Kartal’ dan Kadıköy’e gidiyorum . Minübüste , şöförün arkasında ki koltukta oturuyorum…Arabada tahminen yirmi beş kişi var ve bunların yarısına yakını ayakta…Kapı kapansa hareket edeceğiz , adamın birinin kafası içerde ama bedeni dışarıda kalmış !… Yolcuların da yardımıyla adam içeriye çekildi ve hareket ettik…İçerisi karınca yuvası gibi , kesif bir ter kokusu , parfüm kokusuyla da karışınca içeriye iğrenç bir koku yayılıyor… “ Gaz “ odasındayız sanki , Kadıköy’e telef olmadan nasıl varacağımızı düşünüyorum!…Arka koltuklardan adamın biri böğürüyor adeta ; “ Aloo ! Ben İsmet… İsmet be ! abi İsmet… İsmet ulan İsmet !..”Minübüs gök gürültüsü gibi çalışıyor , adamın sesini duyurması imkansız…Şöför , yoğun trafiğin içinde iğne deliği bulsa ordan geçiyor..Adam , kaldırımda gördüğü her canlıya korna çalıyor…Birden radyodan “ Sezen ‘in” sesi yayılıyor minübüse…Cep telefonları ile konuşanların sesleri arasında kaybolup gidiyor…Ah ! İstanbul , İstanbul…Ben bu ne “zulümdür”diye düşünürken , arkadan birinin omuzumu dürtüklemesiyle irkildim ! Kıllı bir el avucundaki parayı gözüme sokarcasına ;“ İki , Küçükyalı uzatırmısın ? “ Adam arkadaşım sanki , dürtüklüyor beni…İşte tam o an arkadan para yağmaya başlıyor…Coğrafi konumumdan dolayı paralar bende toplanıyor…Bende süratle şoföre aktarıyorum…Adam paraları avuçlayıp ,yanındaki kutunun içine veya ön cama doğru fırlatıyor…Görevimi eksiksiz yapmaya çalışıyorum ancak paralar yağmur gibi geliyor…Artık iki elimi de seri bir şekilde kullanıyorum… Bir ara para trafiği öyle hızlandı ki , nerdeyse teker teker gelin diyecem ayıp olacak…Yanımdaki adam da hiç oralı değil; Gözlerini bir noktaya dikmiş derin derin düşünüyor…Bense , arkalardan gelen paraların üstünü,doğru adreslere ulaştırmanın çabası içindeyim… Minübüsçünün yüzünden düşen bİn parça… Daha seri çalışmamı ister gibi bir hali var…Sonun da , azarlar gibi hepimize seslendi “ Para vermeyen , para üstü almayan var mı ? “İşte o an beni bir korku sardı “ Ya hata yaptıysam !“ Ama korktuğum olmadı allahtan…Neyse , inenler binenler derken işler hafifledi… İskeleye yakın bir yerlerde adam arabayı kenara çekip durdu… “Acaba İhtiyaç molası falanmı vereceğiz diye düşünürken “ Şoför arbayı sağa çekti , dükkanların birinden fırlayan çocuğa dürüm ve su siparişi verdi… İki üç dakika içinde adam dürümü mideye indirdi… Gevşemiş gördüm onu !… Derken başka bir dükkanın önünde durduk , oradan da sigara aldı… Ve bir ” kral “ gibi tahtına gömülüp sigarasını yaktı…