O, tam köşede duruyordu. Farkettiğimde, geri dönemeyeceğim bir noktadaydım. O da farketmişti beni çünkü. Eğer başka bir yöne bakıyor olsaydı, hiç düşünmeden sırtımı döner, hemen uzaklaşırdım. O kadar uzun zaman geçmişti ki yollarımız kesişmeyeli… Bir gün aniden karşıma çıkmasını beklediğim günler çok uzaktı artık.Şimdi köşede, benim önünden geçmemi beklerken, hiç hayale benzemese de, en azından benim için ‘gerçek’ değildi. Benim karşılaşmak istediğim adamla, beş senelik koca bir yaşanmışlık girmişti arasına. Bu iki adam tıpatıp aynı görünüyor olsa da, onları ayıran koca bir fark vardı: Biri yabancıydı, biri sevdiğim…Şimdi bu yabancıya yaklaşıyordum adım adım. Ama O, yabancı olmadığını kanıtlamaya çok kararlıydı. Sevdiğim adam gibi bakıyordu. O’nun gibi duruyor, gülümsüyordu. Ama ben o zamanlar O’nu sevmemi sağlayan tüm bu şeylerin hiçbirini sevmiyordum artık… Ya da ancak bir hayal olarak kalmaları şartıyla seviyordum.Çünkü böyleyken, O’nu sevmek çok daha güzeldi. Acı vermiyordu… Verdiği bu acıyla tükenmiyordu gün be gün. Hep aynı kalıyordu.

İşte bunun için, O’nu köşede gördüğümde, bir hayalin gerçekleşmesinin muazzam sevincini hiç mi hiç yaşamadım. Tersine, yıllardır varlığını sürdüren bir hayalin sonsuza dek yok olmasıydı bu. Gerçeğin hayali öldürmesiydi.’Merhaba.’ dedi. Gözlerini dikmiş, ne arıyordu gözlerimde hala? Orada ne bulmayı umuyordu? ‘Merhaba.’ dedim. Tek bir kelimeye sığdırılabilir miydi koskoca beş yıl? O kadar yıl hiç kesişmeyen yollarımızın, aniden kesişivermesine bağlı olamayacak kadar güçlü bağlar gerektiren bir duygu olduğunu anlatabilir miydi bu tek kelime, aşkın?”Hayır! Ben böylesi ince bir iplikle tutunamam sana. Ya diğer yolu seçseydim eve gitmek için…? Ya da bir yere uğrasaydım buradan geçmeden önce…? Sen yine olacak mıydın bu köşede? Ben buradan geçerken sana rastlayacak mıydım? Seninle karşılaşmamı tesadüfe bırakmayan bir kararlılıkla bekliyor olacak mıydın orada…? Beş yıl boyunca birtürlü veremediğin o kararı nihayet vermiş olacak mıydın…?””Hayır… Bu kadar kolay olmamalı…! Ne aşk, ne başka birşey… Eğer bu kadar kolay olursa, beş yıl önceki şey olur yine. Aşkımızın bağlı olduğu o incecik pamuk ipliği, minicik birşey yüzünden kopuverir bir anda. Şu an bizim başımıza gelen bu tesadüf gibi, küçücük bir tesadüfe bağlı kalır aramızdaki herşey…” diyebilir miydim, bu bir tek ‘merhaba’yla…

Sanırım, diyebilmiştim… Ya da benden kaçırdığı gözlerine bakılacak olursa, gözlerim benden de önce söylemişti. Sonra birkaç kelime daha geçti aramızda. Ama ben bu kez kelimelerimi, sadece kendi anlamlarıyla kullandım. Onlarca kelimenin anlamını birden yüklemedim onlara. Çünkü artık anlatacak hiçbirşeyim kalmamıştı O’na.Çünkü ‘hayal’ olarak bile O yoktu artık. Hayal gitmiş, giderken de koskoca bir yer açmıştı… Belki yine bir köşede beni bekliyor olan yepyeni bir gerçeğe…