Parmaklarımı gökyüzünden uzattığımda,sökerdim kalplerini insanların. Damarlarında akan kanlarında rafting yapıp, alyuvarlarıyla dart oynardım. Kalpleri her açılıp kapandığında, kılcal damarlarına beni pompalarlardı onlar. Tüm hücrelerinin çekirdeklerinde birer yumurtam beklerdi,kocaman çiçekler açtırırdım onlara patlayarak. O an fışkırırdım gözlerinden dışarıya, yüzlerini kırmızıya boyayarak. Çekerdim beyinlerinin fişlerini o budala 6 voltluk prizlerinden, kıpkırmızı kabusların dibine batırır, yükseltirdim seslerini, patlatırdım kulaklarındaki kolonları.

Binlerce yıl önce kaynayan havuzlarda avlanırdım ben. Gözlerimle şimşekler çakar, sesimden sonra yağmurlar yağar, nefesim ateş kokardı.

Binlerce yıl sonra o doğdu.Buz tutmuş aşkından erittiğim buzlar okyanuslar doldurdu. Kan kırmızı saçlarım, sarıya soldu. Gözlerimden fışkıran şimşekler gözyaşı,nefesim sigara kokar oldu.Sarayımın alevleri de gökyüzünde kayboldu…

Buzlarin arasındayım şimdi. Buz kesiyor küçük ayaklarımı ki, alevden pençelerdiler.

Ölebilseydim ölürdüm. Cezalardan ceza seçtim… Yaşlanacağım şimdi. Üşüyerek geçecek yıllarım taa ki, onun kalbi ısınıp, içinde bıraktığım çiçekler patladığında ve sardığında alevlerim bedenini, dindirmek için susuzluğunu bana koşana kadar…