bildirgec.org

Jeton atılan günlere dönüş

Drunk | 31 January 2009 11:16

Cadillac and Dinasours nam-ı diğer Moustapha
Cadillac and Dinasours nam-ı diğer Moustapha

Şu an bilgisayar oyunlarına meraklı olan herkes eminim çocukken birkaç saatini ya da gününü(ve ya benim konumumdaysanız birkaç ayınızı) atari salonlarında harcamışsınızdır. Ve gene bana benzeyen insanlar eminim içlerinden “eskiden ne güzel mustafa oynardık” diyordur. Bu yüzden birkaç hayırsever insan mame adında bir emülator oluşturmuşlar. Ve bu emülatör sayesinde bilgisayarımızda atari salonlarında geçirdiğimiz vakitleri yad edebiliyoruz.

Mame isimli emülatörümüzün son versiyonunu burada bulabilirsiniz. Emülatörü indirdikten sonra ayrıca rom adı verilen oyun dosyalarına ihtiyacınız olacaktır. Onlara da buradan ulaşabilirsiniz. Artık tek yapmanız gereken indirdiğiniz oyunları mame klasöründeki roms klasörüne atmak. Ve üstüne üstlük artık jetonlar bedava.

Atari salonlarının jeton canavarı Metal Slug
Atari salonlarının jeton canavarı Metal Slug

!f Istanbul 2009

turictanyel1 | 31 January 2009 11:12

“!f Istanbul AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali” 12-22 Şubat 2009 tarihleri arasinda Beyoğlu AFM Fitaş, AFM IstinyePark, AFM Caddebostan Budakve Emek Sinemaları‘nda, “!f Ankara” ise 26 Şubat – 1 Mart tarihlerinde Ankara AFM Cepa Sineması’nda gerçekleşecek.

Zengin film programı ile dikkat çeken “!f Istanbul”un web sitesinden film tercihlerinizi yapabilir, festival programını inceleyebilirsiniz.

Ayrıca Oscar ödüllerinin sahiplerinin festivalin kapanış günü açıklanması beklendiğini hatılatır, “!f Istanbul”‘da 12 dalda Oscar ödülleri için yarışacak filmlerin de bulunduğunu söylemek isterim.

İyi seyirler…

kim yok oluyor?

il mare | 31 January 2009 10:33

Pembe perdelerimin arkasından dışarı baktığım zaman anlarım kendimin hayatımın yaşamımın kıymetini.İçerideyken herkes ben gibi ya da benden daha iyiymiş gibi gelir.Duvarı boyalı odalar,renkli bir avize ama heryere aynı renkte ışık veren bi ampul.Pembe değil benim ışığım dünyam gibi sarı.Kitap okumak için başucuma koyduğum ışık florasan ama,beyaz.Bilmem kaç saat dayanıyormuş,farkında olmadan yapılan bi tasarruf!Dışarı bakarım sonra,pembe perdelerim siyah olur birden.Dışarıda çöpleri karıştıran çocukların ellerindeki kirleri hissederim perdemde ve yüreğimde.ve acısını.Acırım ama acımayı hiç sevmem.Bişey sanıyormuş gibi olurum kendimi.Çünkü hiçbir hakkım yok onlara acımaya.Bugüne kadar onlar için hiçbirşey yapmadım çünkü.Hayatın vahşileştirdiği kişiliklrinden korktum hep,onları görünce diğer kaldırıma geçtim,uzaktan izleyenlerden oldum hep.Halbuki acıma duygusunun içinde çabaların verdiği sonuçsuzluk vardır.İçten içe ağlama vardır.Bunu kendimde görememek üzer beni.Artık neye gerçekten üzülüp sevindiğimi bilemem.Dünyanın dört bir köşesinde sadece kameraların takıldığı,bunlar haricinde kamerasız yerlerde kimbilir kaç canın gittiği bilinmeyen haberler üzer gibi yapıyor beni.Spikerle uyum sağlayarak izliyorum haberi,ölümü.spiker acı bir ifade veriyor suratına acı haber gelince,arkasından murat taşdemir banuyu öpmüş,gülüyor bizimki.Kendime bakıyorum bu saçma haber yüzümde hafif bir tebessüm beliriyor!İŞTE O ZAMAN KENDİME GERÇEKTEN ACIYORUM!Esas acınacak kişinin kendim olduğunu anlamakta geç kalmıyorum.Bi de kuşlara acıyorum.Eskiden babamın da benim de hersabah istinasız bayat ekmekle beslediğimiz minik serçelere;mutfak balkonumuza konup bizden pirinç isteyip yine istisnasız onları bulgurla pirinçle beslediğimiz ve annemin pirinç kavanozunun yarılandığını görünce beni tatlı tatlı azarlamasından sorumlu olan güvercinlere acıyorum.Acıyorum çünkü kendimi yararlı hissediyordum onlara karşı.Karınlarını doyurdum onların belki benim sayemde rahat uyuyorlardı.Yoldan geçen yaşlılar da simitle çekirdekle besliyorlardı onları,hepsinin yüzünde bir tebessüm…Kuruyemişçilerin önleri mısırları kapmaya çalışan birbirine kanat atan güvercinlerle doluydu,onların yanından geçip kanatlarının oluşturduğu rüzgarı hissetmeyi seviyordum.Şimdi yok oldular ama asıl yok olan biz olduk.Onlar var hala,panjurların altında korunuyorlar yağmurdan ama biz yokuz artık.Gitgide yok oluyoruz.Kahrolası tıp bizi iyi yapacağı halde yok ediyor.Hergeçen gün bişeye dokunmamak,birşeyi yememek zorunda kalıyoruz.Birşeyden daha soyutluyoruz kendimizi.Tıp,teknoloji bizi yokediyor.Bunların getirdiği mikroplar bizi yokediyor.Taş devrinde yaşamayı o kadar isterdim ki…Kendi kendimizi yok etmemeyi öyle çok isterdim ki…

Surrogates (2009)

13thMonkey | 31 January 2009 09:37

Bu duruş filmi izlemek için yeterli
Bu duruş filmi izlemek için yeterli

Robot savaşları başlıyor! 2009 yılının iki dev bütçeli,dev robotlu filmi Transformers: Revenge Of the Fallen ve Terminator: Salvation arasındaki gişe savaşına Surrogates de katılıyor.

Filmin yönetmeni Terminator 3: Rise of the Machines ‘te de kamera arkasına geçmiş olan Jonathan Mostow. Senaryo ise Robert Venditti‘nin aynı adlı çizgi romanından yine T3‘ün senaristleri John Bracanto ve Michael Ferris tarafından uyarlandı.

Surrogates 2054 yılında, insanların dış dünyayla sadece vekil robotlar(surrogates) aracılığıyla iletişim kurduğu bir gelecekte geçiyor. Başrolde FBI ajanı Greer’ı canlandıran Bruce Willis var. Willis’in yanında diğer bir FBI ajanı rolünde ise Silent Hill‘de de başrolde izlediğimiz ve son dönemlerde yıldızı parlayan Radha Mitchell var. Filmde olaylar vekil robotların mucidinin de içinde olduğu gizemli bir cinayet etrafında gelişiyor.

Definition of words

AlbertoKnox | 31 January 2009 09:37

İngilizce kelimelerin tanımlarını ve cümle içindeki kullanımlarını örnek cümlelerle gösteren sade bir site..
Definition – definition.cc