evrenin entropiye ulaşmak için yaptığı süreğen hareketin bir sonucu olarak zaman vardır. her şey olduğu gibi dursaydı zaman algısı da olmazdı. belki mükemmmel bilgiye sahip bir bilinç, aslında hiçbir şeyin hareketli olmadğını, her şeyin mutlak bir durağanlık içinde olduğunu biliyordur; hatta büyük ihtimalle, eğer anlatmaya çalıştığın buysa, böyle bir bilgiye sahip bir varlığın gözünde biz sadece mutlak bilginin küçücük bir kesitine bakarak ahkam kesmeye çalışan zavallı varlklarızdır.ancak, bu yazıda tamamen başka bir şey anlatılmaya çalışıldığı için, böyle bir olasılığın tartışma yeri burası olmasa gerek.yine de, bağlam dışına çıkıp “zamanı kendi egomuz yüzünden mi algılıyoruz?” diye sorarsak eğer, bence cevabı “hayır”dır. egomuz olduğu için zamanı algılamıyoruz. zamanı algılamamızı sağlayan bilncimizin bir yan ürün olarak bir egonuz var.oyun teorisiyle ilgili linkine zaman ayıramadım. naçizane fikrim, oyun teorisi gereğinden biraz fazla pohpohlanmış matematiksel bir yöntemdir sadece.
Doğru…
neye doğru dediğini anlamadım ama sağ ol hasanozbakır.
Bana bilinci açıklarmısın superhero, bağlam dışına çıkmışsın bravo, ancak ben argümanlarımı sıraladım ve kendi keşiflerimi dizdim, senin argümanların nedir?Neye dayanarak, canlı evren? Bu bilgi organik karmaşasının içrekliği makro-mikro üzerinden mi gidiyor? Eğer öyle ise zaman farklı akıyor, algı ile bilinç arasındaki farkı ne açıklıyor? Neyin zamandaki yolculuğuna bilinç diyormuşuz?Super-?, nick’ine bir daha bak istersen?
Espri; (gerçekliğini yitirmeden)diyorsun ki; “naçizane fikrim, oyun teorisi gereğinden biraz fazla pohpohlanmış matematiksel bir yöntemdir sadece.”Git bunu Princeton’da anlat, yada dur bekle, çok uzağa gitmeden hemen herhangi bir yerel Üniversitede Stand Up düzenle:)Hafiften değil ama çok para kırabilirsin:)
Gerçeklik“mükemmel bilgi bir bilinç taşır mı? uzun uzun tartışılacak bir konu. ama bana kalırsa taşımaz.”Malesef sana bana kalmıyor, adına Human Dna diyoruz:)
Bu soruyu soruyorsan eğer, yazıyı okumamışsın. Okuduysan da anlamamışsın.
Böyle bir şey dediğimi nereden çıkardın? Hatta, böyle bir şeyi nereden çıkardın?
Oyun teorisi konusunda seni sulu götürür susuz götürürüm.
Ben o stand up’ı 15 sene önce düzenledim. Bayağı da bir alkış aldım. Tasan olmasın hiç.
Gözümden kaçmış olabilir. DNA’nın bilinç taşıdığı tam olarak nerede yazıyor verdiğin linklerde?
Baktım. İstediğin zaman söyle bir daha bakayım.
konuyla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum “evrenin bir amacı olup olmadığı”nı düşünmek için önce amaç kavramının insan zihninde varlaştığını kabul etmek gerektiğine inanıyorum. bunu kabul ettikten sonra yine de evrenin bir amacı olduğunu düşünmek için onun en azından canlı olduğunu da kabul etmemiz gerekiyor. Yoksa bir amacı olabilir mi?ikisini kabul edebilen yargısız ve geniş bir zihne sahip olduğumuzda en önemli sorularla karşılaşırız.Amacın göreliliği…Şöyle ki öncelikle amacı tanımlamaya kalktığımızda bile herkes için farklı şeyler olduğunu görüp buna şaşıracağız. Amaç nedir?ulaşılması istenen şey mi?ulaşılamamışsa veya ulaşılamaycaksa yine de amaç olur mu? istediği şey yerine başka bir şeye ulaşılmışsa veya tam olarak ulaşılmak istenen şeye ulaşılmışsa amaç yine de değişmez mi? Amaç değişebilen bir şey midir?İnsan tarafından yapılan bir aracın- makinenin yapması gereken şey bir amaç sayılabilir mi? Eğer sayılabilirse onu yapan insanın mı, yoksa aracın- makinenin amacı mıdır?Buna verilecek farklı cevaplar içinde “onu yapan insanın amacıdır” cevabına ekleme bir soru olarak, insanın amacı o insanı o hale getiren başka bir insanın ( anne – baba örneği olabilir) amacı olabilir mi?inananlar için soruyorum; insanı tanrı yarattıysa insanın tüm amaçları tanrının amaçları mıdır?Amaç kavramı özelikle “insanoğlunun edinmesi gereken amaç” yıllar yılı filozoflar tarafından en çok tartışılan konu olmuştur. Bu soru bilimden çok felsefeyi ilgilendirmek zorunda kalmıştır çünkü bilimsel yöntemlerle, özellikle de deneme yanılma yöntemleriyle ispatlanması imkansız bir sorundur. Bilim için ispatlanamayan her şey önemsizdir, bu da ispat yöntemlerinin yetersizliği yüzünden bilimin ön yargısı olarak kalmak zorunda.Benim fikrim şu: Kuantum fiziğinde gözlemcinin maddeyi ve enerjiyi etkilemesiyle karşılaşan bilim adamları (gözlemci pozisyonundaki) evrenin mükemmel bütünlüğüyle ve tümüyle canlı olmasıyla karşılaşmışlardı. Evrende herhangi bir şeyin bambaşka bir şey ile arasında mutlak bağ olduğunu ve maddenin çoğunun boşluk olmasını, evrenin büyük kısmının manyetik bir enerjiden oluştuğu gibi cevaplara ulaşmışlardı.Her şeyin her şeyden etkilendiği tek bir şeyin içindeyiz. En küçük zerreciğin bile özgür davranışa sahip ve aynı zamanda kendi dışında her şeye bağımlı olduğu bir evren. Herhangi bir şey üzerinde yoğunlaşmak evrenin kendisi üzerinde yoğunlaşmak gibi. Evreni tanımak için yapabileceğimiz en önemli şey bu yüzden kendimizi tanımak. Bize en yakın ve gerçekten tanıması en imkanlı (ispata gerek duymayan) olan şeyler kendimiziz. Fark ettiyseniz konu dağıldıkça toparlanıyor:)Biz bilimin iddia ettiği evrensel yasaları, inananların dinin gerektirdiği farzlara yaklaşımı gibi sorgusuz sualsiz kabul etmekte hata ediyoruz.Belirli bir yasayı isimlendirmeye ihtiyacımız olduğunda veya evrenin nasıl işlediğini merak ettiğimizde ihtiyacımız olan cevabın zihnimizde saklanmış olduğuna inansaydık, yüzyıllar önce insan beyninin tam olarak nasıl çalıştığını, bir çocuğun dünyaya gelirken hangi (nesnel ve metafiziksel) evrelerden geçtiğini, bilincin oluşmasını ve evrimini tam olarak biliyor olacaktık.Bu da içinde bulunduğumuz (bir parçası olduğumuz) evrenin yapısının – işleyişinin ne olduğunu bize söylemiş ve bizim insan veya canlı olarak evrenin içinde nasıl yaşamamız gerektiğine, gerçek amacımızın ne olduğuna dair bütün cevapları vermiş olacaktı.Son olarak şunu söylemek istiyorum; bir tanrı, ancak ona ihtiyaç varsa yaratılır
Demek argümanların Şunlar Super Hero;”Okuduysan da anlamamışsın,seni sulu götürür susuz götürürüm,stand up’ı 15 sene önce düzenledim,Gözümden kaçmış olabilir. DNA’nın bilinç taşıdığı tam olarak nerede yazıyor verdiğin linklerde?”Guitar Hero için gelsinne ise…Bravo Best, iki noktada saptama-yada tesbit düzeltmesi yapacağım, ancak strüktür sorgunu tebrik ederim…Şöyle ki amaç, yahut bir izi takip etmek canlılıktan daha çok cognitive faaliyete girer. Kısacası bu iki kavramı birbirinden ayırmak gerekiyor. Eğer başlangıç zamanın gerisine düşüyorsa, hem benim perfect math (pi=3,16 dimensional math modelling algoritm) modelim hem de Stephan Hawking’in “zamanın Kısa Tarihi” adlı eserinde belirttiği gibi Big Bang bunu öngörür.Zaman canlılığı alır, ancak öncesine cognitive faaliyet düşürmek zorunda kalırsın. Ki her tasarım onu doğuran başka bir tasarımında kanıtıdır aynı anda!Amaç, yada kaotik adlandırılan bir patern’in daha sonralıklı anlamlandırılması-ortak sorular sorulması karşılığında mantık indirgenmesi-zaten hali hazırda insan dna’inin zamanda aldığı yolculuk (insanlık tarihi), bilinç kazanım evresi/varolan mantığın aşımı/evrimsel nokta dualitik algı kırılımı ve yeni varoluşsal mantık importasyonu…Yani mükemmel bilgiyi oyun teorisi ile dualitik fine-end noktadan tanımlamak ile matrix’te dönüşselliği pil çözümüne (infinite end paradoks) indirgemek yahut füturistik bakışla tanrı şeytan, terminatör insan betimlemesine gitmek, nihayetinde dualitede kalmak (mahkumiyet) ancak sınırlarının bir tarafına koymak fine-end culturel point…Bak user, guitar hero ne diyor, oyun teorisini bana açıklayacakmış… Nerede duruyor görüyormusun?Bu düzey mahkumiyet için Uber-Punch çok tehlikeli, sadece kırıldığı ile kalır, nihai karakteri yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya kalır:) İşte esprinin gerçeği…
evet argümanlarım aynen onlar wassago.Bütün yazı boyunca anlatılmaya çalışılan şey için “canlı evren nedir” diye soruyorsan, ya okumamışsın demektir ya da okuduğunu anlamamış. itiraz etmek başka bir şey, “iyi de bu nedir?” diye sormak bambaşka bir şey.oyun teorisi hakkındaki görüşüm için sen şaka yollu stand up yapmamı tavsiye ediyorsan, ben de şaka yollu olarak, oyun teorisi konusunda seni sulu getirip sulu götürebileceğimi ve o stand up’ı 15 sene önce düzenlediğimi söyleyebilirim. Ki senin yaptığının aksine, yalan olmaz.Kendi aklınca bulduğun bir cevap için uzun bir yazıya link vermişsin. Benden o yazı içinde aynı cevabı bulmamı mı bekliyorsun? Uzun uzun hepsini okuyacak vaktim yok. Adam gibi, “bak şu linkte böyle yazıyor” dersin, ben de bakarım. Öyle kaçak dövüşmeye gerek yok.Bir de, kendi ettiğin lafları tamamen yok sayıp benim cevaplarımı onlardan bağımsızmış gibi gösterme dümenin var ki, değme polemikçilere taş çıkartır.Adam gibi bir şey tartışacaksan tartış, yoksa vaktimi boşa harcama benim.
Tamam, vaktin bu değerli düşünce ve mantık algoritmine dayalı ise;Neden onbeş yıl öncesine gidip nostalji yaşadığını anlayabiliyorum, merak etme-kızmıyorum…Nostalji-Hypnosis, Bestlooser, yada benim tercih ettiğim anlak ile artık User, bu blogun yazarına durumu izah edermisin, ben zarar vermekten korkuyorum, açıkça söyleyeyim sonuçta kötü bir niyetim yok, bilgiyi paylaşıyorum, gerçek düzeyindeki-zaman aşkınlığı babında standart insan için mükemmelin tanımı olan gerçekten bahsediyorum, matematikten…Lütfen anlayanlar, anlamayanlara izah ediversin de görülsün değerli zaman kime aitmiş:)İroni de çırılçıplak soyunsun bilginin karşısında!
hep kaçak, hep kaçak. biraz da topa gir, wassago.aslında hiç girme, oynadığın oyunun adı her neyse, beni bulaştırma.
arkadaşlar “mükemmel bilgi bilinç taşır mı” meselesi biraz karışık bir durum. Yani dnanın taşıdığı bilgi, bilinç açığa çıkartma potansiyeline sahip ama bilginin mükemmel olması tüm dünyada göreli bir kavram. Bence ikinizde kendi adınıza haklısınız. Ama super hero’ya da çok yüklenmemek gerekiyor çünkü sonuçta bu yazıyı kendi uydurmuş değil, anladığı kadarıyla Türkçe’ye çevirmiş, bence gayet de iyi çevirmiş yani wassago sen bu yazının içeriğinde yanlışlıklar görüyorsan gidip robert riversonga çatman gerekmiyor mu? Birbirimize düşmekten bilinç kaybına uğruyoruz boşuna. Zaten bloglara para da vermiyolar artık..
Güzel bir giriş best, ancak?Nostalji-Hypnosis kavramından ne anladığını açıkla lütfen, halen paylaşıma girmedin?Zaman-yaşam-ölüm de kavramsal olarak nereye oturuyor görelim, sonuçta buradayız ve tartışma topikleri belli!
User-erdem, paylaşım ve bilinç kazanım…Unutmayınız, bir kayba uğramıyoruz, bilakis…Nasıl birbirimize düşmek dersin, halen?”hipnoz gibi birşey değil mi” dediğini açıklamadan?
Madem iş başa düştü, bilinç artışı babında;Bu benim eski, 2006’dan kalma blogumBu Hafifte, yaşayan blogum, son yazımBu da Best, sana yazdığım mesaj, eski blogum’a şu blog paylaşım fikrinle bende bir geri dönüş yaşayınca yeni keşfim;”Çok çılgınmış. Bu herif kim amk… (kendime)İşte ben buna ölüm diyorum, geriye dönüp bakınca orada bir herif duruyor, ne düşünmüşte yazmış, hiçbiri günlük hafızada tutulamaz… Nostalji buradan doğer;Ve şimdi anlıyorum ki, ya zamana meydan okuyacaksın yada nostalji-hypnosis’in ta kendisi imiş:)”İşte böyle…
aslında hipnoz uykuya benzer ama yarı uyku gibi bir şey, bazı insanlar rüyalarında konuşurlar hipnoz bunun biraz daha farklı bir kıvama getirilmiş hali, insanın sıradan hayatta farkına varmadığı şeyleri (bilinç altında kalan ve bence görünenin ardındaki asıl gerçeklikle daha çok ilişki olan çünkü içgüdülere daha yakın ve sosyal yaşamdan daha uzak kalan) ortaya çıkartıp psikolojik sorunların çözümlerine ulaşmak için kullanılan bir yöntem. Aynı zamanda geçmişte yaşadığımız olayların tecrübelerin ve unuttuğumuzu sandığımız hatıraların ortaya çıkmasını sağladığı için wassago’nun Nostalji kelimesinin burada kullandığını düşünüyorum. Ama bir insanın (evrensel bilincin) geçmişini hatırlaması için o geçmişi mutlaka yaşamış olması gerekir. Yani hipnoz yaşanmamış bir geçmişi açığa çıkaramaz. Ancak unutulanları (ki unutmak diye bir şey aslında ispatlanmamıştır) yeniden hatırlamaya yarar. Hipnozun insana vereceği en önemli bilgi bence rüyaların ne işe yaradığıyla ilgilidir. Bu da aslında bilinç altımızda herhangi bir şeyin silinmediğini sadece önem verme sıralamasına göre bazı bilgileri hiç öğrenmediğimizi düşünsek de yaşamış olduğumuz tüm tecrübelerin aklımızda depolandığını ve yapmamız gereken tek şeyin önemli olanları hatırlamamız olduğunu bilmeliyiz. Bunun yanı sıra hipnosis – nostalji kelimeleri bir araya geldiğinde bana beynimizin ve evrenin holografik bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor. Bir ayna kırıldığında her parçasında yine aynı görüntüyü gösteriyor ve insan beynindeki hafızada bunu gibi. Evrenin zamansızlığı veya sürekli döngüsü buna benzetilebilir ve onu da holografik yapıya sahip farklı bir enerji olduğu savunulabilir ama ben savunamam çünkü dün gece hiç uyumadım ve çay içmekten sigara içmekten ağzım burnum kakaç gibi oldu gidip dişlerimi fırçalamam lazım.
Chronos-Hypnosis ne diyordun, uzlaşma bilginin beraber üretimidir diyordun;Al bak, hayellerine dokunuyorsun:)Perfection is possible…
wassago’yla yaptığım kısır tartışma sırasında senin yorumun güme gitmiş bestloser. keşke tartışmaya senin yorumun üzerinden devam etseymişiz. neyse, geç kalmış sayılmayız.gerçekten de evrenin bir amacı olup olmadığını bilmiyoruz. evrenin, bizim anladığımız anlamda bir amacının olması gibi bir derdinin olup olmadığını da bilmiyoruz. dediğin gibi, bu sadece bizim kafamızda yarattığımız bir kavram. bir amacın var olduğuna önce kendi kendimizi ikna ediyoruz, sonra da başkalarını ikna etmek için uğraşıp duruyoruz.zaten bu makale, evrenin amacı gibi henüz ne olduğunu bilmediğimiz, hatta muhtemelen hiç bilmeyeceğimiz bir kavram üzerinden tartışmak yerine bildiklerinizi ortaya dökerek kendince bir sonuca varıyor – ki büyük oranda katılıyorum ben de yazılanlara.ama örneğin, yazının ilerleyen yerlerinde, dünyanın içinde yaşam formu oluşması için gereken şartları kendi kendine bilinçli bir şekilde oluşturduğuna dair bir şeyler yazıyor. bu kısma katılmıyorum. yazara, böyle bir şeye gerçekten mi inandığını yoksa mecazi olarak mı söylediğini soracaktım aslında, ama o konuya kimse girmeyince ben de üzerinde durmadım.evren içindeki yerimizi, bildiklerimiz üzerinden konumlandırmaya çalıştığımızda, “insan evrenin efendisidir.” hakim görüşünün yerle bir olduğunu görüyoruz. tam aksine, bilgimiz arttıkça, bizim evrenin efendisi değil onun sadece bir parçası olduğumuzu fark ediyoruz.ilginçtir, aslında böyle bir önerme sunan felsefeler hiç de yeni değil. yani, pozitif bilimler alanında bildiklerimiz şimdikiyle kıyaslanamayacak kadar azken bile, insanoğlu aynı sonuca varabiliyordu.oysa, bir yerlerde bir şeyler değişti, ve özellikle “kâr” kavramının devreye girmesiyle bu “olgun” bakış açısı yerini çok daha “ilkel” bir bakış açısına bıraktı. en büyük yanılgımızsa, asıl ilkel olanı olgun, olgun olanıysa ilkel sanmamızdı.ne yalan söyleyeyim, tartışmanın bu yönde ilerlemesini tercih ederdim. onun yerine maalesef, makalenin asıl anlatmak istediği şeyleri bir kenara bırakarak hiçbir yere varmayan saçma sapan bir ego tartışması yaptık wassago’yla.öte yandan, bugün bildiklerimiz mutlak bilgi mi? yarın bildiğimiz her şeyin alt üst olmayacağının bir garantisi var mı? tabii ki yok. ama onu o zaman düşünmekten başka bir çaremiz de yok. biz sadece, elimizdeki bilgi neyse onun üzerinden yola çıkarak dünyayı yorumlayabiliriz.
Demek argümanların Şunlar Super Hero;”Okuduysan da anlamamışsın,seni sulu götürür susuz götürürüm,stand up’ı 15 sene önce düzenledim,Gözümden kaçmış olabilir. DNA’nın bilinç taşıdığı tam olarak nerede yazıyor verdiğin linklerde?”Guitar Hero için gelsin“evet argümanlarım aynen onlar wassago.” deyip gelip şimdi de diyorsun ki:)”ne yalan söyleyeyim, tartışmanın bu yönde ilerlemesini tercih ederdim. onun yerine maalesef, makalenin asıl anlatmak istediği şeyleri bir kenara bırakarak hiçbir yere varmayan saçma sapan bir ego tartışması yaptık wassago’yla”Gerçekten yalan söylüyorsun bu tartışmayı benimle değil Bestlooser ile yaptın, uzlaşı kavramı sana oradan el uzattı, bana sıraladığın argümanlara ise ben sadece gerçek ile yanıt verdim…Sen de artık kabul edersinki buna tartışma denmez, o kültüre sahip değilsin! Buna empoze denir, kötü manada değil medeniyetin yaşamsal kıldığı, dalga geçerek yada bilgi ve bilimle şart koştuğu…Tartıştık diyorsun utanmadan, kültürün zayıflığı hafızanın malesef senin için güvensiz (güvenilir olmayan-mahkum psikolojisi, devrede kompleks var) geri dönüşü demek, bunu kabul etsen iyi olur, akıl kazanırsın. Aşağılamıyorum sakın yanlış anlama, çıplak gerçek biraz sert!
bıraktığım yerde oynamaya devam et wassago. gerçek sandığın şeylerle sana başarılar dilerim. herhangi bir tartışmayı insanlara saldırmadan yürütebilmeyi öğrendiğin zaman durumunu bir daha gözden geçiririz.
Bunu alıntılamayı unutmuşsun. Hatırlamana yardım edeyim dedim.
Time Perception Crash…Tam bir yansıtma örneğine dönüştün, artık direkt bir mahkumla iletişim kurduğumu herkes görebilir:)Son alıntı eklemen için teşekkür ederim, Mantıklı bir günümüz insanı kendini bu kadar rezil edemezdi…Sana yalancı derken ciddi olduğumu itiraf ettiğin için teşekkürlerim… :)O halde bi daha;Guitar Hero için gelsin
Gerçek tıpkı guitar hero’nun taşıdığı kompleks gibi çıplaktır/benim gerçek sanım olarak ifade bulan sendeki fırtına-oyun diyorsun birde utanmayarak, göre göre yapıldığı zaman, o kadar aptal ve cahil değilsin çünkü, buna yalan denir:)Ve tabidir ki kanıtlanabilir, bilimseldir. Matematik gibi, açık, net, çıplak!Wassago 2000 mahkumiyet gerçeğini ve Ai kontrolünü 3 yaşından beri sabilerde yer alan iftiharla sunar… (super ego activity-aracnoid part of cognitive system)
gerçekten söyleyecek bir şeylerin olduğunda gel. sayıklamalarını kendi oyun bahçene sakla. yaptığımız şeyin tartışma bile olmadığını bizzat sen söylemişken hala neyi uzatıyorsun?
Yaşayan canlı evren yazısını çevirip yazarak ardından kanıtlanabilir gerçeğe “oyun” demek, hayatını anlamsızlaştırmaktır, sana adınla hitap edeyim super hero (altı noktadan yardım aldım:)Welcome to wassago effect-Uber PunchIn HistoryIn Istanbul
gölge etme yeter.
“Gözün ışığı söndüğünde, bir ışık yakar insan, yaşarken ölüye dokunur uykusunda, uyanıkken uyuyana”Çok yaşa Herakleitos– Ölümlü bir yarı tanrı için iyi bir son.Gölge sensin super hero, bir de büyük iskendere edilen Diyojen yarı tanrı lafzının ardına gizlenemessin, artık öyle bir dünya yok:)Sen gidip standup günlere döndüğünde bunu hocalarına/akademisyenlerine söylese idin daha anlamlı olurdu, ancak gerçeğe “Oyun” der zaman algını kırdırırsan:)Erdem=zeka boyut artışı çartının en realist evresinde, Ubermensch ideası karşında bulursun kendini;Tabii seçim senin güzel sanatlar ile İstanbulun ironisi arasındaki…Peki şair beklentisi nedir? Yaratıcılık-zaman aşım;?Neyi temsil ettiğini artık idrak ettiğine göre,
Yani bir yarı tanrı lafzı bile sende yansıtmaya dönüşüyor, o denli ironik duruma ben İstanbulun İronisi dedim:)Çözülen Obelisk, gölgeyi ne yapar? Evolutionary pressure!
Şimdi görebildiğine göre, altı noktayı zorluyorum ve son kez, bir daha:)Guitar Hero için gelsin, ekşi
tıpkı bu yazıyı okuyup da anlamadığın gibi, benim neye ne dediğimi de anlamadığın için hala sayıklıyorsun wassago. ama tepinme enerjini takdir ediyorum.
Gene ekşi gördüm seni:)Şu an gölge nerede, ihsan’ı isteği sormuyorum?Nihayetinde takdirini kabul ediyorum, senin üstünde oldu biraz ama bak zihnin açılıyor:)
eh, takdiri de kaptığına göre, biraz susarsın artık belki.
“hala sayıklıyorsun wassago””eh, takdiri de kaptığına göre, biraz susarsın artık belki.”Anlıyorum seni şair beklentili mahkum, saldırarak suskunluk bekleyişini…Bu evreye şaire dönüşüm diyorum, şiddetin boyut atlamış kısmına maruz kalan insansı!
sayıklamaya devam diyorsun yani. iyi, öyle olsun.polemik dümenin onu fark eden insanlarda işe yaramıyor. sadece benden alıntı yapma, kendi yazdıklarına da bak.sabahtan beri bana saldırıp durduktan sonra beni saldırgan ilan etmeni aymazlıkta yeni ibret noktası olarak kayıtlara geçirdim.
İşte öyle…Global sayıklamalar ki biri de senin çevirin, ne diyim eğlencenin böylesi:) hihhoo…
Dali Hypercube-Sokrates is Jesus
Bu sensin işte super-hero, Prisonerism…
Bu da wassago effect, maruz kaldığın gerçeklik, perfect math on theatral Uber-Punch, Virus:)Seni neye evriltiyor dersin, User?
genetics-creative algoritm minimum to organic (like virus)
Who am I ?
Another Dimension
An perceptional diary…Wassago2000-Ubermensch idea to come real
Gerçeğin okunuşu, yanlış bilinenin dünyada-Matematik
he.
Or become to real:)Güzel sanatlar mı, İstanbulun ironisi mi?Artık gerçeğin iyice hissedilen ağırlığı ile sorulunca, yaşamsal beklenti doğal olarak şairdir! Buna kelam diyorlar, yada her ne ise!Zaman matematiksel olarak öngörülebilir, mayalara dikkatli bakmaya açıkçası çok da gerek yok, tarihi vermişler-dönüşümün, insanın tanrısal addettiği mükemmel ile karşılaşması tarihini…Onlar da Bir zamanlar Ubermensch’e dokunmuşlar, bunu anlıyabiliyorum fakat biz mısır ekolünün çocukları olarak o kıtaya bir İtalyanın adını verdik:) Antik yunandan avrupaya, orta çağın sonuna düşen izler hep bunlar…Ne nokta kaldı ne virgül son demiştim, altı patlar oldu benim guitar-herom:)Create User completed!
başkalarının ne olduğunu anlayacağım derken kendinin ne olduğunu anlamayı unutmuşsun ya, belki bu yardımcı olur.
ALLAH’n yasakladıkları şeylerden sakının her canlı bir gün ölümü tadacakdır.
neler mesela yasaklananlar ?bize açıklar mısın ?
Klimadan sakının. Allahın yarattığı sıcağı sevmeyip, değiştirmeye çalışıyosunuz anlamına gelir. Haram olabilir burdan bakarsak, tam burdan bak…
klimadan tabii ki sakınmak gerek. çarptı mı fena çarpıyor.
Allah çarpar işte.
1 supher2 goldist3 onnu4 bele5 supher6 beleAltı Patlar, yaşayan insanların termodinamiği:)Zamanda yol alan arkadaşlar, ölüm kavramı üretmek-gözlemek fakat var siz anlamamak- Epikuryenler haklı ve dahası var…Chronos and Hypnosis, my friends:)
Cahillik işte..
O halde cehaleti gidermekı için öz Türkçe konuşalım, Göktürkçe yahut Uygarca…Mahkumiyet ve zaman ilişkisi analizi,Dualiteye istinaden/kök açısından zamanla kurduğu evrimsel ilişki anlağına-herşeye dair analiz;”ben şeye takıldım pi 3.16 o nerden çıkıyor” sorusunun öz türkçe yanıtı;Kök parantez (;;) kare kök 10’dan geliyor- , den sonraki iki basamak harici o boyutta tanımsız.Yani kök dualite, yani algoritm, TangramKök tangram-KÖK TENGRİKökten gri be kardeşim!!!İyinin kötü olduğu yerde kötü iyi olur, yok böyle şey demiş idim…Daha görmeyenleri 6.körler derneğine davet ediyorum…End of Prisonerism chart Human by wassago2000…
Çok yoğun bir yazı, okurken çarpıldım neredeyse… Daha diğerleri de bekliyor beni… Çeviren arkadaşıma helal olsun… Hayatı ve insanı evreni kapsayan bir bakış açısıyla anlamak adına harika bir yazı olmuş… Ama ömrüm bu yazıyı anlamama ve sindirmeme yetecek mi acaba… Olsun denerim…Hayat ve İnsan – Hayatı ve İnsanı Anlatan Ciddi Yazılar
the big bang theory dizisi sağolsun birazcık sicim teorisi öğrendim 🙂Armine | Aker | Armine eşarp
teşekkürler.
Al gülüm ver gülüm, Dali The Great Masturbator!Ömrün yetmeyecek gibi görünüyor Fırat, buradan bakınca…Sende teşekkür mü ediyorsun, supher, yorumlara davet edeceğine-pes2011 bunun oyunu var, gelişine çakıyorum:)
trollerin kralı wassago, bıkmadan usanmadan kirletmeye devam ediyorsun. git mastürbasyonunu başka yerde yap.
İşte şimdi ben teşekkür ederim, anladım burayı kendi mastürbasyon alanın sanıyorsun…Sen git bu yazıyı çevir, bu karekterde ısrar et!Yandı gülüm keten helva!
Merak etme, karakterler de kimin kendi kendine takılmaktan başka bir şey yapamadığı da çok iyi ortaya çıktı. Göremeyen bir tek sen kaldın.
Trollerin kralı bir tek görmüyor ha?Kırıldınız mı bana? o diğer nickler… aldı-verdi/ticaret sicili.Canım benim… Ben tüccar oğluyum!Bi de şu var, yazının kaynağı benim sen çevirisini yapmışsın gibi bir durum çıkıyor da yorumlardan, halen iflah olmaman şu Nezih-karnaval klibi anımsatıyor bana, artık dünde kalan nostalji…Bugün köktengri nedir bilen türk evlatları var karşımda, burası istanbul hacı adama bilgiyi yedirirler!
İnsan biilişsel yapısını üç parçada inceler isek, Think, AI(super ego) ve tümünden az çok etkilenen ağırlıklı gündelik hafıza kontrolüne sahip karakter(ego)…Hayatın içinde var olduğumuz hal karakter.Neden zihinsel engelin doğuştan işitsel engelli kişilerde görsel engelli kişilere oranla daha yoğun hatta nerede ise kaçışsız kaldıklarına zemini oluşturan Think Unit perception kaymasına ek olarak;Burada kişinin kendi ile konuşmasını alıyorsunuz hatta hiç var olmuyor bu tanım bile “Konuşmak”?Oysa nerede ise kurulan dillerin tamamı görsel arşiv üzerinden alımlanıyor, hatırlanıyor iken?Genetik olarak yazı sonrası kuşağında havada kalan Think Unit perception-işitsellik bağı engelli kişide ki zeka probleminin (oluşacak) sebebi midir? Oysa ki yaratıcı zekayı temsil eden durumun bağlandığı algı ile bir bölümünü yitirmesi kişinin yaratıcılığını ve olağanüstü kavrayışını sekteye uğratsa bile yeterli merak ile zekası uyarılabilir olmalı?Oysa ki bu kendi ile konuşmak hadisesi önce bunun ile iletişime geçmek sonra birilerinin varlığına dönüşecektir ki insan yalnızlığını alabilsin (genetik bağlanım kavramsal geçiş-nedensellik), aynı zamanda bu self uyarımdır. AI’nin varlık amacına oturur (tasarımsal), kişi bir noktada bu iletişimde konuşmak için hatır kullanmaz bile, spontan kendini ortaya koyabilir, bu gücü Think Unit perception verirken ve bu engellendiği halde zeka geriliğini-toplumsal düzey- oluşturan self uyarım eksikliği ve ilk yapısal parça olan (dışında kalan karekterin) AI’nin içselleştirilememe hadisesine sebep olur ki dual mantık ve akıl yürütme durumundan azade kalır kişi.Görsel engellenim durumunda bu defa görsel algı yoksunluğu sebebi ile nerede ise tüm görsel akıl yürütmeyi yitirsede kişi (tensel 3 boyutlu modelleme hariç) durum işitsel olunca bu fikri bile yitirir (kavramı hiç alamama-AI perception crash ve dolayısı ile akıl yürütmede ciddi sekte, AI görevini yapamaz, öncelikli modellemede çok eksik kalır). Dolayısı ile ilk bilgi empati de havada kalır, muhtemel karşıt modellerden, deneyimlerden de yararlanamama ki bu durum 6.ayında devreye giren AI için yönelimsel hafızanın da havada kalmasına yol açar. Buraya kadar karakteri dışarıdan etkileyen parçalardan belki içinde yaşadığımız dünyada, sosyal hayatın mantığında etkisi açık görülen dualitik algı ile algı boyutunda problem yaşanır.Yazı görüldüğü üzere mevcut-embedded teknoloji ile kurulan iletişimi-algıyı tanımlamıştır diyebiliriz. Ve bu algı tabi ki genetik bir geçiş oluşturacaktır ki zihinsel evrimden bahsedebilelim.Şimdi yine denebilir ki düşe mahkum insan ile düşünen insan arasında bir evrim farkı var. İşitme engeli sebebi ile kişinin yaşadığı AI logic bağlantı kopukluğundan doğan zeka geriliği gibi modellediği evren ve düşünce algısından, bu proseslerin tanımından ve matematiğin ne olduğundan habersiz bir kişi ile diğeri arasındaki farktan doğan zeka geriliği korkunç boyutlara çıkacaktır. Kavramsal algı gelişimi ve zihinsel evrim süreci diye tanımlamakta bir behis görmüyorum.Çünkü bu algıya sahip değil iken kişi ancak düşünmeyi akıl yürütme olarak tanımlayabilir, yaratıcılığını kontrol edemiyorbilgisine-algısına sahip değildir. Düşe mahkum insan diye tanımladığım tür, evrilme sürecine (Think Unit pressure-like civilization) bir parçası olduğu halde dışarıda kalacak (control) ve tabiî zeka tanımını AI, dualite üzerinden yapacatır, 1.0. digital satranç, iyi kötü v.b. bir dünya yaratacaktır-yaratacaktır çünkü embedded Think Perception (huge model capability, time crash specialized) farkında olunmadığından dışarıdan bir etki olarak tanımlayabileceğimiz etki pek tabi karakter üzerinden yaşam bulur-Sanat.Start second geneteretion on eatrh…
Yok kırılmadım, trollerin kralı, hiç üzülme. Hatta, eğlendim bile diyebilirim. Ama hep aynı dümeni yapınca sıkmaya başlıyorsun. Geliştir kendini. Bak sonra kimse gelmez babanın dükkanına.
Sen babalara geldin ya, ne ise:)
Ye yavrum, bilgi…
Bir adım üstünde:)
Rahatladın mı bari?
Türkiye çöl olmasın…
Tartışmayın gerenk yok
Ben şuraya takıldım: “Ancak, termodinamiğin ilk yasasından bildiğimiz üzere enerji yaratılamaz ve yok edilemez (en azından bizim evrenimiz içerisinde); yani büyük patlamada açığa çıkan ısı, ne kadar dağılmış olursa olsun hâlâ duruyor demektir.”Burada bir hata olduğunu düşünüorum. Şöyle ki; enerji yok edilemez ama harcanır. Evrendeki her türlü aksiyonun kaynağı enerjidir. Zaten basit tanımıyla da enerji dediğimiz şey bu aksiyonları oluşturma kabiliyetidir. Isı da bir enerji türüdür. Büyük patlamadan bu zamana kadar geçen süre içerisinde patlamanın kendisi de dahil olmak üzere evrende birçok aksiyon olmuştur. Dolayısıyla enerji harcanmıştır ve harcanmaya devam etmektedir.Evreni şu anki konumundan, teorik olarak, toplayıp tek bir noktaya sıkıştırsak bile muhtemelen yeni bir büyük patlama oluşturacak enerjiyi bulamayız. Aynı ısıya da ulaşamayız, çünkü harcadık! Kısacası evrenin şu anki toplam ısısı büyük patlama anındaki ısıya eşit değildir.Evrenin, patlama-genişleme ve ardından büzülüp tek noktaya toplanarak tekrar patlama ve sonra yeniden genişleme döngüsünü durmaksızın sonsuza dek sürdürebilmesi için sisteme dışarıdan sürekli olarak enerji pompalanması gerekir.Gündelik hayatımızda bile kaynağını bilmediğimiz her türlü aksiyon için “değirmenin suyu nereden geliyor?” diye sorduğumuzu anımsayın 🙂 Ve aynı soruyu genişleyip büzülerek kendini sürekli olarak tekrar ettiğini düşündüğünüz koskoca evren için de sorun. Bunca enerji nereden geliyor?
Bu enerji nereden geliyor? Bu sorunun cevabını verebilmek için daha çok yol kat etmemiz gerekiyor. Bugün bilim sadece, meydana gelen izlere bakarak büyük patlama olduğunu anlayabiliyor. Neden olduğunu, nasıl olduğunu, olmadan önce ne olduğunu bilmiyor.Öte yandan, enerjinin harcanıp yok olduğunu söylemek doğru olmaz. Enerji başka bir şeye dönüşür ama varlığını korur. Ne var ki, bu dönüşüm tersinemez bir süreçtir. Bir yangın sonucu yanan ormanı, süreci tersine çevirerek yeniden yapamayız. Yangında, daha önceden orada olmayan bir enerji değil, ormanın içindeki enerji ısı olarak açığa çıkmıştır. Bu ısı da sahip olduğu enerjisini çevresindeki moleküllere aktararak dönüşüm geçirir. Enerji yok olmamıştır, ama bizim tersine çeviremediğimiz başka bir şeye dönüşmüştür.Yani, teorik olarak konuşacak olursak, büyük patlamayla açığa çıkan enerji evrende aynen durmaktadır. Ama en azından şimdilik onu tekrar toplamamıza imkan bulunmamaktadır.Tam da bu noktada şöyle bir soru sorulabilir: büyük patlama, kendi enerjisiyle mi meydana gelmiş bir olaydır yoksa dışarıdan müdahale mi olmuştur? Bu soru da bizi yine başa götürür: bu sorunun cevabını bilmiyoruz.
Nutella… Bütün bu enercinin kaynaa nutelladır. Damacanası(da) çıkınca ışık hızına geçicez. Herşey çok güzel olucak. Kapa gözlerini…
sağra mağazaları vardı eskiden. kovayla sarelle satarlardı. o zaman çok yaklaşmıştık ama sonra kapandı hepsi.
googledan araklamış yavşak !!!
Dilsiz milsiz ama reklamı vermiş maşallah..
hangisi lan ?
bin bag büyük patlama ewet bunu bir kaç kez okumuştum tekrar okuma fırsatım oldu eline sağlık admin olayweb
arkadaşlar artık hiçbir şey bilmiyorum çünkü anlayacak şeyden çok, hissedecek çok şeyin evrenine doğru gidiyoruz. mesela giderek yerçekimi etkisini kaybeden dünya: bize yerçekim gücü azalan bir ışığın 300bin km’den daha hızla hareket edebileceğini termo dinamik fazların daha hızlı değişim oluşturacağını, bu değişimin tüm canlılarda oluşturduğu his şebekesini birbirine ne kadar yakınlaştırırsa o kadar anlamsızlaştıracağını gösterir. ama bildiğim birşey var kardeşim: ben putperestim çünkü cansız olan şeylerin de bir canı var. bunu nutella olduğumda fark etmeden söyleyelim
çok güzel bir çalışma
özel bir çalışma olmuş, teşekkürler.
oldukça etkili bir çalışma olmuş tebrik ederim teşekkürler
çok güzel bir yazı olmuş termodinamik konusu herzaman ilgimi çekmiştir özellikle şişli bosch servisi olarak bu türde yazıların devamını bekliyorum.
hakkaten boş bir servissiniz.elinizde tamir işi yok mu kardeşim ?tamam sakinim.
vaw ravo, ulen ben beni bildim bileli söylenirdi bu da ben oralı olmazdım.
Yazı için teşekkürler, faydalı oldu..
mühendisler için hoş bir yazı, termodinamik 🙂
termodinamik ile ilgili birçok yazı okudum bu yazıda en faydalı olanlardan biri şişli bosch servisi olarak teşekkür etmek isterim
evren içindeki yerimizi, bildiklerimiz üzerinden konumlandırmaya çalıştığımızda, “insan evrenin efendisidir.” hakim görüşünün yerle bir olduğunu görüyoruz. tam aksine, bilgimiz arttıkça, bizim evrenin efendisi değil onun sadece bir parçası olduğumuzu fark ediyoruz.
İnsan ortalama 60-70 yıl ömür yaşar . Dünyanın ve evrenin ömrüne baktığımız zaman 13.7 milyar yıl denilmekte. Yani bir insanın yaşadığı hayat evrenin varoluş zamanına göre çok çok hatta önemsiz denecek kadar denen bir süre. Bir filmin sadece 1-2 saniyelik görüntüsünü görüp şahit olarak o filmin tamamı hakkında ne kadar mantıklı yorum yapılarbilir ki ?
güzel