bildirgec.org

Dünyanın En Büyük Bilgisayar Faresi

axanc | 04 January 2010 10:03

Bilgisayar farelerinin oyun sektöründeki kullanımı ile git gide geliştiğine hepimiz şahit olduk. Ancak oyunda kullandığınız o mükemmel farenin çok fazla düğmesi olduğunu düşünüyorsanız, Weston Boege‘nin tasarladığı “Dünyanın En Büyük Bilgisayar Faresi“ni görene kadar bekleyin.

Evet görmüş olduğunuz bir klavye; ancak yazı yazmak ve el dinlendirmek için yapılan yumuşak dokuların altında optik bir fare sistemi bulunuyor. Bu şekilde klavye hareket ettirildiğinde fare de kontrol edilmiş oluyor. Fare altlığı ihtiyacı da ortadan kalkıyor.

The Ballad of Jack and Rose (2005)

queennothing | 04 January 2010 10:00

İngiliz aktör Daniel Day-Lewis‘in başrolünde yer aldığı ve eşi Rebecca Miller‘in yazıp, yönettiği 2005 çıkışlı sinema filmi “The Ballad of Jack and Rose“, Kanada’da bulunan Prince Edward Adası’nda çekildi. Amerikan aktris Camilla Belle’nin yardımcı oyuncu olarak karşımıza çıktığı filmde iki defa Oscar adayı olan Amerikan aktris Catherine Keener, 1984 doğumlu aktör Paul Dano, Amerika doğumlu aktör Jason Lee, Beau Bridges, Jena Malone ve Ryan McDonald da rol alıyor.

Jack, senelerden beri kızı Rose ile birlikte yaşayan kendi halinde bir adamdır. Kanada’da, bir adada yaşayan baba-kız birbirine sevgi ve güvenle bezeli güçlü bir ilişkiyle bağlıdır. Ergenlik çağına giren Rose, babasına ‘hayattaki tek bağı’ olarak güvenirken, onu hayatta tanıdığı ilk erkek olarak da sevmektedir fakat bu güçlü sevgi, genç adamın Kathleen adında bir kadını ve onun iki genç oğlunu eve almasıyla şekil değiştirecektir.Bir süredir Kathleen ile dağınık bir ilişki yaşayan Jack, genç kadına para karşılığında evine taşınmasını teklif eder ve Kathleen’in oğullarının da gelmesi şartıyla durumu kabul etmesi, Jack ve Rose’u alışıldık hayatlarının dışına, farklı ve kalabalık bir yaşantıya sürükler.

Hayalimi süsleyen eylem: Basılmak

majesty s infinity | 04 January 2010 09:40

Gece boyunca sabırla ve gözlerine uyku girmeden bekledi ve bekledi. Bir ara gözleri kapanacakmış gibi olsa da hemen kendisini toparladı, şöyle bir titreyip kendine gelmek istedi, fakat yapamadı. Yine de bir an bile gözünü kırpmamalıydı işte, bekleyişinin tek anlamı ve manası olan eylemi an ve an beklemesi gerektiğini düşünüyordu.

O sırada üzerini gölgeye boğan o devasa dikdörtgen aralanmaya başladı ve birden, bir polisin kaçan bir suçluya anlık refleksle ateş etmesi gibi parladı. Renkler gözlerini acıttı, karanlığı deldi ve kalbine saplandı. O eylem yaşanmadan önce defalarca olurdu bu, ama bir türlü buna alışamamıştı.

Facebook’ta Müzik Dinlemek İçin: Muziic

algoz | 04 January 2010 09:37

YouTube veri tabanı üzerine inşa edilmiş bir Müzik kutusu olan Muziic, kullanıcılarına sunduğu; radyo istasyonu, arama, liste oluşturma ve sosyal medyada paylaşma özellikleri ile başarılı bir uygulama görünümünde.

Hiç bir ücret ödemeden ve legal olarak, tüm bu özellikler ile desteklenmiş bir müzik deneyimini, Muziic’in kendi web sitesi üzerinden deneyebilir veya Facebook için geliştirdiği yeni uygulaması ile binlerce müzik parçasını Facebook’taki profilinize taşıyabilirsiniz.

Kadın Olmak: North Country (2005)

queennothing | 03 January 2010 19:42

Yeni Zelandalı yönetmen Niki Caro‘nun yönetmenliğini üstlendiği 2005 çıkışlı sinema filmi “North Country“, ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ve ‘En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’ dallarında Oscar’a aday gösterildi. Oscar Ödüllü aktris Charlize Theron‘un başrolünde yer aldığı yapımda Amerikan aktris Frances McDormand, İngiliz aktör Sean Bean, Oscar adaylığı bulunan aktör Woody Harrelson, Amerikan aktör Richard Jenkins, Amerikan aktör Jeremy Renner, Michelle Monaghan ve Oscar Ödüllü aktris Sissy Spacek rol alıyor. Film, Clara Bingham‘ın kitabından uyarlandı.
Uzun süre önce eşinden boşanıp iki çocuğuyla birlikte anne, babasının yanına taşınan Josey, özel hayatı sebebiyle başta babası Hank olmak üzere çevresi tarafından aşağılanma ve baskıya maruz kalmaktadır. Düşük gelirli bir işte çalışan Josey, yakın arkadaşı Glory’nin tavsiyesi üzerine maden ocağına iş başvurusunda bulunur. Glory’nin uzun zamandır çalıştığı maden ocağına yeni yeni katılan bir kaç kadın ve babasının baskısından kurtulup çocuklarıyla birlikte ev tutma hayali de Josey’i ateşler ve genç kadın sonunda maden ocağına kabul edilir. Tüm dünyada ‘erkeklere ait bir iş alanı’ olarak kabul edilen madencilik işine giren Josey’in bu atılımı, senelerden beri bu işte çalışan babası tarafından da kınanır ve hergün ağır ve sert işler yapan genç Josey ise babasının bu tavrına içten içe kırılsa da Glory’nin de desteğiyle çocukları için katlanır. Ancak, ‘erkeklerin iş alanı’ olan maden ocağı, zamanla Josey’in kadınlık gururuna saldıracak ve hem direkt, hem dolaylı yoldan baskı altına alacaktır.

Madende çalışan erkeklerin kaba sözlerine, tacizlerine katlanmak zorunda kalan Josey, gerek soyunma odalarında, gerekse çalışma alanının orta yerinde devam eden bu çirkin baskının diğer kadınları da mağdur ettiğine şahit olur. Duruma gücünün yettiğince karşı koyan genç kadın, erkeklerin bu saygısız tavırlarını engelleyemediği için bunalıma girer. İki oğlunu geçindirmekle yükümlü Josey, babasının bile tacizlere göz yumduğunu görünce dayanma sınırlarını aşar.
Geçmişte yaşadığı maceralar ve boşanmış olmasından cesaret alan insanlar ise hiç düşünmeden Josey’i suçlamakta, genç kadının tüm bu olanları hakettiğine inanmaktadırlar.

sessiz ve kedersiz

astral | 03 January 2010 19:03

eric johansson
eric johansson

Hayattan yorulmuş bir adam, kendinden de yorulmuş. En çok kendinden bunalmış. Kendinden kaçmış, kendini en son düşünmüş.

Kendinden de hayattan da yorulmuş bir kadın. Aşk yok sanmış. ‘Her şey zor ve her şey üzerime geliyor’ demiş. ‘Hayat böyle bir şey galiba’ diye düşünmüş.
Adam ve kadın yolun kesiminde hayata dayanamayacaklarını hissettikleri bir anda, ‘hayata dayanamamak hakkında’ konuşmaya başlamış. Sakince ve hayalsiz bir konuşma olmuş.

AB Rh pozitif

astral | 03 January 2010 16:58

Gel keyfim gel. Zamanın hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini onu ilk kez gördüğümde anlamıştım. Onun bambaşka olduğunu ilk gördüğümde anlamıştım.

Öyle şeyler vardır ki, somut kavramlarla açıklamak mümkün değildir. ‘Neden?’ dersen, yanıtını çok da esaslı açıklayamam. Hani küt(!) diye hissedersin ya. Birden bire duyulan bir his sadece.

httpimg378.imageshack.usihnpf2ja3gi9.png
httpimg378.imageshack.usihnpf2ja3gi9.png

Kutsal ağacın tohumları onun üzerine kondu durup dururken ve ben onun farklı çok çok farklı olduğunu çok çok içlerden anladım. Susmak ve hissetmek zamanı. Huzurun adı bu.

Uzak İhtimal (2009)

majesty s infinity | 03 January 2010 16:01

Uzak İhtimal Hürriyet‘in yazarı Ahmet Hakan Coşkun‘un kardeşi olan Mahmut Fazıl Coşkun‘un ilk film denemesi. Musa rolünde Nadir Sarıbacak, Clara rolünde Görkem Yeltan, Yakup rolünde ise Ersan Uysal rol alıyor.

Senaryosu Bektaş Topaloğlu, Tarık Tufan ve oyuncu olarak da gördüğümüz Görkem Yeltan tarafından oluşturulmuş. Film oldukça sessiz ve diyalogların neredeyse yok denecek kadar az olduğu farklı bir deneme. Bunun üzerinden de oldukça fazla eleştiri aldı.

Anneciğim,aynayla dans edebilirmiyim?

| 03 January 2010 14:44

Yeni yılda anneciğime bir itiraf,

yeni yıla girerken bol bol dans yaptım… Dans, yaşamı kucaklayan bir mutluluktur derler, hareketlerin estetiği duyguların bir ifade biçimidir… Romantizme giden en kestirme yollardan biridir dans… Bir senfonik müziğin akışına bırakarak kendini, yapayalnız sadece aynada kendini görerek yapılan dansı, sağlıksız olarak görenler hatta ruh sağlığının bozukluğuna bağlayanlar bile vardır… Ben böyle suçlanıyorum Annem ve babam tarafından… Çatışmalarımız hep benim onlara uygun gelmeyen tarzım yüzünden çıkıyor… Ben böyleyim diyorum onlara, beni huzura kavuşturan şey sizi neden huzursuz ediyor diye soruyorum. Yanıtları çok komik; Dans insana huzur vermeliymiş, huzursuzluk deyil!…
Anlaşamıyorum, anlatamıyorum kendimi ya da anlamamakta direnen insanlara boş gözlerle bakmaktan ziyade elimden birşey gelemiyor…
Ben seslerin ve ritmlerin ahengini vucut diline aktarmaya çalışıyorum bu da beni mutlu ediyor… Bunu yapmasam deliriyorum evet paramparça oluyorum, buda bir sağlıklı yol bulma çabası deyilmidir?
Aşıksan git normal kızlar gibi aşkını yaşa diyen anneme “ben normalim” desemde boşa çabalıyorum…
Düşünüyorum; Yaşıtlarım benim gibimi? Hayır..
O zaman bizimkiler haklı gibi geliyor, ya da herkes haklı bilemiyorum…
Zor olan bana kolay geliyor, aşkında zor olanını seçtim…kayaya çarptım adeta…Dersimi çok kötü aldım ve bunu kabullendim… Bana “maskaralık” etme dendi çocukluk etme dendi…
Tıpkı annemin babamın izahatları gibi…
Ben kolay olanı hiç seçmedim ki üstadım:)
Altı yaşında kemanı boynuma dayadılar, onu sevdim ona köle oldum, ağladım sızladım tepindim ama şimdi onunla bir bütünüm…
Anneciğim, bırak beni bak gene zırlıyorum,olmadık şeyler istiyorum bırak ne istersem yaşayim…
sonuçta olabilecek en kötü şey aynayla dans etmem olacaktır, bırakın bari bu özgürlüğümü yaşayayımm…