Ne zaman orada burada, banyoda, mutfakta zor durumda kalmış ıslanmış sinek, bocek, karınca v.s görsem hemen kurtarmak için elimden geleni yapar, uygun olduğunu düşündüğüm bir yere bırakırım. kış günü soğuk odada vızıldayıp duran bir sineği yakalayıp sıcak odaya saldığımı, yaz sıcağında elimdeki bir damladan su içmeye çalışan sineğe elimi iyice ıslatarak su verdiğimi bilirim. çok düşünerek yaptığım bir şey değil belki ama içimden gelen, yapmadan rahat edemediğim bir şeydir bu.Geçenlerde yine lavabonun kenarında kıpırdayan ıslanmış küçücük bir canlı gördüm her zamanki gibi hemen bir parça kağıtla aldım onu, azıcık kuruyunca hareketlendi ve birden kağıdın üstünde zıplayıverdi. Bunu görmemle birlikte kağıdın arasında ezmem bir oldu zavallıyı. Ben değil miydim abdesti yarım bırakıp, onu kurtarmaya çalışan daha demin, refleks miydi ? ne olmuştu bilmiyorum, sadece bir an o iğne ucundan azıcık büyük canlının bir pire olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum. Sanırım bite pireye duyduğum fobi bir anda bunu yapmamı sağlamıştı. sonra birden çok pişman oldum ve kendimi çok kötü hissettim.aklıma Mustafa İslamoğlu’nun İsrail’in Gazze saldırısı sırasında, İsrail yönetiminin halkını da nasıl böyle bir mezalime sessiz kalmaya, hatta desteğe ikna ettiklerinden bahsederken verdiği örnek geldi. Diyordu ki” Kalabalığın arasında bir köpeği gösterin öldürün şunu diye, köpeği kimse öldürmek istemez o kalabalığın arasından bir kişi çıkmaz o canlıyı katletmeye, ama bir de kuduz bu köpek öldürün! deyin bakalım o zaman ne olacak”…Gerçekten de öyleydi, pire olduğunu düşünmek yetmişti kurtarmaya çalıştığım canlıya kıymama. Öyle ya, yazın hepimizin başbelası olan, uyutmayan, uğraştıran o sivrisinekleri duvara yapıştırırken o anlık hissettiğimiz o düşmanlığı o kini belki çoğumuz zalimlere karşı hissedemiyoruz yürekten. Sanki Allah’ın yarattığı sadece tabiatının gereği olarak davranan bir canlı değil de azılı düşmanımız o sinek, suçların en büyüğünü işleyen konforumuzu bozan bir suçlu…Şimdi, merhamet nerede başlıyor merhametsizlik nerede dersiniz?