dün yine tophanedeydim. Mis gibi elmalı nargile kokularının arasında öyle huzurluydum ki. sonbaharda olmamıza rağmen öyle aşırı bir serinlikte yoktu.gün boyu elimde taşıdığım, üşürsem giyerim diye yanıma yük ettiğim montumu bile giymedim. bir türlü beceremediğim için nargile içemiyordum ama sigaram yine benimleydi. mis gibi elma çayımı yudumlarken arada bir dalıyordum, arada bir insanları inceliyordum. çoğunluk mutluydu. çok azdı gözüme çarpan hüzünlü bakışlar. oysa sonbahar hüzün mevsimidir. düşen her yaprak biraz daha yaklaştırıyor bizi kışa. bir de bu çıktı başıma. mevsim geçişlerinde ruh halim bozuluyor. accık bulut toplansa gökyüzünde sanki o bulutlar benim yüzüme yansıyor. gülmüyor yüzüm hiç. mevsim yazdı, hiç anlamadan bitti. sahi kaç kişi diyebilir yazı dolu dolu yaşadım diye. sonbaharı hiç sevemedim hala da sevmiyorum. sonra ufacık bir kedicik gördüm çok masum. almak istedim kucağıma kaçtı. belli ki daha önce çok ürkütmüşler onu. oysa kediler kötü değildir. keşke sadece kediler kadar kötü olabilsek. keşke annem bu kadar kızmasaydı da eve götürebilseydim onu. niye bu kadar çabuk kanıyorum ki ben onlara, bakışlarındaki masumluk olsa gerek. tam bunlara dalmışken gökyüzünden gelen seslerle irkildim. kafamı kaldırdığımda havai fişek gösterisi vardı. yine biri evleniyordu çırağanda. neden havai fişek atarlar bilmem. bayağı uzun sürdü bu gösteri (20dk kadar)sonra baktım masaya 3 saat içinde 12 sigara içmişim. arkadaşı tavlada yenmişim skor:2 mars 2 sayı 6-1

ödül: milkşeyk ve epey geç olmuş tabi eve gidiş. var mı daha güzel vakit geçirebilecek bir mekan? var mı tophaneyi sevmeyen?