Nijer’de 17-22 kuzey enlem dereceleri arasında ve Agadez kentinin doğusunda Sahra’nın mutlak çöl niteliği taşıyan Tenere bölgesi; sessizlik, susuzluk ve yalnızlık toprağıdır.Tenere, Targui kabilesinin dilinde “apayrı bölge” anlamına gelir. Renkli Nijer haritasında sarı renkle gösterilen Tenere çöl bölgesinin ortasında “Tenere Ağacı” adıyla mavi bir nokta vardır.İşte bu noktada, bütün kaşiflerin bahsettiği ve yer aldığı çöl bölgesinin tamamında merkezi bir yer görevi yapan, şaşırtıcı bir ağaç bulunmaktadır. Ağacın hemen yanında 1938 kış döneminde bir kuyu kazılır ve dibi 36 metrede bulunan, fazlaca ümit vermeyen bir su kaynağına rastlanır. Söz konusu su kaynağını bulmak için ağacın köklerinin toprak yüzeyinden 33 metreden fazla bir derinliğe indiği anlaşılır. 4 metre boyundaki; kısa, çatallı iki gövdeden oluşan bu ağaç, “acacia albida” diye bilinen akasya ağacıdır.Şemsiye şeklinde bir tepe çatısına sahip, hafif maviye çalan gri yapraklarıyla kurak mevsim süresince sadece bu ağaç, insan ve hayvan tüm canlılara değerli bir gölge sağlamaktadır. Odunu mükemmel olan bu ağacın, yaprakları ve meyveleri sürülerin güç besin bulunan haftalarda beslenmesine yardımcı olur.
Tenere ağacı artık yok. Yanlış manevra yapanve koyun taşıyan bir kamyon, bu ağacı devirir. Nijer’in başkenti Niamey’de bulunan milli müze, bu efsanevi ağaçtan artakalanları toplar ve ağaca bir kabir yapılır. Ağacın yıldönümünde özel pul basımı yapılır.Ağacın bulunduğu yere ise, her sonbaharda pası kaybolan metal bir ağaç ve yan tarafına da dikenli telle çevrili üç çalı dikilir. Bunlar herhalde güzel ve yalnız “Tenere ağacı” geleneğini sürdürecektir.
yorumlar
o bir yalnız ağaç.
İkinci yalnız ağaç öyküsü ise dibimizden; Beypazarı – Ayaş yolundaki yalnız ağaç.Kirmir Çayı’ndan Gömleksiz Köprüsü’ne yaklaşırken gÖrülebilir. Uzakta, konik bir tepede yapayalnızdır. Belki dört yüz kilometre içinde değil ama gözle görülebilir başka bir ağaç yoktur etrafta. Gidilmeyen, yapayalnız bir insan gibidir – zaten neden gidilsindi ki? Kimbilir, belki tek ziyaretçisi Ténéré ile Kirmir arasında gidip gelen, göçmen Afrika Kara Leylekleri’dir.Tepenin yeşil bantlı ve açık bantlı görüntüsü de enterasandır – o konik istifte aşırı sodyum ve CaSO4’e bağlı sülfat çözünmesi nedeniyle bitki yetişmesi mümkün değildir. Tepenin altı tarıma uygun olduğu halde, o tepede islah edilse bile bir şey yetişmemektedir.Ve orada, uzakta, korkunç yalnızlığında kimbilir kaç yıldır bir canlı deniz feneri gibi tek başına duruyordur.O, bir ahlat ağacıdır.
Ne şanslı ağaç, mezarı olmayan insanlar var..
bir mezarımın olmamasını yeğlerim
sebebini öğrenmek isterim.
gereksiz buluyorum, mezar, taş şu bu, bi gösteriş bi saltanat, gelsinler üstüne çiçek eksinler, sulasınlar, saçma ve komik geliyor. gömülürsün toprağa tamadır, kaybolur gidersin.ya da en güzeli yakılmak, savurursunlar küllerimi ege denizine bi kısmını da mikanos aradise beach e tamamdır.
aradise = paradise
bu düşünceniz vasiyete dönüşecek mi
vasiyet değilde bahsettim bu şekilde istiyorum diye. lâkinkanunlar çerçevesinde uygulanamaz sanırım, o anda uygulanamaz ise gömüleyim sadece, mezar mezar taşı şu bu istememüstümdei sadece toprak olsun, zamanla da kaybolsun gitsin, yokluktan geldim tekrar yok olayım, bişey kalmasın geride,
Türkiye’de yürürlükteki mevzuatta, “cenazeye kötü muamele yapılamaz” gerekçesi yer alıyor. Bu da, ölüyü yakmaya imkan vermiyor..1930’da çıkan Umum Hıfzıssıhha Kanunu’nun 224. maddesine göre, ölü yakma işlemi ‘isteyen ve gerekli işlemleri tamamlayan belediyelerce yapılabiliyor. 225. maddeye göre ise cesedin yakılabilmesi için; ölünün olağan-dışı sebepten ölmediğine ilişkin bir rapor, ölünün hayatta iken cesedinin yakılmasını istediğine ilşikin bir vasiyet ya da üç tanık, ölümün bir cinayet sonucu gerçekleşmediğini kanıtlayan, Emniyet’ten alınmış bir belge gerek.226. maddede ise yakım işleminden sonra kalan küllerin mezarlık idaresince korunması gerektiği belirtiliyor.Umumi Hıfzısıhha Kanunu’nun ardından Zincirlikuyu Mezarlığı girişine bir krematoryum yapıldı, ancak hiç kullanılmadığı için 4.5-5 yıl sonra yıkıldı.
krematoryum ne güzel bir isim, insanın aklına pasta geliyor..
hımmmm! verdiğiniz bilgilerin ışığında bunu yapabilirim yani, ama küllerin mezarlık idaresince korunması konusu aklıma yatmadı şu anda, aileme verilmesini tercih ederdim. orada ne derece saklayacaklar nasıl ne tür saklayacaklar, napacaklar konuları ucu açık bir durum. böylesini istemem.bu durumda mezar yapısı olmadan toprağa karışıp yok olmak daha iyi gibi duruyor.
aklıma leboswki’deki kül savurma sahnesi geldi.
lebowski de olur.
işte o muhteşem sahne ; latino ve puel için geliyorhttp://www.vidivodo.com/38751/big-lebowski
işte tam da istediğim ambiyanas, aynen bu şekilde olsun isterim, çok süper, yıldızlı 10
is this your homework larry
do you see what happens when you fuck a stranger in the ass!
neyyyy !
yani : uleyn, Is the water out of the Turkish. diyor.
yani diyor ki, nereden geliyorsun nereye gidiyorsun ey yolcu!