Bir hastalık mı bilemiyorum ama ben o işi yaparken çok zevk alıyorum. Öyle böyle değil zevk alıyorum , mutlu oluyorum. Şirkette herkes çıkıyor, tüm personel…Patronlar ve bir kaç müdür kalıyor , satış müdürü , bazen kalite kontrol müdürü , klima satış müdürü. İşte o zaman benim için eğlence başlıyor…Aslında ilk olarak , erkekler tuvaletinin bozulduğu güne denk geldi bunu yapmam. Bizim patronla kalakaldık ortada, n’apalım dedi , bende patron bayanlar tuvaletine girelim dedim,nasıl olsa kimse yok dedim. Girdik. Her şey öyle başladı işte.Bir girdim, daha o anda alışkanlık oldu benim için.Patron da girdi kadınlar tuvaletine ama onda bir değişiklik farketmedim. Belki o da bunu benim gibi gizlemeyi başarıyordur…İnanın bana kadınlar tuvaletinin atmosferi çok farklı , oraya girince kendimi çok mutlu hissediyorum, günün tüm sorunlarından uzaklaşıyorum. Sanki tüm sıkıntılarım , dertlerim bitmiş ve de ben kırlara salmışım kendimi… Kadın kokusu , kır çiçeği kokusu…Erkekler tuvaleti gibi değil ki orası, benim gibi şişko, göbekli, kıllı ve aynı zamanda kel, ter kokularını saklayamayan erkekler yok orada. Orada güzel bakımlı kadınlar var. En bakımsızının bile mis gibi koktuğu, saçlarını savurduğu bir yer orası…Ayrıca isterlerse burada sadece tuvaletlerini yapıyor olsunlar, düşünsenize ne kadar harika! İncecik dantelli külotlarını benim şu anda oturduğum klozete yakın yerde aşağıda indiriyorlar, ve o iç çamaşırlardaki kadının kendi o saf ter kokusu o ise kır çiçeklerinden bile güzel kokar…Keşke görünmez olsam da gündüz saatlerinde de girebilsem buraya…Bazen aklım burda kalıyor , bizim şirketin kadınlarını girip çıkarken anlıyorum nereye gittiklerini, makyaj tazelendiğini falan gözlüyorum. İçim içimi yiyor. Oraya gitmemek için kendimi zor tutuyorum, dakikalar saymakla geçmiyor! Yeniyim burda hem, ondan dolayı böyle boş oturuyormuş gibi gözükmek, çaktırmak istemiyorum bu durumu. Hem yeni, hem de sapık dedirtmen kendime, koskoca koordinatör boş oturuyor dedirtmem kendime… Ondan not defterime sürekli notlar alıyorum , tüm kartlarımı diziyorum masaya onları kategorize ediyorum. toplantı yapıyorum sürekli, pazarlama stratejilerimi anlatıyorum…Eskiden arkadaşım olanlar şimdi patronum oldu, eskiden müşterisi olduklarımın şimdi kordinatörü oldum. Yıllardır devam eden iletişimimiz bozuldu, etrafta bir gerginlik var, konuşulan bir şey yok ama hissedilen bir gerginlik var… E tabi onlar için de kolay bir şey değil, hazmetmesi zor bir durum olmalı. Ya benim hazmedemediklerim? Eskiden müşteriyim diye artislik yaparken şimdi emir kulu oldum. Ağır geliyor bana, istediğim saatte çıkamamanın ya da geç gelip işim bitince çıkmanın rahatlığını yaşayamıyorum artık…Düşündükçe kötü oluyorum aslında, koskoca şirketim ,yıllardır emek verdiği şirketim ilk dalgalanmada elimden kayıp gitti, kurtaramadım, iflas bayrağını çektim. Yine de ne olursa olsun, mert adamlara denk geldim, beni aldılar yanlarına, kıymetli bir görev verdiler… Hiç birşey içimin acımasına engel değil, hiç bir teselli acımı hafifletmiyor… Akşama kadınlar tuvaletinde geçireceğim bir kaç dakikanın hayali haricinde…Saat 15:16 herkesin çıkmasına daha çok var, yine zaman geçmemeye başladı, bu akşam patronun da işi varmış, baldızı doğum yapmış , erken çıkacakmış. Böylece daha çok vakit geçirebileceğim bu akşam orada. Kimse de rahatsız edemez bu akşam…Çalışıyormuş gibi gözükmem lazım , satış operasyon müdürü Ayşin Hanım geliyor. Kim bilir yine ne gereksiz şey için rahatsız edecek beni? dur bakalım.Neyse bu sefer çabuk gitti, sevmiyorum o kokana hallerini, işveli gözlerini gözlerime gözlerime dikip sonra da saçlarıyla oynamasını , erkeksi elleri ve kadınsı göstermeye çalıştığı hareketleriyle beni etkileme çabasını, yoğun parfümünü, sevmiyorum ben o kadını. Ama akşam olunca tuvalette geçirdiğim dakikalarda onu dahi düşünmekten kendimi alamıyorum. O kapıdan girdiğim anda temizlikçi kadın – kara, kısa, şişko- bile bana çok cazip geliyor…Tüm kadınlar o kapıdan ben içeriye girince ulaşılmaz ve çekici oluyor , parfümleri, ten kokuları… Onları en çok oradan hissedebiliyorum.Dakikalar geçmiyor… Yine kartları çıkartalım bari, belki potansiyel bir müşteri çıkar da çocuklara veririm ararlar. Onlar da şimdi işlerinin yoğunluğundan dem vurup , mıy mıy ederler. Paşa paşa arayacaklar tabi ki, ben arayacak değilim! Koskoca koordinatörün arayacağı firmalarda o denklikte olmalı değil mi ama! Yoğunmuşlar , kriz zamanı sadece tahsilat yapmaya çalışıyorlar!Saat 16:20. Bir saat kadar bir süre kaldı. bir saat dediğin nedir ki, çabuk geçer! Ömür bile geçiyor, bir saat mi geçmeyecek! Böyle demek , erkekliğe leke sürmemek kolay tabi, ama gözüm ne kol saatimden , ne de bilgisayarın saatinde ayrılmıyor, en iyisi bilgisayarı bekler konuma getireyim de, toplantı notlarını çıkarayım. Bir şeyler karalarsam hem zaman geçer, hem de yarın bir durum değerlendirmesi yapmak için hazırlık yapmış olurum. Ne durum varsa bir de değerlendirmesini yapıyorum, küfür etseler yeridir! Yapacak bir şey yok, çalışıyor gibi gözükmem gerek, çalışmam gerek , yoksa günler geçmeyecek…Buradaki çoğu insanla tanışmadım daha. Öyle adetler yok, büyük bir şirket olabilir ama kurumsal değil, adaptasyon , oryantasyon dönemi diye bir uygulama yok…Düşünüyorum da eskiden ne kadar büyük gelirdi burası bana, şimdi işin içine girince eksikleri, hataları gördükçe , yanıldığımı anlıyorum. Tabi ki bunları düzeltecek ben değilim! İşime bakarım ben. Firma sahipliğinde satış koordinatörlüğüne… Bazen elime kalemi alıp herşeyi baştan yapmak geliyor, istediğim düzeni burda kurmak geliyor. Ama kemikleşmiş bir yapısı var buranın, genç nüfus bile kemikleşmiş burada!Kadınlar hariç!Şu anda cazip gelmeselerde akşamı beklemekten alamıyorum kendimi. Şu anda burada üstlerinde kazak olan tüm kadınların altlarındaki hayal etmek beni mutlu ediyor, tüm dertlerimi unutuyorum, bulunduğum dünyadan sıyrılıyorum… Acaba benim ki iç çamaşırı fetişi gibi birşey değil mi? Normalde ben o kadar da iç çamaşırlarıyla ilgilenmem ki! hiç hatırlamıyorum öyle fantazilerimin olduğunu, gençliğimde bile! Kaldı ki bu yaştan sonra! Hiç olacak şey değil!Ooo saat dolmuş bile! Şimdi millet toparlanmaya başlar, patronda zaten hareketlendi. Bu akşam süper olacak! Doya doya kalabileceğim istediğim klozete geçip istediğim kadar oturabileceğim. Nasıl olsa kimse kalmaz. Patrondan ofisi kapamak için anahtarı da erkenden istediğim iyi oldu. Yalnız şu temizlikçi kadın sorun biraz, bazen geç çıktığı gözüme takılıyor bu akşam oyalanmasa bari! Kontrol ettimde o da hazırlanıyor çıkacak birazdan sanırım patrondan gitti, millette çıkıyor , keyfim yerine geldi!Gittiler! Sonunda! Tek tük ışıklar kaldı sadece, onları da çıkarken ben kapatacağım. Akşamları burası çok romantik aynı zamanda çok çok kasvetli oluyor. Nasıl oluyor bilmiyorum ama iki etkiyi de aynı zamanda vermeyi başarabilen bir yer burası…Gidebilirim artık…Kapı kilitli ama! Hayır olmaz kapı kilitli olamaz, bu sesler kilitli bir kapının çıkarabileceği sesler değil zaten! Kapı açılacak gibi, ama açılmıyor, bozulmuş olmalı, ya da biri birşey koydu önüne sonra da unuttun. Tabi ya, hep o temizlikçi kadın! Allah bilir kapının açılmasını engelleyecek ne koydu o kapının önüne! Biraz zorlasam, ıııhh , açılacak gibi sanki… Evet evet, açılıyor sonunda! Biri kadınlar tuvaletine girmek için bu kadar uğraştığımı bilseydi , neler düşünürdü hakkımda! Ne düşünülebilir ki, benim sapık olduğumdan başka… Böyle düşünmek her ne kadar sinir bozucu olsa da açıyorum kapıyı sonunda. Deli karı! Hem çöp kovasını hem de yer kovasının kapının arkasına sıkıştırmış! Deli , sahiden deli bu karı! Onun yüzünden her yer ıslandı, ağzı su dolu kovayı nasıl bırakır insan o şekilde , anlamıyorum! Her yer ıslandı şimdi! Offf!Allah’tan kimse yok , kalmadı şirkette, yoksa ne hesap verirdim , düşünemiyorum…Çıkarken yerleri kurutsam iyi olacak…Aaaaah! Lanet karı! Düştüm onun yüzünden! Bacağım , ahhh! Bacağım kırıldı! Hep o pislik yüzünden! Bir yakalarsam onu! Ben ona yapacağımı bilirim! Buradan bir kurtulayım, ümüğünü sıkacağım onun! Kanıyor bacağım ! Damar mı koptu , anlamam ki! Allah’ım ne biçim bir acı bu! Kemiğim ayrılmış, çıkmış yuvasından! Üstelikte kan akıyor! Bu koca gövdeyle yere düşersen kırılır tabi! Ahhh! Biri yardım etsin! Kimse yok , kimse yok ki! Tüm herkes gitti! Ne olacak şimdi böyle! Allah belasını versin o boklu karının!Sabahı beklemekten başka yapacak birşey yok! Telefonumu da bıraktım masada! bizimki tüm gece arayacak, belki polise haber verir de , onların aklına buraya bakmak gelir… peki, nasıl açıklayacağım herkese, kadınlar tuvaletinde ne işim olduğunu nasıl açıklayacağım! nasıl açıkalyacağım , karım ne işin vardı kadınlar tuvaletinde o saatte dediğinde! Düşünemiyorum, düşünmek istemiyorum, ağlamak istemiyorum…Acıdan, içine dültüğüm bu durumdan , açıklamama yapamadığım bu durumdan dolayı ağlamak istemiyorum… Nasıl kurtulabilirim , nasıl ? Bir daha kimsenin yüzüne bakamam ki! Karımın yüzüne nasıl bakacağım bir daha, nasıl açıklamasını yapacağım , herkes çıktıktan sonra kadınlar tuvaletinde nasıl kendimi mutlu ettiğimin ,mantıklı bir açıklaması olamaz ki! Ahh! Bu acı hiç dinmeyecek mi!!Şurda bir şişe çamaşır suyu vardı sanırım, onu içsem ölsem , bana bakan o telaşlı ,acıyan gözleri görmesem…Bir kere gördüm o gözleri … Bir kere değil iflas ettiğimden beri neredeyse her gün…İflas ettiğimi öğrenen tüm dostlarım, karım, çalıştığım tüm firmalar, burdaki kıçı kırık muhasebeciler bile bana öyle baktılar, acıyan gözlerle… Daha fazla katlanamam o gözlere… Herşeye razıyım ama bir daha kimsenin bana acımasına katlanamam! Tek yapmam gereken şey çamaşır suyuna yetişmek ve sonrada öldürücü olması için dua etmek…Zor birşey değil benim , için , birazcık kolumu uzatmam gerek. Daha önce düşündüğüm birşeyi şimdi uygulamam gerek, sadece yetişmek, gerisi dua etmek…Artık sadece dua etmek gerek… Sabaha kalmadan , kimse görmeden…