Youtube’un yaratıcı ekibi, video yüklemesinde sıkıntı yaşayanlar için, bekleme esnasını eğlenceli kılabilecek, hoş bir yenilik getirmiş.
Artık yüksek çözünürlüklü bir video izlerken donması canınızı sıkamayacak. Zira bir videoyu izlerken dondu ise, ve kendi etrafında saat yönünde dönen bir “yükleniyor” simgesi gördüğünüz anda tek yapmanız gereken parmaklarınızı yön tuşlarına yerleştirmek ve “yılan” oynunu oynamak.
Tembellik, değerler sisteminde pek olumlu karşılanmayan bir durumdur. Tembellik, çalışma isteğinin olmaması, işten, çalışmaktan, meşgaleden tiksinme, sürekli dinlenmeye ve asalak yaşam biçimine olan eğilim şeklinde açıklanabilmektedir. Bu tanımda tembelliğin özünde olumlu bir şey yokmuş gibi gözükmektedir. Tabii her şey bu kadar basit değil. Tembelliğin birkaç çeşidi var. Bu yüzden kendinizi, çevrenizdekileri tembellikle suçlamadan önce tembelliğin çeşitlerine ve içeriklerine bakmakta fayda var.
İlerleme motoru şeklindeki tembellik.
Tekerlekten internete kadar insanlığın zamanını ve gücünü rasyonel bir biçimde harcamasına elveren icatları yapan mucitlerin çoğu “tembel” olmuşlardır. Sorunun çözümüne yönelik sergilenen yapıcı yaklaşımdan hareketle bu duruma tembellikten daha çok somut bir sorunu fazla çaba harcamadan optimal yöntemlerle çözme isteği denebilmekte. Aynı şekilde herhangi bir görev/ödev (işte, okulda, evde) alan birini, bunu yapmaya acele etmemesinden dolayı tembellikle suçlamak da yanlış olabilir, çünkü bu işi yapmadan önce en mantıklı, sonuç alıcı yöntemini bulmaya çalışıyor olabilmektedir.
Bünyeyi koruma tepkisi olarak ortaya çıkan tembellik.
Bazen iş yapma isteğinin olmaması, fiziksel ya da zihinsel olarak aşırı yoğunluğun sonucunda da ortaya çıkabilmekte. Fizyologların dilinde “korumacı frenleme” anlayışı vardır. Bu anlayışa göre, uzun zaman boyunca ara vermeden çalışanın vücudu, bir gün basit işlevler için bile güç bulamayacak, bünye insanın denetiminden çıkacaktır. Aniden elinde kitapla yatakta uzanmak, netten ya da telefonla arkadaşlarla sohbet etmek, planlanmamış öğle uykusu istenebilmektedir. Bu tarz “tembellik”, günün 24 saatini çalışarak geçiren insanlara özgüdür.
türkiye’de 6 aydır yayın yapan ancak o sırada kendine çok büyük bir kitle oluşturan dijital pazarlama blogu meşgul sinyali, daha önce hediye verdiği e-kitap‘la gönüllerimizi zaten feth etmişti.
şimdi ise görünen o ki bir öncekine göre çok daha iyi tasarlanmış ve bir öncekinden daha da güzel içeriğe sahip olduğunu düşündüğüm bir kitap daha veriyor.
kitabın adı: “Yeni Medya’nın Felsefesi, Dijital Pazarlama’nın Farklı Boyutları ve Sosyal Medya Üzerine Makaleler. Kitabı indirmek için burayı tıklayın.
“.
Elektronik araçları kopyalamada usta olan çinliler bu sefer bir adım daha ileri gitmişler. iPod Touch’ı telefona dönüştürecek bir aparat geliştirmişler.
iPod Touch’ın dışına takılan aparat bir kılıf gibi görünüyor. Aparatın içinde sim kart yuvası ve de elektronik devre bulunuyor. Bununla da yetinmeyen Çinliler içine bir de 800mAh batarya eklemişler. Bu da ekstradan 4,5 saat konuşma ve 120 saat bekleme süresi sağlıyor.
Aparat şimdilik sadece konuşma ve sms alıp göndermeyi sağlıyor. GPRS, 3G gibi işlevleri bulunmuyor. Kullanılması için ise jailbreak yapılmış bir iPod Touch gerekiyor.
youtube video yükleme limitini 10 dakikadan 15 dakikaya çıkarmaya karar verdi. bu size ufak bir değişiklik gibi gelebilir, fakat youtube bu sınıra dalmak için okyanusu test etti.
youtube blogunda şöyle diyor: “yöneticileirimiz hiçbir soru sormadan video yükleme limitini 10 dakikadan fazla yapmamızı istediler. biz sizi duyduk ve şimdi bunun anonsunu yapıyoruz. video yükleme limiti 15 dakikaya çıktı.”
2006 yılında videolara 10 dakika limiti getirilmesinin ana sebebi
Sevgilim…
Halle anlatamadığımı dille anlatmaya çalışıp; dille de anlatamadığımı elle anlatmaya çalışıyorum şuan.Bu defa da olmazsa bir dahaki sefere neyle anlatırım Allah bilir.
Senin de bildiğin( bazen unuttuğun) üzere yarın doğum günüm.Kaç yaşına gireceğimi bilmek ister misin? Kadınların yaşı sorulmaz dediğini duyabiliyorum.Görünüşe aldanıp evlenme tarihimizi “daha genciz” diyerek yine ileriki bir zamana ertelemeyesin diye sen sormadan söyleyeyim ben : 40 . Evet tam kırk. Bunu sana neden söylediğimi ileriki paragraflarda daha iyi anlayacaksın.Bu yüzden okumaya devam et hayatım…
resim hosting ve fotoğraf paylaşım siteleri birçok blogger’ın ve kullanıcının çeşitli zamanlarda işine yarar.söz gelimi, beğendiğiniz fotoğrafı sadece birkaç dakika içinde,sizi yormadan internete yüklemek ve paylaşmak istiyorsanız resim hosting ve fotoğraf paylaşım sitelerini kullanabilirsiniz. ne olur ne olmaz,aşağıdaki adreslerden biri veya birkaçı aklınızda bulunsun.
Star Wars filminin çok özellikli muhteşem robotunu bilmeyen yoktur. Taito ona yeni bir özellik yükledi.
Bu mini R2-D2 hologramlar göstermiyor veya bilgisayar sistemlerine girip bilgileri almıyor. Artık onun yeni bir işi var; kırıntı temizliği. Masaüstünüzde bulunan ufak kırıntıları temizleyebileceğiniz zararsız bir robot haline getirildi.
Geçen hafta sinemadaydım. Girerken birer gözlük verdiler. Ama bana hiç yakışmadı. Aslında etrafımdaki herkese yakışmadı. Taktık gözlüklerimizi ve beklemeye başladık. Ne göreceksek? Bir ara gözlüklerimi çıkardım ve etrafıma baktım. Filmi bulanık görmeye başladım. Hemen taktım gözlükleri tabii. Takmamla yanımdan geçen okları yakalamaya çalışmam bir oldu. Sanki yanımızda gibiydi herşey. Ya da biz onların yanına gitmiştik. Film boyunca biz de onların içinde yer aldık, ve film bitti…
Sonra düşünmeye koyuldum. Biz gerçekten üç boyutlu yaşıyor muyuz ki, üç boyutlu seyredelim. Sonra hayatın üç boyutunun ne olabileceğini düşündüm. İlk boyut bendim. Ben olmazsam hiçbir şey olmazdı herhalde. Tabii bu düşünceyi biraz egoist buldum. Fakat hayatın gerçeği bendim. Karakterimle, duygularımla, paylaşımlarımla, iyilerimle, kötülerimle ben! İkinci boyut Sevgi olmalıydı bence. Yaşamayı, eşimi, işimi, ailemi, çocuklarımı kendimi sevmeliydim. Kalbimin en önemli besin kaynağı sevgiydi. Sonra beni aldım ve içine tıka basa sevgi doldurdum. Şimdi eksik olan parçayı bulmak kaldı. Fakat ilk denemem başarısızdı. Hep günlük işlere kayıyordu aklım. Nasıl geçineceğim, nasıl para kazanacağım, ayın sonunu nasıl getireceğim falan…
Ama bunların hiçbiri ruhumu doyurmadı. Sadece geçici düşünce akımı olarak geçip gittiler. Şimdi bir daha bakalım profilimize. Bizi aldık, içini sevgiyle doldurduk. Peki neden! İşte tam o sırada içeri biri girdi.
“Canım,nasılsın? Günün nasıl geçti?”
Bana, bize, herkese gereken üçüncü şeyin ne olduğunu anladım. Sevgimizi paylaşabileceğimiz, gösterebileceğimiz birileri gerekiyordu. Bazıları için hayat arkadaşı, bazıları için SEVGİLİ…
Şimdi ben de üç boyutlu yaşıyorum hayatı ve çok mutluyum… Sinemada okları yakalamaya çalışan ben, şimdi eşimle birlikte mutluluğu yakalıyorum…
Ülkemizde devlet kurumlarından ,ev kullanıcılarına kadar çoğu bilgisayar kullanıcısı ,yüksek fiyatlarından dolayı MsOffice’in bir şekilde kırılmış kopya sürümlerini tercih ediyor. Doğal olarak kopya ,kırık yazılım kullanımı yasal değil. Buna rağmen Microsoft ,özel şirketlere zaman zaman baskınlar yapsa da, belki de sektördeki liderliğini sürdürmek amacıyla sanki bu duruma göz yumuyor gibi görünüyor.
Msoffice’e rakip olacak bir yazılımın da olmadığını düşünen çoğu kullanıcı kopya sürümlere rağbet emeyi sürdürdürüyor. Haksız da sayılmazlar .Zira Msoffice’in orjinal sürümü çok pahalı olduğu gibi Staroffice ve Openoffice’in önceki sürümleri de Msoffice ile hazırlanan formatlarda uyumluluk sorunu yaşıyordu.
Ancak ben şu aralar Openoffice.org’un son sürümünü kullanıyorum ve henüz herhangi bir uyumsuzluk sorunuyla karşılaşmadım .Üstelik Msoffice’in son sürümüne nazaran bu yazılım daha işlevli ve kolay kullanımlı .Ve de BEDAVA.
Openoffice.org’un ingilizce son sürümünü indirmek için benim tavsiye ettiğim doğrudan bağlantı:
