Tuhaf bir tebessüm var yüzümde. Anlayamadım. Her gördüğüm insan acayip acayip bakıyor bana. Oysa gülümsüyorum ben ne var ki bunda? Üstelik tebessümüm rahatsız edicide değil. Kendimce, basit ve yerinde… Anormal bir durum varmış gibi, birazda acır gibi bakıyorlar bana. Sinirlerim geriliyor o an. ‘Ne ye bakıyorsun lan’ diyesim geliyor. Fakat tutuyorum kendimi. Sıkıyorum dişlerimi kıracak gibi. Ya sabır deyip ve eğip başımı devam ediyorum yürümeye. Biraz yürüdükten sonra ayaklarım ağırlaştı. Adımlarım yavaşladı. Daha isteksiz yürüyorum şimdi. Yorgun gibi. Hasta gibi. Ölü gibi. Ölür gibi…Ara ara hayaller kuruyorum ve ayağımın altındaki karıncayı ezmekten vazgeçiyorum. Kırılıverir kolu bacağı. Daha nasıl kalksın ayağa. Nasıl taşısın sırtındaki buğdayı! Çekiyorum ayağımı geçip gidiyorum kıyıdan köşeden. Hem zaten günah defterimde doldu. Melekler ellerine ayaklarına yazar oldu. Derste tahtayı sekiz defa dolduran hocaya küfrettiğim gibi küfrediyor melekler bana. Yeter diyorlar. Yeter Allah aşkına! Yazacak ne kalem kaldı nede sayfa…Çok haklılar. İnanamıyorum kendime bu kaçıncı vaka! Daha kaç kez gömeceğim hayallerimi toprağa. Kaç kez hatırlamaya çalışacağım umutlarımı hangi uçurumdan attığımı. Kaç kez öleceğim daha. Kaç kez… ! Ve daha kaç kez küfredeceğim ölümlere, ayrılıklara, yalnız kalışlara… !Sert bir rüzgâr vurmaya başladı yüzüme. Yavaşlayan adımlarım durma noktasında. Milim milim ilerliyorum. Sanki gökyüzü beddualı nefesiyle isyan ediyor bana. Bu aralar umursuz olduğumdan habersiz galiba…Nefesim kesiliyor arada. Toz toprak doluyor ağzıma burnuma. Birde küfreder gibi bakışları yok mu şu ahmakların… Hangi biriyle harbe girsem acaba? Sonuç hep mağlubiyet nasıl olsa… !Ve nihayet martıların kucağında şarkı söyleyen simit kırıntılarını izlemeye başladım. Ne ye sevinirler acaba. Gökyüzünün ahengi martıların midesinin rengini alacak az sonra. O saçma sapan yürüyüşten sonra denize atmak geçiyor içimden kendimi. Ama yok. Martılara acıyorum. Belki zehirlenir içlerinden bir kaçı. Hangi mide kaldırır ki zehirli duyguların çürüttüğü kalıntı bir bedeni…Neyse! Deniz havası buz koydu kalbime. Sakinleşir birazdan. Hani bazı uyanıklar gelecekte yaşayabilmek için dondururlar ya kendilerini. İşte öyle bir şey… Uyanıklık yaptım. Dondurdum kalbimi. Bekliyorum sevgilim dünyaya bir daha gelmeni… !