Günün evveliyatını anlatmayı uygun görmediğimden ortadan başlayacağım.Nasır tutmaya başlamış eller, taşıdığı yükü kaldırmakta zorlanan ayaklar, susuz ve yorgun bir beden..Bir elimde poşet; içinde kirli bir tulum, t-shirt ve bir çift çorap.Yolda rahatsızlık vermesin diye iki ayrı poşete koymuşum. Güneş batmaya yüz tutmuş ama hala yakıyor.Hava sıcak, dudaklarımı dilimle ıslıyorum.Az ilerde güvenliğe yaklaşıyorum,önce su istemeye çekinip ilerliyorum fakat susuzluğun tesiriyle geri dönüp tekrar yaklaşıyorum. Memur meraklı gözlerle yaklaşıyor yanıma.O daha bir şey demeden “Çok susadım da suyunuz var mı?” diyorum. “Şu karşı ki binaya gir içerde köşede su var” diyor memur.Teşekkür edip suya doğru gidiyorum. İçeri giriyorum,bina boş.Sesleniyorum; “kimse yok mu!”.Ses yok.Köşede damacanayı görüyorum.Ve su..Alnımda ter damlacıkları, oda serin, su soğuk..Bir bardak daha içiyorum.Bir bardak daha içebilirim fakat çekiniyorum.Neden, kimden? Ben de bilmiyorum.Dışarı çıkıyorum. Memura tekrar teşekkür edeceğim fakat yok.Gitmiş anlaşılan.Durağa çıkıyorum. Bir otobüs geliyor; benim bineceğim değil.Aslında çokta fark etmez ama binmiyorum işte. Bekliyorum.Farklı bir otobüs, bir diğeri derken deminkinin aynısı bir daha.Bekliyorum.Başkaları da geliyor durağa.Sonra onlar biniyorlar.Benim bineceğim otobüs gelmiyor.Bekliyorum ilk giden hattın dördüncü arabası geliyor. “Bineyim mi?” diyorum kendi kendime. “İlk gelene binmedin, ikinciye de binmedin, üçüncüye de binmedin” diyorum.Kendime kızmamak için olsa gerek binmiyorum.Yarım saatten fazla bekledim galiba ve nihayet otobüs göründü! Biniyorum. Oturacak yer yok.Ortada bir yerde, bir elim poşette bir elimde otobüsün tutunma yerinde bekliyorum.Belkide en fazla zevk aldığım şeylerden biri otobüste insanları ve dışarıyı seyretmek..Karşımda iki kız, kardeşler galiba.Birbirlerine çok benziyorlar ve ikisinde gözleri yeşil.Yanlış anlaşılmasın diye başka yöne bakıyorum. “Yanlış anlaşılmak”..Merak ediyorum hangisi daha kötüdür; hiç anlaşılmamak mı? Yoksa yanlış anlaşılmak mı?.. Az sonra yine başka bir yöne bakıyorum.Gözüm dışarıdaki dükkanlara takılıyor.Ne çok dükkan var.Hepsi de farklı alanlarla ilgili.Yanlız en çok dürümcüler ve dönerciler..Sonra tekrar insan.Zaman nasıl akıyor, insan nasıl değişiyor. Yoksa yerinde duran ben miyim?Nedense birbirinden farklı giyinen ve aslında bu farklılıklarıyla birbirine benzeyen insanlar görüyorum. Bir elbise ne kadar insanın kendisini yansıtır? Merak ediyorum.Düşüncelerimi ayaklarımın ağrısı bölüyor. Oturacak bir yer arıyor gözlerim.Boşalan yerlere hep başkaları geçiyor.Tetikte bekleyen başkaları.Anlıyorum ki, durduğum yer namüsait.Siper alıyorum ve iki durak sonra nihayet oturuyorum.Gözüm tekrar dışarda.Dükkanlar, satıcılar,ilanlar; sezon sonu,kapatıyor,indirim..Kapitalizm. Derken bir başta otobüs sertçe yanaşıyor yanımıza.Tam sürttü,çarptı derken ani fren.İrkiliyor yolcular.Yolcuların gözü dışarda, bense yolcuları seyrediyorum.Hepsinin ortak vasfı meraklı olmaları. Yandaki otobüs bir hamleyle hızlanıyor ve şoförü bizim şöfere bağırarak bişeyler diyor.Bakıyorum yanında, otobüsün içinde polisler.Onlar da bizim şoföre kızgın.Bizim otobüste de bir polis. Durur mu hiç. Tam “onlar haksız” diye hareketleniyor ki mevzu kapanıyor, herkes kendi işine bakıyor. Terliyorum, sağ ayak serçe parmağım su toplamış.Üstüne basamıyorum. Daha yarım saat yol yürüyeceğim.İneceğim durağa yaklaşırken, “keşke uzun yolda olsaydım” diyorum.İniyorum.Karşıdan karşıya geçiyorum. Bu da anlatılır mı demeyin.Çok çetin bir iştir karşıdan karşıya geçmek.Yürüyorum.Aklıma “hayata gülümsemek” tabiri takılıyor.Nasıl acaba diye merak ediyorum. Hafifçe gülümseyip, “böyle mi acaba” diye soruyorum kendime.Tekrar caddeden karşıya geçiyorum.Ayaklarım ağrıyor. Yürümesem mi?Minibüs durağına yaklaşıyorum. Karar vermeliyim?Ayağım bastırıyor.Mesele “birmilyondörtyüzbin.tl” meselesi değil artık. Durakta kuyruk var, minibüs yok.Ve yürüyorum.Neyse ki yokuş aşağı yürüyeceğim.Hem teselli, hem hakikat.Yürüyorum, ayağım ağrıyor, yürüyorum, serçe parmağım ağrıyor, ökçemin üstünde yürüyorum..Son bir cadde kaldı geçilecek. Önce sol, sonra sağ, sonra tekrar sol, sonra sağ,sol,sağ,sol ve zor da olsa koşarcasına geçiyorum.Az kaldı fakat topallıyorum.Topallıyorum ve nihayet ev.Merdiven çıkarken babanneme rastlıyorum.Selam veriyorum.Öpüyor.”İşten mi” diyor.”Evet” diyorum. “Allah yolunu izini açık etsin,Allah iyilerle karşılaştırsın” diyor.”Amin” diyorum ve eve çıkıyorum..