Şehrin ışıklarından kurtulmuştu. Günlerdir yağan yağmur da dinmiş, yerini pırıl pırıl sakin bir geceye bırakmıştı. Kumsalda uzunca bir süre yıldızları seyretti. Zihnindekilerin tamamı boşalmıştı. Evrenin sonsuzluğuyla karşılaşınca, düşüncelerindeki harflerin her biri yıldız olmuştu sanki. Kelimelerse takımyıldızları oluşturuyordu. Tüm gökyüzü büyük bir hikayeydi adeta. Tüm yapması gereken, bu hikayedeki rolünü bulmaktı. Şehirden uzaklaşınca tüm dünyadan kurtulmuş, uzaydaki boşlukla hayat bulmuştu. Az önceki haykırışını durduran da işte bu derin boşluktu.Bu dünyaya ait değilim diye düşündü. Onun içindi tüm bu yabancılık. Kendi bedenine bile yabancıydı. Başka bir yerden mi gelmişti acaba? Başka bir boyut olabilir miydi? Sorular hücum etmeye başlayınca, tedirgin oldu birden. O lanet uğultudan çekindi. Tekrar gelip beynine saplanarak onu felç etmesinden korkuyordu. Her seferinde daha şiddetli bir kriz geçiriyordu çünkü. Biraz olsun kafasını dağıtmak için yıldızlara odaklandı. Uzun uzun seyretmek istiyordu gökyüzünü. Bu pırıltı şöleni ilaç gibi gelmişti ruhuna.Uzay ve yıldızlar. Evinde gibi hissetti kendisini. Zaten evi nerede olabilirdi ki? Gökyüzünde bir yerlerde olmalıydı. Böyle hissettiği için tuhaf tuhaf güldü kendine. Tatlı hayallerin sıcaklığıyla ilk defa uyumak istedi ama hayallerin rehavetine kapılmamalıydı. Amacına gittikçe yaklaşıyordu. Bu gece bu işi bitirmeli ve artık kim olduğunu öğrenmeliydi. Tüm gücüyle gökyüzüne odaklandı ve bir şeyler hatırlamaya çalıştı. Bir şekilde biliyordu; geçmişte yukarılarda bir yerlerdeydi ve bunu mutlaka hatırlayacaktı. Kendini karanlık boşluğun ortasında hayal etti. Altındaki dünyayı yok etti ve yerinde kalan boşluğa yıldızları serpiştirdi. Birdenbire kafasının içinde şimşekler çaktı sanki. Hayalindeki boşluğa yerleştirdiği yıldızların konumunu biliyordu. İlk defa bu kadar net bir şey hatırlamıştı. Geldiği yerdeki gökyüzüydü bu.Titremeye başladı. Kendini çok zorluyordu. Sanki geri dönüşü olmayan bir yola girdiğini hissetti. Uğultu gene geliyordu. Artık kaçış yoktu. Evini hatırlamaya çalıştı. Sonrasında büyük mesafeler katetmiş olmalıyım diye düşündü. Tıpkı şehirdeki caddeleri, sokakları geçtiği gibi geçmişti karanlık boşlukları. Bir araç kullanmamıştı. Her şeyi düşünmüştü ama her şeyi. Çıldırma noktasına gelmişti. Hırslarına yenik düşmüştü. Çok güçlü bir şey bulmuştu. Hatırladıkları çorap söküğü gibi akmaya başladı aklına.İşte yeniden ve son kez başlamıştı lanetli uğultu. Hatırladığı şeyler çoğaldıkça, beynindeki oyulma artıyordu. Kafasının içinin yandığını hissetti. Etrafı bembeyaz görmeye başlamıştı. Kumun üstünde dehşet bir acıyla sürünmeye başladı. Denize ulaşmaya çalışıyordu. Sanki su tüm bu dayanılmaz acıyı hafifletecekti ama tahmin ettiği gibi olmadı. Tüm vücudu suyun içindeydi. Acılara aldırmadan kafasını güçlükle yukarı kaldırdı. Çevresindeki su köpürmeye başlamıştı. Artık nefes almıyordu. Köpükler gitgide çoğaldı ve sahilin bir bölümünü kaplamaya başladı.Vakit gelmişti. Buna mahkumdu ve bunu yaşaması gerekiyordu. Büyük buluşlar hırsa kurban edildiğinde, mucitleri daima bunu yaşardı. Gördükleri karanlığa dönüşüyor, bilinci yok oluyordu. Kendini kaybetmeden önce son olarak güçlükle birkaç kelime döküldü ağzından:”Benim adım Brigen”- O ile başlayan, Brigen’in Dönüşü, O – 2 ve Brigen’in Buluşu ile devam eden hikayenin sonu.