Chinese Opium Smokers
Sümerlerin “zevk”, “tazelenme” anlamına gelen“HUL”kelimesiyle ifade ettikleri ideogramları, ilk defa afyonun kullanımından bahsetiğinde M.Ö 5000 yılı imiş. Bundan 1500 yıl sonra bir mısır papirüsü, alkolün icat edildiğini yazmış. Tahmin ediliyor ki, alkolden 500 yıl sonra çinliler çay içmeye başlamış. M.Ö. 2500 yılında Dwellers Gölü etrafında yaşayan İsviçreliler haşhaş çiçeği çiğnemeye başlamışlar. En eski mısır yasaklarından biri olarak kabul edilir; bir rahip öğrencisine “Ben, senin efendin, sana tavernalara gitmeyi yasaklıyorum. İblisler kadar aşağılık olmaya başladın!” diye yazdığında, tarih M.Ö 2000 imiş. M.Ö. 350 yılından kalma bir özdeyiş, “Ölmek üzere olanlara güçlü bir içki verin, Huzursuz olanlara da şarap; bırakın içip hallerini unutsunlar, ve acılarını bir daha asla hatırlamasınlar” diye öğütlemiş. Theophrastus, haşhaş suyu hakkında tartışmasız ilk referans olarak kabul edilen kayıtları M.Ö 300 yılında tutmuş. “Sürüler için çimenleri, ve insanlar yetiştirsinler diye bitkileri getirdin ki topraktan yiyecek sağlayabilsinler, ve kalplerini rahatlatmak için şarap yapabilsinler”diye yazmılmış Zeburda, M.Ö 250 yılında. Bu sıralarda Konstantinapol Piskoposu Aziz John Chrysostom (M.Ö. 345-407) şöyle serzeniyormuş halkına: “Ağlayanları duyuyorum; ‘ Artık şarap yok mu?! Ahmaklık bu! Delilik! Bu istismara yol açan şarap mı ki?! Sorarsanız ‘hayır’ derim. ‘Jurnalciler var diye ışık yakmayacak mıyız, ya da zina var diye kadınlar olmasın mı?!” Gene M.Ö 450 yılında, Babil Kutsal Kitabında “Şarap tüm ilaçların başındadır. Şarap olmazsa başka uyuşturuculara gerek duyulur” yazmış. 1. yy ın başında Çin ve Uzak Doğunun birçok yerinde afyonun kullanıldığı biliniyormuş. İstanbul’un fethinden 40 yıl sonra Amerika Kıtası’nı keşiften dönen Christof Kolomb, tütünü Avrupaya tanıtmış. “Bir parça domuz eti alın, bir yahudinin yatağında 9 gün bekletin. Sonra toz haline getirip bunu sarhoşa içkisiyle karıştırıp içirin. Bir yahudinin domuzdan köşe bucak kaçtığı gibi alkolden kaçacaktır.”1500 yılında bir ingiliz tıp tarihçisi olan J. D. Rolleston sarhoşluğa karşı bu tedaviyi önermiş. 1525 de Paracelsus, afyon ruhunu farmakoloji literatürüne kazandırmış, adına da Laudanum demiş.Zaten bundan sonra işin iyice boku çıkmış.17. yy da Waldeck Prensi, bir kahve tiryakisini ihbar eden herkese 10 Tolar (thaler) ödeyeceğini vaadetmiş. Czar Michael Federovitch, Rusyada üzerinde tütünle yakalanan herkesi idam ettiriyormuş. 1650 de Bavyera, Saxonya da tütün yasaklanmış ama pek kar etmemiş. IV. Murad hakkında Edward M. Brecher şöyle yazıyor: “Sultan Murad’ın seyahatlerinde ya da teftişlerinde gittiği her beylik, artan feci idamlarla bariz şekilde göze çarpıyordu. Cephede bile sigara içen askerlerini kafalarını uçurarak, asarak, çarmıha gererek ya da el-ayaklarını kırarak cezalandırması şaşırtırtmayı severdi. Mamafih, tüm bu zulüm ev korkuya rağmen tütüne karşı olan arzu dinmedi.”Kaynaklar:* Alfred R. Lindesmith, “Addiction and Opiates”* Ashley Montagu, “Refelections”* Burton Stevenson, “The Macmillan Book of Proverbs”* Edward M. Brecher “Licit and Illicit Drugs”İşte tarihte böyle yazıyor uyuşturucu kullanımının başlangıcı. Yüzyıllardır insanlar bir sebepten ötürü kafalarını iyi etmeye uğraşmışlar. Bunun için denedikleri yolların haddi, hesabı yok. Peki biliyor muyuz kafamız nasıl iyi olur?Çoğumu insanın etkilerini bilmeden kullandığı çeşitli “kafa iyi edici”ler, aslında sandılanın aksine, çoğu zaman telafisi mümkün olmayan arazlar doğuruyor. Kafamızı iyi ederken neremizle nasıl oynuyorlar tahmin bile edemezsiniz.Bu yazı bunun hakkındadır.
elektron mikroskobunda bir nöronun görünüşü
Başlamadan önce, yazıyı okurken karşınıza çıkacak bir takım terimleri basitçe anlatmaya çalışayım.Uyuşturucu etkilerken, elinize iğne batırdığınızda olandan farklı bir yol izlemez. Baş kahramanlarımız nöronlar. Nöronlar, beyninizi isteklerini size, ya da sizin isteklerinizi beyninize ileten kablolardır. Bunu yanı-sıra, herhangi bir hissi, duyguyu da iletirler. Tıpkı uzatma kabloları gibi Birbirlerine bağlanarak vücudun her yerine dağılırlar. Elinize iğne batırdığınız zaman “tez bunu canı acıtıla” mesajını ileten nöronlardır. Bir tiryaki mola yerinde sigarasını yaktığında “tamam, nikotin seviyesini normale çekin” mesajını gene nöronlar iletir. Tabii ki bu iletiler elektrik akımı şeklinde tezahür eder.
Sol avucunuzu açın, sağ elinizi de yumruk yapıp sol elinizle kavrayın, ama avucunuz yumruğunuza değmesin. Sol dirseğiniz yerinde bir yumruk daha, sağ dirseğiniz yerinde de açılmış, başka bir yumruğu kavramaya hazır bir avuç daha olduğunu, ve bu şeklin devam ettiğini hayal edin. İşte nöronlar bu şekilde birbirlerine bağlanır. Bir tarafını yumruk, bir tarafını da el olarak hayal ettiğiniz önkolunuz tipik bir akzon modelidir. Yumruk olan taraf sinir hücresinin gövdesidir. Kolunuz “akzon” yerine geçer. Yumruk olan taraftaki muştaya “dentrit” denir. Hani daha önce “avucunuz yumruğunuza değmesin” demiştim ya; o yumruğu kavrarken her muşta başına bir parmağınızın dokunduğunu düşünün, o parmaklarınız da sinapslar dır.
Şimdi yumruğunuzu tamamen (avucunuzu değdirerek) kavrayın ve sağ kolunuzu çevirmeye çalışın bakalım. Olmuyor muhtemelen, çünkü tutuyorsunuz. Aynı şeyi ellerinizi ıslatarak deneyin. “Vıck, vock” sesleriyle ıslak avucunuzun içinde yumruğunuzun kolayca çevrildiğini göreceksiniz. İşte o ıslaklık “nörotransmiter sıvı” dır. Sıvı, elektrik akımını daha net ve güçlü iletmeye yarar.
Aslında bu anlattığım, tam olarak şöyle bir şey:
“Sinaps yarığı”diye bir şeyden söz edeceğiz. Hani yumruğunuzu kavrarken avucunuzu değdirmiyordunuz ya, işte sonradan içine su, yani nörotransmitter sıvı doldurduğumuz boşluk da ona tekabül ediyor. Aslında tabii ben çok basit anlatmaya çalıştım. Normalde sinaps yarıkları parmaklarınızın muşta başlarına değdiği yerlerdedir, ama model olarak avucunuz gibi düşünmenizde mahzur yok.
Bir de “reseptör”ler var. Reseptör, kelime anlamı olarak “algılayıcı” demek. Avucunuzun ve yumruğunuzun ıslak olduğunu size anlatan şey reseptörler mesela. Derinizdeki algı reseptörleri, nöronlara “hmmm ıslak lan bu!” diyor, nöronlar da kulaktan kulağa oynar gibi “avuç ıslakmış”, “avuç ıslakmış” diye mesajı beyne kadar taşıyor. Elinizin pis olduğunu varsayın, aradaki ufacık bir kum tanesini aynı reseptörler fark edip “burada bir şey var” diye de ileteceklerdir. Yazıda, beyine etki eden maddeler, bu kum tanelerinin yerine geçecekler.
Meraklısı için bu kısım da şöyle bir şey.
Synaptic cleft: sinaps yarığı, dentride: dentrit, protain receptor: reseptör (verdiğim örnekteki kum tanesi de herhangi bir protein olabilir) Tüm bu şema, parmaklarınızın muşta başlarına dokunduğu yerin büyütülmüşü (ya da, daha basit olarak yumruğunuzu kavrayan avucunuz) olarak düşünebilirsiniz.Gelelim ‘kafamız nasıl iyi oluyor’ konusuna:METAMFETAMİNDopaminnakliyecileri (reseptörleri), dopamini uyarı çatlağına (sinaps yarığı) taşımakla görevlidir. Meth, dopamin taklidi yaptığı için nakliyeciler onu dopamin sanıp hücrelere taşırlar. Meth içeri girdiğinde dopamin keseciklerinden dopamini dışarı atar. Fazla gelen dopamin, nakliyecileri tersine çalıştırır. Nakliyeciler dopamini içeri alacaklarına uyarı yarığına boşaltırlar. Dopamin yarıkta mahzur kalınca, tekrar takrar reseptörlere yapışır, böylece hücre aşırı uyarılır. Müptela, kendini çok mutlu ve coşkulu hisseder, çünkü meth direk olarak beynin ödüllendirme sisteminde çalışır. Bu yüzden yüksek derecede bağımlılık yapacıdır.EROİN (imali konusunda bilgi içereceği için link vermiyorum)
Normalde bastırıcı reseptörler dopamini bünyeye salmaz, tutarlar: Böylece her daim Polyanna gibi dolaşmayız. Vücudumuz, normal sebeplerle doğal afyonlar salgıladığı zaman bu reseptörler devre dışı kalır. Tabii o zaman da dopamin dışarıya salınır. Eroin bu doğal afyonları taklit eder, gider afyon reseptörlerine yapışır. Bünye de dopamini yarığa salıverir. “Amman ne kadar iyiyim, her şey yolunda” moduna gireriz. Ancak hal tam olarak böyle değildir. Doğal afyonlar, aslında acı sinyallerini, strese tepkiyi ve duygusal iniş-çıkışlarımızda devreye girerler. Dolayısıyla, doğal ağrı gidericilerdir. Vücutta ağır bir yaralanma ya da benzer bir şey olduğunda devrye girip “yandım anammm”diye bağırmadan mantıklı davranmamızı sağlarlar. Bu tip dertli hastalara bu yüzden morfin verilir.
EXTACYExtacy, seratonini taklit eder. Seratonin reseptörleri tarafından algılanır. Aslında bünye için seratoninin kendisinden daha caziptir, cünkü emilimi daha kolaydır. Nakliyecilerin kafasını karıştırır. “Bu ne lan?! mutlu muyum değil miyim anlamadım” derken seratonin nakliyecileri (methamfetaminde olduğu gibi) görevlerini tersine yapmaya başlar. Aslında bünye, savunma mekanizmasının marifeti olarak her şeyin her zaman yolunda gitmesine uğraşır. Dolayısıyla; “her şey yolunda mı lan acaba?” diye şüpheyle sorduğunda da “neme lazım; değildir meğildir, ben en iyisi tedbirimi alayım” der ve verir seratonini, verir seratonini. fazla miktarda seratonin yarığa dökülür ve hücreyi aşırı uyarır. Seratonin, normalde zamanı geldiğinde sizi uyutur, zamanı geldiğinde iştahınızı açar, zamanı geldiğinde algılarınızı güçlendirir. Ayrıca bünyenin kendini ödüllendirem mekanizmasıyla dolaylı olarak bağlantılıdır. Yani mesela sevgiliniz sizi terk etmiş, basarsınız seratonini; karnınız açmış gibi gelir. Yersiniz çukulataları karnınızı doyurmayacağı halde, kendi ödülünüzü veriverirsiniz. Her şey kısmen yoluna girmiştir. Fazla geldiği zaman “ulan canım nasıl çilekli dondurma istedi yaa! uykum da var ama yemezsem ölücem. en iyisi kendimi ödüllendiriyim. Aaaaa şu herife bak nası da sevimli, tıpkı çilekli dondurma gibi. ben en iyisi onu yalayıp sonra kucağında kıvrılıvereyim” moduna girmeniz işten değildir.MARIHUANA (Cannabis)Vücudumuz, normal sebeplerle doğal afyonlar salgıladığı zaman dopamin reseptörleri devre dışı kalır. Tabii o zaman da dopamin dışarıya salınır. Bünyeye girende, mahallenin yerli cannabionidleri (anandamide) devreye girer, baskılayıcı reseptorlara giden nörotransmitterleri kurutur. böylece dopamin salınır. THC bu yerlileri taklit eder. Normalde anandamide vücutta çok cabuk çözünür, ama bu sahtekar ya, biraz daha fazla kalır. Anandamide gibi doğal afyonların gereksiz kısa süreli hafıza bilgilerini silmek, kendini relax ve ferah hissetmek, hareketlerin yavaşlamasını sağlamak gibi etkileri vardır. THC bu de aynı etkileri yapar, ama bünyede daha uzun süre kalır. Lakin bünye THC ye bağışıklılık sağlar, bu yüzden kişi otun dozunu her daim arttırır. Psikolojik bağımlılık sözkonusudur. Çoğunlukla fiziksel bağımlılık olmadan ruh hali düzeldiğinde normal yaşama devam edilebilnir.ALKOL
Bünyede bir takım “BABA” lar vardır. Bunlar baskıcı reseptörlere veri akışı sağlarlar. Bu GABA lar beyindeki bir çok alanda kontrolü sağlar. Mesela bünyeyi koltuğa oturtacakken “Hop! az sağ yap koç! Lan dur orası değil! şimdi kolu g*tüne girecek, azıcık sol yap! Hah! şimdi salıver düşsün” gibi komutlar vererek kafanızı-gözünüzü yarmanızı, ya da sıcaktan çok bunalmışken buz gibi bir gazoz içtiğinizde kontrolsüzce “BRRRRRRR” yapıp karizmayı çizdirmenizi engellerler. Pardon GABA mı dedim???; neyse.Bu GABA lar eski kulağıkesiklerdendir, ağır abilerdir. Oturmasını, kalkmasını bilirler. Bünyenin cello delikanlıları GLUTAMATlar (glutamate) gibi değillerdir(harekete geçirici nörotransmiter). Gluatmatlar, ufacık bir gürültü olsa “Lan koşun aşşaa mahallede olay var” diye birbirlerini fiştekleyip duruma göre dopamin, saratonin, adrenalin; artık Allah ne verdiyse girerler. Tabii, BABAlardan korktukları için çok abartamazlar. Abartırlarsa BABAlar gelip üst araması yapar, ne bulurlarsa hacılarlar. Vesselam, böylece asayiş genelde berkemal kalır.Ama bu alkol var ya bu alkol! Bu böyle puşt gibi, ipne gib bişidir. Fitnecidir resmen yahu! İkili oynar. İlk önce BABAlara gider; “Abi, bakın bünye tehlikede, ağırlığınızı iyi koyun. Şimdi gençler olaya girerse tutamayız, siz baştan gidip bunların emanetleri toplayın, bi bela çıkmasın” diyerek bunları doldurur, sonra GLUTOMAT lara gider, “Abilerim benim beaaaa! Hadi gelin okeye, 75 den düşecez, tabelacı benim” diye bunları meşgul eder. Halbuki ortada bi bok yoktur, ama ola ki alkol bünyedeyken “lan gidelim Kazaskere de bi kokoreç yiyelim” moduna girdiniz, Sizi yerinizden kaldıracak dopamini bulamazsınız (BABAlar kesmiştir), hadi ola ki bir gayret kalktınız, oraya gidene kadar ayık kalmanızı sağlayacak adrenalin yoktur (haa ama yemek yemek yerine alkol alalım derseniz, o zaman başka. Tabelacı hemen olayı organize ediverir). Bir de arabayla gitmeye kalkarsanız! offff! sakın ha!.
– Olum bastırsana lan şunu frene!- Lan bi dur skicem şimdi ha! çifte dönüyorum!gibi bir muhabbet olur, bu da o frene basmanızı en az 0,4 saniye kadar geciktirir. “Yemişim 0.4 saniyeyi! o kadarla mı adam olacam be!” diyebilirsiniz tabii.
Dalgıçlarda bir laf vardır. Derler ki; “bıçak sana pek lazım olmaz, ama bıçaksız sakın dalmayın. Lazım olduğı zaman yanınızda olmazsa, bir daha hiç lazım olmaz”.
Artık siz bilirsiniz; yerse.KOKAİNHani şu dopamin nakliyecileri vardı ya; onlar gerektiği zaman dopamini yarığa boşalttıkları gibi, iş bitince de geri toplarlar. Kokain pusuya yatar, dopaminler yarıya dökülünce, gider nakliyecileri tıkar. Böylece dopamin hep uyarı yarığında kalır tekrar tekrar hücreye hücum eder. Diğer bir çok uyuşturucu gibi kokain de ödül patikasında çalışır. Ama müdahale ettiği bir bölüm daha vardır; beynin istemli hareketlerimizi kontrol eden kısmı, yani motor sistem (motor iletişim, motor association). Müptela devamlı bir şeyler yapmak ister ve asla tatmin olmaz. Kıçlarında kurt varmış gibi zıplayışları bu yüzdendir.LSDLucy in the Sky Wİth Diamonds (Lucy, elmaslarla göklerde). Hakikaten bu kadar yalancı bir maddedir. Seratonini taklit eder. Aslında yaptığına pek ‘taklit etmek’ denemez, çünkü allah için işini o kadar iyi yapar ki, seratonini aratmaz. Seratoninin sağladığı her şeyi vücuda temin eder. Tabii bunu seratonin reseptörlerine yapışarak yapar. Bünyede bir çok seratonin reseptörü vardır ve hepsi farklı bir işten sorumludur. LSD bunlardan bazılarına yapışır, ama her zaman aynı şekilde değil. Bazen bastırıcı, bazen de kışkırtıcı etki yapar. Çok komplike algısal etkileri vardır. Kolunuzu kaşırken vaşak seviyor gibi hissedebilir, ya da annenizi görünce çaydanlık sanabilirsiniz. LSD ve diğer halosünojenler beynin ‘locus coeruleus’ (LC) denilen yerini uyarırlar. locus coeruleus (‘locus ceruleus’ diye de geçer), latince ‘mavi nokta’, ‘mavi yer’ (the blue location) demektir. Beynin henüz tam olarak tanımlanamayan %60 lık kısmından biridir. Sadece ayık kalma,bir işe başlamaya karar verme, istemsiz hareketler (tikler) gibi bir takım fonksiyonları olduğu biliniyor. LC den bir nöron, beynin her biri değişik onlarca noktasına bağlı olabilir. Karşı apartmanda konuşanları duyduğunuzu sanabilir, hatta duyabilirsiniz. Birisi isminizle size seslenirse armut tadı alabilirsiniz, vs.LCnin Postsynaptic responsiveness, yani uyarı sonrası tepki vermede etkili olduğu ölçümlenenler arasında. Yani, tüm bunlardan daha da kötüsü, bu tip asit türevleri vücuttan atılsalar bile, LC de yarattıkları kargaşa kalıcıdır. Sadece bir kere kullansanız bile 3 sene sonra kafanız aynı şekilde ve aniden iyi olabilir. Bu otobüste olursa en fazla sizi dışarı atarlar, ama kız istemeye gittiğinizde falan olursa kanınız akabilir.KODAİNPapaverin, dionin, morfini noskatin vs. gibi bir afyon alkoloididir. Sentezlenip belli kimyasallarla karıştırıldığında uyarıcı ve uyuşturucu etkisi vardır. Yani (dozuna ve sentezleniş şekline göre) hem nörotransmitterleri hem de nöroinhibitörleri (baskıcı nöronlar) uyarabilir. Üniversite yıllarında geç saatlere kadar ders çalışabilmek için öksürük şurubu içerdik. dexan,tussidfed kodain içerdiği için yasaklanan öksürük şurupları arasında. Belli bir dozdan sonra cin gibi gözleriniz pörtler. Hatta tylolhot gibi bir parasetamol içeriğiyle birlikte hafif uyku verir. Maaz-ı allah adamı mal gibi eder.Çok kaşındığı için (kodainin en sık görülen yan-etkilerinden biridir) alüminyum bulaşık teli kullanarak elinin ulaşabildiği her yeri cılk ete varana kadar ‘kaşıyan’ birine rastlamıştım.AFYONİki ana alkaloid içerir; Phenanthrenes (narkotik alana giren kısım bunları içeren versiyondur) ve Isoquinolines (bunların genel sinir sistemi üzerinde önemli etkileri bulunmaz).Hem deva, hem cefa verir. 2 gr afyondan 120 ila 250 miligram morfin elde edilebilir ki bu doz, insan için ölümcüldür. Dozu ayarlanarak kullanıldığında beyindeki acı merkezlerini uyarır ve acıyı bastırır. Değişik işlemlerden geçirilerek eroin elde edilir.TOKSİKLER (sınırlı, ama güzel bir kaynak)Anlatmaya bile elim varmıyor. Adı üzerinde ‘zehirler’. Toksikomani, toksik madde bağımlılığıdır. Her toksik maddenin etkin maddesi ve vücutta müdahale ettiği kısım farklı ve birbirinden fecidir. Diğer uyuşturucularuın çoğunda olmadığı şekilde, toksikler ağırlıkla merkezi sinir sistemini etkiler. Etkileri kalıcıdır. çözücüler (solventler), yapıştırıcılar, uhular, aerosoller, propanlar, tiner ve benzin bu gruba dahildir. Hepsi yasal ve ucuz olduğundan temin etmesi kolaydır ki bu özellikleri bunları çok daha tehlikeli bir hale getirir. Çoğu toksik maddeye karşı vücutta tolerans gelişir, yani kullanıcı muntazaman doz arttırma gereği duyar. Her ne kadar sigara ayrı bir bağımlılık olarak değerlendirilse de, tütünden farklı olarak, sigara kağıdındaki selüloz yanarken çıkan gazlar toksiktir. Nikotin ile beraber, sigara da vücutta tolerans geliştirir ve doldurmak zorunda olduğunuz boşluk her seferinde büyür.Kavgacılık, aldırmazlık, yargılama bozukluğu, sersemlik, nistagmus (göz titremesi), geveleyerek konuşma, yürürken sendeleme, uykulu hal, tepki yavaşlaması, titremeler, kasların zayıflaması, görme bulanıklığı veya çift görme, aşırı neşe, komaya varabilecek bilinç kaybı. Uçuculara bağlı olarak deliryum, kalıcı bunama, psikotik bozukluk ve duygudurum veya bunaltı bozukluğu, başta uçucular olmak üzere toksiklerin etkiler arasındadır.Fensiklidin bağımlılıği gibi aşırı örnekleri vardır. Fensiklidin aslında veterinerlikte at sakinleştirici olarak kullanılan ağır bir maddedir. Ketamin de bunun gibidir. Argoda “Melek tozu”, “kristal”, “barış hapı”, “süpergrass”, “hap, roket yakıtı” gibi isimlerle anılsalar da, hipertansiyon ve kalp hızının artması, uyuşma, ağrı duyumunda azalma, sarsak hareketler, konuşma peltekleşmesi, kas katılığı, kasılma veya koma, ses duyumunda artış gibi ağır etkileri hiç olumlu değildir. Fensiklidin alımından sonra 1-2 günde psikoz benzeri tablodan çıkılır. Bağımlılığında düşünce bozukluğu, reflekslerin azalması, bellek kaybı, dürtü denetimi kaybı, uykululuk, çökkünlük, yoğunlaşma bozukluğu olur. Fensiklidine bağlı psikotik bozukluk, duygudurum bozukluğu, bunaltı bozukluğu gelişebilir.—Geçenlerde biryerlerde fasıldayız, şarkılar söyleniyor, yan masadaki 20 lik ağır abilerle muhabbete entegre olduk. Bir tanesi vardı; sanırsınız Küba, Amsterdam arası mekik dokuyor. Nasıl bir derdi varsa abinin, kullanmadığı bok kalmamış, hemi de ballandıra ballandıra anlatıyor her birini.
“Ars longa, vita brevis”dermiş eskiler. Aman derim gençler. Hayat kısa, sanat sonsuz, deneyim yanıltıcı (diye aşık memo da değinmiştir vakt-i zamanında)…Kanuni demiş ki;“Yeryüzünde muteber bir nesne yok devlet gibi,Olmaya devlet Cihanda bir nefes sihhat gibi”
Barış da bunun üzerine şöyle yazmış:“usta terzi dar kumaştan bol gömlek dikerdoğru tartan esnaf rahat huzurlu gezereğrinin ve doğrunun hesabı mahşerdedünyada biraz huzur herşeye bedelsağlığın nasıl gülüm sen ondan haber verilaç neye yarar vade gelmişse eğerhalk içinde muteber bir nesne yok devlet gibiolmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibihan senin hamam senin konaklar senintarla senin çiftlik senin bağ bostan senindiyelim ki dünya malı tümünden seninağız tadıyla yersen bir şeye benzersağlığın nasıl gülüm sen ondan haber verilaç neye yarar vade gelmişse eğerbarış der biraz tuzum ekmeğim olsabuz gibi pınar suyundan bir testim olsabir de şöyle püfür püfür bir çınar gölgesikaç kula nasip olur ki keyfin böylesi…”
Bu da bu yazıya nokta olsun (anlamışsınızdır siz onu)…
yorumlar
euqon;eline sağlık…bunların anlatılması gerekiyor,hem de seninki gibi renkli bir üslupla:))alkolu arada sırada hayattan eksik etmeyelim deyip,diğer tüm maddelerden dikkatle sakınalım…
sevgili makaleci; asıl alkolü yasaklamaları lazım. alkol burada anlattığım çoğu keyifverici maddeden daha zararlı. Kimyasal prosesden geçmiş hiçbir madde kullanılmamalı.
haklısın aslında:)ben biraz suçlu psikolojimi dillendirdim sanırım,ama hafta 2 hadeh şarap veya birayı vücudun tölare edebildiğini biliyorum…fazlası zaten iğrenç,vücut yağlanıyor…vs…sigaradan bahsetmemişsin ama o da korkunç değil mi?
aman yarebbbimm diyorum ve susuyorum ne ettin sen böyle gene meydanlaruseeuqon olmusun fekat yararli bir blog olmus…kullananlarin zararlarini dikkate almasini dilerim :-))) eksikkk kalan bir kac sey var fekat gerekli degil zaten…devlet !! var var!!!mutlumusun ? mutlusun mutlusunnn :-))
sigaradan toksikler bölümünde bahsettim. sigara “keyif verici madde” ya da narkotik kapsamında değerlendirilmiyor. aslında etkisi son derece toksiktir. yazıda da değindiğim gibi, vücut tolerans geliştirdiği için (zaten tolerans geliştirmek demek müptelası olmak demektir bir yerde) etkileri bastırılıyor, tabii içeride tam anlamıyla bir yıkıma yol açıyor.aslında bizi düşünen yok sevgili makaleci, her şey rant kavgasıyla, neyin daha ucuza mal edilip kısa zamanda daha fazla üretilebileceği ile alakalı, ama şimdi burada o tip şeylere hiç girmeyeyim 🙂
anladım euqon,apolitize edilen bir nesil kafası iyi gezsin hesabı:))bu arada rant falan deyince de aklıma sahte rakı viski falan geldi…millet zaten zararlı olan maddenin bir de sahtesini alma riski ile karşı karşıya…kötü…zez’ in dediği gibivar var!!!
aaah! ah!yahu kendimden biliyorum, bizim jenerasyona mensup insanların yemediği bok kalmamıştır. en pis ortamlara girdik, en muğlak zaamnları yaşadık, en yapılmayacak şeyleri yaptık ama mesela sentetik hiç kullanmadık, “şimdi moda” diye kadınımızı dövmedik, dibimizi dövdürmedik.şu yazının sonunda bahsettiğim adamı bir görseydiniz (ki görmeyin), aman aman, düşmanıma vermesin allah. Bunu onun gibiler için yazdım. bi bok yiyosa millet bari nasıl yediğini bilsin, vazgeçsin, sağlam dursun. yazıktır, günahtır…haydiyin şimdilik eyvallah, yarın görüşürüz 🙂
enfes bir yazı olmuş euqon, bilincine sağlık diyorum
Bir alkolsever olarak akıllanmadım fakat yukarıda bahsedilen diğer maddelerden uzak durmaya yemin ettim gibi oldu. Ne menem şeylermiş meğer lan!Not: Evet gencim, 18 yaşındayım, delikanlı çağlarımdayım, alkolün zararlarından haberdar olmama rağmen votka içiyorum. Yalnız çok ilginçtir, olgunluğumu kanıtlamak için (öyle başlanırmış ya genellikle) sigaraya başlamadım, başlamam.
hepsi hakkında az çok bilgim olsa da bana göre en içler ürpertici olandır LCD, 3 yıl az gelir, torununuzu severken bile aniden o tribi tekrar yaşatabilir…padişah-bülbül ve afyon tarlası arasında geçen bir hikaye vardı ama hatırlayamadım şimdi..son olarak,sanki narkotikten çıkmış bir yazı gibi(:reseptörlerin dert görmesin..eline sağlık..
insan böyle birşey işte..kendini yaşadığı dünyanın zehirli gerçekliğinden uzaklaştıran nimetler karaciğerlerine zarar vermeye başladığında ölmekden korkmak adına, ani bir reflexle maddeye tam karşı cepheden saldırıyorlar.bu aslında bir yöntem..karalamanın gerektirdiği enerjiyi harcamak, maddenin keyifinci halini hatırlamalarını engelliyor ve mücadeleleri adına başarılı bir hareketlilik kazandırıyor.süper miş.ama herşeyin bir bedeli vardır.sağlık ne kadar gereklidir?sağlıklı olmak diyorum..
**** Amazing!!*** mary LOUİS- FT”ı’ve never read like this article” apturaman boztaş-Adana post”10 numara yazı” saat12
Üstad ELLerine sağLık harika yazı oLmuş…
güzel bir yazı… teşekkür ederim.
Yazi cok süper olmus desem az gelir. Mükkemmel olmus desem bile yine de hakkini vermis olamayacagim icin, en iyisi Sahane olmus diyeyim fakat inan buda az…Yahu kardes yazi dedigin, paylasim deddigin böyle olmalidir. Ellerine yüregine saglik, birde su sigara illetinden öyle azicik degilde, cokca bahsetsen ne kadar iyi olurdu, hic olmazsa sayende su illetten belki kurtulurdum…Tebrikler
Ben hemen bıraktırayım: Allah-u Teala’nın sana bahşettiği vücuda 3000 farklı zehri kendi özgür iradenle sokuyorsun. Mekruh diye kabul görmesine rağmen sigara içmek, İslam mantığına göre haramdır.
Hafif te eskisi kadar kaliteli, tat veren yazılar okuyamamaktan şikayet ederken @euqon yetişti yine.Gerek konusu, gerek kapsamı, gerek anlatımıyla çok başarılı bir yazı.Tebrik eder, devamını beklerim.bu yazıya içilir, nihaa 🙂
“deli” bir yazı olmuş, teşekkürler…
hımmm***
bu yaziyi tutmak istiyorum hem orasindan hem burasindan
Ellerinize ve beyninize sağlık; Euqon insanı, benim favorim magic mushroomdur…
bu ne güzel bir anlatımdır.. bu kadar uzunca, teknik ve oldukça teferruatlı konuyu zerre kadar sıkmadan bir nefeste okutmak.. helal.. ve akabinde çok çok teşekkür..
istifade edilmeli. güzel hazırlanmış ve emek verilmiş bir yazı.tebrikler @euqon
bu yazı liselerde okutulmalı 🙂 anlatımı ile gençlerin ilgisini çekeceğine ve akıllarında yer edeceğine eminim :)teşekkürler Euqon..
hatta bir yolunu bulup bunu gerçeğe dönüştürmelisin Euqon 😉
Etanol ilgili bilgi ararken Alkol ile ilgili enteresan bir bilgi ve haber buldum.Alkollü içecek kullanımı ne kadar da eskiymiş. 9000 yıllık kalıntıdan bahsediyorlar. Üstelik adamlar aynı içeceği tekrar yapmak için çalışmışlar.Haberde, daha ünce yapılan bir araştırmada, Türkiye’de 2700 yıllık bir mezarda (Kral Midas’ın mezarı olması ihtimali varmış) benzer şekilde alkollü içecek bulunduğundan, yeniden üretilmesi için çalışıldığından ve Midas Touch Golden Elixir isminde bir üründen bahsedilmiş. (Aha bir zenginliğimizi daha çaldılar 🙂 ) Zaten bu başarı nedeniyle Çin ‘de bulunan içki için de aynı çalışmayı yapmak istemişler.Sarhoş arkeologlar :)Not: “Midas Touch Golden Elixir” ismini neden kullanmış olabilirler diye düşündüm. “Midas Touch” wordnet e göre an ability to make and manage large amounts of money anlamına geliyormuş. Bu işten epey para kazanmayı ummuş olabilirler 🙂 .
süperötesi bir yazı 🙂 çok teşekkürler @euqon.
sex, drugs, rock’n’roll…Apolitize olan o gençliğin dertlenipte başvurdukları uyuşma şekilleri bazen akıllara zarar…Dertlendikleri iki şey var “para ve cinsellik”. Uyuşarak sevişmek yada sevişemediği için uyuşmayı seçmek… Çalışmadan para kazanmayı umudettiği için “uyuşukluğuna” uyuşukluk katacak uyuşturuculara para bayılmak, bi yandan da parasızlığa lanetler yağdırmak…Önceleri sadece kadınları anlamadığımı düşünüyordum. Artık kadınları ve gençleri anlamadığımı düşünüyorum…
@arjin_namtar, yaşlanıyor muyuz, ne? 🙂
Bu örneklere çok güldüm. Yazı çok iyi olmuş, anlatımda sıkmıyor. Yazanın eline sağlık
herkese çok teşekkürler ederim arkadaşlar. umarım kıyısından, köşesinden de olsa bir hayra vesile olabilmişimdir.
amma tutmuşlar ha..bilmiyorum sayıp kontrol etmedim ama simdiye kadar bu sitede gordugum en cok tutulan yazı olma ihtimali yuksek.var mıdır hafifin boyle bir istatistik kosesi acep?
@arrogante;şu bir örnektir. çeşitli zaman kesitlerindeki istatistiklere sağ kolondan ulaşabilirsin.
tesekkurler @pilli pati…bu arada tum zamanlarda 14.cuymus, an itibariyle..
keşke tüm öğretmenler konu anlatımı işine senin kadar özen gösterse EUQON…birşeyleri bilmek demek anlatabilmeyi de becerebilmek demek değildir. O yüzden herkes öğretmen olamaz. İngilizce bilirsin ama başkasına öğretemezsin. Herkesin harcı değildir. Ama bu öğretme olayını kendine meslek seçen öğretmenlerin bile yarısından fazlası sadece konuyu biliyor ve direk aktarmaya kalkıyor. Nasıl anlatırsam dikkatini çekerim çocukların, diye düşünmeden. BU yazı öğretmenlere örnek olarak sunulmalı.Euqon, yazına bir öğretmenin bakış açısıyla yaklaşıp konudan uzaklaşmış olduğum için özür dileyerek, seni tebrik ediyorum. Konu ilgimi hiç çekmediği halde anlatımının ilginçliği sayesinde okudum sıkılmadan. Emeğine sağlık.
daha yeni vakit bulabildim, kusura bakmayın ancak ayrıntılı cevap verebiliyorum.ma chahell; sorduğun soru diyalektiğe giriyor, bana buradan girdirtme, ne zaman diyalektiğe girsem sarhoş oluyorum :)öncelikle güzel yorumun için teşekkür ederim xNicox.
bir arkadaş daha sormuş aynı konuyu, sigaradan toksikler konusunda bahsettim. Nikotin bağımlılığı farklı bir olaydır, ancak bazılarının (ben dahil) kabul ettiği üzere, sigara toksik bağımlılık olarak değerlendirilmelidir. Netekim, nikotin bağımlılığı, sigaranın olaylarından sadece önemsiz bir tanesidir. Bedene yetecek nikotini patlıcandan da alabilirsiniz, ancak; sigara kağıdı (tütünle birlikte) yanarken selüloz ihtiva etmesi itibariyle binlerce değişik zehirli gaz çıkartır. iğrenç görüntüsü yüzünden link vermeye çekindim, ancak şöyle bir görsel var (sigara içen ve içmeyenin ciğerleri kıyaslanmış)Bundan gayri, özellikle senin durumun için şunu söyleyebilirim; hani geçen yazılarında bir “biz” kavramından bahsetmiştin ya, hani şu “tasavvufta ben yoktur, biz vardır” olayı. Baş koyduğun yolda, öğretinin tam hakkını verebilmek adına, insanın kendi nefsiyle olan kavgasını bitirmeden, nefsinin üstesinden gelemeden söz konusu felsefeye mâl olamayacağı, dolayısıyla adil olarak “biz” diyemeyeceğini hatırlatırım. Bunu kendine telkin etmen faydalı olabilir. Bu söylediğim laf sokmak falan gibi algılanmasın, her türlü bağımlılığın tedavisinde psikoloji tamiri, telkin esastır. Zaten ‘addiction’ a yol açan önemli itibarla psikolojik çöküntülerdir. İnsanı bu tip zarardan uzak tutacak ister din olsun, ister mantık olsun, ister armadillo olsun, hepsi baş üstüne.sevgili zen insanı; tamamen naturel olanlara burada girmedim ki (cannabis dışında, onu da çok yaygın diye ele aldım) millet tesirlerinin nispeten daha az ve zararsız olduğunu düşünüp özenmesin. ama ben de severim mantarı 🙂 şimdi anlatsam birileri çıkar “lan bu da mantar, bu da kafa yapar” diye gidip Amanitaceae familyasından bi tanesini pişirmeye kalkar. ya da tutsam nasıl ayırd edildiğini anlatsam yol göstermiş gibi olurum, o yüzden yazmadım. Bi gün gelirisem senin o taraflara beraber kurbağa yalarız, söz 🙂poshet303; eski mezarlarda alkollü içecek bulunması yeni değil. mısır ve babil den kalma mezarlarda da şarap testileri bulunmuş, hatta bulunan çoğu mısır mumyasının kanopik kavanozlarındaki mideleri, üzüm suyunu sindirebilecek kadar canlı. Bu bahsettiğin midas’ın eliksiri konusunu araştıracağım, teşekkür ederim.arjin;
işte o konu zaten apayrı değerlendirilmesi gereken bir konu. umarım mesajım gerektiği gibi gitmiştir.ayık kalınız efendim, zaman sarhoş olma zamanı değil maalesef… herkese tekrar teşekkür ederim.
Beklerim Euqon insanı, sen gelde kurbağada yalarız, kafası güzel bir fahişenin fantazilerini de dinleriz…Ama ne varsa bu kızılderelilerde var…
Yararı-zararı tartışması çok politik bir durum. Tıpkı kuşak çatışması gibi.Şamanların bakış açısından alırsak özel kaktüsleri ve ulaştıklarına dair zannederim ki algı daha özel ve yararlı idi. İnsanı gerçekten yok eden tek uyuşturucu bilgidir zannımca. Bilmenin verdiği o muhteşem güven ta ki bir sonrakine kadar….Bunların doğası özünde beynimizden başka bir şey değil-tüm kimyasal uyuşturucular en nihayetinde bizi “UYU”tur. Her gün olduğundan biraz farklı ritimde de değil üstelik. Herşeyin bir ritmi var. Motor kullanmak adrenalin, sevişmek ise hem uyarıcı hemde uyuşturucu yani bildiğin kokteyl bağımlılığıdır. İnsan bağımlıdır dostlar bazen sizi aşk öldürür bazen “para”sızlık bazen ise asla mutlu olunamayacağı düşüncesi… Bildiğin her bağımlılık yokluğunda krizler yaşatır ve depresif ruh hali hemen ardıl takipçisi olmaya adaydır, ekonomik krizlerde para bağımlılığı karakter değişikliklerine ve asla telafi olunamayacak güven yıkımlarına ardından gelişen paranoyak tutum ve genel sinirlilik hali hemen her dilde karşılığı olan şu sözler ile ifade edilebilir “Huysuz ihtiyar”. İnsanlarda hayat zaten bir iz bırakıyor giderek durumlara geliştirdiğiyeni mantıkların çakışması ile karekter bölünmeleri yaşıyor ve kuşak çatışması. Burda objektiviteyi bozan ve kendi haklılığını tartışmayan bireyin hangi beyin kimyasalları bozulduğu değil buna sebep olan düşüncenin ilgili hafızayı baskılaması ve psiko-*somatik bir durum oluşturmasıdır.Denebilirki bağımlılıkların tümü psikolojiktir ve fiziksel olan bu eşiğe tırmanmanızı sağlar. Eşikten düşende…:)
euQon yazın çok güzel olmuş emek etmişsin hakkını yememek lazım.Ama doktorlarımız bile günde 2 kadeh kırmızı şarap içilmelidir veya wiski kalp rahatsızlıkları gibi dolaşım bozukluğu olanlara öneriliyor.En basiti rakı dişimiz ağrıdığı zaman üzerine pamukla tampon yapardık.Bence adam gibi içilirse anormal olan hiç bir şey olmayacaktır.
euQon harika olmuş.süpersin:))))
akoni; alkol’ün kana karışması farklı, hücreler tarafından emilmeye başlaması farklıdır. 1 damla bile alkol alsan kanına karışır, ancak hücrelerin içine girmesi için daha fazla gerekir. Alkol muayenesinde ölçmeye çalıştıkları (nefes buharından özümsemeye çalışırlar ancak sağlıklı bir yöntem değil,) budur. Bunun yanı-sıra her bünyenin alkol toleransı farklı olduğu gibi, aynı bünyenin toleransı günden güne değişebilir.Şurada bir kaynak buldum, basitçe anlatıyor. Şurada da bir test var (zip koda 5 rakamlı bişi sallayın)
EUQON…Sevgili kardes, sigarayi birakali cok oldu, o söyledigim söz mecaz olarak kullanildi, bunuda detayli aciklamani,kullanan arkadaslar icin istemistim, aciklaman icin tesekkür ederim. Neyse su verdigin bilgiler, en az Dini bilgiler kadar degerlidir, senin bu yaptigin en büyük ibadettir, cünkü sen Allah’in yarattigi insana hizmet ediyorsun, benim yaptigim sadece uyaridan öteye gecmezken, sen bunun bir örnegini burada aciklayarak, bu illetlerin kötülügünü göstererek yapiyorsun.Seni tüm kalbimle destekliyor ve kutluyorum…
Babamın adli tıpta çalışması sebebiyle bu tarz şeyler anlatan bilgilendirici bir çok broşür gördüm.Aşağı yukarı aynı uzunlukdaydılar hepside yazıyla.Ama yazının üslubu öyle hoştu ki bir çırpıda sıkılmadan okudum.İnsanların bazı illetler kurtulmasını istiyenler böyle şeylere dikkat çekmeliler.Filmlere dava açmakla olmaz bu iş.
ellerine sağlık çok güzel ve bilgilendirici olmuş,değişik yorumlar katarak yazıyı renklendirmişsin etkileyici olmuş…..
ellerine, bilgine, emeğine, fikrine sağlık.hiçbirini çok şükür kullanmasamda bilgim olmasına sevindim.şuradan bir alıntı yapıcam;
bunu okuyunca, peygamberimizin(sav) “içki bütün kötülüklerin anasıdır” sözü geldi aklıma
alkol deyince
süper bir konu, süperötesi bir anlatım olmuş.zamanında biyoloji hocalarım vücudun işleyişini bu dille anlatsaydı, doktor bile olurdum.bu yazıyı okuyup, az da olsa etkilenebilecek herkes adına tekrar tekrar ederim…
faydalı eser… teşekkürler euqon ustaya….
Öncelikle euqon denilen bu şahsiyetin elleri dert görmesin öyle güzel öyle faideli birşey yazmış ki buraya diyorum. Sonrasında…Gecenin bir yarısı şu anda saat 01:57 bu saatte genellikle bu tarz ciddi mevzuları okumam ancak bu yazı hem benim mesleğim hem de ilgi alanıma girdiği için bir anda okuyuverdim. Merak edenler için söylüyorum ben Fizik Tedavi öğrencisiyim işimiz gücümüz sinirlerle, nörofizyolojiyle, anatomiyle, nöronlarla… Şu konuya da değinmek istiyorum keşke bu anlatım tarzı okullarımızda da benimsenebilseydi. Bu şekilde anlatılan bir nörofizyoloji dersi veya nöroanatomi dersinin ben öğrenciler için daha iyi olacağını düşünüyorum. Anlatılan bilgilere gelince zerre kadar bir eleştirim yok. Bu yazı ancak bu kadar güzel yazılabilirdi. Bu metni kopyalayıp word’e atıp adamakıllı düzenledikten sonra okulda arkadaşlarıma dağıtacağım.Gerçekten çok ama çok güzel ve efektif bilgiler verilmiş. Önce okudum, sonra giriş yaptım, tuttum yorum yazdım…
yazı tutulma rekoru kırabilir 🙂 yeni üyelik alıp tutsak mı acep? 🙂
ben de şahsen bu kadar tutulmasını beklemiyordum. hatta birilerinin özendirici olduğu gerekçesiyle eleştireceği bile aklıma geldi. dediğim gibi, eğer faydalı olabildiysem ne mutlu bana. hepinize güzel yorumlarınız için tekrar teşekkür ederim. Hakikaten şevkim geldi, şimdi yeni bir yazı hazırlıyorum 🙂
hayırrrrrrrrr! dermişim.demiyorum devam ediniz. yazınız, çiziniz.özendirici değil bilgilendirici. hatta ben çıktı alıp, eğiğtimci olarak değerlendirmeyi bile düşünüyorum.tabi bazı kelimeleri çıkarmak zorunda kalabilirim.kusura bakma.
kusura bakmam zulce, nasıl faydalı olacağını düşünüyorsan öyle değerlendir. tek ricam; kullanacak olanlar bir köşesinde ismimi de saklasınlar, belki bir gün ben de ummadığım bir yerde rastlar sevinir, gururlanırım 😉
elbette.her sanatın bir sanii vardır.euqon adıyla değerlendirilcektir…
Euqon, sen zaten aslında şu araştırma yazılarını bir derlesen toplasan üşenmeden?sıcak, şimdi işim var, yok bu aralar hevesim yok, aman yaptım da noldu, vb bahaneler bulma ama…zulce doğru demiş. eğitimciler bu bilgileri rehber öğretmenlerle beraber çalışarak öğrencilere ulaştırabilirler. Yazındaki anlatım tarzın, kullandığın örneklemeler öğrenciler için oldukça ilginç olacaktır. ayrıca konu da çok hassas bir konu.bunu düşün derim.
euqon;iki öğretmen bunu söylüyor, ne kadar gurur verici…Ben de senden kesinlikle bir proje bekliyorum:)(bir okuyucu olarak)
euqon; uğur dündarında çoktandır boşladığı kanayan yara ”kadın simsarlığı” olayını da bir ara çok yönlü olarak ele alır da bütün boyutlarıyla gözler önüne serersen çok faydalı olur düşüncesindeyim.
arkadaşlar, yapayım tabii güzel söylüyorsunuz ama, böyle bir kaynağın altına imza atma selahiyetim yok ki. sadece anthropoloji ve belki arkeoloji alanına referanslar veren bir kaynak hazırlarsam altına yazdığım ismimin bir anlamı olur, o da sadece master düzeyindeki amatör sayılabilecek bir araştırmacı olarak. Geri kalanları ancak “amatör filozof” titriyle yayınlayabilirim, onu da kim ne kadar ciddiye alır şüpheliyim :)(kopanisti; iyi fikirmiş harbiden, bi deniyim bakalım)
bak yan çizmiş yine!böyle bir kaynağın altına imza at demedik.dedik ki, sen oturmuşsun araştırmışsın, güzel bir anlatım tekniği kullanarak herkesin anlayabileceği şekle getirmişsin olayı. diyoruz ki, senin bu tür yazıların var, bilen bilir. bir yolunu bul değerlendir bunları.yorma beni Euqon ya!bul işte bir yolunu ne bileyim ben:) ama ne yap et değerlendir. insanlara ulaşmasını sağla.anlamam ben eser yayınlama işinden falan.şimdi “bilmediğin konuda konuşma len!” diye çıkacak bir “abimiz”, yiyeceğim fırçanın dik alasını! yapma gözünü seveyim:)
erkek adamın işine karışılmaz,
fikir beyan ettik efendim!erkek adam kendisi son kararı verir zaten:)
emrederek fikir beyan etmek olmaz(yap, et, değerlendir, bul,sağla) kelimeleri emir içeriyor mu içermiyor mu?
ha bi bu yazı kalmıştı başında kavga edilmedik 🙂
heehhehhe, döndürün abicim, germeyin ortamı yaa 🙂
kop noluyorsun sen bakiim?(elimi belime koydum ve ayrıca tırnaklarım çıkmış vaziyeti aldım, haberin olsun!)emir kipi kullanıyorum abicim, itiraz eden var mı???evet göreyim itirazları? hımmm, anlaşıldı, aferin! olmayacak tabi itiraz! el belde pozisyonundayım, unutulmasın!
bu durumda tırnakların beline batacak,
yok onlar eğitimli:)sahibine batmaz.batacağı yeri bilir.
simdi buyuklere saygisizlik olacak biliyorum ama affinizi siginirak `bu konuyu msn muhabbetine cevirmesek`
çok haklısın razielz.ben de az önce aynı şeyi içimden geçirdim. bu kadar güzel bir yazıyı katletmiş olmak olmaz.kendi adıma özür diliyorum.susuyorum.
ben bi daha tutmak istiyorum bu yazıyı ya
Bırakıp tekrar tutabilirsin kommix insanı.
ben de birşeyler yazmak istedim 😛
ufopilotu; tam senlik bi mim gönderdim, çağırdım seni ama gelmedin, teessüf ederim 🙂
alkol severim.sigara severim.ama istediğimde.”gerektiğinde” değil.bağımlı olma kavramı korkunç.uyuşturucu zaten başka bir boyut.feci feci birşey.siz de anlatmışsınız pek güzel:)
equon kusura bakma elimde olmayan sebeplerden dolayı gerçekten. bu aralar bilgisayarımın bozulması üzerine pek sık giremiyorum internete, 250 dolarlık anakart resmen patladı. elimde yeni bir laptop var kullanımı ayrı bir dert şarjı ayrı bir dert… 😛 ahhahaa yek beraberiz sen kafanı yorma! ;)ipod olayına gelince, bozulmuş bir ipod ne yapılır? ben atarım şahsen ancak içinde kutsal bir kitap varsa eğer bunun kararını en verecek değilim sonuçta, fetva yetkim yok ama çok sıkışıkta kalsaydım eğer, birşekilde yok ederdim ipod’u.öte yandan, ipod dijital bir ortam olduğuna göre ve dijital bir şeyin insan tarafından okunması durumu yardımcı ekipmanlar olmadan mümkün olmayacağı için pek önemli olmayacaktır…bu konularda oyun oynamak çok haz verir bazılarına 😉 dini meselelerin istismarı sonucu dine yapıştırılan yaftalar dinin zayıf ve ya değersiz olduğunu değil onu ele alış biçimlerinin yetersizliğinden kaynaklanır. google earth’de kabeyi bulup mause ile 7 kez tavaf edene sanal cennet verileceği örneği gibi… sosyomatta bunu yazdığımda gayrimüslim arkadaşlar çok gülmüştü. öle boruya böle kapak =)
Ellerine sağlık Euqon, konuyla ilgili olarak okuduğum en keyifli yazıydı. Hatırlayanlar vardır, okulda mutlaka her yıl bir ya da iki kez uyuşturucu ile ilgili konseranslar verilir, yoklama alınır gelmeyenlerinde sonradan icabına bakılırdı. Her sunumda uyuşturucu ya da sigara bağımlıların fotoğrafları gösterilir, Kullanırsan sende böyle olursun hııı aman uzak dur mesajı verilmeye çalışılırdı. Konsept hep aynıydı. Gerçekten uyuşturucu kullanmış biriyle yapılacak bir saatlik söyleşinin yapılan tüm diğer zahmetlerden daha etkili olacağını düşünmüşümdür. Bir şeyi yapmak var, yapmak var. Keşke daha fazla alternatif bilgilendirme yolları bulunabilse.. Paylaşım için teşekkürler!
sigara sana beziyor, zehirliyor ama zevk veriyor,içerken tadını atarken bittiğini hatırlatıyor insana. yazmıştı, hatıradefterime hayatıma ilk giren erkek. Ben yeşilaycı küçükkızbilmiyordum sigaranın tadını anlamadım birşey.Yaşamboyu içerken zevkle sigarayı aklıma geldikçe acıylagülümsedim.İçki iç, sigara içme demişti babam.Yaşam yapılan planlarla hiç yürümüş mü,yaşam planlanmaz ki, yaşanır sadece.Bilmek ayrı, yaşamak ayrı, sözü doğrudur.Yaşamadan öğrenemeyiz, hiç birşeyi…..
Çocuk yaşta nefret etmiştim,içkiden. Babam içmeyi bilmiyerek içtiği için, içince kırar dökerdi herşeyi. Ayılıncaaf dilemekti yaptığı. Gün geldi herşeyini, ailesini yitirdi,üç kuruşluk zevki olan içkisi yüzünden.Can verirken kollarımda, nefret etmiştim, içki ve sigaradaniçenlerden. Uzun sürmedi molam, cenazesinden dönüşeyaktım bir sigara ve akşamına herkes yatınca ruhunababacığım diye kadehi elime.Eğer içkisiz ve sigarasız bir dünya istiyorsanız, çocuklarınızanasihatı bırakın, onlar daima sizin yaptığınızı yapar.
Sigarasız kaldıklarında beni beklerler, muhakkak vardır,diyeyedeksiz dolaşmaz derler. Yıllarca sigara ikram edemedilerçünkü köprü yapardım, hiç sönmezdi sigaram.Nice gidenleri gördüm, sigarayı bırakıp.Bıraktığım da ver birtane diyor, içmeyip zevk içinyakanlar. Nice Dr. v.b. sigara karşıtları saatlerce konuşupsonunda sen iç sigara sana birşey yapmaz demiştirler.Hey hat, oldu, olanlar, deliler gibi severek içtiğim builleti artık nefretle, seni mutlaka terk edeceğim diyerek,bırakma savaşı içinde içiyorum.Bazen bir, iki……
Okul yıllarımda arkadaşlarımla tolandığımızda, sehpanınüstünde misafir sigaralarını görüp, içebilecekleriniöğrendiklerinde, sevinçten havalara zıplarlardı. Ve şaşırırlardıirademe.Ben mutfaktan elma dolu tabakla gelir, bırakınzehiri elma yiyin benim gibi güzel cildiniz olsun istiyordunuzhani derdim. Annem içmezdi, tolantılarda, laf olsun, kırkyılda bir işte. Babam içer, sabahlara dek öksürürdü.TİKSİNİRDİM….Yanarım anlamadan bşladığıma yanarım……
Okul yıllarımda arkadaşlarımla tolandığımızda, sehpanınüstünde misafir sigaralarını görüp, içebilecekleriniöğrendiklerinde, sevinçten havalara zıplarlardı. Ve şaşırırlardıirademe.Ben mutfaktan elma dolu tabakla gelir, bırakınzehiri elma yiyin benim gibi güzel cildiniz olsun istiyordunuzhani derdim. Annem içmezdi, tolantılarda, laf olsun, kırkyılda bir işte. Babam içer, sabahlara dek öksürürdü.TİKSİNİRDİM….Yanarım anlamadan bşladığıma yanarım……
Yeni bir iş yeri, sıkılıyorum, yapacak iş yok ve işi bilmiyorum.Tıpkı yaşamı bilmediğim gibi. Paso sigara ikram ediyorlar.İçmem desem de, alışılmış o söz, yak bi tane, birşey olmaz.Oldu olanlar 29 yıldır kölesiyim bu zıkkımın.Yıllar sonra bir şirketin üst makamında çalışıyorum. Birigeldi, patronla görüşecek, telefondan tanışırdık, sigaraikram ettim. Birden, sertçe NE DÜŞMANLIĞIN VAR, diyesordu, korkudan dondum, yabancı şivesiyle öyle bir sorduki,ne yaptığımı anlamamıştım. Durup baktı ve, sigaraikram ettiniz ya dedi. Çok haklıydı.İkram etmeyin, okuyunşu güzel yazıyı, ne güzel yazmış, eline sağlık.
Yeni bir iş yeri, sıkılıyorum, yapacak iş yok ve işi bilmiyorum.Tıpkı yaşamı bilmediğim gibi. Paso sigara ikram ediyorlar.İçmem desem de, alışılmış o söz, yak bi tane, birşey olmaz.Oldu olanlar 29 yıldır kölesiyim bu zıkkımın.Yıllar sonra bir şirketin üst makamında çalışıyorum. Birigeldi, patronla görüşecek, telefondan tanışırdık, sigaraikram ettim. Birden, sertçe NE DÜŞMANLIĞIN VAR, diyesordu, korkudan dondum, yabancı şivesiyle öyle bir sorduki,ne yaptığımı anlamamıştım. Durup baktı ve, sigaraikram ettiniz ya dedi. Çok haklıydı.İkram etmeyin, okuyunşu güzel yazıyı, ne güzel yazmış, eline sağlık.
Yeni bir iş yeri, sıkılıyorum, yapacak iş yok ve işi bilmiyorum.Tıpkı yaşamı bilmediğim gibi. Paso sigara ikram ediyorlar.İçmem desem de, alışılmış o söz, yak bi tane, birşey olmaz.Oldu olanlar 29 yıldır kölesiyim bu zıkkımın.Yıllar sonra bir şirketin üst makamında çalışıyorum. Birigeldi, patronla görüşecek, telefondan tanışırdık, sigaraikram ettim. Birden, sertçe NE DÜŞMANLIĞIN VAR, diyesordu, korkudan dondum, yabancı şivesiyle öyle bir sorduki,ne yaptığımı anlamamıştım. Durup baktı ve, sigaraikram ettiniz ya dedi. Çok haklıydı.İkram etmeyin, okuyunşu güzel yazıyı, ne güzel yazmış, eline sağlık.
Yeni bir iş yeri, sıkılıyorum, yapacak iş yok ve işi bilmiyorum.Tıpkı yaşamı bilmediğim gibi. Paso sigara ikram ediyorlar.İçmem desem de, alışılmış o söz, yak bi tane, birşey olmaz.Oldu olanlar 29 yıldır kölesiyim bu zıkkımın.Yıllar sonra bir şirketin üst makamında çalışıyorum. Birigeldi, patronla görüşecek, telefondan tanışırdık, sigaraikram ettim. Birden, sertçe NE DÜŞMANLIĞIN VAR, diyesordu, korkudan dondum, yabancı şivesiyle öyle bir sorduki,ne yaptığımı anlamamıştım. Durup baktı ve, sigaraikram ettiniz ya dedi. Çok haklıydı.İkram etmeyin, okuyunşu güzel yazıyı, ne güzel yazmış, eline sağlık.
Yeni bir iş yeri, sıkılıyorum, yapacak iş yok ve işi bilmiyorum.Tıpkı yaşamı bilmediğim gibi. Paso sigara ikram ediyorlar.İçmem desem de, alışılmış o söz, yak bi tane, birşey olmaz.Oldu olanlar 29 yıldır kölesiyim bu zıkkımın.Yıllar sonra bir şirketin üst makamında çalışıyorum. Birigeldi, patronla görüşecek, telefondan tanışırdık, sigaraikram ettim. Birden, sertçe NE DÜŞMANLIĞIN VAR, diyesordu, korkudan dondum, yabancı şivesiyle öyle bir sorduki,ne yaptığımı anlamamıştım. Durup baktı ve, sigaraikram ettiniz ya dedi. Çok haklıydı.İkram etmeyin, okuyunşu güzel yazıyı, ne güzel yazmış, eline sağlık.
yazının konusu ile aynı konulu bir belgeseli discovery channel da izlemiş ve bir b*k anlamamıştım 🙂 harika bir dille anlatmışsın, ellerine sağlık.. özellikle alkol ile ilgili bölümü çerçeveletip odama asmayı düşünüyorum izninle..
tabii ki nyz. istediğin gibi kullan, yeter ki işine yarasın.
bravooo
dur ben bir yorum yazayım, yazı şu an sıfır yorumda kalmış, kurtaralım
adam kendi yazısı gibi yazmış baksanıza yazık en azından alıntı ilave edebilirdi ayrıca başladığı yer de fena değil pehh gerçi bunun gibi bir çok örnek var.
Bana kalisa yukarida ki link buradan copy-paste durumuna gecmis,bu yukaridaki son link in tarihi bu yazinin 2ay sonrasina denk geliyor;Yanlis mi dusunuyorum yoksam
Zaten @necronamber’de onu kastediyor. Sürekli oluyor bu tip şeyler. Gerek bildirgeçten gerekse hafif vs. diğer pilli sitelerinden araklayıp forumlara yazıyolar. Hatta bazen haber sitelerinin kullandığı bile oluyor.
belki yazar başka bir blogta da yazıyor ve iki yazıda kendisine ait olamazmı yane ?
yea! vaynat
sana ağzınla iç dedim dinlemedin, bak hala ayılamıyosun yaaa
yalan sölleme nezman dedin
sen var ya sen :)))hadi gene iyisin 100.Yorum zevkinden mahrum bırakmayacam seni
Olağanüstü bir yazı olmuş tebrikler hocamBu yazının kesinlikle gerekli yerlerde değerlendirilmesi, kullanılması lazımHamiş: Yorumları 100lemiş bulundum efenim ama az bile bu yazıya
geç kaldın kop, atı alan izmir’e vardı
1840 afyon savaşını ya da opium wars‘ı unutmayalım. İngilizlerin arsızlıkları da şapka çıkartıp, sövdürecek türdendir.
Yeşilayçı birisi olarak bazı tasvirlerinize katılmadığımı söylemek isterim. Güzel bir yazı lakin alkole özendirici yorumlarınızda bulunuyor.
Çok önceden yazılmış bir yazı ama hakikaten güzel benzetmeler yapılarak kurgulanmış herşey.Tıp fakültesinde sandım kendimi bir an için.
uyuşturucuların fiziksel zararları zaten tartışılmaz. özellikle kimyasal uyuşturucular beyinde kalıcı hasarlara yol açıyor. bunları kullananlar genelde 30’unu görmeden ölüyorlar. ottur günahı yoktur diye aklamaya çalıştığımız esrar bile depresyon ve paranoyaya neden olurken aynı zamanda şizofreni hastalığını da tetikliyor. bunun yanında olayın bir de psikolojik yönü var: mesela çok güzel bir rüya görürsünüz ve sabah olduğunda asla uyanmak istemezsiniz. hatta uyandığınızda tekrar gözlerinizi kapatıp yeniden uyumaya çalışırsınız, sırf o rüyaya kaldığınız yerden devam edebilmek için… kalktığınızda ise gerçek hayatınıza bakarsınız ve ne kadar sıkıcı, sıradan ve boş olduğunu görür, tiksinirsiniz. hayatınız boyunca uyumak ve o rüyayı hep görmek istersiniz! sanırım bağımlıların uyuşturucuyla olan ilişkileri böyle birşey olsa gerek. yanılıyor muyum?
yanılmıyorsunuz.
her türlüsü bizi bozar……..kafanız bozuksa; çıkın ormana bağır akşma kadar… sövün sayın… gerkirse biraz göz yaşı dökün…temiz bir hava çekin…her şeyi kafaya da takmayın… olaylara güzel tarıfından bakın….
Yazı çok iyi, tebrik ederim fakat hepsini anladım alkolün işleyişini anlayamadım. Biraz araştırmak da bana düşüyor, herşeyi devletten beklememek lazım. 🙂
bu kadar eğlendirici ve bu kadar bilgilendirici bir yazı nasıl bir dehanın ürünüdür..çocuklarımla paylaştım..sonsuz teşekkürler.kalemine sağlık
gördüğüm en bilgilendirici en güzel vs. vs. yazı bu.. süpersin =)
yazı dünyanın dertlerini, sıkıntılarını, ızdırap verici yönlerini, zorluklarını, insanı delirten yönlerini (insanlarını) görmemek için kendini alkole vermiş müptela yada o yolda ilerleyen kesime hitap ediyor.şunu da unutmamalı ki alkol zehirli bir bala benzer birkaç dakika lezzet alıp sonrasında karın sancısı çekip bir kenarda ölmek te var.yukarıda saydığımız problemlerin ve (veya) sanki dünya için yaratılmış gibi her türlü zevki dünyada tatma (fakat tatmin olamama) düşüncesi nin doğurduğu bir iştir.sarhoşluğun etkisi geçtikten sonraki ızdırap veren hali. kaybedilen parayı, sağlığı, sağlıklı aile & arkadaş hayatını, daha fazla bağımlı olunduğunu (ve inananlar için Öteki Alemde bunun için bazı nimetlerden mahrum kalınacağını ve azaba düçar olunacağını) düşünürsek gerçekten tutulacak bi yeri yok.kendini sırf bu dünya için yaratılmış sanan insanlar gerçekten hatalarının farkına varmalılaren basitinden bir serçe kuşu günde 40 defa çiftleşebiliyor ve rezil olmuyor. bununla yarışayım dersen hayvandan aşağı düşüyorsun.gerek yok kendini rezil etmeye kuala gibi gezmeye fırsat varken Yeryüzü Mirasçısı olmaya…
🙂
çok acayip kafalar var. ‘kafam iyi ağabey’..;)
hey gidü heyy!
Bilgi için teşekkürlerElmaselmas yüzükelmas kolyeelmas gerdanlık