1.kısımEvlenmelerinin ardından Marie ve Pierre Curie, fizik okulundaki harap bir hangarı laboratuar olarak kullanıp deneylerine başladılar. Evlendikleri yılın 28 Aralık tarihinde Wilhelm Conrad Röntgen, “ X ışınları” keşfini resmi olarak duyurdu. Hemen ardından “Radyoaktivite” buluşunda Curie’lere ortak olacak olan bilim adamı Henri Becquerel, Uranyum’un kendiliğinden ışın yaydığını keşfetti. Becquerel’in yaptığı deneylerde bir fotoğraf filmi üzerine konulan Uranyum, filmi karartıyordu.

Bu bilimsel gelişmeler, Curie’lerin deneylerine yön verdi kuşkusuz. Onları hırslandırdı.Yıl 1898. Çalışma defterinin 6 Şubat tarihli sayfasında Marie, çalışmalarını ve deneylerini not ettiği bölümün altına hangarın damının aktığını, içerisinin rüzgârla dolu olduğunu ve ısısını yazar, paralelinde protesto edercesine on tane nida işareti koyar. Bu zor koşullarda çalışmanın da Curie’leri hırslandırdığını, birbirlerine duydukları aşkı büyüttüğünü yıllar sonra kızına anlatacaktır Marie.Yıl 1898. Marie, zehirli bir element olan Thorium üzerinde çalışırken uranyum gibi ışın saçtığını keşfetti. Böylece Becquerel’in 1896 yılında “Becquerel ışınları” adını verdiği buluşu daha genelleştirmiş ve adını “Radyoaktivite” olarak değiştirmiş oldu. Bu yeni buluş, Pierre ve Marie’nin uykularını kaçıran, tehlike sınırlarını unutturan sorular doğurdu. Sorular da cevapları.İşte bir soru, yeni bir buluş: “Uranyum ve toryumu birlikte içeren maden filizleri de ışınlar saçıyor muydu acaba?” Maden filizlerinde bu iki metalin ayrı olduğunda verebileceğinden daha fazla radyoaktivite mevcuttu. Marie, ölçme hatası yaptığını düşünerek defalarca ölçümleri tekrarladı. Her tekrarında heyecanına tahammülü azaldı. Maden filizlerinde kuvvetli ışınlar saçan bir başka madde vardı, ölçümleri hatalı değildi. Öyleyse söz konusu maddeyi miktarı az olduğu için bulamıyordu. Bulamıyorsa bu madde yeni bir maden olmalıydı.Yıl 1898. Bu gizemli madeni bulmalıydı. Pierre ve Marie sekiz yılı bu arayışla geçirdiler. Bu sekiz yıl boyunca; hangarda çalışılan elementlerin çoğunun zehirli oluşu, havalandırma borularının olmayışı sebebiyle kapı ve pencereler açıktı. Bazı günleri, boylarını aşan demir bir çubukla kazanda eriyen madeni karıştırmakla geçerken, yiyecekler Marie tarafından basitçe hazırlandı. Zaman yoktu. Akşamları yorgunluktan ölü gibi evlerine dönerlerken bu dönemin kahramanlık dönemi olduğunu biliyordu Marie.1902 yılı. Bir akşam Marie ve Pierre’nin sabahı beklemeye sabırları kalmamıştı. Kol kola hangara gittiler. Nihayet bu akşam dört yıl süren billurlaştırma işlemleri sona ermişti. Gün içinde küçük kaplar içinde koyu sıvılar buharlaşmaya bırakılmıştı. Marie, kapların bomboş olduğunu gördü. Hemen çıkıp gitmek istedi. Pierre’e yaslandığında bunca yılın emeğinin nasıl uçup gittiğini düşündü. Son bir kez hangara baktılar ve Marie ışığı söndürdü. Marie ve Pierre deli gibi kapların sıralı olduğu raflara koştular. İnanılmaz bir şey olmuştu çünkü. Kapların hepsinin içi bir ışıkla aydınlanmıştı.“Radyum. Sevgili Radyum. Seni bir çocuğu bekler gibi bekledik.”Radyumun miktarı çok az olduğu için görülemiyordu. Ama bu ışınlar onun varlığını ispatlıyordu. Radyum, Uranyum’dan iki milyon kat daha fazla ışın saçıyordu. Bütün cisimleri delip geçebiliyordu. Kurşun ekranlar tarafından tutulabiliyordu ancak. Fotoğraf filmini bozuyor, havayı elektriklendiriyor, kendiliğinden ısınıyor, pamuğu ve tozu toz haline getirebiliyordu. Radyum, içinde bulunduğu kaplara mor bir renk veriyor, karanlıkta parlıyordu.Pierre’nin Radyum’dan en büyük beklentisi vücut üzerinde gösterebileceği olumlu bir etkiydi.Akıl almaz bir cesaretle sol koluna bir radyum parçası bağladı. Kolunda bir yara oluştuğunu görünce çocuklar gibi sevindi. Yanığa benzeyen yaranın ağrısı yoktu. 20. gün kabuk bağladı. 40. günden sonra iyileşme başladı. Marie’nin de birkaç santigram radyumu madeni bir kapta taşırken elleri yandı. Radyum’la çalışmaları süresinde ellerinde derin deri sertleşmeleri iki ay sürecek ağrılara sebep oldu. Ağrılarla birlikte deri tamamen soyuldu ve düştü.

Marie ve Pierre, Radyum’un tıpta kullanılabileceğine inandılar ve bazı tıp profesörlerinin yardımıyla Radyum’un kanser tedavisinde kullanılabileceğini ispat ettiler. Bu gelişme; ABD’den bir şirketin Curie’lere Radyum saflaştırma yöntemlerinin ihtira beratını kendilerine satmalarını teklif etmesine sebep oldu. Curie’ler teklifi kabul etmeleri durumunda zengin olacaklardı. Bu teklife Marie’nin verdiği cevap, Pierre ve Marie’nin gerçek karakterini yansıtır. Marie, Fizikçilerin buluşlarını tam olarak yayınlamak zorunda olduklarını söyledi. Buluşun ticari bir geleceği varsa bunun bir rastlantı olduğunu ve bundan kar ummayacaklarını, Radyum’un tedavide kullanılacağını ifade etti. Kendilerinin böyle bir durumdan çıkar düşünmelerinin mümkün olmadığını, zira bunun bilimsel düşünce ile bağdaşmayacağını söyleyerek teklifi reddetti. Pierre ise Marie’yi onaylamak için sadece başını salladı. Her ikisi de Radyum gibiydi. Teklifi reddettiklerinde inanılmaz ışınlar saçmaya başladılar. Radyum’un insanlığa yararlı olabilmesi için daha ucuza üretilmesi gerekiyordu. Bu sebeple Radyum’la ilgili bilgileri isteyen herkese verdiler. O tarihlerde Radyum’un gramının 750.000 Frank olduğu düşünüldüğünde teklifle kendilerine sunulacak olan servet daha iyi anlaşılabilir.Radyum’un doğumundan sonra kızları İrene doğdu. Pierre, o yıl fizik okulundan ayda 500 Frank kazanıyordu. 120 saat ders veriyordu ve bu parayla geçinmek güçleşmişti. Gelirlerinin iki kat artacağını düşünerek Sorbonne’da bir profesörlük elde etmeyi düşündü. Böylece bir laboratuara, asistanlara sahip olabilecekti. 1898’de Pierre’in fizik-kimya kürsüsüne tayini Paris’in herhangi bir okulundan mezun olmaması gerekçesiyle reddedildi. Pierre ancak tüm dünya kendilerini tanıdığında, 1904 yılında fizik kürsüsü elde etti. Buna karşılık laboratuar tahsis edilmemişti.Velâkin, Pierre ve Marie hayatları boyunca laboratuara sahip olamadılar.Pierre, derslere başladı. Marie de üniversiteye araştırmacı olarak tayin edildi. İki yardımcıları vardı artık ve hayatları darmadağın olmuştu. Her gün konferans, röportaj, yazı teklifleri… Çalışmaya vakit bulamaz hale gelmişlerdi. İlkel bir hayatı özlediği itirafında bulunmuştu Pierre.Nobel Fizik ödülünü 1904 yılında Henri Becquerel ile paylaşan Curie’ler, hayatlarında ilk kez 70.000 Frankı bir arada görme fırsatını elde etti.1906 yılında Nisan ayı. Yağmurlu bir gün. Pierre dalgındı. Bir yük arabası çarptı ve ölümüne sebep oldu. Büyük acılar içinde kaldı büyük kadın Marie.Deneyler yaparak, devamlı çalışarak teselli aradı.Tek tesellisi, onu bir yerlerden izlediğini bildiği Pierre’in sevgisini katmaktı araştırmalarına.Üzüntüsünü kimse anlayamazdı. Sorbonne’a profesör olarak atandı, ancak kadın olması sebebiyle Fransız Bilim Akademisi’ne kabul edilmedi.Pierre gülümsüyor olmalıydı.Polonyum ve radyumu keşfetmesi dolayısıyla 1911’de Marie, Nobel Kimya ödülünü aldı, böylece çifte Nobel ödülü alan insan olarak tarihe geçti.Marie son yıllarını Paris Radyum Enstitüsü’nde araştırmalar yaparak geçirdi. Radyoaktif ışınlarına maruz kaldığı için kan kanseri oldu. 1934 yılının 4 Temmuz gününde resmi kişilerin katılmadığı, sade bir cenaze töreniyle dostları Marie’yi Pierre’inin yanına uğurladılar.Kızı İrene de annesinin ekilmiş kaderini biçti. Onun da hayatı araştırmalar, deneyler ve çok sevdiği eşi Jliot ile doldu. Annesi gibi aldığı Nobel ödülünü eşiyle paylaştı. (1935 yılı – Kimya alanında- yapay radyoaktivite buluşu sebebiyle). İrene de annesi gibi kan kanserinden öldü.KAYNAK:1) American Scientist 32/19852) Bilim ve Teknik 1983/ Eylül