Acı çekiyorum diyorum sana .Ben demiyorum aslında.Sen böyle tarif ettiriyorsun bana. Geçmişe takılıp kalma , yaşandı bitti diyorsun. Kafandan sil at herşeyi. Geçmişim hakkında hiçbir şey bilmiyorsun oysa. Bir yabancısın sen de en az kendim kadar bana. Neden dinliyorsun bunları. Saatini doldurmak için mi, yoksa başkalarının acılarıyla doldurmak için mi beynini. Belki kendini unutuyorsun böylece. Sen de benim kadar zavallısın şu hayatta çünkü. Başkalarının, senin deyimiyle acısı olan rollerini izleyerek, kendi rollerinin ağırlığından kaçacağını sanıyorsun öyle mi?Ezber yaptıklarını bir bir sıralamaya başladın gene. Sebebi varmış acılarımın.Ya bana birisi hata yapmış ya da ben ona hata yapmışım. Sen söylüyorsun bunu .Bil ki ben kimseye hata yapmadım. Kimsede bana hata yapmadı. Sadece, kendilerine biçilen rolleri, zamanı geldikçe çıktıkları sahnemde, bir bir oynayıp çekildiler hayatımdan . Ben de bana biçilen rolümü, her birinin sahnesinde ayrı ayrı oynayıp çekildim sahnelerinden zamanı geldikçe. Ne onların suçuydu bu, ne de benim . Senarist yazmıştı her şeyi ve yönetmen start vermişti hayata. Direktifler yağdırıyordu sağa sola. Yasakları vardı uyulmasını istediği. Kuralları da. Kafana göre çıkıp gidemiyordun bu filmden. Nasıl girdiğini ise filme, hiçbir zaman anlayamadın. Seçmişti seni ve filminde oynatıyordu, bilgin bundan ibaretti. Oynamak istemediğini söylediğinde ise başka seçeneğin olmadığını söylüyordu haykırarak. Çekip git istersen ama bu da intiharın olur diyordu. İzin de vermiyordu intiharına. Velhasılı ne seçerken sordu sana bu kareye girmek isteyip istemediğini, ne de çıkman için bir şart koydu sözleşmene. Vardı bir cezai şartı aslında.Bütün benliğini satmanı istiyordu şeytanına ve başka bir film olmayacaktı senin için bu kaçışından sonra. Seni gözden çıkaracaktı o zaman yönetmenin ama cezai şartını hayatınla ödeyecektin ona. Seni neyin beklediğini de bilmiyordun en kötüsü. O istediği müddetçe rolünü yapacaktın. İstediği zamanda elinden alacaktı rolünü belki de sen tam sevmişken rolünü.Akrep burcuyum ben. Ama hiç akrep gibi olamadım. Ne onun gösterdiği gururu gösterebildim ne de ateşlerde yanmaktansa kendi kendimi zehirleyebildim. Çok istedim aslında. Ateşin ortasında suskun çığlıklarımı haykırarak yanıp kavrulmaktansa, kuyruğumdaki zehrimi kanıma akıtıp kendi zehrimle kendi hayatıma son vermeyi. Denedim de. Ama her defasında temizledi kanımdaki zehrimi ve artırdı ateş çemberinin ısısını yönetmenim. Rolümü bırakmama izin vermedi. Sonra vazgeçtim ben de uzunca bir müddet.Onun direktiflerine uydum, kavga ettim çoğu zaman rolümü oynarken aynı zamanda yönetmenle. Barıştık her defasında binbir özürlerim ve hayata dair verdiğim sözlerimle. Daralan çemberimdeki ateşin yangınına, yüreğimin ortasından tutuşup gelen kıvılcım da, alevlerini savuran rüzgarla doğurarak çocuklarını, kanıma karışan zehrimin intikamını almak istedi.Düşüncelerimin gebe olduğu acının sancısı, zırlayarak hayata merhaba diyen veledin çığlıkları gibi dudaklarımın arasından başlıyor doğumunu hazırlamaya. Bıraksan kendi haline doğamıyor. Kolayına kaçıyorsun sen de .Verdiğin suni sancıların yetmediği yerde, delik deşik ediyorsun geçmişimin karnını ve sezaryanla alıveriyorsun düşüncelerimin acılı sancılarını. Dünyaya gelmesine vesile olduğu veledin mucizevi doğumunu izleyen hekim misali, bir de sen vuruyorsun acılarımın kıçına. Bütün içinde biriktirdiklerini haykırıyor velet, kıçına yediği, son zannettiği ama her şeyin başlangıcı olan küçük darbenle. Merhaba diyor kısacık hayatına. Zorlu bir doğumdu gerçekleştirdiğin. Tebrikler. Epeyce de renkli oldu. Kıpkırmızı kanlara bulanmış başını ve vücudunu, müstakbel günlerde beynine sıçramak üzere geçici olarak temizliyorsun bizzat kendi ellerinle.Açıyor gözlerini görme umuduyla ama göremiyor bir müddet. Sonra görmeye başladığında anlamaya da başlıyor. Hayat denilen mevhumun, çiçeği burnunda gözbebeğinin karasında dönen renklerinin çevirdiği dalavereleri. Küfürler savuruyor salyalarını akıtarak bütün iyi bildiklerinin yüzüne. Maatteessüf kendi salyasında kendini boğduğunun farkında bile değilken 30 draje Laroxyl’in salyalarıyla sürünmeye başlıyor yeniden hayata…