İnsanlar için, çoğu kavram pek ucuz. Kullanım sıklığına bağlı olarak, yalama ve aşınmış olmanın da etkisiyle, bunların en ucuzlarından biri; “övgü” hadisesi -ki buna bütün cüretimle; sevgi, saygı, sadakat, ilgi, şefkat, aşk?, hoşgörü ve daha başka kutsal olarak nitelenen hangi hissiyat varsa dahil etmek istiyorum- bir diğeri, yine aynı rahatlıkla sarfedilen ve ilkine olan zıtlığıyla dikkat çekici; “suçlama ya da günah keçisi bulma” hadisesi ve buna bağlı gelişen “projeksiyon” sendromu. Yine biribirlerine değersiz övgüler yağdırıp, karşılığında pek değersiz övgüler satın almak, bu esnada da, kalın derileri altındaki ödlek ruhlarının cılız seslerini bastırmak, insanlar için memnuniyet verici bir davranış biçimidir, sağliklıdır, olması gerekendir ve çomak sokmaya gelmez. Aksi takdirde, “zıtların birliği” müessesesinin tüm ihtişamıyla sizi sonsuza dek büyülemesine hazırlıklı olacaksınız demektir.”Sen bizim için burada değildin ama, biz senin için gidiyoruz, görüşeceğiz cehennemde. Artık beklemeye zamanımız yok. Zaten senin için, hiç olmayan bir zamandan ne çıkar ?Kurtlar kemiremeyecek kalplerimizi, onları çoktan söküp aldı biri. Sen hala atıyorlar mı sandın ?? Yerinde yeller eserken kalbimizin, oraya astığın rüzgar çanlarının tangırtısını duyuyor olmalısın…”Ah siz… Ne kadar güçlüysen, o kadar çok korkacak şeyin vardır oysa, ve… Sadece zayıflar kuvvetin arkasına gizlenir. Anlatamadım… Ne, karanlığımı şeffaf derimin altındaki mavi damarlarımdan dökülen kanların boyadığını, ne de, cebimdeki o çürümüş cesetlerle karşıma çıkan sırtlanları kandırdığımı.Siz; size tutunamayanları suçlayan simbiyozlar, siz; açmak istediğiniz kapının anahtarını, elinizi attığınız ilk cebinizde bulamadığınızda, anahtara öfkelenen budalalar… Ve siz; kendisine duyduğu nefreti başkalarına mal edenler… Farkeder sandınız koca bir tarih, ancak varlığınız kadar zayıf yokluğunuzu. Ben değil, fakat siz ihmal ettiniz kendinizi tarihin son hanesinden. Ben, sadece sizi değersiz varlığınızla tanıştırdım. Fakat ben zaten, kurşun kalemle yazdığım isimleri silip, tozlarını su birikintilerine atmak kadar ahmakça ve değersiz şeyleri severim. Siz unutmayı bilmiyordunuz, ben size unutulmayı öğrettim.Günlerden Pazarsınız siz, bütün arada kalmışlıklarınız ve uyuşukluklarınızla. Bir önceki günün yorgunluğunu atamamış, ertesi günün ağırlığına hazırlıksız. Siz elbette güneşi henüz doğmadan seyreden, eteklerini aşağılık denizlerin yaladığı yüce dağlar gibi uzanırdınız gökyüzüne. Fakat zamanla, acıklı kibiriniz lime lime taşındı sinsice o aşağılık denizlerin dibine. Dün diz çöküp kutsanmak istemediniz, bugün koyunlar otlamakta küçük erdemlerinize mezar olmuş kel tepeleriniz üzerinde…Siz kutsanmayı bilmediniz, ben sadece lanetlenmeyi öğrettim size.