Son günlerde iki tane konu tartışıldı Hafif’te :
Biri İsmet Özel‘in röportajı ile ilgiliydi.
Diğeri de moonshine‘ın ikinci çocuk ile ilgili hissiyatını içten bir şekilde bize sunduğu günlüktü.
Her ikisine de bakın, herhangi bir sonuca varılabilmiş mi ?
Sitede tenis oynamaya çalışanlar ve oynatmayanlar diye iki grup varolmaya başladı.
Servis atılıyor, karşılayacak olan, topa vuracağına raketi fırlatıyor. Karşıdakinin de eli armut toplamıyor, o da kendi raketini fırlatıyor, yetmiyor, ayakkabılarını, yetmiyor, yetmiyor, yetmiyor….
İsmet Özel blogunu ele alın …
Indian, runaway, g-men, nags head, psycho, ben… kimimiz sert kimimiz yumuşak kelimelerle içimizden gelenleri hafif’e dökmüşüz.
Peki sonra ne olmuş …
Diyalog ya da tenis maçı başladıktan 3 adım sonra başladığımız nokta ya unutulmuş ya da bir daire çizilmeye başlanmış.
Bir tartışmayı kişiselleştirmeden sonlandırmayı neden beceremiyoruz ?
Eğer birbirimize küfür edip, aşağılamak istiyorsak neden yardımcı olsun diye belirli konular üzerinden hakaret edip, aşağılıyoruz ?
Yılmaz Erdoğan bir oyununda “ biz birbirimizi sevmeyi beceremedik” diye sonlandırıyor perdelerinden birini.
Acı ama çok doğru.
Sap ile samanı ayıramayanlar var.
Tartışılan konu sex iken birden siyaset yüzünden kavga çıkıyor.
İsmet Özel’i tartışıyoruz, fransızca dil dersine dönüşüyor, ‘ ne alakası var şimdi, “o kim, bu kim” diye sorulduğunda, “salak” ‘ diyip içinden kurtuluyor, kaçıyor.
Tartışmada böyle bir cümle sarfedilir mi ?
‘ İsmet Özel’e laf etmeyin, çünkü o mükemmel, laf eden salaktır. ‘
Böyle tartışma olur mu ?
Bir konu üzerinde fikirlerimizi söylüyoruz, karıncalar gibi küçük çöplerden bir sürü odalı yuvalar yapmaya çalışıyoruz, birisi gelip, hepsini berbat ediyor.
Eğer amaç tartışmayı baltalamaksa, söyleyelim hafif uyku’ya sitenin formatını değiştirsin, “closed-blogging” tarzında üstüne konuşulmayacak sadece yalın linklerin olduğu bir site ortaya çıkarsın.
Diğer tartışma konusu ” kader mi ? tesadüf mü ? ” gibi üzerine çok güzel sohbetler yapılacak, beraberinde kahve yudumlanıp, kaçamak özel mesajlara vesile olacak bir konuydu : Dünyaya yeni bir bebek getirmek.
O blog da anası ile babası arasında evlilik bağı olmadan dünyaya gelen çocuk durumuna sokuldu.
Bir çuval incir berbat oldu.
Oysa buradan ne güzel felsefi görüşlere pencereler açılabilirdi, farklı filazofların farklı görüşleri ne de güzel tartışılabilirdi.
Ama ne gerek var biraz yoğunluğu olan tartışmalar yapmaya, en fazla 10 ahkâm sonra, hemen: “sen topsun, ağzını topla” vs…
İki seneyi aşan sürede hiç rastlamadığım şekilde Hafif’ten iki tane blog’un tamamen silinmesi de ayrıca çok üzücüydü.
Sınıfta terbiyesizlik yapanları sınıftan atmak yerine, dersi bitirip, bütün sınıfı cezalandırmak gibi oldu, isterdim ki daha güzel bir çözüm getirilebilsin…
Diğer taraftan da layık olduğumuz idare ile yönetildiğimiz gibi bir sonuca da varmamız mümkün ki bu daha da üzücü.
Internet farklı davranış tipleri ortaya çıkardı. İncelemeye değer …
Mail-group, forum, blogging siteleri gibi çok sesli ortamlarda bireylerden bazıları konu yerine kişileri tartışıyorlar.
Konu: Çiçek
A, diyor ki: ‘ben çiçeği sevmiyorum‘
B geliyor, ‘ çiçeği sevmeyen aptaldır ‘
Hatalı.
Oysa
B dese ki ‘ çiçeği neden sevmiyorsun ? ben seviyorum çünkü çiçek böyle, şöyle ve öyle‘
Böyle başlarsa diyalog diğer gelen C kişisi de ortama ayak uydurmaya çalışır. Cafer’e bez getirmeye çalışırken dengesini kaybedip muhabbeti rezil etmez.
Elbet benim de çok hatam, kırdığım kalpler olmuştur ama artık birbirimize ucu sivriltilmiş bıçaklarla saldırmayalım.
Bıçaklarımızla birbirimizi değil, tartıştıklarımız konudaki nesneleri keselim. Onlara yine kabuk bağlatmasını, gönüllerini almasını biliriz ancak burada hepimiz birbirimizin yüzüne bakıyoruz.
Birbirimizin yüzüne yürekten gülümsemelerle bakalım.
Çok mu şey istiyorum ?
yorumlar
bu günlük pek bi gereksiz olmuş.“birbirimizin kalplerine dokunalım evet hadi yapabilirsiniz e veeet” tarzı insanlar gerçekten iyi niyetli dahi olsa sinir bozar, kavga çıkartır, böyle direk dalma hissi yaşatır okuyanlara, çünkü yapmacıktır, çünkü insanlara müdahale vardır.Kimse herkesi sevemez herşeyiyle, sevmemeli de zaten, kötülük te var nefret te olsun da. Her şeyin güllük gülistanlık olması doğaya ters bir kere ve sıkıcıbir de şöyle bi cümleye takıldım: O blog da anası ile babası arasında evlilik bağı olmadan dünyaya gelen çocuk durumuna sokuldu. moonshine ın doğması muhtemel çocuğundan bahsederken sarfedilen talihsiz cümle. çocuk çocuktur güzel kardeşim; imzamı atarım aletimi(?) basarım klişelerine girmeseydin keşke zira kimse girmemişti sözünü ettiğin günlükte.
tam bir konu konuşulurken araya hakaret içeren, kişisel mesajlar giriyor. insanlar taraf olmaya başlıyorlar. konuşulan konu arada unutulup gidiyor. birisi bir yazı yazıyor, herkes aportta bekliyor, hımmm bakalım ne yazmış, hadi gelin parçalayalım şunu. yok mu sataşan… gelse de iki laf etsem şuna… ve burası aniden bir arena halini alıyor. ama amaaaa ne kadar iyi dilekler olsa da dünyada kavgalar devam ediyor işte.Bir de tabii runaway’e katılıyorum. kötü bir niyetle söylemediğine eminim, konu da hakkaten piç edilmiş, ama keşke böyle bir benzetme yapmasaydın.
silinen iki blog da ne? weaponx’inki kendi isteğiyle silindi. diğerinden haberim yok. o hangisi?
“yapmacık” hangi hareketimi gördünüz bu sitede ?İşim gücüm yok, durup dururken hafif’te insanların saçlarını okşayayım diye günlük mü gireceğim ?Üzüldüğüm, sıkıldığım bir konuyu sizinle paylaşmak istedim.”birbirimizin kalplerine dokunalım evet hadi yapabilirsiniz e veeet” diye bir tarzım olduğundan bahsetmişsin bu yazıda ve bunun insanlara müdahale demek olduğunu belirtmişsin.Bana sorarsan, asıl “insanlar adına” senin böyle bir cümle kurman müdahaledir.Ben ne direeem, sazım ne çalaaar ?Ben “herşey güllük gülistanlık” olsun mu diyorum ?Tartışma yaparken, birbirimizin kişisel özelliklerine saldırmak, atıp tutmak yerine, konuyu tartışalım diyorum.Hararetli yüksek tansiyonlu tartışma, konu dışına çıkılmadıkça, benim de en sevdiğim şeydir.”kimse herkesi sevemez herşeyiyle” diyorsun.Sevsin mi dedim ? Yılmaz Erdoğan’ın repliğinden bu sonucu mu çıkardın ? ” hepimiz birbirimizi sevelim, herkesin elinde bir zeytin dalı olsun, dağlar ovalara, nehirler denize dökülsün, hey hey hop ” gibi bir anlam çıkartman yazdıklarımı yalap şap okumandan ya da önyargılı olmandan kaynaklananan bir “talihsizlik”.Sevmek zorunda değiliz ancak neden saygı göstermeyelim ki ?Ha yeri gelir, çok saçma sapan, gerzekçe bir ahkâm kesen birisi olur, o zaman aç ağzını yum gözünü.Ama birisi görüşünü satırlarca kelimeye dökmüş, fikrini açıklamış, güzel tartışma kıvılcımları varken “sen salaksın, o aptal, ben de derebeyiyiyim çünkü siz benim gibi düşünmüyorsunuz” denmesi doğru değil.”O blog da anası ile babası arasında evlilik bağı olmadan dünyaya gelen çocuk durumuna sokuldu” cümlemi beğenmemişsin.Yine alıp başını bambaşka diyarlara gitmişsin.”Çocuk çocuktur” ???”Ben evlilik dışı çocuk doğuran kadın kâfirdir, cehennemde yansın, çocuğu da çöpe atın gitsin” mi dedim ?O cümleyi yazarken “blog’u piç ettiniz” demek yerine içimden öyle geldi, öyle yazdım.Orada ki nesnenin ilişkiye girdiği cümle öğesi “çocuk” değil, blog !
İki tane diye kalmış aklımda, lâkin ahkâm kestiğim bir günlüğü daha bulamadığımı hatırlıyorum. Biri WeaponX’in trafik macerası diğeri neydi hatırlayamadım.Ancak senin haberin yoksa, ben yanlış hatırlıyorumdur.Açıklaman için teşekkürler.
Sonra hâlâ katılıyorsan ve daha fazla açıklamaya gerek varsa söyle, açıklayayım.
o günlükte tartışma kopmasının özel bir sebebi var.Bir sürü anlamsız kalitesiz günlük girilirken bazı anlamsız ve kalitesiz günlüklerin sitenin olması arzulanan formatına uygunluğu nedeniyle kabul görmesi, taktir edilmesi gürültüyü koparan. moonshine’nin “doğursam mı”sı “onkasimin çocuğu olacak heyoo haydi isim koyalım”ı güzide bir örneğidir bunun.Karamel i örnek göstererek ısrar ediyorum ki bu hafif.org’un geleceği olma yolundadır. Bazı isimler artık hafif.org’un ötesine geçmiştir hafif org denince artık o nickler akla gelme yolundadır. bahsettikleri konular fikirleri değil yaşamlarıdır.Ben bunu günlük yaşamda artık etkisi yadsınamaz biçimde görülen Cem Yılmaz’a benzemeye çalışma olarak görüyorum. Esprilerde ki tek düzelik artık can sıkıyor. Ne alaka diyecek olursan günlüklerde de pamukcüce havası oldukça yaygın.”Abi bende orjinalim bende güzelim yazarım” gibi bir şey, Selçuk Yılmaz’ın”artık ben özgür bir bireyim sürü psikolojisine uymayacağım! Bende bende bende bende bende” karikatürüne benziyor. Ama sonuç bence bir fiyasko. O günlüktede bahsettiğim gibi artık moderasyondan resimsiz makale geçemiyor, uzun anlaması kapasite isteyen yazıları eliyor site ahalisi. Ama yukarıda bahsettiğim tarz oluşum büyük bir memnunlukla karşılanıyor. Bir nevi Türkiye’nin profilini çiziyoruz yani. Hülya Avşar’ı çok başarılı bulan ebeveylerin çocuklarından elbette bundan fazlasını beklemiyorum ama bir kaç tane aykırı ses çıkmasıda bu derece nefretle karşılanmamalı. Sakin olup cevap vermemek bence havada uçuşan terlik sayısını azaltır. bırakın o konuda öyle bir fikir de yazılmış olsun ilerde okunduğu zaman böyle birşey de denmiş olmasında çok yadırganacak birşey yok.BUDA insanda ego sıfıra yaklaştığı kadar insan büyük olur demiş.Çıkarttığım sonuca gelince biryerlerde değinmiştim. Kişiler iyi bir hayat yaşadıklarına iyi biri olduklarına kendilerini ikna edememeye başladı. Öyle olduklarını başkalarının yorumlarında ve gözlerinde arıyorlar. Fakirlik bazlı kültürel iflas diyelim sebebi.
“günlük” kısmında yazılan tanımlamayı doğru algıladığımı sanıyorum. site ile ilgili açıklamalarda hatta özellikle kendinizle ilgili şeyleri”günlük” kısmına yazın deniyor. şu durumda sorun nedir anlamıyorum. çok rahatsız oluyorsanız okumaz geçersiniz. yani benden yola çıkarak ülkenin durumu ile ilgili genelleme yapmışsınız.yine de… şöyle diyorum o halde hepinize… bana siteyi anlatın. “günlük” kısmında ne yazılması gerektiğini söyleyin. ya da hafif uyku tekrardan tanımlasın. eğer birşeyleri ben yanlış algıladıysam düzeltirim.
bu üstte yazdiklarin oluyor, peki ya sana neler oluyor kahnweiler, son 3/4 ahkamdir isa-mesih havalari?bu ne demek ;’Hülya Avşar’ı çok başarılı bulan ebeveylerin çocuklarından elbette bundan fazlasını beklemiyorum ama ‘Ya da bu;’uzun anlaması kapasite isteyen yazıları eliyor site ahalisi.‘Buda güzel demis te keske sen de anlasaymisin ne demek istediini zira egon son zamanlarda nikini ele geçirmis gibi gözüküyorbir ihtimal daha var ona buna laf geçiriim namim yürüsün modu ki onu bu sitede zaten yapanlar var ve akillica yapanlar var, kopyalarina ihtiyaç yok
selçuk erdem yahu o 🙂
tartısmalar guzel baslıor aslında ama nedense bı kac ahkam sonrası kavgaya donusuyor. ne ahkam kesme ne fıkır yurutme ıstegı kalıyor.. bı de ıster ıstemez ınsan okumak istıyor acaba bu konuda ne dusunulmus su ne dusunuo bu ne dusunuo dıe.. ama ahkamlara bakıldıgında konu bırakılmıs tartısma deıl kavga deıl resmen satasma durumu gorunuyor. okurken bazı userların cıleden cıktıgını goruyorum. bı kabul ettırme durumu var sankı.. herkes dusuncesını satısa cıkarmıs gıbı.. elestırılere de oldukca kapalı tutumlar sergileniyor.. okudugunu anlamak dıe bı sey yok bazen.. herkes okudugunu kendısıne gore anlıor.. karsıdakı de anlsılmama durumu hazmedemıo.. bunlar benım izlenımlerım.. esnek, anlayıslı, yapıcı ve acık olunmalı..
Malum artık ekmek aslanın ağzında, prim yapıp e mail’le gönderdiğim iş başvurularında link vermek istiyorum runaway abla.Hülya Avşar Türk toplumu beğenisinin, olmak istediğinin güzel bir örneği bence. Neden rahatsız olduğunu anlamadım.Demek istediğim kafa yormayan şeylere olan meyil, rahatın bozulmaması bir yaşam felsefesi. Olduğumuz durumun altını çizmeye çalıştım kısıtlı görüş açımla. Restorantın camından içeriye bakıp kendini içerdekilerin yerine koyan aç bir insana “olm biz dışardayız kendini fazla kaptırma!” demek çok mu acı yani?Ben kendimi muaf tutmuyorum bu arada. Ama bunu böyle dile getirince “yok abi ben içerdeyim sen kendi haline yan!” şeklinde algılanıyor çoğu zaman. Sen! dışardasın deyince de kıyamet kopuyor. Sonuç aynı ama nasıl söylenirse söylensin şu anda durulan yer camın önü.Bu site herkes için farklı anlamlar içeriyor, herkesin hayatında farklı yeri var. Verdiğim tepkiler hafif.org’un benim hayatımda olduğu yerin getirisi. Çok üzülerek görüyorum ki durumum içler acısı, yanlızlık korkusu. Zerdüşt’ün öğütlerini mi hatırlamalı acep?Not: Eski çekirge yeni nick-less ı tebrik etmek isterim güncellik kazanan bir konu olan nickine tapmaya karşı bir meydan okumakmış yaptığı meğersem.
Şu günlüğün amacına bir bakın, o amaca kesilen ahkamlara bir bakın.Günlüklere zaman zaman duygusal yazılar giriliyor. Bundan normal bir şey yok. Ama o günlükler ister gerçekten duygusal olsun, ister olmasın ama duygusallığa çekilebilecek bir format içersin, bazı insanların eksik bişeylerini tatmin etmeleri için dayanılmaz ortam yaratıyorlar.Karşısındakinin duygusallığını zayıflık olarak algılayıp saldırıya geçmek, bazıları için dayanılmaz lezzette bir tatmin aracı. Bu tip insanları normal olarak nitelendirmek, hatta yaptıkları bu işe kabızca zorlanarak “güzel” kılıf uydurmak ise aynı psikolojik bozukluğun farklı bir biçimde açığa vurulmasından başka bir şey değil.Günlüklere eleştiride bulunup, “böyle şeyler günlük olmamalı, bu da mı günlüğe yazılır” diye ahkam kesenler, yazılmış herhangi bir günlüğe sapıkça ve aşağılıkça saldıranları eleştirilmeye veya kınanmaya layık görmüyorlar.Bu sitenin huzurunu bozan samimi bir biçimde günlüğüne not düşenler midir, yoksa onlara saldıran aşağılık duygulu serseriler mi?Siz bu güne kadar beybi700’ün o kirli ağzını ve aciz beynini sokmadığı hangi günlükte veya blogda konunun bu kadar dağılıp tartışmaların seviyesizleştiğini gördünüz?Sitenin kendilerinden kurtarılması gerekenler günlük yazanlar değil, bu fütursuz ve utanmasız zibidilerle onları düşünmeden onaylayan veya psikolojik bozukluklarını onları destekleyerek tatmin etmeye çalışanlardır.Bu dediklerimden rahatsız olduysanız, sizin için bir umut var demektir. Yok, bu psycho yine kaşınmış, allaaahh, saldırayım duyguları ise hissettiğiniz sadece, buyrun o tiksinç aşağılık duygunuzu biraz ovalayayım.Blog sahiplerine yapılan saldırılar, günlükçülere de yapılmaya başladı. Amaç bu siteyi kullanıcısız bırakmaksa, işiniz oldukça zor. Hangi sitenin parazitleri iseniz orada devam edin. Hafifi rakip görüyorsanız, onu kendinize benzetmeye değil, kendinizi ona uydurmaya çalışın. Bu aşağılık duygularınızı tatmin etmez ama sizi biraz adama yaklaştırır.
katılıyorum yazdıklarınıza…
Psycho,Duygusallık neden zayıflık olarak algılanıyor, görebiliyor musun ?
😕
Uff… Öyle bir soru sordun ki… Çok basit olarak ve haddinden fazla özet olarak şöyle açıklamaya çalışayım:Bu sorunun yanıtı psikoloji biliminde verilmiş. Detaylı bir izahı var ve geniş kapsamlı, çok çeşitli dallarla ilişkilendirilebilen, yaygın bir bulgu ağına uzanabiliyor. İnsanların bir çoğunda zaman zaman ve şartlara bağlı olarak ortaya çıkıp, sonra yok olabiliyor. Böylesi, normal nedenli tepki kabul edilen çeşidi. Bir de bu durumun kronik olma şartı var ki, bu çeşidi ruh hastalıklarının kapsamında ele alınıyor. Nedenleri (aşağılık duygusu, kendini cezalandırma veya başka nedenlere dayanabilir) ayrı ve detaylı bir konu, uzanabileceği alanlar ise apayrı…Duygusallık=Zayıflık denklemi, bazen ikinci şahsın yargısına bağlı olmaksızın gerçek bir bulgu olarak da varolabiliyor. Bu durumda kişi, dışarıdan birinin yorumuna gerek duymaksızın kendini zayıf görüyor ve ya bunun nedeni olarak duygusallığını öne sürüyor, ya da duygusal=zayıf saplantısı olan ikinci şahısları, kendi zayıflığını kanıtlamak amacıyla kullanıyor. Burada karşılıklı bir çıkar ilişkisi başlıyor. Yani biri ben zayıfım, bana zayıf olduğumu hissettirin diyor, bu onun çeşitli sorunlarını daha iyi hissetmesini ve/veya başka ihtiyaçlarını tatmin etmesini sağlıyor (bu da ayrı ve detaylı bir konu), diğerlerinin de başkalarını küçük (zayıf) görerek egolarını, aşağılık duygularını vs (bu da ayrı ve detaylı bir konu) tatmin etmelerini sağlıyor.Ancak bu ikinci grup daha şanslı. Çünkü ihtiyaçlarını tatmin için birinci guruba ihtiyaçları yok. Herkesin duygusallıklarını bu amaç için kullanabilme imkanına sahipler.Konu gerçekten çok detaylı ama iyi bilinen bir bulgu. Burada, verdikleri rahatsızlık artık uç boyutlara ulaşmış kişiler için, yaptıkları bu davranışın patolojik olduğunu söylemek (yine de bunun adına teşhis demeyelim) mümkün.Bu kişilere davranışlarının yanlışlığını burada yapıldığı gibi hakaret etmekle, aşağılamakla ve benzer yöntemlerle anlatmak mümkün değil.Eğer dersen ki; “peki neden sen böyle yapıyorsun?..” Ben de derim ki; “burası tedavi merkezi değil. Tedavi olmak gibi bir ihtiyaçları varsa veya en azından bunun farkındalarsa baş vuracakları yerler belli.” Hayatın acıları yaşaya yaşaya öğrenilir. Ya tedavi olup gelsinler buraya, ya da çektikleri ızdırabı kendileri katlasın dursun.
karamel katıldığını belirtmiş, madem yavan bir tavır gibi geldi, sen birşey ekleseydin, komik de değilsin…
Sordum çünkü haddini aşan parantezlere gebe bir cümle olduğunu sezdim.
roman okurken kafamda karaterleri canlandiririm hep, hafif’te yazarlari canlandiriyorum ayni sekilde iste hayalimde ki baby700 ve sayko budur;Sitenin o bahsi gecen eski guzel zamanlarina olan ozlem artik bize boyle sadece hayal urunu kahramanlar cikartiyor. Eminim bir kisim kullanici tarafindan hafif.org ta linki verilmedigine icerlenen, izmir zirvesi sayfasi cok guzel bir olusumdu ve arzulanana en yakin durusumuzdu.begendiginiz kullaniciyi linke basip order edebilecegin bir hafif.org eklentisi. Dusunsenize boyle bir utopyayi, kisinin ic dunyasina yansitilan gunluk aynasindan bahsi yukarida gecen duygularin yansimasiyla beraber olabileceginiz ruh ikizinize ulasma imkani, oyle siberalem gibi ikinci sinif degil birinci sinif birliktelik..yurumedi yazik! hafif uykunun is guzarligi iste! ne olurdu site icinde kurulan grupcuklari habreye linkleyip linkleyip urememize katki saylasaydi.oof off duygusallik hic zayiflik olur mu? nasil bulacagiz esimizi? ic dunyasina inemeden? ne essekler var… farzi misal sahsim..
bkz. diğer salon
ısıt ısıt ye, bitmiyor bu pilav. Kahnweiler bey, şahsi bir kininiz varsa özel mesaj atın da kapışalım, eleştirdiğiniz tavırları benimsemiş görünmektesiniz. Bi de şu çöpçatanlık vızıltısından sıkıldım, kimse çöp çatmadı. Yakışıklıysanız düşünürüz bi’ çare elbet, üzülmeyin canım bu kadar…
Hayretten çenem düştü. beybi700le çekilmiş bu fotoğrafımı nereden buldun? Benim bile haberim yoktu.Sadece, elinde beybi700’ü tutan salak kim, onu çıkartamadım.
tabii bu gereksiz günlüğü okumak başlı başına yorucu ve zaman alıcı bir durum. Yine de şöyle bir baktığımı söylemeden geçemeyeceğim, bu yürek parçalayıcı eserimsi de ilgimi çeken nokta tabii ki çiçek benzetmesi oldu ancak şimdi o konuya girip phx’in beklemediği yan topları ceza sahasına indirmek en azından maçın şu dakikaları için gereksiz. Bilinçli okuyucunun farkına varmış olabileceği gibi, değinmek istediğim nokta farklı bir şey aslında. Lütfen ahkamın geri kalanını okumadan önce paragrafları bölen ağır sözlere bir göz atın. Mesela bir “böyle tartışma olur mu?” bir “herhangi bir sonuca varılabilmiş mi?”, “acı ama çok doğru” (bu kısmın sad but true isimli metalica şarkısından uyarlandığını düşünmekteyim) hele ki “bir çuval incir berbat oldu” belirlemesi, bunlar bana en hafif deyimiyle çok fena uluçist bir yaklaşım gibi geldi. Hatta soru içeren cümlelerde büyük üstadın o inişli çıkışlı tonlamasını duydum desem yeridir. Bu işin dil ile ilgili kısmı olsa da bir çok dil bilimcinin sık sık tekrarladığı dilin insanı kalıba sokması meselesinin de bir kanıtı gibi aynı zamanda. Keza sadece sorular değil yazının kendisi de en hafif deyimiyle çok fena uluçist bir yaklaşımda. Yani herkesin gördüğü bir şeyi yeni keşfetmiş gibi yazmak, bir de bunu çok ciddi, çok ölümcül bir meseleymiş gibi göstererek korkunç örneklerle desteklemek. Bu noktada suratınızda ablak bir ifade varsa bir zahmet çiçek meselesine bakın sonra da en yakın gazete bayiinden bir sabah gastesi reca edin. Üstat, phx’inkine benzeyen en az 3 benzetme yapmış ve “bir çuval incir berbat oldu” belirlemesini seslendirmiş olacaktır.Şimdi tabii bu ahkamı bir iyileştirme çabası olarak değil de, doğrudan saldırı olarak görmeye şartlanmış bireyler olmuştur ve olacaktır, bu noktada benim yapabileceğim bir şey yoktur. insanın içini kassada, kötü niyet acil durum çekici misali ancak ondan çok daha sık kullanılan bir hadisedir.
“İnsanın içini kassa da” cümlen de bana bir müzik kanalında “dermiişiiiim” diyen sunucuları hatırlattı.Evet olhor, pandoranın kutusunu keşfettin, ben Hıncal Uluç’um :)Günlüğü okumak senin için yorucu olabilir çünkü yüksek sıcaklıktaki herhangi bir tartışmada herhangi bir buhar çıkardığını hiç görmedim.Çok güzel bloglar ve mimler girmişsin ben gelmeden önce ve hala da giriyorsun. Bir blogu beğendiğim vakit aklıma gelen bir kaç nick oluyor, bunlardan biri de “olhor”.Ancak burada fikirlerini tartışan bir toplulukta var. Konuya yaklaşım biçimim ters gelmiş olabilir ama bu rahatsızlığın dile getirilmesi gerekiyordu.Bir daha ki sefere zamanını daha güzel konularla alırım umarım 🙂
Peki tanımadığın o salağa niye böyle samimi bi şekilde sarıldın saykocum? Beyaz tiçörtlü sayko, yanındaki partner’ı peaşiks ve ellerine verilen 700’lük sağlam bi alet. Doğru yorumlamışın valla.
TerliğimTerliksinTerlikTerliğizTerliksinizTerlikler
başka şeyler görmek böyle oluyor demek…O salak senin yardakçılarından biri. Ben tanımam, herhalde okşamak için sarılmışımdır. Sağlam 700 lük alet dediğin de bir gitar. Rock’n Roll’un ilk çıktığı dönemde tutucu kesimden tepki aldığını ve gitarın fallusu simgeleyecek biçimde kullanılıyor olmasının bu tepkinin baş nedeni olduğunu vs. bilemediğin için, o fotoğraftaki gitarın yani senin bir fallus olduğunu ve yardakçının avuçlarında son derece mutlu ve formda göründüğünü algılayamamış olman da çok doğal. Seni anlıyorum ama bu anlayıştan merhamet bekleme. Ovalanırken çıkardığın sesler hoşuma gidiyor.