E K O N
_/)Hayalle gerçek birbirine karıştı.Uzun zaman önceydi, bir günce okumuştum. Hani gezginler gezdikleri gördükleri yerleri yazarlar ya onlardan biri.İki kişi tekneleriyle dünya turuna çıkarlar, geride herşeyi bırakıp.Herşey dediğin denir ki?Kirli hava, trafik gürültüsü, daha çok şeye sahip olabilmek için kariyer yapma hırsı.Bunu yaparken insanları ezme, tahrik etme, kullanma, posasını çıkarma yada çıkarılan posanın ta kendisi olma durumları..Sonra aile, anne baba, kardeşler, yakın akrabalar, uzak akrabalar, arkadaşlar, dostlar, alışveriş ettiğin kasap, manav, bakkal, sürekli gittiğin yerler, görmeye alışık olduğun manzaralar, büyük alışveriş merkezlerinde geçen vakitler, aynı yerde alışveriş, yemek, sinema falan..Dahası da var.Politika ve siyasetin kirlettiği dünya, kirlenen insan, kaybolan sevgiler, aşklar, duygular..İşte bu iki kişi bunları gerilerinde bırakarak çıktıkları dünya turunda, Atlantik ortasında rüzgarsız kaldıkları bir günde, güneşin parladığı bir günde, üstünde durdukları denizin çarşaf gibi masmavi olduğu bir günde, çırılçıplak olup kendilerini suya bırakırlar.
E K O N
10000 metre derinlik vardır altlarında, yer gök masmavidir, uçsuz bucaksız bir mavilik içinde çırılçıplak iki insan..Kaç kişi yaşamıştır ki bunu dünyada..Hayatı müsvettesiz yaşamakMış gibi yapmadan..Hayalle gerçek birbirine karıştı.Uzun zaman önceydi, hayal gibiydi..Şimdi çok yakın, çok az kaldı..__/)
yorumlar
Kelimeler yetersiz, insan kendini bu kadar net ifade edebilir mi?Su gibi, deniz gibi bir anlatım olmuş. Birşeyler olmuş ama belli ki çok güzel olmuş.Çok beğendim kopNe oldu sana böyle
Nefesim kesildi bu sabah, bu yazıyla..Hayat manyakça yaşanmalı..
çok pozitif geldi bana da..Tebrikler Kop.
bir günde, bir günde, bir günde…bir sürü bir günde demişin 5. paragrafta ama içinden geldi sanırım:)tipik bir kop yazısı, deniz, hayat…güzelresimlerin derlenmesi konusunun euqon ile bir ilgilsi var mı?
İnna sabirin:)Mış gibi yapmadan yaşanan hayatHayattır !Sonra sudan çıkmış balığa dönmez, keşkelerle deniz fenerindeki ışığı söndürmezsin. Kop içimi açtın sabah sabah arkadaşım, süpersin
ne oldu bana böyle ?olan oldu işte, çok da güzel oldu ..fotoları ben derledim, euqon’un kulakları çınlasın eminim daha iyisini yapardı, çok da güzel şeyler yaptı vaktinde ”çok seviyorum lan seni” dedi aşkına,ben de diyorum burdan aşkıma..belki kulağına da fısıldarım bi gün..
Temize geçirebilen var mı hayatını? Ben hep müsvettelerde kalmışım.. Keşke müsvette yapabilseydik diyor, bu güzel yazından dolayı seni kutluyor, bu kadar kendini özletme diye temenni de bulunuyorum…
kop, ekon yazmışsın resimlerin altına…onun için sorduğum anlaşılıyor değil mi:)sevdiğine haykırman lazım, kulağına fısıldamanda öyle… yoksa aşık olmanın ne anlamı kalır, alenen söyleyemedikten sonra?deniz, hayat ve o…! harika görünüyor buradan:) tebrik ederim!
söylemek mi? yoksa yaşamak mı?söylemeden de yaşanabiliyo aşk, ama kulağına da fısıldanır bi gün kim bilir ..
bu zamana dek müsvette yaşadığım hayatı artık temize çekiyorum.ve görüyorum ki, ne çok karalama ne çok gereksiz notlar almışım, ne çok yorulmuşum.temize çektiklerim çok daha yalın, içten ve güzel.yazıyı çok beğendim kop…
Defteri kirletmekten korkmayın ve sayfaları yırtmaktan, gönül kalemiyle yazılan her yazı güzeldir..Temiz ve kirli sayfalar bizimdir, defteri sevgiyle kucaklayalım..
Hatta silgimiz yoksa , tükürükleyip silmeye çalışırken açılan gözler bile güzeldir..
silmek yerine kurşun kalemle üstünü çızın ki, altta ne olduğu görünsün..yada en iyisi aklınıza eseni yapın, vakit geçirmeden, ertelemeden, müsvettesini yazmadan..
Söylemek istediğiniz söyleyemediğiniz sözleri avucunuza yazın, zorlayın kendinizi” Seni çok seviyorum” deyin, dans ederken kulağına fısıldayın, dans etmiyorsanız, kucağınıza alarak söyleyin..Çok kiloluysa sevgiliniz, almaya çalışmayın, kucağınıza, karşıdan söyleyin..Yeter kl söyleyin, sözcük kırıntılarıyla doymaz bu yürekler..
pbk ya on milyon kez hak veriyorum.Hiç usanmadan, ertelemeden, korkmadan ürkmeden söylenmeli seni seviyorumlar. Sevgilinin güzel yüzü kremlenmeli, saçları ellerle taranmalı, birlikte alışveriş yapılmalı, zillere basıp kaçılmalı, dünyayı ayağa kaldırmalı
beyenmedim
neden diyim mi?
sormazsan sölemem
sorsana olm
hade len
piki
zaten sölicem şey basitti. müsvette olmaz, doğrusu “müsvedde” dir.
“beyenmedim” denmez “beğenmedim” denir. :))
🙂 lan şu işareti bide ben kullanii be.
gülme efektibi hot chocolate lutfen 😉
oh my!ben bir de o gün o açık denizde teknenin motoru arıza çıkardığında ve yelkenleri açtığımızda bu kadar heyecanlanmış idim.içimde iskotalar kadar da bir gerginlik yok değildi, hani. ne de olsa koca denizde insandık.fakat aramızda baş ıstralya kadar sağlam hisseden biri vardı çok şükür.sonrası……sonrası zaten; rüzgar, gökyüzü, dalganın öyküsü!
”Sensizlik bir şehir olsaydı dedim,Sensizdim, o şehri yakmaya geldim…Evdeki hesabın çarşıya uymayan yüzüydü bana aşk dedikleri. Ekim’e sevdalı bir eylül güneşi tepemde. Yaramaz çocuklar gibi. içim üşüyor bu aralar. içsizim ya ! Güneşe bile tezat oluyorum. Aşk’ta bir türlü dikiş tutturamıyor ellerim. Hiçbir söz’de düğüm olamıyorum. Her gün batımında gözlerime bir bulut oturuyor gözyaşından bozma. En sulak şiirimi giyinip atıyorum kendimi sokağa. Yıldızların uzaktan el edişi karanlığa teslim ediyor tüm bedenimi. Yokluğunu süpürecek rüzgâr erken uğruyor şehrime, penceredeki yerini alıyor kuşlar. Kuşlar susuyor bugün. Avucumda harelenen bakışlarına bir çift göz de ben bırakıyorum. Yüzüm düşüyor adımlarımın ardına. Hoyrat bir ay ışığı yüze çıkarıyor sözlerimi. Ardımda ellerin ve yüzlerce pencere ‘kal’ yazıyor sessizce. Ayaklarım başucumda. Elim ayağım dolanıyor bir geçmişe. Bir heyecan ki tutup kollarımdan götürüyor beni. Gölgeme hesap veriyorum derken. Belki de gölgelediklerime. Ben güneşi hiç sevmezdim zaten bakma sen esmerliğime.”
”Sensizlik bir nehir olsaydı dedim,Sensizdim, güneşi ellerimle o nehre serdim…Ve ne çok istedim kırmızı bir sonbahara kaçırılmayı. Biriktirdiğim tüm geceleri bohçalayıp kan rengi sabahlarda birikebilmeyi. Ve bağladığım tüm düşlerimi bir tohum gibi yüreğine saçmayı. Gelse de doğsa şu güller dedi gönlümün bahçıvanı. Göğümün yağmurlarından kaçarken yad ellerin sahrasına tutulma olur mu! Ey bahçemin hası. Biri var ki toprakta saklar yasını, gül’e verir rayihâsını. İşte şimdi saçlarıma yoğun bir sus çöküyor işte, annemin sesi bu, babamın yası ellerimde. Yapamam. gitmeliyim yine de. Yalnızlık göz kırpıyor delice. Telle duvakla işim yok anne. Bana müsaade. Şimdi yalnız gitmek var içimde. Tonunda bir haykırışla yollara, yolculara,sürmek veda seslerini buğulu camlara ve aşk limitini aşmak sana çıkan raylarda.”
”Sensizlik bir şekil olsaydı dedim,Sensizdim, aynadaki yüze bir kurban daha verdim…Kendi mevsiminde iğdişlenmiş baharları kovalamak istedim yıllarca. Yüzünün damarlarından akan hüzün nehirlerinde, körpe bir kızın kağıttan gemilerini yüzdürmek istemesiydi aşk bildiğim. Oysa kendi çetelesinde altı fırtınayla çizili sevdaların batığıymış bende aşk. Bilemedim ey gözünü sevdiğim kör sevgili! Gözlerinin rahlesinden sipariş ettiğim cennete bir adım kaldı. Şimdi pusulasız kaptanları kıskandıracak kadar yolsuz, ayakları sırça gürzlerle doğranmış inatçı korsanlar kadar yolcuyum. Bana su ver ey sâkilerin elinde tutuşturduğu kutsal düş buhurdanı! Şaraba iman etmeyen kadınların boynundaki ilmeğin son düğümünü ıslatmak yakışır sana. Sende suya olan muhtaciyetimi gideren rutubetinden sâdır olmadı bendeki aşk. Dünya bir çöl olsaydı, yüreğim yine sende yüzdürürdü kağıttan gemisini, bilesin.”
”Sensizlik bir cennet olsaydı dedim,Sensizdim, ……Göğümde parçalanan şimşeklerin gürültüsünden korkma. Kalbine huruç eden tüm ses ve ışıklar ardımda bıraktığım son bakışımdır. Bana baktıkça benim kalasın diye.”
”Hadi git artık,bulutlar yol vermiyor yoksa gözlerime…ŞimdiGitmeden ölmek varÖlmeden gitmek mi ?Deli sende..”
Bucaksız bir okyanus un ortasındayım,Bana ait, bir sürü şişe ve açılmamış mektup var bu denizde..Günümü bekleyen ben..içimdeki her mektubu açmak için geldim..Elini uzatıyorsun, elimi, içimdeki küçük kızla vermek istiyorum, sana..İstesem yoluma devam edeceğim, ama ağlayarak geçeceğim sen limanını..Elin öyle sıcak ve öyle dokunulası ki,Geceleri teknende, hırçın dalgaların eşliğinde sana yüzümü sürerken..Senden kopmuş bir parçayla, çocuğunu istiyorum..Uzattım elimi, gülümse ve hoşgeldin de bana..Gel birlikte okuyalım açılmamış mektuplarımı..
mamma mia !baş ıstralya kadar sağlam biri ve sonrası ..
Açıl bakalım..
” Gene denizlere dönmeliyim, ıssız denize, semayaBütün istediğim bir gemi ve yolumu gösteren yıldızÇark vursun, rüzgar söylesin, beyaz yelkenler çarpsın havayaVe denizde sisli bir fecir, bir fecir istediğim yalnızGene denizlere dönmeliyim, dalgaların çağırışınaÖyle hoyrat, öyle saf bir çağırış ki karşı durulmaz buna.Bütün istediğim rüzgarlı bir gün, bulutların yarışıSavrulan köpükler, serpintiler martıların haykırışıGene denizlere dönmeliyim, serserilik hayatınaMartılarla, balinalarla o keskin rüzgarlı yollarda.Bütün istediğim, yolculuğun sonunda, bıkıncaya dekUyumak, rüya görmek ve bir gemici masalı dinlemek ”John Masefield 1878
dej, açıldım ama dönemedim orda kaldım,neden dersen ”ben zaten suda doğmuşum”
offffffffff…….
Ve ona bağlı, bir Cenova yelkeni..
Kristof Kolomb aşkına
Çocukken hayal ederdim, sabah uyandığımda etrafı dinler, herkesin donup kaldığını sadece ben tek canlı olarak kaldığımı, uzun süre değil ama sadece bir gün yeterdi bana.. Tüm caddeler, sokaklar, parklar benim olmalıydı. Sonra pek tabi pastaneler, kuruyemişciler, tıka basa hesapsızca karnımı bu abur cuburla doldurduğumu hayal eder, tek başıma parkların bahçelerin tadını çıkarmayı umardım. Ama içerden annem seslenirdi, hadii kalkın diye..Niye yazdım ki bunu..Hayalle gerçek birbirine karıştı.Uzun zaman önceydi, hayal gibiydi..Şimdi çok yakın, çok az kaldı..işte bu cümleler…
Linet, ayakkabıcıları unuttun:)
10000 metre derinlikte köpek balığı olmazmı yahu !
deja:) o zaman derdim ayakkabı değildi:))
baş istralyada iyi trim edilmiş bir genoa orsaya iyi girmenizi sağlar, denizi yarar gidersiniz,ancak hareketli kıç ıstralya ile direğe geriye doğru eğim vermeyi unutmayın,ağırlık merkezi kıça taşınsın ki rüzgar tekneyi bodoslamasından kendine doğru çekebilsin,rüzgara karşı nası gidilirmiş görsünler..gözünü sevdiminin akışkanlar dinamiği, nelere kadir…
Kıçı başı yok bunun, içindeki bir rüzgar esti mi, gidiyorsun işte..
herşeyin bi kıçı bi başı vardır ..
ayrıca akışkanlar mekaniği adı üstünde akışkanlarla ilgilidir kop.uçuşkanlar mekaniği senin dediğin 🙂
bide kaçışkanlar mekaniği var, ama onu bilmiom daa..
bu aralar site tam bi sıçışkanlar mekaniği durumlarında bu arada..
Kendimi denizlere salasım varDünyaya benimle gelmemiş ve aslında benim hiç olmamış her şeyi ardımda bırakıp, benim de hakkım olan dünyanın diğer ucuna gidesim var.Var da para yok
Ne kadar lazım dejavu ?
çık bi 100bin dolar, yeter onnu..
hesap numarası alayım..
“aslında benim hic olmamıs” :)senin olan ne var ki ?”Kendimi denizlere salasım var”peki denizin seni kabul edesi var mı?dunyanın diger ucunun buradan farkı yok merak etme:)
onnupro, söz senettir. Peşine düşer alırım o parayı bir kandırmaca olmasın, hayallerimi denizlerde batırmayasın yakarım
son kez söylüyorum.hesap numarası ?
onnupro dej bi süre bizlerle olamayacak benim hesap numarasını versem olur mu
olmaz, bu onun kısmeti.
onnu benim hesaba yatır ben dej’in hesaba virman yaparım ..
hocam aklımı karıştırıp, beni yontmaya çalışmayın.ciddi söylüyorum ben 🙂
onnu, sen dediğimi yap, benim hesaba yatır, ben virmanlarım..
onnupro postanemi açcem bak ciddiysen
yav iftar sebebiyle erken çıkıyormuşuz kahretsin. Ofisi üstüme kapatcekler. Onnupro kaybolma bi yere karışmam
bir hesap numarası istedim vermedin, artık bir daha ki sefere kısmet değilmiş 🙂
işte buyur su yaptı ..
su falan yok.iftara geç kalmasın yeter ki.para problem değil, soora hallederiz 🙂
Leomar 59.. Şahane bir tasarımmış, cillop gibi.Atlayacaksın içine çıkacaksın yola.Sonra dünyaya ait her şeyi bir köşeye koyup, kendini mavi sonsuzluğa bırakacak, derinlere dalacaksın.Dalgaları aşarken karnın acıkacak, zeytinyağlı taze börülce ve mozarella peynirli mantar güveç yiyeceksin.
bu da iyidir..
Ne güzel anlatmışsınız dimağınız sağlık, daha çok yazın, özlüyoruz yazılarınızı (:
@kop, süperr olmuş..ellerine sağlık
resimlerde harika
sensen olalı böyle gün böyle elböyle alkış görmedinseni böyle sevmenin saatindeyimsabaha karşıyımgece yanlısıyımdünyanın en kalabalık yalnızıyımmısralarımı çare bilenler bilsinlerayan beyan gece gecebir insan kadar acılıyımsen sen olalıgüzel güzler yaşamadınbensiz kasımlar geçti üstündenhiçbir sevdayı ıslatmayan yağmurlarlagözlerinden tam olarak nereye gidilir bilmemkaybolmak isterim bizzathiç pusula rehber istememkabaca tarif edilmiş bir ölümdüraradığımölüm arkam sağım solumyazık bir şaire konulmuşambargoyumsen güzel olmadan öncebu kadar güzel değildi güzelbir yüze bir perçem ne zaman uğrartende rüzgar nasıl kayarsırtındaki ürperti tabiatın en büyükmucizesidirbir deprem bir tufannasıl çaresiz kalır?sen böyle güzelgüzel böyle sengelecek senbekliyorumgelme sende olursen de yetero zaman mutlaka olur.sen deniz olalıböyle görünmeye başladı mavigöz göre göre büyürmüşumut didişe didişeaşk yenişe yenişemavi yeşile yeşileo gözlerle sade bakılmazanlar da insanbir sevdayıbir görmeyle.Y.E.
dahası yok ..
Onnupro ne oldu hesap numarası mevzusu cağnım?
Şifre bozukluğu oldu, çağrı merkezini arayınız..
su yaptı sanırsam ..böle boş vaatlerle bi yere varamayız, te o ka !
Onnuprocum, bak açıcam postaneyi ama önce ciddiyetini burada halkın önünde iyice bi tespit etmem gerek
Dolu rüzgârla çıkıp ufka giden yelkenli!Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli.Ömrünün geçtiği sahilden uzaklaştıkçaVe hayâlinde doğan âleme yaklaştıkça,Dalga kıvrımları ardında büyür tenhâlıkBaşka bir çerçevedir, git gide dünyâ artık.Daldığın mihveri, gittikçe, sarar başka ziyâ;Mâvidir her taraf, üstün gece, altın deryâ…Yol da benzer hem uzun, hem de güzel bir masalaO saatler ki geçer başbaşa yıldızlarla.Lâkin az sonra lezîz uyku bir encâma varır;Hilkatin gördüğü rü’yâ biter, etrâf ağarır.Som gümüşten sular üstünde, giderken ileriTâ uzaklarda şafak bir bir açar perdeleri…Mûsıkîsiyle bir âlem kesilir çalkantı;Ve nihâyet görünür gök ve deniz saltanatı.Girdiğin aynada, geçmiş gibi dîğer küreye,Sorma bir sâniye, şüpheyle, sakın: “Yol nereye?”Ayılıp neş’eni yükseltici sarhoşluktan,Yılma korkunç uçurum zannedilen boşluktanDuy tabîatte biraz sen de ilâh olduğunu,Rûh erer varlığının zevkine duymakla bunu.Çıktığın yolda, bugün, yelken açık, yapyalnız,Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervâsız,Yürü! Hür mâviliğin bittiği son hadde kadar!…İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar.
Binlerce kez tekneler geçti, yanındanSeni, kaybolmuş bir kayıkta, izlerken benYıkılmış yüreğim, kalkmaz kollarımla, el sallarkenHer beni bulamadığın, parçalanmış aşklardı galip gelen.Bilemedin, ezilen bir sendin, bir de ben..
Saçlarımdan gülümseyen, kapatamadığım akları, borçlusun bana..Gelmediğin, her sene, beklerken kıyında,Rüyalarımda seninle, kaybettiğim, genç kızlığımı, geri ver bana..Her yıkılıp geri dönüşlerimde, bana benzeyen kayalar kadar, sertse yüreğin..Her fırtınada, üzerine gelen dalgalar, vuruşlarım..Ancak bu kadar zarar verebilirim, ve bir gün o dalgayı kucaklayıp, ben de gidebilirim..Boş kıyılar, hediyem olsun, döndüğünde bir kaya anlatır ancak aşkımı..Ona sarıl anlarsın, katı yüreğini..
katkılar ancak bu kadar güzel olabilir..hepsine bayıldım..
Kop, aradan çıkar mısın, Morfik le müsvettesiz, şiir duellosu, yapıyorum..
Deli…!Kime sorsam, dönüşüm yok.Nereye baksam mavi.Yelkenimde deli rüzgar.Her yanım tuz, her yanım yelDeliyim..Ahhh, deniz olayım.Tuzumu rüzgarda savurayımDeliyim…Ahhh, ne yelken, ne yelUfuklarda, kaybolayımDeliyim…Senin için. Beni affet..
Deniz gibi arkadaşıma..DENİZCİ SANATÇIYAKoşan bir dalga gibi,Esnek, oynak, değişkenVe tümüyle alçakgönüllü olmak.Onun gibi, iğrenmedenHer şeye kucak açmak,Sokulmak, dokunmak ve sarmalamakGörünen her şeyi, ayrımsızKucaklamak ve yansıtmak.Koşan bir dalga gibi.Özgür ve bağımsızVe tümüyle içten olmakOnun gibi, evsiz barksızHer an bir başka yerdeGörebilmek şafağı, öğleyi, geceyiVe hep bir tek şeyi anımsamak ;Denizi! Denizi! Denizi!N.M.MİNSKİ(1855-1937)
dej,Bu ”deli” şiiri harikadır, çok severdim, unutmuştum, hatırlatman iyi oldu, harikasın..
gizemli düşlerle bağlanırdım akşamın yeşil ucunatek tek öperdim yağmur damlalarını mevsimler boyuyüzün dağlara düşerdi,ak bir buluttum saçlarında gezinenteslim alan sen değildin,teslim olurdum hayaline..
Sen, denizin hain kızıBen, köpüklü şampanyaların, deniz yüzüGüneşe verilmiş bedenimiz.Yıldızlar pusulamız.Hani düşlerimizin kalpsiz, kaptanı..(burada bağırıyoruz)KOPANİSTİİİİİİİİ..
( bağırdık 🙂
duydum ..
mor bir ahtopot geziniyor içimdedalgalı ellerin gerek ,bulutların ardına gizlenmişbir ay ışığı,titremeli göz bebeklerimde,inanamam kalpsizliğine !arınır çirkinliğim denizlerde..
ahtapot = ahtopot
O na yüzen bir kelebekBelki de kanatsız bir melekSen boğunursun, Pilli bebekÜzerine, geçir bir fistanHadi bakalım tornistaaaannn..
pibekk kuzum ne oldu sana?? çık şu şiir dünyasından:)
Duygu doluyum kaç gündür Linet. Şiirleri görünce dökülüverdi dilimden..Müsvettesi de yok silinmese bari..
tornistandan aldım bir mektupboğulmadığını yazmış durmuş,ee anladım zaten ben bunuboğulsa yazamazdı mektubunu..:))))
hahahaha:)) sen çok yaşa Morfik yaa..
@morfik ahtapotta kal yavrum.
Sen Daha BaşındanSen kollarıma asla gelmemiş sevgili,sen yitirilmiş olan daha başından,senin hangi şarkılar gider hoşunahiç öğrenemedim. Vaz geçtim ben senigelecek anın kabaran dalgaları içindetanımaya çabalamaktan. İçimdekitüm uçsuz bucaksız imgelerçok uzaktakiderinliğine hissedilen peyzaj,şehirler, kuleler, köprüler ve patikaların tahmin-edimedik dönemeçlerive şu bir vakitler nabzı tanrıların hayatıyla atankudretli topraklartümü, beni her zaman atlatan senianlamlandırmak için içimden yükselirler.Sen, sevgili, daima hasretle seyrettiğimbahçelersin sen. Bir kır evindeaçık bir pencere , ve sen daha yeniatmışsın adımını dışarı, dalgın düşüncelikarşılamak için beni. Rast gele geçtiğim sokaklar,sen onlarda az önce yürümüş ve gözden kaybolmuşsun.Ve bazen, bir dükkanda, aynalar hala sersemlemişolurlardı senin orada bulunmuş olmandan, irkilmişgeri verirlerdi benim çok ani hayalimi.Kim bilir? belki deaynı kuş yankılanıyordu içimizden ikimizin deayrı ayrı, dün akşam.Rainer Maria Rilke
Kelimeleri süsleyemem ,Düşlerimi süsledim..Sana, bana gel, diyemem..Zaten hep yanındaydım..Beni sev, hiç diyemem,Sevgisizliğin de öldüm..Sen derin sulardaykenBen, seraplara kördüm..Gözlerim kum dolu..Ağlarsam, görür müyüm..Pi’bek
ve bu benimyalnız bir kadınsoğuk bir mevsimin eşiğinde,yeryüzünün kirlenmiş varlığını anlamanınbaşlangıcındave gökyüzünün yalın ve hüzünlü umutsuzluğuve bu beton ellerin güçsüzlüğüzaman geçtizaman geçti ve saat dört kez çaldıdört kez çaldı…zaman akıp geçti ve saat dört kez çaldısokakta rüzgâr esiyorsokakta rüzgâr esiyorve ben çiçeklerin çiftleşmesini düşünüyorumcılız, kansız saplarıyla goncaları,ve bu veremli yorgun zamanıve bir adam ıslak ağaçların yanından geçiyordamarlarının mavi urganıölü yılanlar gibi boynunun iki yanındanyukarı süzülmüştürve allak bullak şakaklarında o kanlı heceyiyineliyorlar-selam-selamve ben çiçeklerin çiftleşmesini düşünüyorum…sevgili, ey biricik sevgiline de çok kara bulut var güneşin konukluğunubekleyen.uçuş düşlediğin bir yolda bir güno kuş belirdisanki yeşil hayal çizgilerindendiesintinin şehvetinde soluyan taze yapraklarsankipencerenin lekesiz belleğinde yanan o mor yalazlambanın masum düşüncesinden başka bir şeydeğildi.…biz binlerce bin yıllık ölüler gibi birbirimizevarırız ve o zamangüneş cesetlerimizin boşa gitmişliğini yargılayacak.ben üşüyorumben üşüyorum ve sanki hiçbir zaman ısınmayacağımsevgili, ey biricik sevgili, “o şarap meğer kaçyıllıkmış?”bak buradazaman nasıl da ağırve balıklar nasıl da benim etlerimi kemiriyorlarneden beni hep deniz diplerinde tutuyorsun?…selam ey masum gece!selam ey gece, ey çöl kurtlarının gözleriniinanın ve güvenin kemiksi oyluklarına dönüştüren!ve senin pınarının kıyısında, söğütlerin ruhlarıbaltaların sevecen ruhlarını kokluyorlarben düşüncelerin, sözlerin ve seslerin aldırmazlıkdünyasından geliyorumve bu dünya yılan yuvasına benziyorve bu dünyaöyle insanların ayak sesleriyle doludur kiseni öpüyorken…pencereyle görmek arasındaher zaman bir aralık var.niçin bakmadım?bir adam ıslak ağaçların yanından geçtiği zamankigibi…ve ben onu aynada görüyordumayna gibi duru ve aydınlıktıve ansızın çağırdı benive ben akasya başaklarının gelini oldum.…suskunluk nedir, nedir, nedir ey biricik sevgili?suskunluk nedir söylenmemiş sözlerden başkaben susuyorum fakat serçelerin dilidoğa şöleninin akan sözcüklerinin yaşam dilidirserçelerin dili yani; bahar. yaprak. bahar.serçelerin dili yani; meltem. koku. meltem.…Furuğ FERRUHZAD
Çok güzel bir anlatımı var. Yazının balina avcısı kopan’a ait olmadığına ısrarla inanmaya çalıştım ama gerçekten de Kopan yazmış. Tebrikler diyorum.Yalnız erkek arkadaşınla çırılçıplak soyunup denize girdikten sonra naptığınızı anlatmamışsın. İyi de etmişsin. Bence böyla daha güzel bir son olmuş.Ayrıca seçtiğin müzikler de güzel olmuş. Müzik eşliğinde yazı okumak daha güzel oluyor. Her yazının başına uygun bir müzik konulmalı bence.
psedo oyunu.
psedo değil elbette pseudo. yorumları düzeltememek ne illet bişey yav.
…düş bungunluğu altında çatladı beynimizkaranlığın öte yüzü ne zaman ışıdıbilmedikipek bir tül örttü yeryüzü sancılarınıaltında oturup üstünden baktık akşamabir zaman sonra çiyler düştü korlarımızayüreğimize düştü birikmiş aydınlıklargecenin imgeleri düştüelimizi uzatsak tutardık…
dış ve içten etken olanın dışında olmakve de bunu gönüllü yapabilmeksırf nefes alabilmek adınagerçek olamayacak kadar uzak olsada banaexupery nin dediği gibi;”ölen bi kişi için uzaklarda bi çeşmenin olduğunu bilmek çeşmesiz bi hayattan daha güzeldir!”
exupery güzel demiş ..
..
…
Yanlış oldu özür..Doğrusu
herkesten herşeyden uzak güzel dakikalar ne diyim herkese nasip olur inşallah öncelikle bana 🙂
kop!…
lori!..
canım arkadaşım?..
efendim arkadaşım?..
canım ciğerim kopicim, nazar oldu vallahi. selam verdim daha anında bir dolu iş çıktı. neyse yaveş yaveş alışayım hafife hem. nabersiniz yaw, ne güzel şeyler döktürmüşsünüz gene. deje nicoya sana ve diğerlerine (bizimkiler) selam veriimmm istedim bir çoğu postanesini pastanesini kapatmış… neyse akşama görürler yazdıklarımı hepinizi çok öpiyem…
Loriiiim, kızıl afetiiiim, enerjik hatun nasılsın yav??Sanırsam beni kastettin, dur hemmen açıyorum postaneyi cağnım
müsvedde tutarken ayrı uğraş, temize çekerken ayrı uğraş. yok mu bu işin kolay bi şekli…
var..yazma.. 🙂
…
Güneşin altında gözlerin var ışıl ışılKalbimde kelebekler yüzümde gülümsemeDilek tutuyorum bu güzel gündeHerşey gönlünce olsun herşey en güzeliyle.Kalbin vardıysa o güzelliklere beden ulaşmasada olur Cennet bahçelere. Ruhun güzelliği cennet yapar heryeri dünya gözüyle. Güzeldi yazın hosuma gitti açıkçası tebrik ederim.