bugunku yazımı yazmak icin şimdilik bir çıkış noktası (konu, eni konu) bulmuş değilim. yani öylesine başladım yazmaya, bakalım bu yazı nerelere gidecek. yani şu an çok konusuzum. konusuzsanız konu sizsiniz. (böyle saçma mesaj kaygılı bir cümle vardı. umutsuzsanız umut sizsiniz. oooldu..) ama siz beni bir konu bulduğumda görün. en basit konu üzerine dahi (bile anlamındaki dahi bu ha, ona göre. bir de dahi/deha var. deha erus. yok lan deha muhtar. yaa sen var ya sen, neyse..) ne diyordum, evet en basit konu üzerine bile (hadi iyisin bak bile, bu da yıllar ayırsabile) uzun uzun nutuklar atabiliyorum. hiç konum yokken bile bakın ne kadar çok şey yazmışım. yalan mı, ha yalan mı? yalan mı dedim de aklıma özcan deniz’in yalanmış meğer şarkısı geldi. bu da bir arkadaşım ile yaptığımız kötü bir geyik konusudur. o da şudur ki ; yalanmış meğer, oysa ki ben temiz, el değmemiş, dokunulmamış olanı arıyordum. bu yalanmış. kim yaladıysa artık, onun allah belasını versin. bela okuma bela okuma, bela dolaşır seni bulur derdi şimdi babaannem yazıyı okusa. (ulan manyak babaannem nereden bulsun bu yazıyı da okusun a benim tıntın yarim.)

konusuz yazıya ne resmi koyacağıdııım başka
konusuz yazıya ne resmi koyacağıdııım başka

evet sevgili arkadaşlar, bakın şu kadar zamanınızı ayırdınız ama gördünüz bi halt yok yazıda. ne halt var, ne bir konu. (haaalt 7 kere 9) sizin bu yazıyı okurken geçirdiğiniz zamanı (sarımsaklasakta mı sarmalasak acep ne etsek) boşa geçen zaman olarak nitelemeniz ise beni ayrı üzer, onu da baştan söyliyim. neden? çünkü….şeey..bilmiyorum cevabını. zaten yalan söyledim. bana ne ki! hiç de üzmez beni. istediğiniz gibi niteleyin. tınmam bile, tırs gelir tırıs gider haha. nitelemek ne, bi önce onu öğren sen, sonra eyleme geç derler adama. adam olana zaten bir kere söylenirmiş. ayrıca adam olan anlar. ne demişler, hiçbir şey bilmiyorsan sus da adam sandler, yani sansınlar. sansınlar da bir Türk boyu ismi gibiymiş. şu bölgelere oğuzlar, şu bölgelere sansınlar yerleşti. ya şu bölgelere? evet evet şu bölgelere? o bölgelere de gaynımgiller taşındıydı. sonra çok gürültü yaptıkları için oradan çıkarttık onları, buzdolabının üzerine yapıştırdık. böyle bir şey var bir de degil mi? buzdolabı çıkartmaları. n’oldu heyecanlandın degil mi sayın okur, bu kadar zamandan sonra sonunda üzerine konuşulacak bir konu bulduk degil mi? ama hiç heveslenme, bu konu hakkında bir şey yazmayacağım. işte güzel türkçem, hiç önem vermesem yazmıcam der kestirip atardım. bu da ne pis bi lafmış, kestirip atmak. yuuhhaa.
burada yazıma son veriyorum. ben yazıma son verirken, aaa niyee, bitmesin lütfeeeen diyenlerin yanında senin ben muğa koim, bu mudur yani, allah bin türlü cık cık cık neyse.. diyenler de vardır eminim. hatta sonuncuyu tercih edenler daha fazladır. ama bu yazı bize hiçbir şey öğretmediyse bile (yine aynı bile) bir şey öğretti. (böyle de saçma bir şey olmaz ya, hem hiçbir şey hem bir şey nası ki. ama böyle bir kalıp var. o sebeple kullandım. sonra yerine koyacağım, söz.) o şey de konusuz da bir yazının yazılabildiği gerçeğidir. ikinci çıkarımımız ise konu yokken bu kadar çok şey yazabilen biri varsa o kişi normal değildir, uzak durun. iletişimi kesin onunlaaaa(n). yeter ki onunsuz olmasın aşk.
bu arada çıkarım da ne acayip bi kelimeymiş..!