Eskiden güzel günler vardı,güneşi tam gecesi tam. Eskiden sabahları güneş güzel doğardı. Birde akamüstüleri güneş batarken geceyi beklemek vardı… Ne güzeldi, eskiden güzellik vardı. Nasıl desem huzur vardı işte. İnsanlar mutluydu, gülüyordu. Hani her köşede ağlayan birileri yoktu en azından. Köşe kapmaca oynar gibi, dörtnala kaçar gibi geçerdi günler…

Eskiden zaman vardı,Zamansızlığa inat saatlerce gülüp oynamak vardı. Ne bileyim işte geçerdi zaman. Böyle tıkanıp kalmazdı, işkcence çeker gibi saatlere bakmazdım. Nefes bile almıyorum saate baktığım kadar. Halbuki eskiden saat bile yoktu. Oda neymişki sabah çıkardım sokağa, güneş doğunca yani. Baktım akşam oluyor, güneşin gözlerini kapattığı an damlardım eve. Eskiden sokaklar vardı, insanı iki döşemelik taşa sığdıran kaldırımlar değil…

Eskiden ağladığımızda bir sebebi vardı,Nasıl söylesem işte, neden ağlıyorsun denildiğinde düştüm diyebilirdim eskiden. Elimden tutup kaldıracaklarını biliyordum adım gibi emindim bundan. Şimdiki gibi susup gözlerimi kaçırarak sığınmazdım ıslak mendilime. Eskiden sözler vardı insanın taaa içinden gelen, en derinden nefes gibi kopup gelen sözler…

Eskiden susmazdık hiç,Öyle bir nara atardım ki kayalıkların üstünde, gürgen ağaçları sallanır meşenin dallarındaki kuşlar uçardı… Pelit ağacına sarılan yılanlar yakaladıkları fareleri çabucak yutup giriverirlerdi deliklerine. Kaçardı bütün kötülükler benden. Ne yalan söyleyim hoşuma giderdi kovalamak. Öyle tavşan gibi sağa sola zıplamak. Yorulmadan saatlerce koşmak. en sonundada o çok sevdiğim armut ağacının dibinde uyumak…ESKİDEN GÜZELDİ YAŞAMAK…!!!