GECEYİ YAZAN KALEM
Gecenin her yeri kuşatan kara çarşafı odamın aydınlık yüzünü gizlemekte ısrar ediyor. Cılız ve titrek bir mum ışığı hüküm sürüyor dört duvar arasında; aydınlığı temsil eden yegâne ışık kaynağı sadece bir mum ışığı…Karanlığın keskin kılıcıyla savaşan mum ışığı yavaş yavaş güç kaybediyor gözlerimin önünde.Bu güç karşısında damla damla eriyip gidiyor.Ödediği bir bedel var onun; karanlığı aydınlığa çevirmek uğruna her saniye eriyip kaybolmak…Titrek mum ışığı karanlıkla mücadele ederken karşımda, ben kalemimin ucundan savrulan kelimeler sayesinde dipsiz kuyulara düşmekten kurtuluyorum. Kalemim kuyulara set çekiyor baştan başa. Derin düşüncelerle başlıyorum yazı yazmaya…İçimde müthiş bir yazma tutkusu; sayfalarca, kalemimin mürekkebi bitene kadar. Ne varsa yaşamaya dair herşey kalemimin ucundan çıkacak kelimelerle ifade edilmeli.Gökyüzünde uçan güvercin kadar özgürce, bahçelerde ötüşen, şarkılar söyleyen minik serçe yavrusu kadar şence, yuvasına buğday tanesi taşıyan küçük bir karınca gibi sabırla…Geçen zaman içerisinde, karanlık hakimiyetini tekrar kurmak istiyor, tüm gücüyle gidiyor savunmasız mum ışığının üzerine…Kalemimin ucundan savrulan kelimeler beni dipsiz kuyulara düşmekten kurtaramıyor bu sefer…Gözlerim bir nokta odaklanıp kalıyor; içimde ne fırtınalar kopuyor… Sığ sularda gezinirken kendimi birden derinliklerin içinde buluyorum. Bu derinlik ki karanlıklardan daha derin ve bu karanlık ki gecenin kara çarşafın dan daha da kara…Neyin nesi bu kara elmaslar; kime ait bu yıldızlardan daha çok ışık saçan bir çift göz…Karanlıklar! yeter bu hakimiyetiniz artık gündüzün aydınlık yüzünü göreyim.Beni kurtar ey bütün kainatı aydınlatan güneş, ey ateşböceği gibi parlayan yıldızlar ve ey masamda boynu bükük duran mum ışığı… Kurtarın beni bu esaretten. Güçsüzüm, karanlıklar içinden çıkıp gelen bu gözleri görmeye cesaretim yok, nefessiz kalamak istemiyorum yine, ellerim titremesin her gidişinde…Ey katip yazsana halimi hani içinde tarifsiz bir yazma arzusu hakimdi? Ne oldu, neden oynatamıyorsun kalemini? Neden kaçışıyor sözcükler senden? Sen ki onların hakimiyeti sende olan kişi değil misin? Haydi anlat o kara gözleri ,tasvir et yüreğime ok gibi saplanan o kiprikleri, Hilalden daha kıvrak olan o kaşları anlat bana; güllerden narin olan o gülen yüzü de yaz…Susma, dillerini zincirlere vurma, görmüyor musun ki asıl zincire vurulan benim; ellerim ayaklarım ve benim dillerim…Unutulmuşluğun arkasına saklama hiç bir şeyi,anlat gönül rahatlığıyla…Diğer yazılarada bakalım.Tıklayınız.