Evvel zaman, kalbur saman derken, aynı paradoks için sıra bize de geldi. Çoğalmak veya çoğalmamak…

Dünya’nın akıbetiyle ilgili hergün daha da kötüleşen haberler alırken, genç ölümleri duyduğumuzda içten içe “öldü de kurtuldu şu dünya’dan” derken, kimi intiharlara özenir bulurken kendini insan, neşter görünce bileğine gömmek isterken onu, aynı zamanda da nasıl çocuk isteyebilir?Kendimin hasarsız halini görmek istiyorumdur belki? Ya da şimdi pek hatırlayamadığım en masum en umutlu halimin Dünyaya geri dönmesini istiyorumdur bana benzer bir kız çocuğuyla. Dünya’nın iyilik dengesi böyle sağlanıyordur,mümkün görünüyor.Kendimi kandıracak kırk çeşit yol bulabiliyorken, mantığımı nasıl ayakta tutacağım. Benim kalıtsal bir hastalığım var. Ya onda da olursa? Bana hesap sormasa bile şimdiden haklı çıkar benim gözümde.Evet ben annemi, bana aktardığı kalıtsal hastalığa ve diğer herşeye rağmen seviyorum.Ama bazen doğmamam onun için de daha iyi olurmuş gibi geliyor, gelmiyor değil.Sonra bir de onun benden önce ölme ihtimali var. Bu riske girilir mi! Girilmez gibi geliyor şimdilik… Göreceğiz.