Başkent Vilnius'un tarihi sokaklarından Traku.
Başkent Vilnius’un tarihi sokaklarından Traku.

İlk gün Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta elimde harita geziyorum. Her sokağın başında bir daha bakıyorum haritaya. Bir de gizli gizli bakıyorum haritaya, erkekliğe şey sürmeyeceğim ya. Ben her yeri bilmek zorundayım ya. Sanki tipimden anlaşılmıyor oraların yabancısı olduğum. Gariplik işte.Kayserili bir arkadaşım vardı. O, benden 2 hafta önce varmıştı Litvanya’ya. Bana alışamadığını söylüyor, çok yalnızlık çekiyordu. Ben de onun yalnızlığına ortak oldum ve beraberce dolaşmaya başladık Vilnius’u. Bu arada okula gitmiyor muyum? Gidiyorum elbet, haftaiçi okul oluyor, okul çıkışı kayboluyorum sonra haritaya bakıp gene buluyorum yurdun yolunu. Aslında öyle kayboluncak bir yer de değil. Ufacık bir yer. Bizim Beyoğlu ilçesi kadar ya var ya yok. Adı başkent.İlk günler cebimde az para var. O zamanlar henüz Erasmus programı kapsamında alacağım hibe hesabıma yatmamıştı. Baktım para yetişecek gibi değil. Bir tava, bir ayçiçek yağı ve 10 yumurta aldım. Paso yumurtayla besleniyorum. Her gün 1 paket de ekmek (400 gram kadar dilimlenmiş ekmekler). Öyle sefil bir 15 gün geçirdim.Yurtta benden başka 2 tane daha Türk var ama onlardan birinin alkol almaktan başı dönmüş, uyanıyor, sızıyor ve tekrar uyuyor. Adamın hayatı böyle. Diğeri de yurdun üst katında kalan Muşlu bir adam. Kendisi 5-6 sene evvelsi Litvanya’ya gelmiş ve bir Litvanla evlenmiş, ardından boşanmışlar ve o da işsiz güçsüz hayat mücadelesi vermeye başlamış o yurt odasında. O tek kalıyordu, benim geldiğime çok sevindi. Diğer alkolik arkadaşa pek kanım ısınmadı gel hemşerim dedi. O abiyle yurdun üst katında takılıyoruz. O bana Litvanya’yı tanıtıyor falan.Kaldığım yurtta ise oranın yerlileri ve Polonyalılar çoğunluktaydı. 5 tane de Çekli vardı. Onun dışında 1 Alman ve 1 Slovak vardı. Biz, yabancı öğrenciler hep aynı katta kalıyorduk. Bunlar akşamları litrelerce içki alır, kağıt oynarlardı. Ben de ilk başta oturdum kağıt oynadım onlarla ama bir noktadan sonra sıktı. Hem ben alkol kullanmıyorum. Bu adamlar ise sabah 4’e 5’e kadar içiyor azıtıyorlardı. Daha sonra bu adamlarla ilişkilerimi azalttım. Merhaba, merhaba ilişkisine döndü. Ara ara futbol oynamaya gidiyorduk beraber. Litvanlar futboldan anlamıyor, bizden başka top oynayan da yok. Mecburen beraber maç yapıyorduk.Yerli Litvanlar ise genelde alkol ve seks üzerine bir hayata sahiptiler. Birkaç düzenli aile dışında bunların alayı gece olunca seks kulüplerine ya da kumarhaneye gider. Oralarda kafayı çekerler. Ceplerinde de pek para yoktur. Biraz fakir bir millet ama yemezler içmezler zevke harcarlar parayı. Kadınlar için de güzellik dürtüsü açlık dürtüsünün önündedir. Hepsi bakımlıdır.Sigara olayına gelince Litvanların pek sigara içmediğini söyleyebiliriz. Alkol çok içerler ama sigarayı sadece gençler içer. 30 yaş üstü kesimde sigara içme oranı çok düşüktür. Bunu SSCB döneminde disiplinli yapıya bağlıyorum ben.Güzel bir ülkedir Litvanya. Doğası özellikle çok güzeldir. Her yer yeşil!.. Oksijeni bol. Hayat bize göre ucuz. Hakikaten bir Türk, Türkiye’den daha rahat yaşayabilir Litvanya’da. Ama dil problemini saymazsak :)Yazımın bir sonraki bölümünde Litvanya ve doğası hakkında yorumlarımı aktaracağım. Bunun yanında Vilnius’taki maceralarıma da yer vereceğim.