“… benim” departmanından


Gidiyor musun?


Bir daha görüşür müyüz?


Hayat hep “Kinder Sürpriz Yumurta” gibi.Bakarsın seneye geldiğinde mevsimler de manasını çoktan kaybetmiş olur.Belki seni hatırlayan bile olmaz.Bu gece seninle yazdığım satırları okudum. Resim yapmaya karar vermişim büyük bir heyecanla yazmışım. Arkamı dönüp merdiven altına baktım da ne şövalye vardı ne de boyalar… Kilo vermişim ama emin ol Kasım da alırım…


Geçen Pazar bakkala diye evden çıktım kendimi Beşiktaş sahilde buldum. Anadolu yakasının ışıklarını seyrettim. Gördüğüm yüzlerce ışıktan hangisi onunkiydi bilemedim.Azcık esiyordu. Birsürü sigara içip gözlerimi kısarak izledim denizi. Susmak en iyisi bu aralar. Zaten yazamıyorum. Sol kolum da bir ağrı, sağ elimde bir yarabandı.


Sende sus… Onlarda…


Kaçan kurtulurmuş.Ya kaçamayan?Yağmurları bekliyorum..Pazar sabahları gizlice kapıma konan içi gül dolu naylon poşetleri…Tazecik ekmeğin ucundan iştahla koparıyorum ve tam götürecekken gözlerimde flashlar patlıyor.Pardon o 2 Eylül önceydi.


Özler miyim?Özlerim tabii…


Ama geçiyor işte biliyorsun.


Unutma,Kapı olacaksınYaşadıkça, susmayı da öğreneceksinGeçtikçe bedenler içindenBüyüttüğün kadar yitireceksinşimdiyi… (turuncu)


Hoşçakal Eylül.


Umarım bir daha yine…



…O çocukken,bir çiçeği kulağının arkasına takmadan sevebilmeyi öğretmemişler.O da kendi kendine düdüklü tencereden bomba yapmayı öğrenmiş. Bu yüzden bu kadar şey…(!)