Ergenlikten yeni çıktığım dönemler…O güne kadar yaşadığım en kötü yılbaşı gecesi….Kız arkadaşım çıkamıyor, planlarımız yatık…evde oturmak kabus…En kızgın, en asi en şımarık olduğum dönemler…her şey öylesine can sıkıcı öylesine anlamsız ki…Led zeppeline dinleyip, evdeki tüm kapıları bizimkilerin suratına çarparcasına vurup,kendimi sokağa attım…erenköy’den, kadıköy’e kadar rotasız yürüdüm…reks sineması sokağından bir bira alıp kendimi sinemaya attım…Film başlamış…ne oynadığı ne olup bittiği umurumda bile değil…yer göstericinin, ışık tuttuğu koltuğa gıcıklık olsun diye oturmadım…zaten sinemada yirmi otuz kişi ,ya var ya yok…biramı içip uyumayı düşünüyorum….Koltuk gıcırtıları ile uyandığımda antrakt olduğunu anlayıp, fuaye ye çıktım, iki çikolata alıp, masalardan birine oturdum…ikinci yarıda da kestirmeyi düşünüyorum……………………..,Annem yaşlarında, tahmin ettiğim kısa kürk mantolu kadının biri ,usulca karşıma oturup, gazetesini karıştırmaya başlıyor…sayfaları öyle hızlı çeviriyor ki, ne aradığını anlamıyorum…üstelik kadın öyle hızlı hareketler yapıyor ki, bir yandan sigarasını içiyor, bir yandan çantasında bir şeyler arıyor, bir yandan da elindeki cumhuriyet gazetesini hışır hışır çevirip duruyor…gıcık oluyorum kadına…çikolatamı bitirmeye çalışıyorum…

………………………“ damak ha? Hiç sevmem “ kadın bunu söylerken bütün dikkatiyle beni inceliyor…………………..“ biz yiyemiyoruz kilo falan işte”“isterseniz bi parça alın teyze”………………….başındaki bereyi, çıkartıp omuzlarına kadar inen saçlarını ensesinde topluyor…“senin canın sıkkın di mi?…benim de canım sıkkın biliyo musun?”dikkatimi çeken şey; kadının beresini çıkarttıktan sonraki görüntüsü ve ses tonu…yaşını bir türlü kestiremiyorum…annemden çok genç olabilir…nasıl hitap edeceğimi şaşırdım…“evet biraz sıkkın, bira içtim geçmedi”“çukulata da geçirmez ama!” bunu söylerken öyle şirinki, o dağınık, annem benzeri kadın gitmiş yerine arkadaş olmak için yanıp tutuşan biri var sanki…“ bak sana bir teklifim var, bende filmi tutmadım gel sana bira ısmarlıyim ne dersin?”ulan karı bizi keklemeye mi çalışıyor ne ?,annemin arkadaşlarından biri olabilir mi?…“tamam çıkalım”o an hiç beklemediğim bişey yapıyor,ben montumun fermuarını çekerken o yakalarıma kendince şekil yapmaya çalışıyor…“bak böyle daha hoş oldu”dışarda hava buz gibi, yanımda kürk mantolu bir kadın…of ya ayşenur of ya………………………..İnci ; Pera’da, madam olga’nın bale okulunda eğitmen, saint joseph mezunu,moda’da yalnız yaşıyor…otuziki yaşında imiş…O’nu oturduğum yerden, izliyorum…orta boylu, omuzlarına dökülen siyah saçları, incecik parmakları ile kürk’lü halinden çok farklı…O’nu sanki bir büyütecin arkasından izliyorum..ilk kez çıplak gördüğüm kadın,aynadan beni kesiyor, gülümsüyor…neler yapmam gerektiğini kestiremiyorum…şimdi de küçücük karnı ve onun ortasına derine gömülmüş göbeği ile karşımda duruyor………………………Bir yıl boyunca hep kışkırtıcı şeyler yaptı…sanki beni yeni açlıklara sürüklemek isteyen hesaplı bir tavır içinde oldu…sırf benim için saçlarını kısa kestirdi…Beni öylesine ustaca öylesine soğukkanlı idare etti ki on dokuzuma gelinceye kadar o’nu terk etmeyi bir an düşünmedim……………………“ o filmi ikinci kez izledim biliyor musun?” yanında geçirdiğim ilk geceydi bunu söylerken..“amma saçma” dedim“kes, saçma falan diil”“adını bile bilmiyorum filmin ya! “ dedim“la picine ““orda ki adamın gençliğine benziyorsun haberin var mı?”“tamam boşver filmi hadi bi daha” dedim“hayır canım, kahveden sonra hemen sevişilmez, biraz uyunur ondan sonra tamam mı? “…………………….onun yanında kim olduğumu unutup, henüz dünyayı,ufku,dostluğu,aşkı,yeni öğrenen bir çocuk gibi hissedecektim kendimi…Onunla en derin mağaralara kadar girecek ama hiçbir zaman sonuna kadar gidemeyecektim…Beni bırakıp fransaya yerleştiğinde,ondan bana kalan şeyler,Beni kendine çeken,tanımadığım ülkelerde gezdiren ve adı sanı bilinmeyen, zaman ölçüsüne vurulamayan bir “kadın” kalacaktı….“artık uçma zamanın bebişim” diyebilen bir ” cesur yürek” kadın…