Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi? Hiç vaktiniz yok.”Fast live”, “fast food”, “fast music”, “fast love”..Dikte ettirilen “yükselen değerler”, “in” ler, “out” lar…Buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir pencere Ardında bitecek hepsi!Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar.Size sesleniyorum:Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten,ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini ?Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını?…içinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza?Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız? öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir?…Ya da Geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zamanDoğayı bilgisayarlarına döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığınıVe ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında ?…Koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam skalanızda ?..Bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor?Hayat ıskalamayı affetmez !!!Keşkelerle, tühlerle baş başa kalmadan önce.(ne acı ve ne çelişkidir ki, böyle bir yorumu yine bilgisayardan iletiyorum…)Müşfik Kenter
yorumlar
Cevresinde bu soylediklerini bulana ne ala, ama yoksa gene en guzel dost klavyedir, monitordur…
bu bir copy/paste değil midir?
Müşvik Kenterin çalışmasına linklenmiş.
“Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar.Size sesleniyorum:Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten,ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini ?” Dostluğu, yaşamı… romanlarda, şiir kitaplarındaki mısralarda arayanlara da seslenseydi bari!!!
Şu zihniyete bak yaa. Ne saçma. “yaşamı, dostluğu, bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfi, dalgaların sahille buluşması, bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını görmek, ıslak toprak kokusu,…” hede hödö. Tüm bu hazları ve zevkleri klavyeyle tattırmak mümkün olmasaydı eğer, bunca romanlar, şiirler… yazılmazdı. Yazılsaydı da satılmazdı. Satılsaydı da okunmazdı.
bu konuda senin dusuncen nedir?
John Malkoviç Olmak filminde başroldeki gözlüklü herifin, evinde beslediği maymuna dediği bir şey vardı: “Farkında olmak var ya insanoğlunun sahip olduğu en berbat şey !!”…Eğer bilgisayarım olmasaydı veya onunla büyümemiş olsaydım bilgisayar nası bi şey merak ederdim heralde.Ama bilgisayarım var ve hayatın Müşfik Kenterin bahsettiği tarafını da görüp yaşayabiliyorum.Yani hem bilgisayarın farkındayım hem de hayatın.Hayatı bir uca koyup bilgisayarı bir uca koymak çok saçma geliyor bana.Sonuçta ben içinde hayvanlar beslediğim,pencereyi açtığımda içeriye ağaç dallarının ve çimen kokusunun geldiği,şehrin dışında bir evde oturmuyorum.Apartmanda oturuyorum şehirde yaşıyorum ve minimize edilmiş keyiflerim ve kendime ait zevklerim var atla deve mi olcak?Dostluğu klavyemde arayıp onu öpmüyorum veya monitörümle karşılıklı kafayı çekip dertleşmiyorum :)Tamam hayatın bize dikte ettiği şeyler var bu inkar edilemez ama seçici olmak önemli bence.
Taa Taaa İşte Size Benim Düşüncem :)Ciddi Ciddi Oturup Düşünmedim 😛 Gibi Birsey Yazmak İstemiyorum Ama Bir Sey Farkettiim Ahkam Kesenler Kadar Bende Ayni Yazida Anlatilanlarin Yasaminda Eksiklerini Cekenlerdenim Belki Unuttugumuz Bu Tatlari Hatirlatmakti Benim Yaptigim Belkide Degildi Yada….
1010101010101010101010101010101001010101
Zaten tüm bu yazdıklarımın temelinde 1000110101110 var. 0011011 olmasaydı bu yazımı yazamazdım.