Bu sabah Matrix’e uyandım. Bir güç vardı, biliyordum; artık inanıyorum da. Bütünlüklü rüyalar gördüğümde kendimden korkmaya başlıyorum. Birkaç gün (veya hafta) önce gördüğüm rüyaya alakasız bir günde, kaldığım yerden devam edince zihnimin dehlizlerinden şüpheleniyorum. Dini inanışlar der ki, uyurken ruhunuz incecik bir bağı geride bırakarak bedeninizden ayrılır, arşta dolaşmaya başlar. Bu sırada birçok şey görür ama yaşadığımız dünyadaki karşılıkları birebir değildir. Bundan dolayı da rüya tabiri denen açıklamalara ihtiyaç vardır. Psikanaliz der ki, gün boyunca bastırdığınız sıkıntılarınız, hayatınızın önceki dönemlerinden kalan, kaçtığınız olaylar gece olur su yüzüne çıkar. Bilincinize hâkim olabilirsiniz ama bilinçdışınıza asla! İşte bilincinizle kaçtığınız her şey, rüyalarınızda altın bir tepsi içerisinde size sunulur bilime göre. Bir başka görüşe göre de, tüm hayatımız aslında başlı başına bir rüya ama biz bunun henüz farkında değiliz. Ölünce, aslında gerçek uyanışı yaşayacağız ve “Aaa aslında hepsi bir rüyaymış!” diyeceğiz. Geceleri, bilimkurgu filmi olabilecek tarzda senaryolar gördüğümde aklımdan şüpheye düşüyorum ben de.

Dün gece, bir yemek dolabı kamuflajıyla saklanmış büyükçe bir kapının her iki yanında iki farklı dünya olduğunu gördüm. İçinde yaşadığımızı sandığımız hayat tarafında, bu kapıyı insan kılığındaki iki robot koruyordu. (Evet, bu aralar Terminatör seyrediyorum.) Aslında dolap görünümünde olan kapı ve bekçileri, bin yılda bir etkinliğini kaybediyor ve arkasına geçilebilen basit bir duvara dönüşüyordu. Matrix’te ufak bir yazılım hatası yani.Ayrıca yaşadığım dünyada insanları, birkaç tuş darbesiyle yine robotlar üretiyordu bir makineden. ‘Fiziksel özellikleri şöyle olsun, karakteri şöyle olsun’ ve bir OK tuşu yetiyordu kabinlerden yeni bir insan evladının çıkmasına. Her şey daha da basitleşmiş yani. Ama hiç kimse bunun farkında değildi. Herkes kendini en gerçek şey sanıyordu.Kapının etkinliği kalktığında, yani dolabı aşıp arkasına geçince, yaşadığın yalan dünyanın yerine asıl gerçeği görüyorsun. Beraber yaşadığın, tanıdığın insanların, geçtiğin yolların gerçek halleri gözlerinin önüne seriliyor. Ama bilimkurgunun tersine yerle bir olmuş korkunç bir dünya tasviri görmedim ben rüyamda. Bilakis içinde yaşadığım dünyadan çok daha güzel, henüz kirlenmemiş, yeşili yok olmamış yollardan geçtim koşarak. Aynı yoldaki o sık ormanı daha önce de görmüştüm. Sonra dejavu oldu. Önce tanıdığım birisini, olduğundan daha genç haliyle, aynı yolda can havliyle koşarken gördüm, aynı virajları alarak; aynı yolu bu sefer ben, aynı virajlarla koşarak geçtim. Sabahın keskin ışıkları ve hatta sıcağı odama bastırmasına rağmen, bu rüyadan bir türlü uyanamadım. Bir türlü ölüp, kendi gerçeğime dönemedim bu sabah. Kim bilir ruhum bir pamuk ipliği bağı koruyarak, arşın nerelerinde gezdi; kim bilir ben neleri bastırmışım ya da neleri kafaya bu kadar takmışım da bu sabah uyandığımda “Matrix’teyim ulan ben!” dedim.Şimdi siz söyleyin her sabah hangi gerçekliğe uyanıyoruz? Yoksa ben üstüm baya açık mı uyuyorum acaba?