Bu başlık altında bir yazı yazmak istiyorsanız, ilk özgürlüğün kabul gören tanımını ortaya koymalısınız.GENEL TÜRKÇE SÖZLÜKTE “ÖZGÜRLÜK”;”1. Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestî.2. Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu, hürriyet.”TÜRKİYE; bayrağı, dili ve toprak bütünlüğüyle bir CUMHURİYETTİR. Bu ne demektir? Bağımsız bir toprak parçası üzerinde bağımsızlığını ilan etmiş insan topluluğu.Bağımsızlığını yani özgürlüğünü belgelerle ortaya koymuş bir ülkeye ve onun içinde yaşayan vatandaşına “TÜRKİYE ÖZGÜRLEŞEBİLİR Mİ?” sorulduğunda cevaplar şimdiye kadar yazdığım yazıdan çok farklı bir noktaya götürmektedir beni.Cevaplar ne diye merak ediyorsanız?% 10 KEŞKElerle başlamıştır cümlesine.% 40 İMKANSIZ demiştir kesin yargılarla.% 50 ÖZGÜRLÜĞÜN ne olduğunu bile unutmuştur.Bir kişi alabildiğince özgürken ikinci bir kişiyle yaşayacak olması özgürlüğünün bir kısmının elinden alınması demektir. 70 milyonla yaşayacak olması özgürlüğünün sadece bir kısmının kalmasıyla eş değerdir. 70 milyon insanla birlikte yaşayıp özgür olacağına inanıyorsan mucizelere de inanmalısın. Milyonlarca insanın seninle aynı düşünmesi mucizeden başka hiçbir sözcükle açıklanamaz. İnsanoğlunun büyük bir kısmı mucizelere inanmadığı için sokaklarda özgürlük adına çırılçıplak insanlar görmemek için Cumhuriyet olgusunu yaratmıştır. Bu sayede aynı olmasa da aynı tarz düşünen insanları bir arada birleştirip özgürlük sınırlarını genişletecektir.
Nitekim düşünülenler gerçeklikle örtüşmemiştir. İnsanoğlunun yaratılışından günümüze özgürlük sadece bir olguyla doğru orantılıdır yani GÜÇ. Kölelik, sömürgecilik birer birer isimlerini kaybetseler de rejimlerini kaybetmemişlerdir.Günün 10 saati çalışmanız sadece size ait olmayan başınızı sokabileceğiniz bir yer ve karın tokluğu sağlıyorsa; tiyatroya, sinemaya, bir plajda kumlara uzanmaya gidemiyorsanız, bunun adı geçmişte olduğu gibi kölelikten başka bir şey değildir. Gücü eline alamamış bir Cumhuriyet sistemi istemese de köle yetiştirmek zorundadır çünkü o da bir köledir. Doğal gazını, petrolünü, ilacını, teknolojisini ve rejim stratejisini kölesi olduğu Cumhuriyetlerden almaktadır. Bu her yönden boyun eğdiğiniz anlamına gelir. Hakkını aramak, direnmek hatta düşünmek öğretilmemiştir. Lise öğretiminizi tamamladığınızda gereksiz bilgi yığınıyla depolanmış olacaksınız ama beyin öğrenmeye harcadığınız zamandan çok daha kısa bir sürede bunları kendinden tahliye edecektir.
Hayatınızda gerekli olan ve alanınızda faydalı olabilecek hiçbir şey öğrenmemişsinizdir. Daha kötüsü öğrenirken ne, neden, niçin, soruları sormanıza fırsat bile tanınmadan bilmeniz gerekecektir ezber yoluyla dayatılan tüm bilgileri. Yaratıcı olmanın yakınından bile geçemeyeceksiniz. Bu boğucu sistem karmaşasında hayatınızın en önemli sınavına gireceksiniz ve üniversite olsunda ne olursa olsun deyip sevmediğiniz bir bölüme yerleşeceksiniz. Mezun olduğunuzda bir sınav daha ve bir iş kapısından girene kadar bu böyle devam edecek. Bu sıkıntılardan sonra bir işe girmek size dünyanın en önemli sınavından geçmiş olduğunuz hissini doğuracak. Sinema, tiyatro, plaj, sergiler, iyi bir restoranda yemek yemenin hayal olduğu bünyenize çoktan aşılanmış olacak. Artık işiniz bırakın özgürlüğün kelime anlamını anlamayı, hayat savaşında ayakta kalmaktır gayeniz. Evinize geldiğinizde özgür olmayanların hazırlamış olduğu 3. sınıf TV programlarıyla karşılaşacaksınız. Düşündürmektense mankenlerin selülitlerine odaklı göz boyamalarla tüketilecek zamanınız. Haber izlemek istediğinizde dış güçlerin oyunlarıyla birbirlerinden düşünce olarak koparılmış kardeşlerin kendilerine bile ait olmayan düşünceler için nasıl da her yola girebileceklerini izleyeceksiniz. İleri solcu, aşırı dinci, ateist, Kemalist v.b. Zam üstüne zam dinleyeceksiniz peşi sıra ve düşüneceksiniz cebinizdeki üç kuruş parayla nasıl geçineceğinizi. Sonra soracaklar size bu ülke özgürleşebilir mi? De get işine kardeşim diyecek ben ekmeğimin derdindeyim.Evet köle olduğunu bilmeyen köleler yaratılmıştır. Özgürlük ise hiç gelmeyen sonraki bahara kaldı. Ama özgürlüğün bahsi bile geçmesi ne güzel.
yorumlar
doğru sözün üstüne ne denir? tebrikler, çok güzel bir yazı… yo bir yazı değil, bir tablo… bir resim…
bence yanlış bir noktadan bağlamışsın. cumhuriyet veya demokrasi, özgürlük demek değildir aksine sınırlar demektir. içiçe geçen halkalar durumu işte anlatmayayım uzun uzun. herkes biliyor. ben özgürlüğe özgürlük demem yollarda çırılçıplak koşamayacaksam.
bak onu yapabilirsin bizim ülkemizde sadece örtünenlere sınır vardır. soyunanlara degil
sen bi soyun bakalım gebze yolunda görürsün sınırlarını memleketimin.
soyunmakyı ilel çırılçıplak anlamında kastetmedigimi anlamış olmanı umuyorum. Gebze yolunu anlamam devlet ses çıkarmaz en azından
ben de senin ilkelliği kayıp olarak anlamadığını umuyorum. malesef devlet görevlilerimiz bu konuda biraz sertler, mertler, erkekler.”Yossahtır bocım ört memelerini” diyen yada kolkola yürüyen çiftleri kovalayan hatta kolsuz kıyafetle dolaşan genç kızlara rrrrospuu diye etiketi yapıştıran güzide devlet görevlilerimiz mevcut. Hepsinin başına efes antik kentindeki keranenin taşları kadar taş düşsün.
Amaçsız, başarısız bir yazı, konu cumhuriyet mi, özgürlük mü belli değil. Türkiye’yi irdelerken cumuriyetin yerildiği mi övüldüğ mü … konu kopuk kopuk. Yoksa cumhuriyetten başka bir özlem duyulan bir rejim mi var belli değil.
ne anlatmak istediği bile belli değil. Düşünceler kime aittir, düşünce özgürlüğü nerelerde var belirtilde de öğrensek bari… Başka cumhuriyetler de var dünyada görebilseydik yazıda.yazıya uygun ben de değişik cümleler kurdum galiba. neyse.
Teacher07 kardeşime; “öğretmen” kelimesi yerine “teacher”‘ı kullanman senin sömürüldüğünün açık bir göstergesi. Okuduğunu anlamak konusunda sıkıntılar olduğunu görmemek için kör olmak gerekir. Başlık türkiye özgürleşebilir mi? Bu başlığın altında türkiye bir cumhuriyet değil mi? İçinde özgürlük kelimesi geçmiyor mu? Burada bahsettiğim cumhuriyet kavramı türkiyede hüküm sürenidir ve köle bir cumhuriyet köle yetiştirmek zorundadır demişim. Bunu anlaman için sana bir dekoder takacak değilim. Şimdi senin anlayışı kıt olduğunu düşündüğümde bunu tüm öğretmenlere hitaben söylediğimi mi düşüneceksin? Ama çok görmemek gerekli, zaten anlatmaya çalıştığım da senin gibi insanların ortaya çıkışı 🙂
aktifparanoya, yaşın daha çok küçük kardeşim. sen de olgunlaşırsın merak etme. Benim anlama özürümden çok anlatma özürüne bak sen kendinin. Doğruyu bulamazsın sonra. Koyduğun “cumhuriyet” linki genel bir cumhuriyeti mi anlatıyor, yoksa Türkiye cumhuriyeti’ni mi?Özgürlükten anladıklarını bir incele. yan gelip yatma bir özgürlükse onu hiç bir yerdebulamazsın. Buradan Türkiye’de herşey güzeldir, Türkiye özgürdür dediğimi çıkarma sakın. Ben senin konuyu karmakarışık verdiğin üzerinde durdum. Sivri dille , karşıdakini aşağılyarak da bir yere varabileceğini sanıyorsan yine yanılırsın.fikirlerini iyi niyetle, açıklarsan , kırıcı olmazsan başarırsın. burası sanal, sen daha çok kırılabileceğini aklından çıkarma. kolay gelsin.
bu de şuna takılıyorum, öğretmen demiş teacher demiş ne olmuş, dinini mi değiştirmiş, bu gün okullarda ingilizce derslerimiz var, uluslararası şirketlerimiz var, özgürlükten bahseder ”teacher’ kelimesine takılır, ne küçük pencereler bunlar..Hey Johnny, indir doni..johny donunu mu indirdi şimdi..
Türkçe ye özenti bir şekilde ingilizce kelimeler koymaya karşıyım ama teacher lafın sana degil sakın yanlış anlama asla.lafım konuşurken cümlelerine ingilizce kelimeler koyanlara ya da klavyede türkçe kelime yazarken bike k yerine q v yerine w kullananlara. Onlar konuşurken araya abi, lan , vay be gibi kelimeler kullanıyorlarmı ki biz kullanalım.belki aktifparanoya onu demek istemiştir.
Kaldı ki dinini değiştirmek te herkes özgürdür kimse karışamaz ama Atatürk Atatürk diye orda burda sahtekarca kıçını yırtıp gercek vatanseverleri sömüren ve Atamızın en önem verdiği şeylerin başında gelen Türk dilinin içine yeah, okey, yes, darling, fuck, baby vs. gibi kelimeleri koyup bunu evde, işte, okulda kullanan kişilere özgürlük tanınmamalı. Diline, dinine sahip çıkmayan hiçbiryerine çıkamaz. Teacherinde böyle düşündüğüne eminim.
nazokiraze , Herkesin bir rumuzu var, ben ondan gocunmuyorum zaten. rumuzları incelersek neler çıkar ortaya bilmek de istemem. Belirttiğin üzere, diline sahip çıkamayan uluslar, hiçbir şeye sahip çıkamazlar. Yazılarımda da gerekli titizliği göstermeye çelışıyorum. Rumuzuma takanlara sadece gülüyorum.
Evet senin böyle düşündüğünden eminim yazılarında da çok dikkatlisin
Yorumlarınızı okudum ve takma isimlere yabancı kelimelerin girmesinin çok sıradan kabul görmesi şimdiki Türkçe’mizin bozulmasındaki ana sebeplerden biridir. Bu naçizane fikrim. Bir zaman sonra hoşça kal, Allah’a emanet ol ifadelerinin yerini byee kelimesinin alması içten bile değil. Buna günümüzde bile sıkça rastlamaktayız. Konunun buraya gelmesi Kölesi olduğumuz Cumhuriyetlerin bize bazı şeyleri nasıl aşılamış olduğudur. Burada bahsettiğim Türkiye’mizdeki Cumhuriyet olgusudur. Bir öğretmenimiz bu yazıdan bunu anlayabilecek kıvamda olmasını beklerdim belli ki kızmışlığımın sivri dilimin sebebi budur. Cumhuriyete karşı değilim ama şuan ki cumhuriyet yapısını körü körüne kabullenmişte değilim. Nasıl da her şeyden vazgeçirilmişliğimizin derdindeyim ama konular nerelere çekilmek isteniyor. Konunun içinden bir cümle nasıl da cımbızla çıkarılıp başka noktalara getiriliyor. Ama haksız da değilsiniz TV’lerde, gazetelerde en yaygın haber sunumu bu. Yazımda aslında hepsinden bahsediliyordu ama anlatmak için bir ansiklopedi yazılması gerekildiğini bilmiyordum. Evet bunu yaşıma vermek gerekir, belki bende zamanla ördüklerimi görmemeye başlar ve sıradan bir vatandaş kimliğini benimserim.
Öğretmenimize anlamadığı cümleyi açma ihtiyacı duydum. Bir konuşmacı halka karşı “kardeşlerim” dediğinde, konuşmacının hitap ettiği kitleyle aynı ana babadan gelmediğini bildiğine eminim. Burada ki kardeş kavramı da bundan farklı değildir. Ne de olsa atalarımız, dedelerimiz bu millet için canlarını ortaya koymuştur. Bu bakımdan kardeş görülmemiz hiçte yadırganacak bir durum değildir. Şimdi senin ve benim kardeş görünmemiz yadırganmadığına göre bu başlıklar altında “İleri solcu, aşırı dinci, ateist, Kemalist” gibi düşünceler ile bölünmüşlüğümüzü ve bu uğurda neler yaptığımızı anlatmaya çalışmıştım. Atatürk’ü sevmek ve onun gibi düşünmek için Kemalist kavramına sığınmama gerek yok. Dini yaşamam için bağnazlığa sığınmama. Solcu olmak için dini yok saymama gerek olmadığı gibi. Ama bizi bir şekilde kutuplaştırmaya çalışıyorlar. Birbirimizle uğraştığımız zaman diliminde onlar Ay’a çıkıyor bilimde ilerliyor biz ise yerimizde sayıyoruz. Ne yapmalıyım bir cümleyi yazarken 5 yaşındaki bir çocuğa anlatır gibi mi anlatmalıyım? Ve umarım bu açıklamayı yapmadan da anlatmak istediğimi anlayanlar çıkmıştır. Tek tesellim bu…
Sıkmayın canınızı,herkes anlamak istedigi gibi anlar,ayrıca özünde,özgürlük büyük bir sorumluluktur,dikkatinizi çekerim.
özgürlük insanların haklarını ihlal etmedikçe güzeldir. Misal travestilerin rahatça bayan gibi çalışabilmesi, başörtüsü sorununun kalkması, okulda tek tip kıyafetin kalkması bana göre gerekli şeylerdir.Ancak özgürlük diye cadde ortasına zıçmaya, sokakta çırılçıplaga yakın dolaşmaya, bölücü propaganda yapmaya kalkarsan şaplagı yersin.Gerekli özgürlük sınırsız degil
İşte bu yüzden Türkiye özgürleşemez,daha degil,biz hala sınırlarımızı çizemedik zira batıya olan hayranlığımız magazinel boyutta,ilmini irfanını baz almadan,sadece,absürt,deger ve yargılarımıza ters düşen yaşam modellerini alıp ülkemize uyarlamaya çalışırsak bu gün bunları konuşuyor oluruz.Egitim şart,şart,özgürlük bizim ülkeye XXL ,uymaz,ısrarla uydurursak,ohoo daha çok başımızı vururuz duvardan ,duvara.
deealıma katılıyorum sadece abuk subuklukta batıya yaklaştık ilim bilim hak getire
Buklet bu ülkede konuşma özgürküğü bile yok sen ne özgürlüğünden bahsediyorsun ve yazıya katılmayanlara katılıyorum demişsin 🙂 Burda senden başta bu ülkenin özgür olduğunu düşünen var mı?
Yavrum ya sen ,bu ülkeye sanaldanda degil,uzaydan katılıyosun,yada ,bana arkadaşlarım,iyimserliğimden dolayı polyyana derler ben musade edersen sana ,buklet degilde polyyanna diye hitap edeyim:D
“Ey öz – gür – lük …. Sen nelere kadirsin. Bak gördün mü yine eser yok senden. E duy be artık çığlığımızı. Çık saklandığın yerden.” diye arasak bulur muyuz?
özgürlük mü? türkiye mi? devlet olgusunun var olduğu, gücün dengeli bir şekilde dağılmadığı bütün toplumlarda (bakınız: ulus devletler) özgürlükten söz edilemez. Sokakta çıplak dolaşmak ‘suç’tur, devlet politikasının aleyhine konuşmak ‘suç’tur, ama tecavüz etmek kabul edilebilir, savaşta askerlerin birbirlerini öldürmesi kabul edilebilir! Başkasının özgürlüğünün başladığı yeri kim belirler? Modern dünyada yaşayan kimse özgür olamaz, bunu yalnızca Türkiye bağlamına indirmek sizin de ne kadar ‘özgür’ düşündüğünüzü gösteriyor maalesef.Ayrıca kişilerin özgürlükleriyle devletlerin özgürlükleri tamamen farklı kavramlardır ve hatta bazen birbirlerinin zıttı olabilirler. Devletler özgürleşmek (yani diğer devletlerin etkisinden kurtulabilmek) için kendi bireylerinin özgürlüklerini elinden alabilir (savaş vb.)… Siz yazıda bu iki kavramı birbirine karıştırmışsınız.
Bireysel geliştikçe özgürlükten bahsetmek anlamsız, Toplumsal gelişme lazım, bu da çok zor..Refah ve eğitim seviyesi çok inişli çıkışlı bir toplumuz..
İnişli çıkışlı derken;ben hep inişe denk geliyorum çıkışın yolunu bilen var mı?
nebilim, dağıtılan kömürden al, oyunu ver, daha da özgürleş..artık iniş çıkış herkese veriliyor..
Pibek, sen ne karşılığında satıyorsun oyunu? %47 hakkında böyle hükümde bulunabiliyorsan, bu kadar insana “kömür fahişesi” isnadında bulunabiliyorsan, bu soruyu kendine de sormuş olmalısın. % 20’likler neye karşılık oyunu sattı, %14çüler, %5çiler?
Benim oyum satılık değil..Kafasını çarşafa koyup özgürlükten bahsedilen, din devlet karman çorman olmuş, imamlar tarafından yönetilen bir ülkeye, geçici olarak kapsam dışıyım..Oy zamanı gideceğim..
İmam olan kim Pibek? (başbakana imam hatipli vurgusu yapmak istiyorsun sanırım) Din devlet ilişkisi ne zaman karman çorman oldu? Zaten Türkiye hiçbir zaman laik oldu mu? Dini ve dinin fetvalarını verdiren bir kurumu kurduran Cumhuriyet, 30’lardaki Dersim ayaklaklanması sonrası bir de mezhepçi tavır takınan kurucu irade, belli bir ırk, belli bir din ve belli bir mezhebe ait olan devlet hiçbir zaman laik olamadı ki Pibek. Biz neyin ne olduğunu bilmiyoruz hala.Sahi, Hollanda’da diyanet işleri başkanlığı diye bir kurumları var mı Pibek?
özgürlük deyince böyle artistiği var böyle silalısı var böyle cepten olanı var böyle şarkılısı var. var oğlu var seç beğen al.
Özgürlük adına ötüm çeşitleri
Türk Halkının en az % 60 ı kendini para için sandıkta satar.en az.Zaten hayatın her alanında satmıyor mu ?
pillibebekkuyuda, kuş adına duygulandım. İnsanlara hoş gelen o ses, belkide binbir çeşit özlem çığlıklarıdır. Bilmem oraya kapatanlara belkide küfür mü nedir? Dayanamam hayvanların daracık alanlara sıkıştırılmalarına. Gerçi insanlar da kocaman dünyada daracık alanlara sıkıştırılmış değil mi acaba?
Küfür değil bence içten gelen çığlıktır Tea cım, bu kadar güzel küfür edilir mi hiç..
Güzel güzel küfürler de vardır belki…:))
gözaltında işkenceyle öldürülenlerin, 1 mayısta kafasına tekme yiyenlerin, okuluna iş yerine afiş astığı için mesleğinden olanların, patronuna yalakalık yapmayınca yükselemeyenlerin, kıyafetini seçemeyenlerin, yaşam biçimini seçemeyenlerin daha baskı üstüne baskının olduğu caanım ülkemde malesef o kadar da özgür değiliz. toplum içinde yaşamak mecburiyet ve bize sorumluluklar yüklüyor anladık ama bunun giyinip soyunmayla ne ilgisi var buraya bağlamak çözüm olabilir mi? özgür düşünüp birbirine hak verebilme anlayışının tabana yayılması benim kişisel beklentim ya da en azından bu yönde bir çaba en üstten en alta herhangi bir noktada göze çarptığı zaman özgürlük bahis konusu olabilir. özgürlük malesef şu sıralar güzel bir rüya. uzun da süreceğini sanmıyorum.
özgürüm öğleyse varım diyemicem:))Lafla peynir gemisi yürümüyor konuşmak ayrı konuştuklarını uygulamak ayrı…Uygulamada sıkıntı varsa engellerle karşılaşıyorsan özgür değilsin dir o zaman…Şu soyunmaya neden bu kadar takıldınız anlamadım ki özgür olduğunu kanıtlamak için soyunmuşsa kendince özgürdür…Ama toplumca özgürlük değil ya delilik yada ahlaklı bir davranış değildir yaptığı.Anlatılmak istenenin bu kısımla (çırılçıplak)sınırlı olduğuna inanmıyorum geçin bu kısmı…özgürlük adına yapılmış bir tepkidir soyunmak sadece…
iki gözümsün.(-:
Buklet; bu ülkede evrensel olguları bile anlatmak ve kabul ettirmek o kadar zorken, benim özgürlük adına yazdığım bu yazının anlaşılmaması da o kadr normal. Ne de olsa bu ülkede baş örtülü öğrenciler okullara bile alınmamakta. Bunun sebebi ne olursa olsun özgürlüğün kısıtlanmasıdır. Ama buna karşı çıkanlar açık olanlara bir baskı olacağını düşünüyorlarmış. Ne kadar gülünç değil mi? Açık olanlar kapalı olanlara baskı oluşturmuyor mu gerçeği göz ardı edilemez o zaman. Çift taraflı düşünmediğimiz sürece özgürlük adına konuşmamamız gerekiyor. Bir müslüman olarak ben sinagog, kilise gibi yerlerin açılmasına da karşı değilim herkes dinini düşüncesini özgürce yaymalı. Kimin neyi sececeğine bırakalım kişinin kendisi karar versin.
Bizim ülkemiz insanının hangi yorumunda mantık araya bilirsin ki… Mustafa belgeselini daha izleme fırsatı bulamasam da yapılan yorumların ne kadar gereksiz ve laçka olduğunu görebiliyorum. Atatürk yalnız gösterilmiş. Aslında bu şekilde gösterilmişse başarılı olduğunu düşünüyorum çünkü bütün dahiler kalabalıklar içinde bile yalnızdır. Gördüklerini kimse görmez, düşündüklerinin sadece bir kısmı anlaşılır. Bu zihniyet sigara ve içki içmesine takmış durumda. Bu insan bir ilah değil, butta değil. Kötü alışkanlıkları olması bizim kadar normal. Keşke herkes görevini hakkıyla yerine getirse de, yanında içkisini ben hediye etsem. Ne Atatürk’ü kusursuz olarak görüp onu putlaştırıyorum ne de hatası olduğunu düşündüğüm konular yüzünden yapmış olduğu başarıları göz ardı ediyorum.
dahi olabilmek bu dur işte !hala haklarında söylenilecek sözlerin olması…katılıyorum öğleyse özgürüm:))
Karanlık aydınlıktan, yalan gerçekten kaçar.Güneş yalnızda olsa,etrafa ışık saçar.üzülme dogruların kaderidir yalnızlık,kargalar sürü ile,KARTALLAR yalnız uçar. . Herkes kalabalıgın içindeki yalnızlıgı göremez,gönül gözünüzle bi bakın hele.
zor olmayan bir durum artık. türkiye de özgürlük diyince benim aklıma ilk gelen yakın zamanda elif safak‘ın 301 denen saçmalıktan yargılanır olmasıydı. ancak yeni gelişmeler, demokrasi için umudumu artırdı. seviyeli tartışma için teşekkürler.
Kusura bakilmasin ama, bu yazi her yonu ile ‘dam ustunde saksagan’ turu bir sey..Tuh, bende basliga bakip ciddi bir sey sanmistim..
Ap; bana biraz ciddi şeylerden bahsetsene. Sosislinin üstündeki ketçap yoğunluğundan mı bahsedeceksin yoksa? Tipik bir abim yaklaşımı.
Kusura bakma ama Aktifparanoya kardesim
diyerek, sosislinin uzerindeki ketcap eksikligini ve bu eksikligin yasamamiz uzerindeki etkisini ve onemini acik,secik ve net olarak belirtmissin yazinda sen zaten.Dolayisi ile benim bahsetmeme gerek var mi?Ne yani? Ozgur olmabilmek icin, birlikte yasadigin insanlarin seninle ayni seyi mi dusunmesi lazim?
Çoğunlukla aynı şeyi düşünmek zorundasın ve bu kesinlikle doğru.
kesinlikle katılıyorum.Çünkü; herşeyde bir düşünmek zorundasın …tek başına yaşamıyorsun düzen böyle işlemiyor… Kendi düşüncelerinde özgür olabilirsin ama uygulamada özgür düşüncelerin işe yaramaz ki zorluklarla karşılaşacaksın sadece düşünmüş olacaksın düşünmekte özgürsün düşünebiliyorsan varsın ama özgürüm diyemezsin
Bende kesinlikle katılıyorum.Bilmek,özgürlüğü kısıtlar,der bir düşünür,ya siz buna ne diyeceksiniz?
Ne diyeyim? Kavramlar karışmış; görünen budur efendim.Özgürlük – Kurallar – Toplum – Düzen – Uzlaşı – Çözüm kelimelerini kullanarak anlamlı bir cümle yapınız dendiğinde ortaya değişik önermeler çıkmıştır. Tarihsel derinlik içerisinde bu önermeler evrimleşmiş, yer yer birleşmiş, yer yer ayrışmış lakin sonuç olarak demokrasi ile cumhuriyet iki kavram olarak öne çıkmış ve baskınlaşmıştır.Peki ya özgürlük? Evrende hiç bir şey sınırsız değildir, dolayısıyla özgürlük de sınırsız olamaz, zira etkileşim kaçınılmazdır. O halde kavramın anlamlı hali, sınırların toplumun faydasını gözetmek üzere tanımlanması olmuştur. Lakin devlet bu noktada özgürlüğü kısıtlamak yerine toplumun geneline faydalı özgürlüğü garanti altına almak için sınırlar koyar. Yani bu sınırlama özgürlüğün kısıtlanması için değil, var olabilmesi için yapılır ve şarttır.Şimdi gözüme çarpan şu: neden demokrasi ve cumhuriyet eşyaşar olmak durumda? Cevabı basittir: halk karar almada özgür kalırsa gider hata yapar. Yoksa neden anayasa hukuku profesörü olsun ki? Neden kendimizi tedavi ettirmek için doktora gidiyoruz, kendimiz yapalım? Bilgimiz yetersiz değil mi? E peki biz halk olarak devlet yönetmek gibi teknik bir bilgiye mutlak ihtiyaç duyulan bir noktada neden ahkamı bu radde rahat kesiyoruz? Neden birisi bir fiştek verdi mi hemencecik: “Efendim şimdi tabii ki o öyle bu böyle, olmamalı, yapılmamalı, vs…” diyebiliyoruz? Hangimiz bir siyasi partinin programını okuduk da oy verdik? Özgürlüğü garanti altına alan demokrasi değil cumhuriyettir (isteyen olursa bir sonraki yorumumda bu konuda teknik ayrıntı verebilirim). Bunu bilerek başlamamız gerekli.Halk olarak, bizlerden daha akıllılar tarafından yönetilmediğimiz sürece onlar da katılırlar tartışmaya, ortalık işte böyle olur. Bakın artık her şeyi tartışır olduk işte. Ne güzel değil mi?Türkiye özgürleşebilir mi bilemem, bütün küresel dinamikleri algılayabilmek gerekli. Ama şunu çok iyi biliyorum, kötü yönetiliyoruz (bunu dünyanın her yerinde duyabilirsiniz), çünkü kötüleri, biz, seçiyoruz (zira bu ülkede, biz, yaşıyoruz).Şikayetten önce kendimizi geliştirelim. Kendimizi özgürleştirebilmek farkında olmak ve bilmekle olur. O zaman daha iyileri seçebilecek hatta daha iyisi olabilecek şansımız olacaktır.PS. Bilgi özgürlüğü değil mutluluğu kısıtlar der bir başka düşünür.Saygılarımlamat
Sn.Nicoteen,yorumunuz harika,teknik bilgileride verirseniz,kendi adıma söylüyorum sevinirim.
Nicoteen. Öncelikle yorumun için teşekkür ederim. Aslında hiçte farklı düşünmüyoruz. Ben özgürlüğün tanımını açmak istedim, sen ise özgürlüğün sınırının nerede bitmesi gerektiğini anlattın ve ne kadar özgür olabileceğimizi çizdin. Ben gerekli adımları atamadığımız için nerede bitmesi gerektiğinden bahsetmedim çünkü o safhaya ulaşacağımız kanısında bile değilim. Bir adalat sistemine ve kurallarına bağlı olmalıyız ama bunun işleyişini de körü kürüne kabul etmemeliyiz. Anayasa mahkemesi ve birçok kuruluşumuz bırakın işini yapmayı artık adalete sekte vurmaya başladı. Üniversite rektörleri, eğitimden çok siyasetle ilgilenmekte. Bu memlekette kimse kendi işini yapmayıp, başkalarının işine el atmakta. Ordu şehitlerimizden çok türban ile içli dışlı olmakta. Bu koşullarda ne denli özgürlükten bahsedebiliriz.
Sayın arkadaşlar çok kısa teknik bilgileri aşağıda dikkatinize sunuyorum. Bu bilgiler tarafsız, teknik bilgilerdir. Lütfen bunlarda ideoloji aramayınız (en azından ben o şekilde yazmadım).* Devlet: Sınırlar içinde tek hakim güç. Kuralların koyucusu ve uygulatıcısı. Yaptırım erki var (ceza hukuku). Ceza kullanmaya (düzeni sağlama) ve ideolojisini yaratmaya (bayrak, ordu, millet), pekiştirmeye (özel günler, bayramlar) muhtaç. Vatandaşlarını kendine uygun biçimde biçimlendiren (eğitim), bu yönüyle özgürlüklerimize sekte vuran, bize kendi varlığı için ihtiyaç duyan (“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye Halkı’na Türk Milleti denir”) yapılanma.* Hükümet: Devletin erkini yürütme için kullanma yetkisine ve sorumluluğuna seçimlerle hak kazanan kamu görevlileri topluluğu.* Demokrasi: demos + kratos eski yunancada ilk kelime halk, ikinci kelime iktidar anlamına gelir. Yani halkın iktidarı demektir. Devlet gücünü, iktidarını ve söylemini (politikasını) halkın belirlemesi esasına dayanır.* Cumhuriyet: Ülkemizdeki anlamı, kelime arapçadan alınmış olsa da, res publica’dan gelmektedir. Eski latincede res publica, kamusal anlam (fark) demektir. Çok kabaca günümüzde kullandığımız anlamıyla “devlet” diyebiliriz. Demokrasinin üzerindeki tek güç, halktan üstün olan tek şeydir.Şimdi izninizle yorumlarıma geçiyorum. Dünyanın her ülkesi devlet politikasına uygun olarak vatandaşlarını biçimlendirir ve otoritesini tartışmaz, doğruyu değil hakim fikrini öğretir. Zira doğru denilen şey ideolojiye göre değişir. Buna en net örnek aynı savaşın iki tarafı yunan ve türk eğitim sisteminin Kurtuluş Savaşımızı yorumlamasındaki farktır (her ne kadar o zamanlar yunanlar Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterseler de 🙂 Yine dünyanın hiçbir yerinde hiç bir devlet kendi söylemine aykırı insanları yetiştirmez. Siz hiç Amerika’da devletin komunizmi ya da eski Rus Bloğu’nda üniversitelerin kapitalizmi övdüğünü düşünebilir misiniz? Yani bu acı gerçekler normaldir. Kaldı ki aklı mantığı olan herkes bu durumu uygulanabilirlik adına haklı bulmuştur.Demokrasi halkın kesin kararı ise referandum sonucunda 69.999.999 kişi nicoteen öldürülsün dediğinde infazımı gerçekleştirir, eğer burası cumhuriyetse ben dahi ölümüm için oy atsam da (halkın tümü) cumhuriyet: “Durunuz! Burada kişisel hak ve özgürlüklerin garantisi benim, ne düşündüğünüz önemsizdir, bu adamı oyla öldüremezsiniz!” der. Aradaki fark budur. Cumhuriyet benim özgürlüklerimi garanti altına alır. Bunun için cumhuriyet sınırları içerisinde kalan demokrasi en yaygın formüldür, en hakkaniyetlisidir. Demokrasi halkı, cumhuriyet hukuğu kullanır hatta dayatır.Cumhuriyet bir de bazen, halkı için halkına rağmen koruma reflekslerine sahiptir. Bunlara şikayet edilen anayasa mahkemesi, TSK gibi tüm devlet kurumları da dahildir.Şimdi siz tutup Genelkurmay’a ya da Anayasa Mahkemesi’ne, veya herhangi bir kamu kurumuna eleştiri getirdiğinizde teknik anlamda, çok özür diliyorum, saçmalıyorsunuz demektir. Zira yukarıda belirtildiği gibi sorumluluk, tekrarlıyorum “sorumluluk” hükümettedir. Eğer hükümet şikayet ediyorsa çok net söyleyebilirim ki kandırılıyorsunuz, zira kanun içerisindeyseler yetkileri vardır, orası sorunun değil çözümün yeridir. Kaldı ki bu makamlardaki kişiler hukuk çerçevesinde çizilmiş işlerini yaparlar. Yoksa dava hakkı zaten bakidir, bir dava ile kanunun çizdiği sınırlara vatandaş olarak çekme hakkımız vardır. Eğer kanunun emrettiği işi yaptığı için birisinden şikayetçiysek ya bizde hata var, ya da yanlış düşünüyoruz. Not: arkadaşlar bu paragraf içeriği de çok teknik ayrıntı içeriyor ama yazım zaten uzun oldu kısa tuttum. Ama şunu biliniz Anayasa Mah. yorum yapılabilecek bir mevki değildir. O sebeple kararları bağlayıcıdır, saf kanuna bakarak uyumsuzluk kararı verir. Zaten gerekçeli kararları ilgili anayasa maddesine göre açıklanır. O sebeple tartışılmaz. Son hususÇok yoğunlaşan bir söylem var son dönemde: askerden şikayet, polisten şikayet, mahkemeden şikayet, partilerden, DSİ’den, devletin tüm kurumlarından; ve de her pislik ortaya saçılıyor ısrarla. Her yerde yolsuzluk, yanlışlık…Peki elimizde devletten başka neyimiz var? Bu ülkenin askerini istemiyorsak yerine ne koyacağız, peki ya polisinin, mahkemesinin yerine? Bunu lütfen düşününüz, bu reddin sonu başka bir ülkenin mandasını kabule gidecektir, başka yere değil. Lütfen bu son lakırdımı bir tartınız aklınızda. Bizim ısrarla devletimizden bu radde nefretimiz kimin işine yarar devletin mi, hükümetin mi, en önemlisi bizim işimize yarayacak mıdır?Saygılarımlamat
Zamanımı yedin zamanımı. Çalışan, kazanır. Beğenmiyorsa gider başka ülkeye istediği hayatı yaşar. Çalışan kazanır.
Tabiki bu nefret,hükümetin ve emperyalist güçlerin işine yarayacak,sn.nicoten,ama bahsettiğimiz güçler halkında işine yaramıyor,eee,nolacak,mal ve can güvenliğini teslim ettiğin emniyet teşkilatı,her türlü suç unsurlarıyla,flörtte,asker se,sam amcaya selam veriyor,eee,sorarım size ne olacak bu milletin hali,kime güveneceğiz,sizdeki teknik bilgiler bu gerçekleri silip,çözüm üretebilirmi?
Eyvallah,herkes bunu bööle bilsin.
Kardeşim sizler ne cumhuriyeti ne özgürlüğü anlamışsınız. Sizin özgürlük dediğiniz şey sanırım istediği herşeyi yapmaktır. Böyle konuşan birkaç tane zevzek kominist (veya komünist) komşum vardı özgürlük özgürlük diye boğazını parçalayan kendi kızlarını başka erkeklerle görünce birden özgürlüğün ne demek olduğunu tekrar hatırlayıp kızını al aşşağı eden, yani cahil olmayın. istediğiniz kadar özgürlükten bahsedin birşekilde sizin sınırlarınıza dayanıldığında otura kalırsınız. Ortaya çıkan her salak ben özgürlük için şunu bunu yaparım desede özgürlük bulunduğu ortamın kültürel, hukuksal ve dini durumu ile sınırlıdır. Acaba türkiyede özgür değiliz diyenler burada neyi yapamıyor? veya bu yapamadığını nerede yapabilir? bunu merak ediyorum.
Albert Einstein diyor ki:”Delilik; aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemektir.”M.Kemal Atatürk’ün ölümünden sonra bize bırakılanları yeterince benimsyememiş ve her yönüyle delirmişcesine aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar beklemiş Türkiye’nin özgürleşmesi bence br annenin çocuğa duasında!
bence olabilir, neden olmasın?
Söyleyen özgür beyinler var…Anlayan özgür beyinler yok…Özgürlük yok.KITLIK:İnsan ihtiyaçlarının sonsuz,ancak ihtiyaçları karşılayacak kaynakların sınırlı olmasıdır.GİBİSınırlı demokrasi,Sınırlı laiklik,Sınırlı sağlık imkanları,Sınırlı eğitim… vsSınırlı herşey sınırlıVeSınırlı özgür beyinler…
Özgürlük tabiiki de yok.Özgürlüğün tam manasıyla var olduğu zaten hiçbir yer yok.Yukarılarda da söylenildiği gibi özgürlük bilinçli bir kollektivite oluşturulmadığı sürece kölelik kavramıyla iç içe yaşamaya mecburdur; bu bilinci kurmak hiç mi mümkün değildir;maalesef değildir,şu an ucundan kıyısından tutmamızın mümkün olmadığı umut kavramını,insanlar bi zaman aynaya baktıkları anda önce gözlerinde görürler mi bilemeyiz ama neden yaşadıklarının farkına varan çookk fazla grup insanın isterse binbir çeşit düşüncesine rağmen tek birşey aynıysa eğer,umutlu ve aydınlarsa artık hepsi; birşeyler iyiye gidecek demektir.Çok fazla çeşitliliğin aynı ortamda barınabildiği ölçüde özgürlük baş göstermiş ve hatta birşeyleri ele geçirmiş demektir.Aynılaştırılmaya çalışılan beyinlerin özgürleştirilmemeksizliğe aracı olduğu apaçıktır.Şu esnada özgürlüğün propagandası şu olmalıdır:”Seni seviyorum benden farklı düşünen insan!”
“Seni seviyorum benden farklı düşünen insan!”Güzel…Propaganda…Hümanist bir yaklaşım…ÖZGÜRLÜK adına…
ÖZGÜRLÜK adına!!!
bir ülke özgür olamaz, o artık ülkedir…
Bende düşünen insanları sevmek durumunda kalıyorum, kalan % 90 ile siz illgilenin.
Öncelikle Merhaba,İvedilikle Dünya’da özgürlüğün bir tanımı, bir varoluşu tarihsel içeriği var… Birbiri ile iletişen ticaret bağları kuran dünya toplumu küreselleştiği ölçüde pek tabi mutabık kaldığı ticaret kaydı kuralına uygun istekler donanır, bir aborjinden farklı olarak… Küreselleşme bu anlamda daha fazla özgürlük ve istek demektir aynı zamanda, olumsuzluklarına veryansın etmeksizin algıladıklarınıza ulaşabilme şansı ve tatmini olarak bakıldığında özgürlük taşıdığı istek ve arzu nesneleri oranında tatminini ve hezayanını artırır niteliktedir.Yazıda geçen düşün özürlüsü insan telefatı ayni kabulü ile dosdoğru aşanan bir zavallılık hali, bu gibi insanlara her anlamda olunan köstek ve herkezin kendini kurtarma şehlası dünya görüşünü belirler. Bu kaçınılmazdır ve tarih, bunun hikayesini her dinden ve ırktan yazmıştır. ancak bunu aşanlar egemendir bu da ölçüsü uyarınca doğrudur, o vakit neredeyiz? sorusu tüm yazının belki daha evrensel algılanmasına sebep olur. Düşman bellemeden bu tavrın insanların doğal tavırları olduğu atlanmadan, bir robot icad edilir, tanrıların yönettiği kentlere ithafen antik yunan, mısır ve uygarlık fışkırışlarında olay budur.Robot kuram ve kurallar bütünü bir taklit tasarımdır, estetik de nihayetinde bu ideal algıya erişir yeni kavramı her daimdir. Robot devlet mekanizması olarak belirlenir. Sorun şu ki tanrı rolü pek iyi oynanamaz, kumaş tutmaz diyelim, o vakit olabileceğince yaklaşmak determinizm kuramınca yer yer batıl, yer yer düşünürlerce, akıllıca belirlenip istikamet uyarınca yol alınır.Bu anlamda Türkiye Cumhuriyeti kurucu düşünürlerinden Mustafa Kemal’e Türk ırkınının ve vatan’ın sahiplenilebilmesi şanı muzavferince ATA ünvanı eklenmiştir. E zor geliyor Marcus Arielus kalitesinde düşünür-güç-destek-kamuoyu desteği tam bir kalkınma ve aydınlanmanın iyi ve olgun olandan geride ve cahil olana geçişi….Bu zorluğu çoğunluk ve üzerindeki etki mekanizmaları kendi iç ve dış pozisyonlarına göre belirleyeceğinden burada ayrıca tanrı-insan’dan bahsedilemeyeceğinden en gelişmiş toplum düzeninde en egemen sınıfın en kamufule ve kamuoyunu en tatmin edici biçimde entellektüel tatmini gibi bir taklit neticesine gelmiştir, Şİmdilikle…Sonralıkla, bir union durumu, farklı keşifler ve olgular ile ileri gidişten başka birşey değildir. Bu kaçınılmaz olan… Kısmen insanın düne göre daha da tanrısallaşması, algı bakımından tabi yok ise insan hep aynı insan.Şöyle düşünelim bir de, faydası dokunur kanaatindeyim; nasıl el-kimya bir zamanların simyası maddeyi anlamaya çalışırken pek çok probleme çok yüzyıllar harcadı ve bu gün atom altı tanecik keşfinde bulunuyoruz…Diyeceğim binyıl öncesinin çok uçuk sorunları veya günümüzün belki geçmişten gelen sorunları veya her ne ise, İnsan karşısında küçüktür.aşacağız elbet, inanç yok ise düşünemezsin… Bilim sanat, tabi heykele tüküren bir belediye başkanı ve peşkeş sağ sol derken günümüz modern-düşünen insana bunun ne faidesi var?Ben kötü durumdayım aynen söyleyeyim, yok! elimizden geldiğince, ardılınca çırılçıplak yalnızız.Bir güç ve faidesi babında direkt ve pratik çoğul algı geçişi sağlanana yahut tam destek görene değin insanlar malesef yolunu bilene meyledecektir. Çünkü görgü adı üzerinde gördüğü üzerinden şekillenir.Kısaca düşünüyor isen derhal varsıllaşıp örnek olma idealleri taşıman asla mahzun durmaman ve gerçek bir ataletten kurtulman lazım, bir örgütlenme kendiliğinden doğuyor. Sonuç gene hezeyan çünkü itiş kakış içerisinde tuttuğunu-tutturabildiğini var etme bir ırksal-genetik miras.Yol biziz, yardımımız dokunabilirse, birinin diğerine medeniyeti yaymak için-geliştirmek ve belki dünya payesinde bir rol oynamak-katkı yapmak idealinde yaşamak, başka çare nedir? Bu bir çaremidir?Hayır!Doğru zaman ve hareket… Bize hep yek gelen! O halde yanlış zaman ve beklemek ne kaybettirir?Her halde daha yanlış zamanlar da olmuştur!Beklemek ile kastım atalet değil, salaklığa gücenmemek-içerlememek sinirlerini bir şekilde yarınlara taşıyabilmek adına, en azından…Zihin özgürdür-müdür?İçinde kaç bilişsel yapı mevcut? Buradan başlayanlar mevzuyu daha evrensel-dünyasal kılar…Acını en içten duygularla paylaşıyor ve seksen kuşağının, doksan ve ikibinli kuşaklara bu zemini hazırlamak gayreti ve güveni taşıdığını bir 80’li olarak ifade etmek istiyorum… Ne diyebilirim ki, sanki şikayete pek hakkımız yok hal bu, sütten ağzımız yandı yoğurda kafamızı sokalım demekten başka…İstemek bile çok şeyi değiştirir, bakınız yakın kadın tarihi ve feminist hareketler, düne kadar duygu asena’ya ve feminizme bakışı ve bugünün erkek kitlesi ile mutfak ve ev düzeni kadın erkek ilişkilerinde ki modern gelişmeye sadece on yıllar içerisinde ülkemizde bir göz atın.Özgürlük paralelliği açısından yaklaştım, ayrı bir mecra açmak niyeti ile değil, çünkü butartışmaları orta okuldan üniversiteye taşıdığımda bir erkek olarak kadına bakış açımda toplumla ve belki insan oğlunun geçirdiği zihinsel evrime bakış açısından.Son not, hiçbir zaman yetmez. Burada aç gözlülüğün en olumlu yanını gelişme oluşturur, hukuksal, medeni anlamda ve pek tabi kültür-sanat-bilim üçlemesi babında…Köleliğin nedenlerinden biri de gelişip onu köreltmemizin nedenlerinden biri olmaklığını taşır, gariptir, hoşçakalın.
dip not; yönetim ve düşün birleşmesi ideallerini felsefe tarihi gereğince Atatürk ve Marcus ariellus örnekleri verilmiş olup, bu birlikteliğin kendiliğinden yahut bir gayret ile oluşturulması-yinelenmesi zorluğundan bahsedilmek istenmiştir.Kemalist yahut Atatürk’çü olmak, medeniyete ve ideallere sahip çıkmak açısından gönenecek bir olgu durumundadır… Yukarıda yer alan yorumlara istinaden.Ancak heyhak katı kafalar yüzünden her düşünce zarar göürür, görmüştür.Yinede din-yönetim ikilisinin daima ortaçağı peşi sıra getireceği ve getirdiği kabulunden hareketle medeniyeti över bir düşüncenin bağlısı olan kişileri yermek ve kötülemek yerine içinde bulunduğun düşünce ile çelişiyorsun demek daha hakkaniyetli olacaktır…Ayırmak gerek… İslami terör denmeyeceği gibi…Irksal yahut diger katılıklar kişileri bağlar, çerçevesinde durdukları düşünceyi değil. Teessüflerimi Kemalizmi bu şekilde hor görenlere iletmek isterim.
Bilgi için teşekkürlerlenskontakt lensrenkli lenstorik lenstoric lens
bilgiler için teşekkürler.ilansahibindenemlakikinci elaraba