Can kolumu sıkarak “burayı hiç görüş müydün?” diyene dek, yayvan ve lakayt bir şekilde sokağı geçmekteydim. Gösterdiği eski Rus evlerini andıran yapıyı bir çok kez görmüştüm. 2 metre kare çapında bir kulübeyi andırıyordu. Simetrik 3 pencere tüm duvarlarına 30 santimetre şeklinde yerleştirilmişti. O güne kadar hiç bu denli dikkat etmemiştim. 20 santimetre genişliğinde taşlardan yapılmış minyatür bir kaleyi andırıyordu. Aslında andırmaktan öte pencerelerindeki demir parmaklıklar tam anlamıyla bu izlenimi yaratıyordu. Kısa bir süre sonra “evet” diyerek, konuyu bitirmek isteyişimi hatırlıyordum. Kızların anatomisinin ilk dersini başarıyla geçtikten sonra bu beni çokta çeken bir konu olamazdı.Can sırıtarak “orda kaç gün kalabilirsin?” dedi.“Kaç kızla?” dedim, hiç düşünmeden ve ardından düşündüm. Öncelikle Can’ın neden bu soruyu sorduğunu ve kaç gün geçirebileceğimi. O zamanlar wi-fi yoktu ve ben bir telefon kablosu da göremiyordum. İnternet olmadığı aşikârdı. Kız yok, net yok, televizyon yok ve kıçını silebileceğin bir peçete yok.“Senin kadar” dediğimi hatırlıyorum.“Ben orada bir saatimi geçiremem” demişti.“O zaman konu kapanmıştır” dedim. Nede olsa foyası birazdan çıkacaktı. Can gereksiz konuşurdu fakat düşündürücü bir kelam etmezdi.“Masade nasıl 40 yıldır kalıyormuş” dedi. “40 yıldır orda birinin kaldığını bilmiyordun değil mi? Bende birkaç gün önce benim peder konuşurken duydum.”O anki şaşkınlığımı sadece Can okuyabilirdi yüzümden.“Nereli bu masa yada sandalye yada her neyse?”“Masade yani “ma”nyak, “sa”lak, “de”li, bu sadece lakabı. Zamanında burayı yaptırıp kalmaya başlamasından kısa bir zaman sonra bu isim verilmiş. Öyle pejmürde biri sanma hanımı halen şehrin ileri zenginlerinden.”Can sanki yaşamış gibi anlatıyordu ve benim sistemimi allak pullak etmişti. Artık kendimi alamıyordum, neciydi kimdi bu adam ve neden kapanmıştı oraya… Sorularımı peşi sıra soruyordum..“Neden kapatmış kendisini oraya?”“Bunu kimse bilmiyormuş ve ilginç olanı onu oradan gönül rızasıyla çıkarta bilene eşi mal varlığının yarısını verecekmiş.”“hadi ordan” dedim bir çırpıda. “Öyle bir şey olsa kapıda kuyruk olurdu”“deneyenler olmuş elbet ama kimisi Masade kadar kafayı yiyerek ayrılmış yanından. Bir zaman sonra gidilmez olmuş yanına. Sadece eşi yemek ve çamaşır için uğruyormuş yanına”Bir sokak efsanesi sokağımda hüküm sürerken kör ve sağarmışım.“Halen yaşadığına emin misin?”Can’ın kahkahasını duymalıydınız. Öyle delice gülüyordu ki… Tabi bir dakika sonra yüzüne sinen hayret ve somurtkanlığı da görmeliydiniz. Henüz bakışlarımız evin üzerindeyken sarı saçlı bir bayanın elindeki birkaç poşetle eve girişini izledik. Can anlatılanlara inanmamış olacak ki benden daha hayretli bakıyordu. İlk duyduğunda belki de hiç inanmamıştı ve benle alay etmek için bu konuyu açmıştı. Ne kadar meraklı olduğumu benden iyi biliyordu. Bana bunları anlatıp söyleyeceklerimi ve yapacaklarımı bir film tadında izleme gayesindeydi anlaşılan. Ama oyun bozulmuş, kurallar değişmişti.“Hadi gidelim” dedi Can… Tüm planları bozulmuş 17 yaşındaki bir uçarıydı o.“Bekle” dedim. Düşünürken gevezelik edilmesinden hoşlanmazdım. 15 dakika hiç konuşmadan öylece evi seyrettik ve sessizce düşündük, yada ben öyle yaptım.Bayanın arkasından koşmamı Can öylece izleyerek karşıladı.“Hey… bayan. Bir Dakka lütfen. Masade’yle ilgili birkaç soru sormalıyım.”Bayanın dönüşü ve bana bakışı neredeyse beni kör edecekti. O an neden bu şekilde bana baktığını şimdi anlayabiliyordum. Kocasını 40 yıldır bu durumda olduğu halde bırakmamıştı ve ben kocasına manyak, salak, deli demiştim. Bu patavatsızlığıma karşın sadece “seni dinliyorum” demişti.“Ödül halen geçerli mi?” Kadının bakışları yumuşadı ve ufak bir gülümseme yanağına kondu.“Evet…. Bunu becerebilirsen sana servetimin yarısını değil hepsini veririm”Sanki o an serveti koşulsuz bana vermişti. Bir hışımla ve Can’ı olduğu yerde unutarak eve gitmiş, odamı kitlemiştim. Bir kağıda ANNE LÜTFEN YEMEKLERİMİ KAPININ ÖNÜNE KOY VE HİÇBİRŞEY SORMA. İKİ GÜN DELİLER GİBİ DERS ÇALIŞMALIYIM. KONUŞMAK YASAK SADECE DERS…. Yazmıştım.Aslında planın kusursuzdu. Birisini esaretten kurtarmak için onun ne zorluklar çektiğini kendine esaret oluşturarak anlayabilirdin. Birkaç gün onun gibi yaşamanın ne zorluğu olabilirdi. Sebepsiz de değildi, bir servet için bunu yapacaktım. İlk işim cebimi kapatmak oldu.