-Hadi Enver çabuk ol. Bu olayı kaçırmak istemiyorum.Hatice koşar adımlarla, kalabalığın gittiği yöne doğru gidiyordu. Hemen peşinden de Enver geliyordu. Bu iki gazeteci sabah kahvaltılarını yapmak için bulundukları cafe nin camından, insanların bir yere doğru koşarak gittiklerini görmüşlerdi. Onlarda ne olduğunu anlamak için kalabalığın arasına karıştılar. Enver hesabı ödemek için geride kalmıştı. Hatice, yanında bulunan çantasını kaptığı gibi hemen sokağa fırlamış, kalabalıkların gittiği yöne doğru koşmaya başlamıştı. Çok geçmeden Enver ona yetişmeyi başarmıştı.-Nereye doğru gidiyor bu insanlar.-Bilmiyorum. Şuradan birisine sorayım.Hatice yanında koşmakta olan orta yaşlarında bir kadını durdurdu ve ona sordu.-Ne oluyor. Nereye koşuyorsunuz?Kadın hayret edercesine Haticeye baktı.-Bilmiyormusunuz? İSA aleyhisselam geri döndü. Bizlere anlatıldığı gibi gökyüzünden geri geldi.Hatice ve Enver şaşkınlık içersinde birbirlerine baktılar. Bu kadın ve bunca insanlar birden bire delirdiler mi diye düşünmeden edemediler. Kadın, onların duraksadığını farkedince eliyle gökyüzünü işaret etti.-Kafanızı kaldırıpta gökyüzüne bakmadınız mı siz?Hatice ve Enver kadının işaret ettiği tarafa, gökyüzüne doğru baktılar. Gökyüzünde insanların İsa as. olduğuna inandıkları bir insan silüeti vardı. Ve elleriyle onlara gel işareti yapmaktaydı.Kırmızı odada endişeli bir hava hakimdi. Başbakan Özügüzel ve genel kurmay başkanı Işık paşa, savunma kalkanı olan “Mehdinin kalkanı” nın niçin çalışmadığını anlıyamamışlardı. Daha önce yapılan denemelerde başarılı sonuçlar almışlardı. Başbakan yanında bulunan genel sekreterine, yanına gelmesi için işaret etti.-Bu projenin başında bulunan mühendis şu anda nerede?-Burada değil efendim. Ama evine bir ekip yolladık. Herhalde birazdan burada olur.Başbakan, genel sekreterine hayretle baktı.-Evine ekip mi yolladınız? Niçin? Telefonlar çalışmıyor mu? Hem bu adam Dünya yerinden oynamışken evinde ne yapıyor hala?Genel sekreter mahçup bir edayla başbakana cevap verdi;-Efendim, evini aradık ama cevap vermiyor. Cep telefonuyla da ulaşmaya çalışıyoruz ama henüz bir cevap alamadık.Başbakan hırsla elini masaya vurdu. Işık paşaya dönerek ;-Diğer pilanı harekete geçirmeliyiz. Kaybedicek bir dakikamız bile yok. Mühendis gelincede Mehdinin kalkanında ki hatayı düzeltir ve onu faaliyete geçiririz.-Tamam efendim.Işık paşa yanında ki askere talimatları vermişti. Asker hemen telsiziyle anons geçti.-Mehdinin askerleri hareket etsin. Kod 41. Tekrar ediyorum. Askerler harekete geçsin. Kod 41. Tamam.Telsizden karşılık gelmişti.- Anlaşıldı. Tamam. Kod 41. Askerler harekete geçti. Tamam.Genel kurmay başkanı Işık paşa, başbakana baktı.-Tamam efendim. Mehdinin askerleri harekete geçti. Türkiye topraklarına düşük frekanslı yayın yapmaya başladık. Birazdan düşman uydulardan gelen telepatik kökenli frekenslar kesilecektir.Genel sekreter televizyonu açmıştı. Kalabalıklar bir meydana toplanmışlar, hep bir ağızdan “İsa bizi kurtar.” diye bağırıyorlardı. Hepsinin elleri ve yüzleri gökyüzündeki silüete doğru bakıyordu. Bir süre sonra inanılamaz bir olay oldu. İnsanlardan bazıları bu trans halinden uyanmaya başlamışlardı. Etraflarına şaşkın gözlerle bakıyorlardı. Türk ordusunun askerleri meydana gelmiş ve insanlara evlerine gitmeleri gerektiğini söylemeye başlamışlardı. İnsanların korkulu gözlerle askerlere ve gökteki silüete doğru bakmaları,televizyondan açıkça görülüyordu. Yanlarında Türk ordusunun askerlerini görmek, çoğu vatandaşı sakinleştirmişti. İnsanlar evlerine gitmek için harekete geçmişti bile.Genel sekreter başbakanın yanına geldi. Yüzünde endişeli bir ifade vardı.-Efendim… Kötü bir haberim var.Başbakan ne olduğunu anlamak için genel sekreterin yüzüne bakıyordu. Genel sekreter lafı fazla dolandırmadan az önce gelen haberi başbakana söyledi.-Efendim, projenin başında ki mühendis evinde ailesiyle birlikte katledilmiş olarak bulundu. Şimdi biz ne yapacağız.