Bu blogu NUMB yapmayaydı, bunları sanırım yazmazdım; yazacağım da ne olacak?
O çok ayrı bir hikaye, ama: Ben o metni kaydedip offline okudum ve güldüm, anlamayı başardığım yerlerde keyif de aldım.
“Fikir ne kadar parlak?” diye de sordum kendime: Bir yanıt bulup bulamadığımı şu an anımsamıyorum.
Ama “Güzel mi?” bilmiyorum…
Çünkü bir metinde neyin ve nasıl güzel olabileceğini bilmiyorum…
—
Bu arada, çeviri mi özgün yazım mı belirtilmediği için, algıyı yıpratan bir yanı var…
Örneğin bir Eskimo’nun yazdığı öyküyü insan ona göre okur…
Yani…
—
Numb’un itirazının metnin neresine olduğunu, sabaha karşı icat etmem olanaksız olduğu için, şöyle bir varsayım üretebilirim belki: Bazı yaklaşımlar ne gerçek yaşama ne de bilgisayar gerçeğine benziyor…
Bu anlamda yazanın işi çok bilmediği türünden bir izlenim de doğmakta, ancak bu; aynı anda, aynı kişinin, işi çok iyi bilip, bilmeyenlerin anlayabileceği hale soktuğu türünden bir başka olasılığı da beslemekte…
Buraları Ü. Kıvanç’ın okuyup yanıt vermesi dışında benzer akıl yürütmelere ne kadar güvenilebilir bilemiyorum…
hoşuma gitmeyenin hergün kullandığım aletin, dandik bir çocuk kitanının pastel boyaları, ya da kitapları canlı gibi anlatması kalitesiyle karakter haline getirilmesi mi, bu karakterin mülayim, günün temposuna yetişebilecek enerjiden yoksun, hatta ezik olması mı bilemiyorum,..
iyi ki yazmamışım neden güzel bulmadığımı. bak ne güzel anlaşıyoruz işte. Haysiyet gibi beğeni sınırının orta üstü olması gereken-umulan bir mekanizmanın böyle bir, “en fazla olacağı teenager postmodern” yazıyı baş tacı etmesini başlı başına güzellik dışı adlediyorum.
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
Bu blogu NUMB yapmayaydı, bunları sanırım yazmazdım; yazacağım da ne olacak?
O çok ayrı bir hikaye, ama: Ben o metni kaydedip offline okudum ve güldüm, anlamayı başardığım yerlerde keyif de aldım.
“Fikir ne kadar parlak?” diye de sordum kendime: Bir yanıt bulup bulamadığımı şu an anımsamıyorum.
Ama “Güzel mi?” bilmiyorum…
Çünkü bir metinde neyin ve nasıl güzel olabileceğini bilmiyorum…
—
Bu arada, çeviri mi özgün yazım mı belirtilmediği için, algıyı yıpratan bir yanı var…
Örneğin bir Eskimo’nun yazdığı öyküyü insan ona göre okur…
Yani…
—
Numb’un itirazının metnin neresine olduğunu, sabaha karşı icat etmem olanaksız olduğu için, şöyle bir varsayım üretebilirim belki: Bazı yaklaşımlar ne gerçek yaşama ne de bilgisayar gerçeğine benziyor…
Bu anlamda yazanın işi çok bilmediği türünden bir izlenim de doğmakta, ancak bu; aynı anda, aynı kişinin, işi çok iyi bilip, bilmeyenlerin anlayabileceği hale soktuğu türünden bir başka olasılığı da beslemekte…
Buraları Ü. Kıvanç’ın okuyup yanıt vermesi dışında benzer akıl yürütmelere ne kadar güvenilebilir bilemiyorum…
—
Böyle…
Bu arada pardon, yanlışlık olmasın, çeviri mi özgün mü meselesi belirtilmemiş yazdım ama, ben görmemiş de olabilirim…
Ya da yazarın ‘ecnebi’ olması zaten çeviri olduğu garantisi de olabilir…
Belirtilmiş bir çevirmen adını ben görmemiş olabilirim…
Evet…
hoşuma gitmeyenin hergün kullandığım aletin, dandik bir çocuk kitanının pastel boyaları, ya da kitapları canlı gibi anlatması kalitesiyle karakter haline getirilmesi mi, bu karakterin mülayim, günün temposuna yetişebilecek enerjiden yoksun, hatta ezik olması mı bilemiyorum,..
iyi ki yazmamışım neden güzel bulmadığımı. bak ne güzel anlaşıyoruz işte. Haysiyet gibi beğeni sınırının orta üstü olması gereken-umulan bir mekanizmanın böyle bir, “en fazla olacağı teenager postmodern” yazıyı baş tacı etmesini başlı başına güzellik dışı adlediyorum.