”Yılbaşı için hediye almalıyım” dedi, ve evden çıktı.Heryer karla kaplı olduğundan yürümeyi tercih etti.Biraz ileride, kesilmiş ve karların üzerine bırakılmış, küçük çam ağacını gördü.Soğuğa aldırmadan onu yerden kaldırdı, diğer ağacın kalın gövdesine yasladı. On metre uzaklaşmadan ağaç rüzgarın etkisiyle tekrar karların üzerine bırakıverdi kendini. Yanına geldi, küçük çam ağacını yeniden kalın ağaç gövdesine yasladı.Biraz bekledi, küçük çam ağacı bu sefer kucağına düştü. Çam dalları yüzünü yırtmış, ”beni bırak” dercesine, isyan ediyordu.Düşündü, onu neden dimdik görmek istiyordu, ağaç kesilmiş ve yaşamına son verilmişti. Onu yeniden hayata döndürme çabası boşunaydı, bunu biliyor ve inadı uğruna onu yeniden canlı görmeyi arzuluyor, rüzgarın etkisiyle doğa dansına şarkısıyla eşlik ediyordu.Yaşaması için toprağı kazdı , ağacın kesilmiş kısmını yeniden toprakla kavuşturdu ama köksüz bir ağaç için geçici bir ayakta duruştu bu. Elinden geleni yaptı.Tıpkı yaşamlarını yitiren insanlar gibi, ağaçlar da ölürdü. Ağaç, tekrar düştü. Oysa tüm yeni yıllarda doğa ağaçları karla süslüyordu, kesilmesine ve insanlar tarafından süslenmesine gerek yoktu.Doğum, yaşam ve ölüm, hayatın tek gerçeğiydi. Geri kalan, insanların inanma gereksinimleri ve hayata tutunup kendi ruhlarını eğitme çabasıydı. Bu çabaya inandı, kendine rağmen..O’na göre hayatta olmanın bir anlamı daha vardı”Sevmek” çünkü sevmek; doğmak, yaşamak ve ölmekten daha değerliydi.