bildirgec.org

Aidiyet

haritametoddefterikasalKSL | 20 May 2009 13:13

Bizler niçin ait olma güdüsü ile davranir,yaşariz.ve neden kendimizden daha büyük ,daha güçlü ve daha güzel olanla yan yana durmak isteriz?Nedir bu mensup olma eğiliminin altındaki şey?Niçin bir takım tutma gereksinimi duyariz,yada niçin bir milliyete,dine,ülkeye.Daha güçlü olani gördüğümüzde ,veya arayıp bulunca neden sığınır o doğrultuda bütün tanımlari sorgular ve şekillendiririz kendimizi.Bu öğrenilmiş bir davranişmi yoksa içsel bir davranişmi?Elle tutulur bir faydasi olmadiği halde neden ısrarla bir yerin bir şeylerin parçasi olma isteği?Kendimizden korkuyor olabilirmiyiz?Umud ederek daha mı az yıpraniriz.Kendisini doğasini,cevresini ve olgulari sorgulayan hemen herkesin sorabileceği türden sualler bunlar.Bütün bu sorularin nedeni olan ait olma duygusu,milyonlarca yildir var olan insanin diğer insanlarla ve doğaya karşi yaşamini sürdüren insanin varolma ve türünün devamini sağlama dürtüsünün bir ürünü .Topluluklar dahilinde yaşayan tüm varlıklar gibi insanoğlunun da bir başina varlığının devamını sağlamasi ve gelişimini sağlamasi söz konusu olmazdi diye düşünüyorum.Doğuştan edinilmiş bir davraniş olan ait olma isteği.Sağlıklı bir biçimde giderilmezse,sağlıksız yollara başvuruyoruz.Bahsi geçen sağlıksızlık cocukken baslıyor.Özgün karakterimizi,yansitamadiğimiz birey olarak kabul edilmediğimizde bu duygu tatmin edilemiyor.Farklı mecralarda bu arayış sürüyor.Özgün olmak ve ait olmayi isteriz.Tatmin yoksa birey de yoktur.Ama aşırı bir ispat isteği vardir ,ki bu istek onulmaz hatalara neden olabilir.Biliyorum çok yuvarlak betimlerle akktariyorum ama birazcık yoracak olursak zihnimizi bu konuda eminimki aynı noktaya ulaşacağiz.Ait lik benzerlik kavramini ,özgün lükte farklılığı çağriştirir diyenleriniz olabilir,aslında paradoks gibi görünen bu durum ,esasen birbirinin tamamlayicisidir.Biri sağlıksız ilerletilmiş veya tatmin edilmemişse ,diğerinden de sağlıklı sonuç almak olanaksizdir.Örneklem ;Aidiyet duygumuzu bir futbol takımı taraftarliği veya bir din ile doyuruyorsak,özgün veya diğer tanımı ile farklı olma güdümüzü diğer futbol kluplerinden yada dinlerden farklı olmamizda ararız.Bu sonuçtan hareketle ,olabileceklerimiz mechul değildir.Fanatik,bağnaz,milliyetçi,aşiriliğin her türlüsü kısaca.Özetle ifade ettiğim bu yansimalar ve/veya sonuçlar için en iyisi ,en üstünü oldugumuzu düşünerek ölebilir yada öldürebiliriz.Hadi bir örneklem daha,bizi tanımlayan dinsel aidiyetimiz ise sadece bu paranteze sıkışmış isek,diğer dinlere inanmış olanlari,dinsiz inançsiz veya katli vacip görürüz.Bu da bizim üstün ve farklı olma ihtiyacimiz tatmin edecektir.Asıl ölçüt ve olmasi gereken,kimseyle kıyaslamadan özgün oldugunu düşünmek ve hissetmektir.Bu ölçüt bizi kendi irademiz dahilinde seçtiğimiz ve gelişimimizi sağlayan bir yere ait olma sonucuna ve anlayışına götürür.Ve gerçekte ait oldugumuz yerde ,bütüne dahil ve bütüne katkıda bulunan bir insan oluruz.Daha iyi bir arkadaş ,dost,eş,çalışan,üreten…

yorumlar

Colpadan | 20 May 2009 15:58

Güzel konu seçmişsiniz.Aidiyet duygusunu bir şekilde kimlik bulma çabası olarak da görebiliriz. Ait olunan topluluk ile kendi kimliğini özdeşleştirerek güçlenme dürtüsü.

Galanthus | 20 May 2009 16:13

makaleci ne alıp veremediğin var yenilerle, zaman tanı onlara, ya da şüphelendiğin bir şeyler varsa açık söyle.

makaleci | 20 May 2009 16:16

hafifi çok ciddiye almayınız deniyor, doğrudur…benim yorumlarımda batmasın kimsye yahu! istediğim derim, demek istediğim kadar derim, allah allah!

Harlemsaray | 20 May 2009 17:43

the animal, the animal, the animal instinct in meit’s the animal, the animal, the animal instinct in meit’s the animal, it’s the animal, it’s the animal instinct in me

Harlemsaray | 20 May 2009 17:54

suddenly something has happened to meas i was having my cup of teasuddenly i was feeling depressedi was utterly and totally stresseddo you know you made me crydo you know you made me dieand the thing that gets to meis you’ll never really seeand the thing that freaks me outis i’ll always be in doubtit is a lovely thing that we haveit is a lovely thing that weit is a lovely thing, the animalthe animal instinctso take my hands and come with mewe will change realityso take my hands and we will praythey won’t take you awaythey will never make me cry, nothey will never make me dieand the thing that gets to meis you’ll never really seeand the thing that freaks me outis i’ll always be in doubtthe animal, the animal, the animal instinct in meit’s the animal, the animal, the animal instinct in meit’s the animal, it’s the animal, it’s the animal instinct in methe cranberries

Colpadan | 20 May 2009 18:57

Evet yeniyim çok mu belli oluyor yoksa 🙂 hoşbulduk bu arada MAKALECİ :)GALANTHUS yenilere zaman tanıyın demişsin öğrenmem gereken birşeyler mi var?

Galanthus | 20 May 2009 22:00

öğrenmen gereken bir şeyler olduğundan değil ona ben karar veremem, sadece sen karar verebilirsin.ama kendini tanıtman için olabilir. bir süre sonra herkes az çok yazılarından ya da yorumlarından senin hakkında fikir sahibi olacaktır.

cancelius | 21 May 2009 01:35

güzel bi yazı. düşünmeye sevkedici bi yazı. aidiyet meselesinin içgüdüsel olduğunu düşünüyorum yine de. kendi soyunu koruma meselesini abartıp şovenizm-ırkıçılık boyutu da insanların düşünme kabiliyetiyle paralel gelişen -ya da gelişemeyen- bi tarafı.

sevde837 | 21 May 2009 02:04

Herkes gibi olmaksa bendeki anlamı en iyisidir kendine ait olmak en azından kendin gibi olur insan.eline sağlık haritametod güzel bir konuya temas etmişsin.

Yorum yapabilmek için giriş yapmış olmalısınız.

aidiyet

mishkin | 17 May 2005 11:15

sevgili günlük!
(bayılıyorum bu kişileştirme hadisesine…tam da kendini yalnız hissedenlerin ağzına pelesenk edeceği türden bir hitap: “sevgili günlük”!…”arım,balım,peteğim sensiz ben bir hiçim bu hoyrat dünyada” kabilinden inlemelerin olası sığınağı: sevgili günlük!…)öncelikle şunu söylemem gerektiğini belirtmeliyim ki hoşbuldum.ama ne yalan diyim beşeri kurallar ve yasaklar bölümünü okurken karşıma gene o meşum “örf ve adetler” konusu çıkınca içimde bir an huzursuzluğa benzer bir kıpraşma yaşandı.içime döndüm(efenim sık sık dönerim içime) ve dedim ki “heyhaatt! sakin olmalısın sakin….bu seferki hayırlı olabilir lakin” babından iki adet ipe sapa gelmez dize yolladıktan sonra yazmaya karar verdim.Mamafih evvel ezel benim bu “örf ve adetler” diye sembolize edilen ve aslında ne olduğunu en baba sosyologların,sosyalpsikologların,sosyalpsikopatların ve buna benzer bilimsel çağrışım yapacak meslek erbabının bildiğinden kuşku duyduğum bu meşum,bu sinsi,bu ucube kavramlar silsilesi ile gene karşılaşmıştım: Örf ve adetlerrrr!!!efendim ucube dedim de aklıma geldi , küçükken oturduğumuz mahallede bir sokak köpeği vardı(niye vardı,ya da niye bizim mahallede vardı,ya da ne bileyim bizim mahalle neden vardı ve neden “bizim”di….amann yaa neyse)köpeğe bu adı, eski, ahşap bir evde yaşayan, en az bu sokak köpeği kadar ucube, yaşlı ve ters mi ters Hayati amca takmıştı…ben köpekle isim takma hadisesinden sonra tanıştım…”ucube” sözcüğü o yaşlarda bana nedense “kahraman,savaşçı,cesur” gibi manasız şeyleri çağrıştırıyordu…bu yüzden olsa gerek köpeği görür görmez sevmemiştim,zira köpek de beni sevmemişti.(ama bu hikayeyi başka bir zamana saklamalıyım…zira 31 yıllık sergüzeşt-i hayatımda topu topu iki tane anım var ..hemen tüketmemek lazım)evet..ne diyordum…”örf ve adetler” demiştik…nedir bu “örf ve adetler” topluluğu allahaşkına….ne tür kurallardır bunlar…karşı gelen taş olur mu mesela?yoksa karşı gelen karşı geldiğiyle mi kalır?örf ve adetlere mugayyir tavır ve davranış sergileyenlerin akıbetleri ne olmuştur gibi sorular zihnimi hep meşgul etmiştir.(bu arada yazı dilimdeki üslupla, sitenizde kuşak çatışması gibi bir nifak yaratmak türünden herhangi bir art niyetim yoktur… en baştan biline)Ayrıca itiraf etmem gerekir ki “ruhunuza zenginlik katar” sloganı beni ziyadesiyle derinden etkiledi.Kendimi bu yönden eksik bulmuş olmalıyım ki tabiri caizse “tav” oldum.Sevgili günlük!(heheheh)Geçen gün şu bizim yeni müdür gene azarladı beni.bana ne dedi inanamazsın: “kazık kadar adamsın” dedi! (inanamadın değil mi?..biliyordum zaten.)Hayatı boyunca başarısız olmuş birinin günlüğü olmak şüphesiz zor bir iş…ama seni böylesine fütursuzca kullanıma açanlara anlatacaksın artık derdini…müdüre en kısa sürede ayağını denk alması için senden bahsetmeyi düşünüyorum.Çünkü günlük ya da günce tutan insanlardan korkmuştur diğer insanlar her zaman.(ben hep korktum)Bu insanlar günlüklerine yazacak bir şey bulamadıkları için gün boyu açık bir zihinle dolaşan insanlardır.Kafaları zehir gibidir…her bir şeyi hatırlarlar…bu sayede hafızaları inanılmaz gelişmiştir.İnsanı dehşete düşüren bir farkındalık sürecidir yaşadıkları…gel de korkma…böyle insanlar genç yaşta kazık kadar adamların başına müdür oluyor işte(benim müdürüm 22 yaşında bir velet)Bir de günlük/günce tutan insanlarda en çok dikkatimi çeken şey bakışlarıdır! çok ciddiyim.Bakışlarında her zaman sizi bir yerinizden ısırmaya çalışma gibi bir amaç taşırlar(malum akşam oturacaklar yaa defterin başına..yazacakları bir şey olsun)Hepsi aynı bakar…karşılarında kendinizi çıplak ve çaresiz hissedersiniz…yalan da söyleyemezsiniz bu insanlara yine bu bakışlarından dolayı…”sen bunları benim külahıma anlat…akşam zıçtım ağzına defterimde” yle “sizi çok iyi anlıyorum azizim” gibi bir sahtekarlık arasında gidip gelir bakışları…korkunççç!!neyse…şimdilik bu kadar Sevgili Günlük!şu aşağıdaki açıklamalardan bir şey anlamadım ama inşallah hakkımızda hayırlı olur her şey.

Yorum yapabilmek için giriş yapmış olmalısınız.