Sizlere, Antalya ve çevresinin tarihi ve folklorü üzerine yıllarca araştırma yapmış olan yazar Hüseyin Çimrin’in Antalya Tarihi ve Turistik Rehberi adlı esrinden tanıtmak istiyorum. Hüseyin Çimrin, Antalya bölgesinin ve Türkiye’nin Almanya’dan diplomalı ilk profesyonel turist rehberidir. Türkçe ve Almanca birçok kitabı bulunmaktadır. Antalyanın tarihi zenginliklerini, çevresinive gezilip görülecek yerleri anlatan bir kitap.Kitaptan ilk efsane Belkıs Efsanesi: Aspendos kentinin kralının dünyalar güzeli bir kızı vardır.Birçok ünlü ve önemli kişiler kral kızıyla evlenmek ister. Krala yapılan başvurular sonucu, bir yarışma düzenler. Kent için en güzel ve yararlı bir eser yapana kızını verecektir. Hekes kendi becerisine göre birer eser yapar. Kral bunları inceler. Hala yıkıntıları bulunan su kemerini bir mimar yapmıştır. Kral hayran kalır. Yarışmaya sonradan katılanlardan birinin eseri tiyatroya gelir. Her yanı gezer inceler. Sahneye en uzak noktada “Kral kızı benim olmalıdır, kral kızı benim olmalıdır” diye bir ses duyar. Ses fısıltı halinde sahnede kendi kendine konuşan, esrin sahibi genç mimardan gelmaktedir. Kral düşünmeden kızı gence verir.Bir başka söylenceye göre: kral bu iki eser arasında şaşırır. Kızını iki parçaya ayırarak mimarlara teslim eder. Tiyatroda, mermer üzerinde, ikiye bölünmüş Belkıs portresi hala bulunmaktadır.Yine ilginç bir efsane daha: Antalya saat kulesinden batıya ilerlendiğinde, üzerinde yeni bir köprü bulunan bir derecik ve bir uçurum vardır. Yerli halk buraya “kadınyarı” demektedir. Bölgede yaşayan Tevetoğulları; kadınların bağışlanamaz bir suç işlediklerinde, acımasız bir cezadan yanadır. Suçlulukları belirlenen kadınlar, kısa bir yargılamadan sonra,içinde bir de kedi bulunan bir çuvala konur, denize atılırmış. Günahkar kadınlar; cezalarını bu korkunç ölümle öderlermiş. Çuvala kedi konmasının nedeni, kedinin de nankör bir yaratık olmasının kabul edilmesiymiş.Efsane; eski çağlardan beri söylenegelen, doğa üstü varlıkları,olayları konu alan hayali öykü, söylence diye açıklanır. ama oçağın ve toplumun değerlerini de içinde barındırabilir. Bu efsaneler benigünümüz töre cinayetlerini düşünmeye götürdü. Tarih ile günümüz yaşantılarını, kültür ve geleneklerimizi düşünmeden edemedim.Kadın…. Kadın suçludur, cezası ölümdür. Töre böyle der… Ya bir ırmak kenarında ya kuytu bir köşede işi bitirilir. Ya zehirlenir… Ya da kendi kendine cezasını vermesi sağlanır (intihar). Yada taşlanarak öldürülür açık açık. Acımasızca tek kurşun beynini dağıtır ya da…Erkek adamdır yapar…Dert etme, erkek adamın başına gelir böle işler… (!) denir. Erkek…Erkektir… ?