olimpiyat
olimpiyat

içinde bulunduğumuz günlerde 2012 LondraOlimpiyatlarıdevam etmekte, fakat ben sizi biraz eskilere götürmek istiyorum bu yazımda. Olimpiyatların tarihine bir yolculuk yaptığımızda karşımıza çıkan ve pek çok kimse tarafından bilinmeyen Olimpiyat hikayeleri ile olimpiyatların bugünlere nasıl geldiğini görelim.Öncelikle ilkolimpiyatların ne zaman ve nerede yapıldığı hala bir muammadır. Tarihe yapılan yolculuklarda ve araştırmalarda birçok köy, kasaba, şehir hatta devlet efsaneleri ile karşılaşılmaktadır. Bu efsanelerden bir tanesi; Roma mitolojisinde Herkül, Yunan mitolojisinde ise Herakles olarak adlandırılan, Zeus ile Miken‘in kızı, Alkmene’nin oğluna aittir. Bu efsaneye göre Herakles; Antik Yunanistan’ın Olimpia kentinde olimpiyatlara benzer bir oyuna katılmış ve kazanmıştır. Kazandığı zafer sonrası bu tür oyunların her 4 yılda bir düzenlenmesini istemesi ile ilk olimpiyatların başladığı iddia edilmektedir. Başka bir mite baktığımızda ise; Tanrılar onuruna düzenlenen oyunlarla Tanrıların sevgisini kazanmak adına ilk olimpiyatların başladığı iddia edilmektedir. Bu mitler ve iddialar ne olursa olsun, tarihçilere ve araştırmacılara göre ilk olimpiyatların temelinde dinsel bir tören olduğu kesin bir dille ifade edilmektedir.
ilk modern olimpiyatlara geldiğimizde ise, 1896 yılında Yunanistan’ın Atina kentinde düzenlendiğini görmekteyiz.

disk atma
disk atma

Asıl ilginç olan noktalara bakarsak; olimpiyatlarda pek fazla bilinmeyen ve çok eskide kalmış şaşırtıcı şeyler olduğunu görebiliriz.Eski zamanlarda olimpiyat oyunlarındaki karşılaşmalar tamamen bireye dayalı gerçekleşmekteydi. Bu yüzden olimpiyatlarda takım oyunu ve takımlar bulunmamaktaydı.Eski zamanlarda olimpiyat oyunlarına katılan sporcular çıplak bir şekilde mücadele ederlerdi. Güneşten korunmak için de vücutlarına zeytinyağı sürerlerdi.Eski zamanlarda olimpiyatlara Antik Yunanistan’da yalnızca Yunan sporcular alınırdı ve sporcular Yunan olduklarını kanıtlamak zorundaydılar. Aynı dönemlerde olimpiyatların gerçekleştirildi alanlara kadın seyirciler alınmazdı ve ısrarla bu alana girmek isteyen kadınlar gizlice içeri girdiklerinde yakalanıp yüksek bir noktadan aşağı atılarak ölümle cezalandırılırlardı.Eski Yunan’da olimpiyatlara katılmak isteyen Yunan sporcular aynı zamanda hakemlere hiçbir sabıkalarının olmadığını kanıtlamak zorundaydılar.Pentatlon ilk olarak M.Ö. 708 yılında olimpiyatlara dahil edilmiştir. Koşu, mızrak atma, uzun atlama, disk atma ve güreşgibi beş kategoriden oluştuğu için Yunan dilinde beş anlamına gelen ”Penta” kelimesinden türetilmiştir.
ilk olimpiyat koşusu M.Ö. 776 yılında gerçekleştirilmiş ve yalnızca 192 metrelik bir yarış iken, zamanla mesafeler değiştirilmiş ve farklı koşular eklenmiştir.
Modern olimpiyatların sloganı olan “daha hızlı, daha yüksek, daha kuvvetli” sözcük grupları ise Latince “Citius, Altius, Fortius” kelimelerinden gelmiştir.
Olimpiyatlarda elektrikli fotofinis ve kronometreler ilk olarak 1908’de Londra’da kullanıldı.

eski olimpiyat madalyası
eski olimpiyat madalyası

Olimpiyatlara tarih boyunca yalnızca iki kez ara verilmiştir. Bu dönemler; 1916 yılına denk gelen Birinci Dünya Savaşı ve 1940-1944 yıllarındaki İkinci Dünya Savaşı dönemleridir. Bu dönemlerden sonra 1948 yılında Londra’da tekrar başlayan olimpiyatlar günümüze kadar ara verilmeden düzenlenmiştir.Modern olimpiyatlardaki ilk altın madalyayı; ABD’li Willam D. Hubbard adlı siyahi sporcu bireysel uzun atlama dalında kazanmıştır.
Olimpiyatlardaki beş renkli halka (yeşil, kırmızı, siyah, mavi, sarı) beş kıtayı temsil etmekte ve her halkanın rengi de tüm ülkelerin bayraklarında bulunan bir rengi ifade etmekte.
Modern olimpiyatların kurucusu Baron de Coubertin’e göre; olimpiyatların temel mantığında kazanmak değil katılmak bulunmaktaydı. Coubertin, hayattaki en önemli şeyin; zafer değil mücadele olduğunu ve önemli olanın birinci olmak değil sonuna kadar savaşmak olduğunu açık bir yüreklilikle ifade etmiştir.Olimpiyatlara katılan tüm sporcuların, sonuna kadar savaşmaları ve kazanmasalar dahi mücadelelerinden asla vazgeçmemeleri dileğiyle…