Dünyaya gelirken neyi seçebiliyoruz ki? Ülkemiz, ırkımız, ailemiz… Saç rengimiz, göz rengimiz, kişiliğimiz, aklımız, yeteneklerimiz. Doğa denilen üretim bandından çıkıp dünya denilen sahneye arzı endam ediyoruz.Bilim ve teknoloji akıl almaz bir hızla gelişiyor ama birçok şeyin özünden haberimiz yok. Birçok şeyi yeni yeni anlamaya ve öğrenmeye başlıyoruz. Maddeyle ilgili, ruhla ilgili bilgilerimiz derinlere indikçe sığlaşıyor.İnsanoğlu sahip olduğu akıl, algılama, hareket gibi yetenekler sayesinde sayısız eser ortaya çıkarıyor. Bilim, kültür, sanat, mimari, teknoloji… Kanıksamışlığın verdiği duyarsızlıkla kendimizle övünmeye başlıyoruz. Elde etmek için hiçbir gayret ve akıl sarfetmediğimiz yetenekler. Nasılsa kullanıyoruz ya, nasılsa bize ait ya!”Ben güzelim, ben akıllıyım, ben zekiyim, ben çalışkanım, ben üretkenim, ben duyarlıyım, ben ben ben…İnsanoğlu aklını kullanarak Allah’ı reddedebiliyor. Ama aklın ne olduğunu tam olarak açıklayamıyor.İnsanoğlu güzelliği – yakışıklılığıyla övünebiliyor, ama bir saç telini bile yoktan var edemiyor.İnsanoğlu biriktirdiği mal ve servetle, çocuklarıyla, yaptığı işlerle gurur duyabiliyor. Ama “kendine ait olan” güç ve yeteneğin nereden geldiğini söyleyemiyor.Gururlu ve kibirli insan kendini yaratan bir Allah’ın varlığını reddederken farkında olmadan kendini de ilahlaştırıyor.O kadar hak ediyoruz ya eğlenmeyi! Eğlenmek için kendimize fırsatlar üretiyoruz. Kendi kendimizi ilahlaştırdığımız için de doğum günümüze özel bir değer veriyoruz. Bu gururumuzun, bu kibrimizin sonucu olarak da doğum günümüzü kutluyoruz – kutsuyoruz.Binlerce yıllık tarihin mirası olan, Allah’ın gönderdiği kutsal değerleri ise çeşitli bahanelerle hiçe sayıyoruz. Öyle ya, yapacak çok iş var, tadını alacak çok eğlence var. Yapılacak çok dedikodu var, kendimizi beğendirmeye, başkalarını beğenmeye çok ihtiyacımız var.Yaşamak için daha fazla zamana, zaman öldürmek için daha fazla bahaneye ihtiyacımız var.Dünyamızın güneş çevresinde bir dönüş yapması bize bir ölçü veriyor ya, doğum günlerimizi de kutsamaya – kutlamaya bahane bulabiliyoruz. Bir yaşından itibaren doğum günlerimizi eğlenceli ritüellerle kutluyoruz.Bu dünyada 34 güneş çevrimi geçirmişim. İyi kötü, doğru yanlış dolu 34 çevrim. Belki çok şey öğrendim (kaşar) zannediyorum ama her gün ne kadar cahil olduğumu (taze) farkediyorum.Ama şundan eminim ki, doğum günü diye kutlanacak ve kutsanacak bir şey olduğunu düşünmüyorum…