kurşun kalem
Kurşun kalemi icadedenler, 1790-1795 yılları arasında, biri Fransa’da diğeri de Avusturya’da birbirlerinden habersiz uğraşırlarken, bu icadın bir dönem tükenmez kalemin karşısında boynu bükük kalacağını, fakat yine de bir gün yerçekimsiz ortamda tekrar zafer kazanacağını bilemezlerdi, tabii…Dünya üzerindeki icatlar, vücuda getirilirken mucitlerinin kafalarında oluşan fikirlerden çok ötelere de gider. Bu “alıp başını gitmek” mevzuu kurşun kalem için de geçerli olmuştur, zira, bugün kurşun kalemler yaldızlı pırıltılar bırakabilir kağıt üzerinde, yahut, karanlıkta kolay okunması için parıldayanları da vardır. Yazdıkça çiçek kokuları salıverenleri, hatta yanlışlıkla duvara yazılırsa suyla silinebilen cinsleri mevcuttur…bu bir pilli patisözüdür! Bütün bu keşmekeş içinde dünyanın bir bölümü açlıkla ve dolayısıyla hastalıklarla savaşırken zamanımızda, günlük kullanımımızın bu önemsiz görünen kahramanlarının bu kadar çeşitlilikte üretimhanelerden piyasaya sürülüyor olması da ayrı bir soru işaretidir, ya!… O global dünyanın kapitalist çarklarına bir girdik mi, bu yazıyı da doğrar bir kenara atarız.Bu yüzden amacım; parmaklarımızın tuşlarla yaşadığı aşkla ağulanmış, bu hız ivmesi katlanarak artan zamanlarda artık bir kenarda unutulmuş eski okul sıralarımızın, tahta kalemliklerimizin içinden bizi yadedip duran bu filinta kahramanlarına bir saygı duruşunda bulunmaktır, sadece! Alfabeyi sökerken tombiş parmaklarımızın arasında sıkı sıkıya tuttuğumuz ve adeta onlardan böylelikle güç aldığımız o zamanlara biraz göndermedir, bu yazı… Biraz da bu nostaljik kahramanları icadedenleredir o gönderme, elbette… Çünkü her nasılsa uzayda astronotların, kozmonotların bile imdadına yetişmiştir, bu icat. Malum, bildiğimiz sıradan tükenmez kalem bu işi başaramayıp fos çıkmıştır. Hatta bu yüzden, bir dönem, Nasa’nın bu tükenmez kalemin yerçekimsiz ortamda çalışabilen tipini geliştirmek için milyon dolarlık projeler üretmiş olduğu miti bile yayılmıştır. Ama bunlar mütevazı kurşun kalemin varlığına gram etki etmemiştir. O hep sevilmiştir, özlenmiştir, aranmıştır. Tükenmez kalem gibi sıklıkla alay konusu da olmamıştır. Çocukların hayata adım atarken ebeveynlerinin elleri dışında, kanımca, en sık tuttukları icattır. Bir kurşun kalemle, bir çocuk ortalama 45,000 kelime yazar ya da isterse 35 mil uzunluğunda bir çizgi çizebilir.Kurşun kalem, ahşap koruması içinde grafit ve kil karışımı barındırır. Bilinen ilk grafit, 1564 yılında İngiltere’de Borrowdale yakınlarında fırtınalı bir gecede devrilen meşe ağacını bulan çobanlar tarafından keşfedilmiştir. Adamların bu elle tutulması zor ve de oldukça kirli nesneyi keşfederken akıllarında sadece kendi ihtiyaçlarını görmek; yani sürüleri karışmasın diye koyunlarını işaretlemek vardır. Ama bu keşfin, adım adım nasıl ilerleyip yıllar sonra, gece pırıltılar saçan bir tipe bile dönüşebileceğini, tabii onlar da bilemezler. Bu fırtınalı geceden tam bir yıl sonra Zürih’ten Conrad Gessner, bu maddeyi ahşap kalıplar içine yerleştirmeyi başarır. “Gessner kalemi”nin Shakespeare tarafından kullanılmış olduğu miti de mevcuttur fakat bunu destekleyen güvenilir bir kaynak bulamadığımı burada belirtmek isterim. Gessner zamanlarında maliyetlerin çok yüksek olması sebebiyle ne acıdır ki o zamanın kurşun kalemi çok pahalı sayılıyor fakat yine de sanatçılar tarafından daha çok çizim için pek bir ilgi odağı olarak kabul ediliyordu.Hikayemize geri dönersek, 1662 yılında Nürnberg‘de Friedrich Staedtler bir kalem dükkanı açar. 1765 yılında ise Kasper Faber artık Stein’da grafiti Bavaria kili ile karıştırıp kurşun kalem üretimine ve ticari pazarlamasına geçmiştir. Çok zaman geçmeden bugün bildiğimiz kurşun kalemin mucitleri olan Fransız Conte ve Avusturya’lı Hardtmuth ise, yazımızın başında belirttiğimiz gibi, birbirlerinden habersiz hemen hemen aynı tekniği kullanarak icatta son noktayı koymuşlardır. Conte, bir ressam olması sebebiyle, siyahın dışında başka renklerde de kurşun kalem üretilebilmesi için toz grafit ve kil karışımına boya maddesi katmış ve ahşaba depolamadan önce, bu karışımı, belli bir ısıda pişirmeyi tercih etmiş ve böylelikle kendi yöntemini tarihe geçirmiştir. Keza, Hardtmuth da pişirme yöntemini kullanmıştır, fakat kendisinin karışım yöntemi, daha çok kurşun kullanılarak ve karşıma toz seramik katılarak kalemlerin sertlik derecelerinin ayarlanmasına dolayısıyla yaklaşık 17 farklı sertlikte kurşun kalem üretilmesine mahal tanımıştır ve bu buluşuyla patent almıştır.Kurşun kalem icad olunduktan sonra özellikle bazı kuşların bilmeden bu duruma sevindiklerini söylesek herhalde yanlış bir ifade olmaz çünkü eskiden insanlar tüylü kalemlerle mürekkep kullanarak yazı yazarlar ve bunun için de birçok kuşa zarar verirlerdi. Kullanılan tüylü kalemler, her kuşun her tüyünden olmaz, mesela ilkbaharda canlı kuşlardan alınan sadece sol kanadın ilk beş tüyünden yapılırdı. Çünkü sol kanatta bulunan tüyler dışa eğimli olduklarından çoklukla sağ elle yazı yazanlar için en elverişli açıyı veriyordu. Kuğular az çekmediler bu işlerden… Onların tüyü zor bulunduğu için en kıymetli sayılırlardı. Bu listede ayrıca sırasıyla kartal, baykuş, şahin, hindi ve horoz da mevcuttu. Kuştan koparılır koparılmaz da kullanılamayan bu tüyler, neredeyse bir hafta dinlendirilir ve kurutulurdu. Ama en nihayetinde mürekkebi kağıda damlatmamak için bu tüylerle çok maharetli ellerin yazı yazması gerekirdi. Tabii geride kalan kuşun denge problemini kimse düşünmezdi bile…İşte, velhasıl, neyse ki kurşun kalemlerimiz varmış, diyeceğim… Bu kalemler için tükenen ormanlarımız her ne kadar içimi bir yandan acıtsa da… Evet, bir elimiz kuş kanadında bir elimiz ağaçlarda gezmiş durmuş… İnsanoğlu!Nereden estiyse, şöyle bir hatırlatmak istedim…
yorumlar
Serrrresfsizim aklima gelmisti(deli emin-vizontele).Ben de yazmak istiyordum kursun kalem hakkinda, simdi aceleylen evden cikiyorum, yaziyi okuyamadim ama ilk firsatta okuyacagum.
Bir de kokusu vardır ki hep çok hoşuma gitmiştir. Hatta sınıf çoğu zaman kurşun kalem kokardı zamanımda. Hâlâ da kurşun kalemle yazmayı daha çok severim diğerlerine oranla. Ama eski kokuları yok sanki… ya da ben büyüdüm artık… burnum da büyüdü… 🙂
ama olmaz ki exorientelux kokusu ile ilgili ben yazacaktim, bak gordun mu? neyse 🙂 suan elimde faber in bir kalemi war o kadar guzel kokuyor ki 🙂 ulen kalem manyagi gibi bir intiba olusacak uzerimizde 🙂 neyse ellerine saglik cok begendim
kur$un kalem resimdeki gibi cidden kur$un olandir. mm lik uclarin cikmasiyla birlikte mertlik bozuldu bana kalirsa..ne o oyle eni capi belli her$ey.ilkokuldayken oylemiydi ya; ipiyle boynuma astigim kalemtra$imla belirledigim inceligi, tamamen benim insiyatifime bagli arkasi silgili kalemim..
içindeki bileşik hafif karbon, ağır metal kurşunla bir alakası yok
Kurşun kaleme karşı duruş, özenle yazılan sayfayı kirletmesiyle başlar. Beyaz sayfaya zamanla insanoğlu misali bir grilik yayar. Kütleştiğinde açmak gerekir heykeltraşın fazlalıkları ortadan kaldırdığı gibi. Kalemtraşınız kaliteliyse ortaya çıkan kalemtraş çiçeklerine dalıp tüketirsiniz hayatınızın 3-5 milisaniyesini. Hele ki ilkokul zulası arı maya silgisi gibi kokulu bir kalemse o çiçekler daha bir anlam kazanır. Amma ve lakin çöptür kendini bulacağı son yer. Çiçeğin polenini salması gibi traşlanan kurşun (grafitli nane) da etrafı, parmaklarınızı günah gibi griye boyar.Mekanik kalemler bu kirliği azaltmak adına vardırlar yeryüzünde. Onları beslediğiniz sürece ölümsüzdürler, ölümlü kurşun kalem dedelerinden farklı olarak. Sivri olmaları itina ile taşınmalarını gerektirir. Her cebe sokulamazlar. Ajan Smith ile kavgaya durmadığınız takdirde gömlek cebi ideal bir taşıma yerdir. Cicili bicili timsahlı atlı t-shirtlerin ceplerinde taşınan renkli türleri, ülkedeki baba parası yiyen sosyolojik oluşuma ismini vermiştir.İlk ve orta öğrenimdeki öğretmenlerin defterlere salata olması vesilesiyle bu iki kalemden birini kullanmak farzdır. Ama ne zaman ki üniversite kapıları, bir gong eşliğinde karşınızda ardına kadar açıldı, işte o zaman kalem kullanma tercihi sizin elinizdedir. Bu yüzdendir ki ince uçlu (0,4-0,5) seramik, hazır mürekkepli kalem kullanırım. İzin vermem o gri istilacı bulutun defterlerimi ele geçirmesine. Silgi mi dediniz. Onun yerini düzeltme bandı almıştır. Arızalıyım.
Ilk okul siralarindayken dersten kaytarmanin bir yoluydu kursun kalem, cebimizde veya kalemligimizde itinayla tasidigimiz kalem acacagini alip sinifin kosesindeki cope dogru yol alip bir kac saniyeligine de olsa kaytarirdik, hatta bazen oyle olurduki kosede 3 kisi bulusup iki kelam ederdik. Ne gunlerdi bea
Bilinen ilk kurşunkalem çizimi Konrad Gesner’in fosiller hakkındaki 1565 tarihli kitabında yer alıyor.
o kurşun kalemin arka tarfında bulunan silgisinde başlıyarak ısımak ve diş izleri bırakmakoff off hala unutamıyorumİlginç olan ne biliyormusunuz oğlum da aynını yapıyor ve ben hiç sesimi çıkartmıyorum.
kurşun kalemle yazmak bana daha başka bir zevk veriyor …
Kurşun kalem can dır.
Hele bir de çini mürekkebi ile kontur geçince şahane olur
beğendiğinize sevindim arkadaşlar…fikirleriniz, paylaşımlarınız ve düzeltme uyarılarınızdan dolayı yazı adına teşekkür ederim.ne acı ki bunları yine tuşlar iletiyor size… kurşun kalemim yanımda öylece izliyor ve birazdan alacağı notları bekliyor… :))
@togepi hocam super bir acidan bakmi$sin kur$un kalem olayina yayilan griler gunahlar..takdir ettim
togepi o kalemin aynisi bende de var
kurşun kalem dertsizdir, öyle uç takma derdi vs yoktur. sadece arada tıraş edersiniz yeter…
traşlayınca uç kırarsa kıllatır,
ben kurşuncuyum. bir de benim kullandığım kaleme göre yazım değişiyor. yazımdan piskolcim incelenmesin.kurşun kalemin kağıda yazarken çıkardığı bir ses var. helecan yaratıyor.
amerikalılar uzaya gönderdikleri astronota basınçlı, her ortamda yazabilen mürekkepli bir kalem yapmışlar. uzun uğraşalr sonucu.ruslar ne kullanmış tahmin edin :Pp ?
Ah kurşun kalem ah! 0.5’ler çıkınca asıl kurşun kalemlerin pabucu dama atılmaya çalıştı. Lakin başarılı oldu mu bilmiyorum. Çünkü ben, 15 yıllık okul hayatımda 11 sene kurşun kalem kullandım. Yok 0.5’miş yok 0.9’muş bizim gibilere gelmez. İlkokulda çöp kovası başında kalemtraşla kalem açan nesildenseniz ne demek istediğimi çok güzel anlarsınız.
ufopilotu biz siriuslular uzayda kurşun kalem kullanırız ruslar da bizden kaptı o işi, amerika hala uğraşıyor o kalem üzerinde akıyor hala beceremediler
minicik ellerimizle ilk tuttugumuz kalemler belkide kursun kalemlerimiz..ilk cizgiler cizdigimiz ilk okul defterlerimize ..sonra ilk ismimizi yazdigimiz…..uclari kirilinca ..acmak icin ugrasip , tahtasinin ve kömürünün kokusunu ölene kadar unutmayacagimiz ,yazimizin karekterini olusturan ilk fircalarimiz ilk kilinclarimiz …kursun kalemlerimiz….pilli paticim cok tatli bir yazi olmus.
ilk kurşun kalemimi hatırlayamamam ne acı! çünkü ilk kalemim kurşundu. ama ilk tükenmez kalemimi hatırlıyorum. siyah yazan, dış kabı saydam beyaz plastikten, kapağı siyah, içindeki mürekkep borusu görünürdü. kütaphane sorumlusu olunca öğretmenim, kitap alıp-veren çocukların ismini yazmam için defterle beraber vermişti, nasıl unutabilirim, o gece ertesi gün o kalemle yazacak olmamın verdiği heyecan yüzünden uyuyamamıştım, saflık işte eve gelince biraz karala hevesini al, ama evde o kalemle hiç yazı yazmadım.
istedim ki, bugünlerde biraz tebessüm edebilelim…gerçi buruk tarafı da bir kenarından hissedilen bir yazı olmuş. yazıyı gönderip, biraz zaman geçtikten sonra ben de okuyunca böyle hissettim. nitekim, hepimizin içinde bir yerlerde özel bir yeri var kurşun kalemlerin, yorumlardan anladığım o.ve hatta silgi kapağı kemirilmiş ince uçlu kalem bile fotoğrafta öyle bir mesaj veriyor ki; elinde olsa o vazgeçilememiş ve son raddesine kadar açılmış kurşun kalemi bir döngü darbesi ile sanki çöpe yollayacak. kolay değil! sahibi eski bir aşktan kalma alışkanlıkla dişlerini geçirivermiş sırtına…eksik olmayın 🙂
haşarı bi çocuk olduğum için zamanında benim kurşun kalemlerimin hep içleri kırılırdı. yazarken pat diye düşerdi o uç. sonra alırsın kalemtraşı… o metal kaliteli kalemtraşlardan vardı, çok iyi açardı, onları da hatırlıyorum. açarsın açarsın biraz sivriltiyim derken tak elinde kalır. yine açarsın iyice ufalana kadar açtıkça açarsın. en sonunda zor tutulacak hale gelir kalem, işaret ve baş parmak arasında tutulan kalemin gövdesi aynı parmakların birleşme noktasına yaslanmaz. dengesiz tutulur, kötü yazılır. aslında ben o zamanlar kaleme çok dikkat etmezdim yazım kötüydü, hala da kötü ama arı mayalı silgilerle metal kalemtraşlara gözüm gibi bakardım. bir de oyun hamuru vardı, beyaz plastik kapta içinde ufak naylonlara sarılı 4 5 farklı renkte hamur bulunurdu, muhteşem kokardı. geçenlerde bir dükkanda rastladım yine aynı kutu. kokladığım gibi zamanda yolculuk yaptım sonra da neden almadığımı düşündüm negsel sabah akşam koklardım işte evde, keşke alsaymışım.
Hala keyifle kullanıyorum. İlk ve orta öğretim yıllarımda, hemen hemen her okul çıkışı, kitabevi ya da kırtasiyelere uğrar; süslü püslü kurşun kalem, kokulu silgi, kağıt, kalem ucu gibi şeyler alırdık. Alsancak, Kıbrıs Şehitleri Caddesinde, bir kere şans eseri fotokopi çektirmek için uğradığım ve çok beğendiğim süper bir kırtasiye var. Yaşlı iki amca işletiyor ve mis gibi kırtasiye kokuyor. Yazı aklıma getirdi, hatırlamışken bir ara tekrar gideyim.
kırtasiye manyaklığı tıp literatürüne grisin.
Allah iyiliğini versin @fires of eye… :)))))))))
kırtasiye fetiştir. ama kurşun kalem apayrı bir fetiş. bir kurşun kalem koleksiyoncusu tanıyorum. en az 5 bin kurşun kalemi vardır, dünyanın her köşesinden toplamış. kazara elind ekalem görürse hemen alıveriyor, ne olduğunu bile anlamıyorsun. çok da bonkör biridir, canını al bişey demez ama kalemlerine dokundurmaz eğer armağan etmek amacıyla fazladan almadıysa.
ilkokuldayken dersten birkaç dakikalığına da olsa kaytarmanın en güzel yoludur kurşun kalem:)açmak bahanesiyle kaş-göz ettiğin arkadaşlarınla çöp kutusunun önünde buluşursun,öğretmen yerine geçin artık gibilerinden bir bakış attığında,”ucu kırılıyor,açamadım dersin”,1 dakika bile fazladan konuşsan kardır senin için.kurşun kalem,sen nelere kadirsin:)
Halen çok öenmli sınavlara gireceğimiz zaman optik okuyucuya daha iyi işaretlemek için birebirdir. değil nasa pentagon bile kurşun kalemden daha iyisni bulamaz bence. Ayrıca kendine özgü melankolik bir havası var, çocukluğumuzu hatırlattığı için mi ne..
Nostaljik takıntı…GÜzel olmuş. Eski, eskiyip giden şeyler hep ilgi odağı olmakta.Bu zamanın realitelerinden biri de bu… Geçmişe özlem büyük bir yer kaplamakta hislerimiz arasında. Daha yazının başlığını görünce hissediyor insan bunun bir özlem yazısı olduğunu.Daha evvel hiç kimseye bahsetmediğim bir konuyu burda yazmak istiyorum.Üniversitede sevdiğim kıza ilk mektubumu (mektup dediğim tabii ki birkaç cümlelik yakarış ve bir şiir) kurşunkalem ile yazmıştım. Tabii o vakte kadar bu türden bir girişimin tükenmez veya dolmakalem ile yapılması gerektiğini (!) öğrenememiştim. Öğrettiler. Kurşunkalemi sevdiğim için ve onunla daha tertipli daha güzel yazı yazdığım için böyle davranmıştım.17 yaşımdaydım o vakit. Şimdi 35…Pilli pati kardeşim…Nirelere götürdün bizi be…Niye böyle yaptın be…Ahh be…Ahh be…Ahhh…
Bir de Amerika’nın meşhur devlet malı No.2 sarı kurşun kalemleri vardır.
Hayatta en sinir olduğum şey ki şuan yazarken bile garip oluyorum, kurşun kalemin uçunun bitip ahşam kısmının kağıda sürtülmesidir. O sesi duyduğum an tamamiyle sinirlerim boşalıyor. O yüzden küçük yaşlardan beri hiç kurşun kalem kullanamadım. Ama hep isterdim kullanmayı…Eline sağlık pilli pati insanı…
@Togepi’nin dediği kurşun kalemlerin neden sarı olduğunu merak eden arkadaşlara da şuradan renklerin verdiği mesajları inceleyen – “renk psikolojisi” diye bilinen, ama henüz fazla gelişme göstermemiş ve üzerinde araştırmalar süren bir alandan bahsetmeden geçmeyelim.bu alanda araştırma yapanların şimdilik çıkarımları; sarı rengin insanlara geçiciliği hatırlatması yönündedir. bu yüzden, mesela taksiler de sarıdır. ve reklamcıların kullanıp atılmaya müsait ürünlerde daha ziyade sarı rengin afişe edilmesini destekledikleri de bilinir. daha açıklayıcı olmak adına, bir adım ileri gidecek olursak; mesela dünya üzerinde bankaların logolarında sarı rengi kullanmaktan imtina ettiklerini görürüz. neden? çünkü, sarı geçicidir. oysa banka kalıcılığı ve güveni hatırlatmak ister. umarım açıklayıcı olmuştur.
Vakti zamanında 93 yılında ismi lazım olmayan büyük büyük bir yayınevinin reklam bölümünde çalışırken, yayınevinin kitap kapaklarını hazırlayan grafiker arkadaş, yeni çalışması için fikrimi sorduğunda, kitapta ana renk olarak kullandığı sarının kitabın içeriği ile tam zıd mana taşıdığını, sarının ihanetin, aldatmanın, güvenilmezliğin,geçici olanın remzi olduğunu söylediğimde gülmüş, alaylı alaylı bakarak yanımdan kalkıp gitmişti. Neticede kitap başarısız bir satış grafiği çizdi.Bir renk bilgisi de benden..Leylak renginin açık tonlarını çalışma odasında kullanırsanız, zihinsel aktivitelerinizin daha başarılı olacağını göreceksinizdir..
birde çok güzel çevirirdik kurşun kalemi 🙂
kirilmayan kursun kalemler cikti sonradan, ama hemen cat diye kiriliveriyordu 🙂 ama simdi bayagi bi esneklestirdiler onlari. Birde kalemi bas parmak ile isaret parmaginin arasina alip elimizi hizlica yukari ve asagi salladigimiz zaman yamuk kalem goruntusu olusuyor 🙂
Kurşun kalem …Kim bilir ne zamandır yazmıyorum onunla.Kolayca silmek için çok bastırmamak gerekir.Galiba önce onu öğrenmiştim.Yazmayı öğrenmeden önce silmeyi…
@elcincostello,yazmayı öğrenmeden önce silmeyi öğrenmek belki bilinçaltında bir nevi güvenlik içindir.hayata karşı güçlü durabilmek bazen silmeyi gerektirir.
Bana söyleyecek bişey kalmadı.Ama ben de uzun zamandır kendi internet sitemin anasayfasını,kurşunkalemle çiziktirilmiş kareli defter yaprağınıntaranıp jpeg’e dönüştürülmüş resmindenoluşturmka istiyordum.Burada söyleyeyim de sonra nahoş esinleniciye çıkmasın adımız.
@linnux,KudRa daha önce bunu uygulamıştı.
@linnux, daha ziyade “nostaljik bir esinlenme” denebilir, herhalde… :))mesela @KudRa’nın bloguna girince, insan, sanki uzun zamandır görüşmediği bir dostunu ziyaret etmiş gibi hissediyor.bu yüzden, @cekirge, örnekleyişin için teşekkürler…
cekirge ve pilli pati,yaw, gene purocem başkası tarafından uygulanmış! :))Şaka bir yana. benim bahsettiğim, sayfanın menü yapısındakullanmak bunu.Şu berbat resim gibi mesela….
@linnux, görünen o ki; tasarladığın proje ile @KudRa’nın blogunda kullandığı teknik birbirinden farklı kulvarlarda.bence denemelisin!
ilk kurşun kalemim, ablamın okuldan arta kalan kalemlerinden küçücük kalmış, artık ablam onunla yazamaz olmuş (bense henüz okula gitmezken, okuma yazmayı sökmeye çalışıyorken) arta kalan kurşun kalemi, permatiğin sapını kırıp, tersten içine yerleştirerek yazabilir hale getirmemden ibarettir. bunu ben mi akıl ettim, yoksa ısrarlarıma dayanamayan ebeveynim mi bu pratik çözüme gitti, orasını hatırlamıyorum.okula gitmeden karatahta’m bile vardı, dedem (allah rahmet eylesin) marangozluk mesleğinden arta kalan zamanda, üç ayaklı güzel bir tahta yapmıştı (gerçi rengi koyu kırmızı idi, ama olsun). bundan dolayıdır ki, okula başladığımda okuma yazma biliyordum ve 2. sınıftan başladım.peh, ne günlere götürdün beni @pilli pati 🙂
@incitanem’e teşekkürler,
paticim, yazını ilk yayınlandığı günlerde okudum ve hatta her zaman yaptığım gibi küçük bir anımı yazdım… redogrenin çizimlerine bir dolu beğeni içerikli laf ettim… geçenlerde bu yazıya döndüm de bir de ne göreyim (zen usta gözlerin pörtlesin kulakların çınlasın)… paticiğime yazdığım yorum ve tutma eylemi yok… efendime söyliyeyim… yine üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri yaptım… bugün yine döndüğümde yine yorumum yok… (ya ben bunları atıyorum…. olur a.. yapmak isteyip yapamamak var… sonra yapmış gibi inanmak var.. vallahi kendimden şüphe etmeye başladım).. neyse efendim bütün dostlar buraya uğrayıp bir merhaba demiş ben nasıl olurda aralarında olamam psikolojisiyle inadım inat bir daha söylüyorum…. yazın bek güzel pilli patim… daha yazamayacağım fekat bir hikayem var sormayın gitsin… bir gün olur a fırsat bulurum yazarım paylaşırız… ellerine sağlık paticim… 🙂
@lori,olur öyle arada, “iş kazası” diyelim…yazılar yorumları ile pekiştikçe anlam kazanıyor ve “yazı güzel olmuş” diyorsun ya, aslında o sizin (tüm hafif.org) güzelliğiniz…mesela @absconder gibi birçok kişinin mazide biryerlere gittiğini ve gülümsediklerini biliyorum artık bu yazı ve yorumları sayesinde…
sanal kurşun kalemle not almak…ilginç bir çalışma olmuş. paylaşmak istedim.
çok güzel bir yazı. eline sağlık, teşekkür ederim.
dev kalem
bir zamanlar da kurşun kalemin böyle büyük versiyonları satılırdı. hayatımız boyunca yeter sanırdık o kalemler, ama genellikle içine uç koymayı unuturlardı üreticiler.
@semazem, eksik olma.@asiti kacmis kola,ya da yanında onlara uygun kalemtraş satmayı :)))
Kalem krallığının yakışıklı kontu.
katkın için teşekkür @nevdalist.röportaj notlarının en çok şu kısmı beni heyecanlandırdı 🙂
bu tür girişimlerin bütün dünya için önemi büyük! dün bahçeye bir erik, iki kayısı, bir şeftali ve bir de asma fidesi diktik. kuşlara yeni yuvalar, bizlere yeni gölgelikler, toprağın mineral erozyonuna yeni kökler gelecek. dünyanın karbon yükünü yüklenmeye de yeni soluk.
aralarında bir tane de limon olsun pilli pati. hafif esinti eşliğinde balkonda otururken, mis gibi kokan limon ağacı candır…