Antik dönemin büyük iki filozofunun, Platonve Aristoteles’in neredeyse her konuda söyleyecekleri vardı. İkisi de etiğe, politikaya, fen bilimlerine, matematiğe, geometriye ve daha birçok konuya ilgi duydu. Bazen birbirlerinin fikirlerini kabul ettiler, fakat genellikle zıt düşüncelere sahip oldular. Edebiyattaki görüşlerine gelince, ikisi de edebiyatı gerçek hayatın taklidi olarak görüyorlardı (mimesis); fakat bu taklidin tanımı, kullanışlılığı ve insanlar üzerindeki etkisi hakkında tamamen farklı düşünüyorlardı.

Platon ve Aristoteles
Platon ve Aristoteles

İlk olarak, taklit (mimesis) kelimesinin tanımı tamamen farklıydı ikisine göre. Platon, idealar kuramına dayanarak, dünyadaki her şeyi ideaların basit ve işe yaramaz kopyaları veya yansımaları olarak görüyordu. Yani, edebiyat sadece bir kopyanın kopyasıydı. Yazarların yazdıkları onların dünyadaki deneyimlerine dayanıyordu, dünyadaki her şey zaten ideaların kopyası olduğuna göre böyle bir taklidin, hele hele taklitçilerin Platon’un gözünde hiçbir değeri yoktu, çünkü kopyalamaktan başka hiçbir şey yapamazlardı.Aristoteles insanların doğayı -ve diğer insanları- taklit ederek öğrendiğini düşünürdü. Doğal olarak sanatçılar da hayatı taklit ediyordu. Aristoteles’e göre sanat taklitti ve zaten öyle olmalıydı. Sanatçı iyi bir iş çıkarmak istiyorsa dünyayı iyi gözlemlemeli ve iyi taklit etmeliydi. Bunun yanı sıra, Aristoteles edebiyatın sadece kopyalama olmadığını da söylüyor ve bu yönüyle tarihi edebiyattan ayırıyor. Tarih sadece olanla ilgiliyken, edebiyat olan olaylardan evrensel bir karakter oluşturmakla ilgilenir. Bu yüzden edebiyat ve mimesis Aristoteles için son derece önemlidir.Platon ve Aristoteles’in edebiyat konusundaki ikinci görüş ayrılığı birinin taklidi tamamen gereksiz görmesi, diğerininse faydalı bulmasıydı. Platon taklidin içinde bir parça bile gerçek olmayan şeyler yarattığını düşünüyordu. Bu yüzden, ne toplumun bilgisini artırır ne de gelişmesine katkı sağlardı. Birisi bir şiir okuduğunda yazanların doğru mu yoksa yanlış mı olduğunu anlakta güçlük çekerdi. Cumhuriyet adlı kitabında Platon şöyle diyor: ‘Bir taklitçinin yaptığı şeylerin iyi mi kötü mü olduğunu anlamak için ne bilgisi ne de doğru fikri vardır.’ Yani böylece ne okur ne de yazar gerçeğe yaklaşamazdı mimesis ile.Aristoteles ise tam tersine taklidin insanın hayal gücünü geliştirerek yaratmak için gerekli olduğunu düşünüyordu. Buna ek olarak, edebiyat bilgiyi topluma aktarma yoluydu ve bu gerekliydi. Örneğin trajedi izleyen insanlarda acıma ve korku duyguları uyandırırdı (katharsis) ve onlara nasıl davranmaları gerektiğini öğretirdi. Bir yerde didaktikti edebiyat*.Anlaşamadıkları üçüncü nokta edebiyatın topluma yararlı olup olmayışıydı. Platon Cumhuriyet’te şöyle diyor: ‘…fakat daha şiire karşı olmak için en büyük nedenimize gelmedik: En iyiyi bile kötüleştirmesi onun en korkmamız gereken özelliğidir.’ Platon, taklidi gereksiz görmesinin dışında bir de onu tehlikeli buluyordu. Bunun ilk nedeni aldatıcı olmasıydı. Taklitçiler gerçekten iyice uzaklaştıkları için onların olmuş olaylar ya da kendi uydurdukları şeyler hakkında konuşmalarının hiçbir farkı yoktu. Aslında sanatın asıl amacı insanları aldatmaktı ona göre. Böyle düşünmesinin bir başka sebebi de edebiyatın duyusal zevklerle iyiden iyiye ilgilenmesiydi. Bu yanlış ve tehlikeliydi; çünkü dünya zaten yansımalarla doluydu ve duyular aldatıcıydı. Onlarla çok içli dışlı olursanız aklınızı ve zekânızı unutma ihtimaliniz vardı.Aristoteles ise taklidin toplumun gelişimi açısından çok faydalı olduğunu düşünüyordu. Poetika‘sında taklidin aldattığını değil, tam tersine gerçekleri yansıttığını söylüyordu. Bu yüzden drama türü başarılıydı. İnsan doğasının gerçeklerini açığa çıkarıyordu. Drama ahlak dersleri de içeriyordu, sadece olayları değil, insan davranışlarını da taklit ederek. Katharsis’in oluşmasını sağlıyordu ve böylece daha iyi bir toplum sağlanabilirdi*. Platon’un duyusal zevkleri tehlikeli görmesi görüşüne de katılmıyordu Aristoteles, çünkü bilgimiz tek kaynağı duyularımızsa, onları kullanmamanın hiçbir mantığı yoktu. Yapmamız gereken duyularımızı sanat sayesinde geliştirmek ve keskinleştirmekti.Bu iki büyük düşünür de edebiyatı taklit olarak görmesine rağmen, onun ne olduğu, gerekli ve faydalı olup olmadığı ve toplumsal etkileri üzerinde anlaşmazlığa düşmüşler; edebiyat tarihi boyunca birbirine zıt akımlardan biri Platon’un, diğeri Aristoteles’in görüşlerini benimsemişlerdir (bir anlamda onlar da bu iki filozofun tartışmalarını taklit etmişlerdir). Bugün ikisinin görüşlerinin de etkileri gözlenmekte, fakat Platon’unkiler biraz gerçek dışı gözüküyor. Yine de, ikisi de bugünün edebiyat anlayışına büyük katkı sağladılar. Bu etkilerin en büyüğü bugün bile devam eden trajedi geleneğinin hala Aristoteles’in tanımı altında ilerlemesidir.