Kahvaltı masası hiç bu kadar sessiz olmamıştı. Çay kaşıkları bu kadar gürültüyle şıngırdamamıştı hiç bardaklarda.Her ses, her kıpırtıda daha da büyüyordu sanki masadaki iki genç kızın sessizliği.”Emre, şekeri uzatır mısın?” Şekeri uzatırken ablasına bir bakış fırlattı Emre, “Neler oluyor?” dercesine.Diğer abla onlarla ilgilenmiyor görünse de aslında en küçük detayına kadar farkındaydı herşeyin. Kız kardeşine duyduğu kırgınlık, onun olduğu her yeri de ondan bir parça yapıyordu sanki… Çevresindeki herşeyi onun kadar göze çarpar bir görünüme bürüyordu.Onun akşamki o bakışları hiç aklından çıkmıyordu. “Kıskanıyorsun beni!” demişti. “Hayatın içinde olmamı, senin gibi pencereden seyretmekle yetinmeyişimi…”O bunları söylerken, yıllar önceki bir yaz günü gelmişti gözlerinin önüne. Bir bahçede küçük bir kızın, elindeki hortumdan üzerine su tutması, kendisine bu kavurucu sıcakta bir parça serinlik hediye etmesi şimdiki gibi aklındaydı. Kahkahalar ve itişmeler arasında o hortumu güç bela elinden kapabilmiş, güzel bir serinlik de o hediye etmişti kardeşine.Şimdi o küçük kızın gözleri, bir başka zamanda bakarken kendisine aynı gözler de olsalar, onlardan bakan asla aynı insan değildi. Karşısındaki bu yabancı, kardeşi olamazdı çünkü.”Benim yaşamım seni ilgilendirmez!” demişti. “İstediğim kadar gezerim de içerim de. İstediğimle de birlikte olurum. Hayat benim hayatım… Kime ne?!”Hortumu üzerine doğrultan o küçük kızın gözlerini bulmak istercesine bakmıştı kardeşinin yüzüne. Ama tek bulabildiği, onların yerini alan bir çift karanlıktı.

“Biz ne zaman bu kadar ayrı düştük?” demişti ona içinden. “Seninle aynı odayı paylaşıyoruz. Aynı masayı, aynı aileyi… Kapıdan çıktığımızda gittiğimiz yollar bu kadar ayrı mı gerçekten? Bu evden bu kadar mı uzak, senin gittiğin o yerler?”Kardeşi aynanın önünde son rötuşları yapıyordu yüzüne. Eserinin mükemmeliyetine odaklanmış, kendisini çoktan unutmuştu bile. Bu odayı, bu aileyi, o yaz günü bahçede giriştikleri su savaşını, kahkahaları… herşeyi unutmuştu. Aynanın derinlerinde bir yerde kaybetmişti hepsini. Tıpkı az sonra kapıyı çekip ardında bırakacağı bu ev gibi, bırakmıştı onları da bir kapının ardında.