Köprüden atlayıp da kurtulanlar departmanından,.. (.merak edenlere.)Kızıl burnunu minik saçlarıyla gördüğümde, ellerini tutmak istedim, tutamadım,..gözlerim bir baksın zeytin gibi yanaklarının al al gözlerine dedim olmadı,.. Ben galiba unutmuşum, ben galiba unutmuşum bu işleri, gönül işlerini…Ama ne olur bakma öyle bana, paltonu sırtına alıp şöyle geriden geriye… İçimi acıtmadan gel, dokunarak gel, koklayarak,..Biraz zor durumdayım, farklı zamanlar, farklı insanlar, farklı yaşlar… Olabilitelerin ölçüldüğü bir alet olsaydı ne hoş olurdu, hafif hafif rahatlardık ölçümlerimizle…Merhaba adım şu, senin adının da bu olduğunu biliyorum, bir de sana birşey söylesem diyorum, o zaman sen yine anlıyorsun beni ama dur dur,.. Anlama. Benim dediğim o kadar basit ol-a-mayacak. (İsterdim basit olsun, neymiş görelim diye…) Senin saçların var ya, çok güzeller, evet evet her bir teli ve hep bir telleri… Çok güzeller,.. Senin gözlerin var ya, onlar da çok güzeller. Ben aslında dış görünüşe önem vermem diyenlerden değilim ben, bilakis işte geldim buradayım ve saçının, gözünün esiri olduğumu ilan-ı aşk ediyorum. Ben seni seviyorsam, ben seni gördüğümde sol yanımdaki damarlarımın uğrakları paydos ediyorsa, ben seni sevdiğimi söylemişim çok mu? Değil tabi,.. ucunda ölüm mü var demişler, ölümü görmüşler hep koskocaman… Yanaklarını öpsem öpsem de bitmese..?Lütfen, yanlış anlama beni kızıl saçlı mavi gözleri olmayan zeytin, en son palyaço kostümümün içindeydim, senin gözlerinden akan bu kokuları onlarda da görmüştüm,..Bir çocuk mu sevdim ben? Bir beklentiler durağı mı yoksa?Ey sevginin en tehlikelisi, en seçilgeni, en gülümseyeni,..Hoşgeldin…