KADINLAR VE ŞAİRLER
KADINLAR VE ŞAİRLER

Bu ifadeyi bir şairle yapılan bir röportajda okumuştum: “Kadınlar şairleri sevmezler”. O zamanlar anlayamamıştım bu sözü. “Nassı yani? Sen kalk kadınlar için şiir yaz. Onların (belki de sadece uykusuzluktan dolayı) hülyalı bakan gözlerinde bile ummanları gör, ondan sonra seni sevmesinler! İnanmıyorum!” şeklinde bir tepkim olmuştu.Fakat zaman geçtikçe bu sözün aslı, zihnime soğuk su gibi sızdı. Yaşanacak ve görecek şeyler varmış demek ki! Anlamadığınız sözleri hemen unutmayın, saklayın. İlk duyduğunuzda anlamadığınız sisli ifadeler, zamanla zihninizde, gevşek bohçalar gibi çözüleceklerdir. Bunu derim başka şey demem!“Kadınlar şairleri neden sevmezler?” sorusuna “iç ürperten” cevaplar aramadan önce soruyu “kadınlar şiirleri neden sevmezler” diye okumamanızı, “kadınlar şairleri neden sevmezler?” diye doğru bir şekilde okumanızı tekrar rica ediyorum.Yoksa ben nadir de olsa şiir okumayı seven sıra dışı kadınlara rastladım! Özellikle kadınların kendilerine şiir okunmasından çok hoşlandıklarını da düşünüyorum. Bundan bir kuşkunuz olmasın, ama kadınlar, şairleri pek sevmezler; bundan da kuşkunuz olmasın!Kadınların şairlere beslediği “soğuk” duygunun sebepleri neler olabilir? Kısaca aklıma gelenleri sizlerle paylaşayım: (Bu yazıda, şairler erkek ve muhatapları da kadınlar olarak ele alınacaklardır.)Size baktığını farkına vardığınız, ama size değil de sanki sizin ötenize baktığını sonradan anladığınız bir erkek, sizi ne derece heyecanlandırır? Evet, gözlerini, sizin ışıl ışıl parlayan, hayat dolu gözlerinize dikmiş ama aslında sanki başka bir resme bakıyor gibidir. Böyle bir durumda, bu kişi sizinle değil sizin ona hatırlattıklarınızla ilgileniyor demektir. Bu kişi, size baktığında sözgelimi yağmurlu bir sonbaharı görüyor olsun; her seferinde bunu yapan ve görünüşte size, ama gerçekteyse kendi hayaline dalıp-giden birisiyle ne kadar sık görüşmek isterdiniz? Siz, ona cenneti de hatırlatsanız, dünyaya, sizin yanınıza dönmesini ve sizinle ilgilenmesini istemez misiniz? Evet, size bakıyor gibi durur. Ama gördüğü şey siz değilsiniz. İşte şairler bu adama benzerler; şairler, kadınların kendilerinden çok, kadınların onlara verdikleri baştan çıkarıcı ilhamlarla, kadınların ve genel olarak etraflarındaki insanların ve eşyaların ötesiyle ilgilenirler. Oysa kadınlar, ilginin merkezinde olmayı isterler.Bir kadın için bir şaire ilham vermek, başlangıçta yürek hoplatan, hoş bir deneyimdir, ama ya sonraları? Şairinizin, sizin verdiğiniz ilhamlarla değil, sizinle ilgilenmesini istediğinizde, beklediğiniz o sıcak, romantik ve hak ettiğiniz tepki gelmezse ne olacak? Nur topu gibi şiirler doğacak, ama ilişkiniz size odaklanmış olmayacak. Ne kadar sıkıcı değil mi?Kadınların şairleri sevmemelerinin ikinci sebebiyse şu olabilir: Şairler, her an her yerde ilhama açıktırlar ve onlar, her insana, her kadına, farklı tonlarda ama benzer duygularla yaklaşabilirler. Çünkü algıları duyarlı bir anten gibi evrene ve bütün insanlara açıktır. Her kadına sıcacık aşk şiirleri yazmazlar ama başka kadınlardan da masum ve çocukça bir şekilde ilham alabilirler. Hatta her kadın, bir şaire kendi ilham perisini hatırlatır da diyebilirim. Fakat böyle de olsa, kadınlar bu türlü bir paylaşıma karşı ne hissederler? Tahammül edebilirler mi? Bir şair sizinle olacak, ama kentin bir yerinde rastladığı başka bir kadın için de şiir yazacak veya o kadının ilham ettikleriyle bir şeyler üretecek. Bunlar aşk şiirleri olmayabilirler, ama en nihayetinde, yazılanların sebebi, başka bir kadındır.Kadınların şairleri sevmemelerinin başka bir sebebi de, şiir yazmanın emek istemesi ve mesai saatiyle sınırlanmayan bir çalışma süreci olmasıdır. Tabiî ki piyasada müzik eşliğinde okunan ve benim yüreğimde ürperti yerine “midemde kaynama” yapan “arabesk” bile olamayan sözlerden bahsetmiyorum. Bendeniz bir gün bunlardan yazmayı denemiş ve televizyonlarda “şiir” diye okunan şeylerden 5 tanesini on dakika içinde döktürmüştüm! Bu konudaki rekorumu yine ben kırmak isterdim ama bana göre anlamsız bir şey olacağı için bu çabayı göstermekten vazgeçtim.Ben, Sezai Karakoç, Attila İlhan, Federico Garcia Lorca, Aragon gibi şairlerden söz ediyorum. Bu ustaların şiirlerinde yoğun bir emek vardır. Bir şiir üzerinde için geceler, günler, aylar veya yıllar boyu çalışabilirler. Hatta Yahya Kemal Beyatlı, bir şiirinin, yazıldıktan 20 yıl sonra yaptığı küçük bir değişiklikle “artık tamamlanmış” olduğunu hissetmiştir. Şiirleri üzerinde çalışan şairler, sizce kadınlara ne kadar zaman harcayabilirler? Düşünün ki bir şair sizinle yemek yiyor. Aklına gelen ilhamları bir an önce kâğıda dökmek telaşı içindedir, sizden çok ilhamlarıyla meşguldür veya zihni daha önce yazdığı bir şiiri mükemmelleştirme çabası içindedir. Aslında her şeyin sebebi ve kaynağı siz olsanız bile, o şairle yemek yemek ne kadar keyifli olabilir? Kendinizi sonu gelmeyen bir araştırma ve merak sürecinin içindeki bir denek gibi hissetmez misiniz?Bu yanıyla şairler, matematikçilere benzerler; bir matematikçi mesleğinde ne kadar iyiyse, o kadar yalnızlaşır ve içine kapanır. Şairler de bir bakıma öyledirler. Onlar sizinle zaman geçirmek isteseler de, ilhamları onları kâğıda ve kaleme çağırır.Bir şaire âşıksanız, bir gün ona ilham vermemeyi özlersiniz.Bir şaire ilham vermek, zamanla size onu başka sevgililerle tanıştırmak gibi gelir!Nerden mi biliyorum, ben de şairim de ondan!www.radyocu.com