Belki bir hastane odası, belki bir ev. Ebeyle, doktorla; birileri bize söylemeden mümkün değil hatırlamak. Gözlerimizi açtık dünyaya…İlk çığlığımızı o zaman attık, ilk defa o zaman gördük, dokunduk.Sanki insan büyüdükçe her şey daha anlamsız geliyor. Blu çağına geldiği zaman zaten bir çile. Neticede her insan -genç yaşta vefat edenleri saymazsak- geçiyor bu dönemden.Konuya girecek başka bir nokta bulamıyorum şu anda ama sanata ilgi duyan gençlerden biri de benim. Kelimelere dökemediğim şeyleri notalara ya da renklere belki de çizgilere dökerek somutlaştırma ihtiyacı hissediyorum. Tabi ki yazmak da bir sanattır, fakat insan sürekli yazınca sanki büyüsünü yitiriyor biraz.Belki de müzik konusunda daha başarılı olduğum için bana daha anlamlı geliyor. Ritmin ve notaların tutkusu beni alıp götürüyor. Vücudumda damarlarıma öyle bir madde salgılanıyor ki, işte anlatmakta güçlük çekiyorum ve kelimelere dökemiyorum.İnsan öyle bir kaptırıyor ki buna kendini… Hayattaki realiteden uzaklaşıyor. Öyle bir çıkış kapısı ki sanat, karşımda öyle parıl parıl beni çağırıyor.Ben kollarım kapının dışında, vücudum içinde hissediyorum sıcaklığını, verdiği huzuru. Sonra istiyorum ki herkes görsün bu huzuru herkes hissetsin sıcaklığını.Ama…Ama insanlar öyle bir odaklanmış ki kendi yarattıkları kaosa, öyle sarılmış ki yalanlara ve köleliğe; kimsenin değil kapıya bakmaya, beni dinlemeye bile niyeti yok.Çok sinirleniyorum, içten içe kin duyuyorum insanlığa yavaş yavaş.Sonra gidiyorum doktoruma, anti-depresan yazıyor bana. Gözlerimi açıyorum ve ne göreyim. Ben de kendi kaosumu ve yalanlarımı yaratmışım.Kandırmışım kendimi, insanlardan yapmayacakları şeyleri ummuşum. Biraz olsun mutluluk ve huzur verebileceğimi ummuşum.Çok hata etmişim.İçten içe sanatkâr ve sanat sever bir gencim artık. Sessiz sedasız koyarım ürünlerimi ortaya. Belki bir umut kırıntısıdır belki, belki alışkanlık.Belki biri görür o ışığı.O zaman gülümseyebilirim.

Mozaik ve Nota
Mozaik ve Nota