mezarlığın sesi sessizliktir, ürkütür insanı. çıt yoktur ortalıkta.çürümüş ot, ağac kokar..anamın mezarı büyük çınara yirmi metre mesafededir. ulu çamlar , gürgenler mezar taşlarının arasından göğe doğru akmışlar adeta.şu çakırdikenleri de olmasa;taşların arasından öyle sık bitmişlerki, yolu bulmak ziyadesiyle çaba ister. Güneşe baktım almış başını gitmiş; bir saat mi kaldım? yoksa daha fazla mı? yönümü şaşırdım, hangi yöne gitmeliyim diye düşünürken annemin sesini duydum; ” ulan ” dedi “deli deyyus, ahacık şu taraftan gidcen”..o taraftan çıktım gittim.Anama geç kalınmış bir müjdeyi vermek için ordaydım. olanı biteni anlattım.çabalarımın neticesini aldığımı falan söledim.”onu buldum, anam ” dedim..iki sene önce annem ” lan oğlum geldik gidiyoz,şu falanca akrabamın, ardında kalan kimi kimsesi yok mudur? allah rızası için bi araştır helallik almadan göç etmiyim sen bilirsin oğlum” demişti. Çok küçük yaşlarda İstanbul’da bırakıp ayrıldığı dayısı ilgili araştırma yapmamı, kimi kimsesi varsa bulmamı istiyordu . rahmetli bilinen tanınan biriydi gerekli olan internette vardı zaten”……” yazınca küt geliyo ama adamın bi yakınına ulaşmak imkansız ne ettiysem tanıyan eden yok. zaten otuzaltı yaşında vefat eden birinin geride kalan nesi olacaktı?O akşam eve ezile büzüle girdim; annem mutfakta sedirin üstünde bağdaş kurmuş oturuyordu.başındaki yazmanın bir ucu aşagıya sallanıyor bir ucunu da kulagına tutturmuştu. her zaman yaptığını yapıp küçük taneli kehribar tesbihini şakırdatıyordu.”tontonum” dedim.” bu adamın hayatta kalan kimi kimsesi yok, ama şarkıları var plakları vs.var.” sesini çıkarmadı tesbihine devam etti.Bidaha bu konuyu hiç açmadı, belliki benim beceriksizliğime vermişti . usanmıştı..Onu, o hafta içinde bir ramazan günü toprağa verdim.madem ömür durmuyor, zevale koşup duruyor; ben de anamın vasiyetini rıza ve teslim ferahlığı içinde yerine getirmeliydim.tam bir yıl sonra hiç beklemediğim bir haber aldım; Adamın, kızının hayatta olduğunu bir arkadaşım haber etti.sanki geç kalınmış bir hazineye kavuşmuştum…… beyin kızıyla irtibat kurmam kolay olmadı. o beni aradı..önce ne diyeceğimi bilemedim.elimdeki notları okudum.dinledi dinledi.”.inanın” dedi ” babamla ilgili o kadar az bilgiye sahibim ki,sadece annemden duyduklarımın ötesinde hiçbişi bilmiyorum .o öldüğünde altı yaşlarındaydım. ama sizi tanımak isterim tabi annenizi de” ona annemin öldüğünü söledim. karşıma ellili yaşlarda bi pera koketinin çıkacağını sandım.deyilmiş bir akşam çayında eşiyle de tanıştım ikiside hukukçu.babalarının gölgesinde yaşamayı hiç düşünmemiş,tüm zamanların en çok kazanan sesi ile ilgili, telif melif gibi şeylerin de peşine düşmemişler. geçmişle ilgili bilinmeyenleri konuştuk herşey yerli yerine oturdu..ama, akrabalık hukukunu gözetmenin dışında bir muhabbetimiz olamadı.mezarlığın sessizliğini anneme anlattıklarım bozdu.konuşmalarımız aşağı yukarı benim anlattığım minval üzerine geçti. ayrılırken annem svüp sayıyodu,”lan puşt herif bişeyide zamanında yap hergele..dünyanın zevkini, lezzetini, saadetini rahatını istedin, şehveti aşk zannedip onu alladın pulladın. meşru dairedeki keyfe iktifa etmedin.al sana bir yürek acısı daha.gafletin insana verdiği harabiyeti başka ne verebilir ki?emaneti sahibine ulaştırabildin. şayanı hayretsin! mezarda da olsa ulaştırabildin hergele!”cennetin ucuz olmadığı bir gerçekti de cehennemde pek luzumsuz değildi gabi.