An’ın arz cazibesi olsa…Şöyle içtikten sonra sersem önüme hepsini…Ve yaşarken de bilsem yaşadıktan sonra hepsinin itaatkarca önüme serileceklerini…Ne bileyim… Kalbime karşı koyan kuvveti aklıma sürüklesem; bir üflesem, hafiflikten patır patır dökülsem, sökülemediklerime sökülsem…Ellerimi daha çok sevsem, sözcüklerin sevdiğinden daha çok; ve sözcüklerden daha çok…Kendimi daha az seyredip daha çok şey görsem…Böyle göre göre işte, çarçabuk büyüsem de,Vakt-i zamanı gelince,Bir köşeye uzanıp ölsem…Öyle çok sersemleşmeden,En mutlu değil ama bilinçli günlerimi yadederken,Yani tamamiyle gerçek bir hayata istinaden…Saçlarıma hanımeli rayihası dolansa,Avcumda sıcak bir el sonra…Hiç soğutmayacağımı bilsem de,Öyle gitsem.Ya da,Henüz okyanusa açılmış batmaya müsait bir gemiden,Arkamdan sallanan mavi peşkirlerin henüz gözüktüğü bir mevkiden…Evet;Suyun raksını ederken gelmeli sonum,Tek birşey sabit kalmalı;Elini sıkıca kavramış sol avucum…