Eşyayı takas etmek insanoğlunun en eski eylemlerinden biridir. Adem oğlunun avcı-toplayıcı düzeninden beri insanlar bulamadıkları eksiklerini başkalarıyla trampa ederek tamamlamaya çalışmışlardır. Tarihi çok eski olan bu kavram ayrıca insanoğlunun nasıl bir iktisadi yaratık olduğunu da gözler önüne serer. Mesela İngilizcede ‘barter’ (1592) dediğimiz takas kelimesi Eski Fransızca’daki ‘barater’ (1373) sözcüğünden, onun da Kelt dilindeki ‘brath’dan geldiği sanılmaktadır. İşin enteresan tarafı, bu sözcüğün değişmeden bugün İrlandaca’da da (modern Kelt dili’nde) kullanıldığı ve hainlik veya sahtecilik anlamına geldiğidir.

Bu noktada iki çıkarım yapılabilir. Birincisi, ticarette kurnazlığın Anglo-Sakson kökenli olduğudur; ki bu da bugün Birleşik Krallığın neden dünya finans piyasasını elinde tuttuğunu açıklamaya yardımcı olur. İkincisi ise, ‘barater’de olduğu gibi kelimeyi kanıksayan milletlerin sözcüğün anlamında bir değişikliğe gitmediğidir. Yine bu da, sadece İngilizlerin değil bütün insanlığın açıkgözlülüğünün göstergesidir.

yaklaşık 2,4 m. çapındaki Yap Parası (bozdur bozdur harca..)
yaklaşık 2,4 m. çapındaki Yap Parası (bozdur bozdur harca..)

Para teorisi ve tarihi incelendiğinde görürsünüz, çeşitli sebeplerden dolayı takas yerine paranın kullanılmaya başlaması kaçınılmazdır. Bunun başlıca sebepleri de paranın takasa göre daha basit bir değiştokuş aracı olması (bir tavuk almak için cüzdanınızda kuzu budu taşımanıza gerek kalmaz), ve alışveriş için standart birim iken tasarrufta tutulduğunda bozulmayacağı ve tükenmeyeceğidir (enflasyonsuz bir ortam için konuşuyorum tabi. Ama insanlık onu da MS 270’te keşfetti).

500 milyarlık Yugoslav Dinarı (off çokmuş diyenler aşağıyı kontrol etsinler)
500 milyarlık Yugoslav Dinarı (off çokmuş diyenler aşağıyı kontrol etsinler)
Macar Pengosu. Rakam yok.. ama olsaydı 1'den sonra 20 tane sıfır olacaktı
Macar Pengosu. Rakam yok.. ama olsaydı 1’den sonra 20 tane sıfır olacaktı

Parayla ilintili bir diğer gerçek, paranın, insanlığın artık avcı-toplayıcı düzeni bırakıp tarıma dayalı yerleşik düzene geçmesinden sonrakullanılmaya başlamasıdır. Yerleşik düzene geçen toplumlar korunaklı sitelerinde yaşamaya başladıklarında gözlerini arkalarından ayırıp yukarıya çevirmişler, astronomiye merak salmışlardır. Bu merak ise hem matematiğin gelişmesine hem de toplumsal normların ortaya çıkmasına sebep olmuştur.Önceki yazımda bahsettiğim hafta kavramı da yine bu toplumsal normlardan bir tanesidir. Gerçi o yazıda kavramın kaynağına eğilmiş, sebep sunmamıştım. Hafta kavramının ortaya çıkmasının en önemli sebeplerinden bir tanesi alışveriştir. Artık görev dağılımı yapılmış bir toplumda üreticiler ve tüketiciler her gün buluşamayacakları için (çok uzak yoldan malını satmak için gelen bir çiftçiyi düşünün…) alışveriş günlerinin planlanması gerekiyordu. Örneğin Arap ve onların etkilediği Orta Doğu coğrafyasında bu buluşma pazar günleri yapılıyordu. Türkçede güne de adını veren bu kelime Orta Farsça’daki ‘wāzār’dan geliyor. Onun da kökeni Eski Farsça’daki ‘vahā-çārana’dan, yani vahadaki dam (‘çārana’ sanskritçede çatı demek) anlamına geliyor.

Yukarıda da değindiğim gibi astronomi matematiğin gelişmesine de katkıda bulunmuştur. Matematiğin önemi zaten yadsınamaz. Fakat paranın kullanılmasıyla beraber matematik de daha bir önemli hale gelmiştir. Temel bir doğa bilimi olan matematik artık aynı zamanda bir iktisadi bilimdir. Bu alanda aslında en güzel örnek El-Harizmi’dir. Algoritma kelimesine adını veren, matematik alanında batıda ‘algebra’nın bizde de ‘cebir’in babası olan bu zat’ın 9. yüzyılda yazdığı ‘Kitabu’l muhtasar fil hisābul-cebr ve’l mukabele’ adlı kitabı aslen denklemlerle ilgili olmakla beraber, arapçadan alternatif bir tercümeyle ‘ısrar(=cebr) ve kabulün (=mukabele) hesab ’ olarak çevrilebilir. Nasıl, bayram pazarlığından tanıdık gibi değil mi?

El-Harezmi
El-Harezmi

Özetle alışverişlerinde parayı kullanan ve teknolojik imkansızlıklardan dolayı haftada bir (daha sonraları sabit bir yerde hergün) kurulan pazar (batıda ‘market’) ne oldu da süpermarkete (türkçede ‘üzebazar’a, hep TDK türetecek değil ya..) döndü?
Onu da bir sonraki yazıda anlatacağım.