bildirgec.org

mektup

linet | 01 March 2007 14:50

İçim acıyor hemde çok, bu gelip gitmeler beni yok ediyor. Farkında değilmisin? Ne kadar çok gelip gidiyoruz, hem normalde herşey yolunda gitsin, hemde biz bağlılığımız, aşkımız devam etsin, nasıl olacaksa? Komik ve acıklı işte trajikomik dedikleri şey bu, içinden çıkılamayan durumumuzu açıklayan şey, ve zaten senin yaklaşımında bu ama seni kınamıyorum, başka ne yapabiliriz ki, gülmek eğlenceli hale getirmek lazım olayları.

İçim acıyor hemde çok, öyle kaçarcasına gitmeler, tek kelime bile edememek, içimde çığlık çığlığa sana seslenmek isteyen beni susturan ben ki genelde susturmam söyleyeceklerimi hep söylerim sonuçları ne olursa olsun, ama yapamıyorum sana sitem edemiyorum, soramıyorum bugün olmadı ne zaman konuşacağız diyemiyorum, sessizliğin içinde bağır çağır içim, hiç susmayan bir ben var içimde, senin korkuların gerçekleşecek belkide ben kendi kendimi sensizliğe ikna edeceğim bu gidişle, soru sormadan, hep geriye atılan cümlelerle daha ne kadar yaşayabilirim.

Kapatma günü

winmaker | 01 March 2007 14:46

Küresel ısınma vesilesiyle internetkolikler 24 Mart’ı kapatma yani shutdown günü ilan etmişler. Bakalım internetten bir günlüğüne ayrı kalabilecek miyiz? (bu arada cumartesiye denk geliyor, bir de hava güzel olursa tamam bu iş)

swfIR: web tasarımında yepyeni bir teknik

eburhan | 01 March 2007 14:39

Yazıları flash ile değiştiren sfir tekniğini biliyorsunuz. swfIR da ona benzer yeni bir teknik. swfIR, resimleri flash ile değiştirebilmemizi sağlıyor. Daha doğrusu resimleri flash içerisine gömerek yayınlanmanızı sağlıyor.

Esas can alıcı nokta ise, swfIR kullanarak resimlere çeşitli efektler verebiliyorsunuz. Resmin kenarlarını yuvarlatabiliyorsunuz, resmi herhangi bir açıyla döndürebiliyorsunuz, resmin altına gölge ekleyebiliyorsunuz.

Felsefî Sorunsallar Dilbilimse midirler?

Ahmet Meliksah | 01 March 2007 14:34

Dil, durağan olmayıp, sürekli değişen ve gelişen bir yapıya sahiptir. Dilin bu hareketli yapısı, acaba dilin ifade ettiği şeylere de şamil midir, yoksa dil, gelişken yapısıyla, sadece “varolanları” ifade etme olanakları bulma çabası içinde midir?

Wittgenstein, dilin, kişinin dünyasının sınırlarını belirlediğini ileri sürerek, felsefi sorunsalların dilbilimsel problemlerden öte bir anlam ifade etmediklerini ileri sürmekle, farklı bir noktaya vurgu yapmıştı. Popper, buna şiddetle karşı çıktı. Analitik önermeleri felsefenin temel taşları olarak kabul eden Viyana Okuluna mensup olmayan Popper’in, Wittgenstein’e karşı çıkması normaldi. Bireysel nedenleri de, ona “saldırmak” için uygunluk arzediyordu. Ancak, burada bize düşen, şu sorunun cevabını bulmaktır: Popper’in düşünceleri, “felsefece düşünme” anlamında ne kadar ciddi anlamlara sahiptir? Bunu söylemek elbette zor, ancak biz iyiniyet gösterisi yaparak, onun düşüncelerinde Wittgenstein’e duyduğu öfkenin ve sair nedenlerin etkilerinin bulunabileceği iddiasını ciddiye almıyoruz.

DEMOKRASİ HAZIMSIZLIĞI VE SİNÂMEKİ

Ahmet Meliksah | 01 March 2007 14:19

Fransız İhtilali’nin modern dünyaya kazandırdığı en önemli şeylerden biri olan demokrasi, sosyal bilimler evreninde, temsili ve totaliter demokrasi gibi başlıklar arasında değerlendirilse de, genel olarak ideolojiler, düşünceler, fikirler, dinler, kurumlar hatta kişiler tarafından terzinin bir elbiseyi kesmesi-dikmesi gibi sürekli orasından burasından düzeltmelere maruz bırakılarak benim demokrasim haline getirilir. Herkesin kendi demokrasisi olduğu bir yerde ise kimse kimsenin demokrasisine ihtiyaç duymaz. E ihtiyaç duymuyor, öteki’nin sevmediği için demokrasisini de sevmiyor; o zaman ne yapsın, hurrâa, öbürü’nü demokrasisine ölüm. Saldır saldırabildiğin kadar, vur vurabildiğin kadar… Ne olsun efendim? Ne olacağı mı var, altta kalanın canı çıksın. Böyle bir hırgürdür gider… Bu bir hastalık semptomu aslında: demokrasi hazımsızlığı.

FARKLI CEZA.

akoni | 01 March 2007 13:58

Ne güzel cezalarda seyir değişmiş.Aslında ben cezaları çok hafif buluyorum.Ceza denilince ürkmeli insan Bursa da kaçak cd satan kişe verilen ceza bana biraz değişik geldi.Eskiden okuduğumuz romanlarda olurdu,hapis yıllarını çalışarak özellikle de kürek cezası ,tabiki şimdi sandal olmadığı için.cezalarda modern çağa uygun.varsın böyle olsun.Yeterki cezasız kalmasınlar.

Demokrasiye Olan İnancımı Nasıl Yitirdim

| 01 March 2007 13:06

Demokrasinin insanoğlunun medeniyet bağlamında Dünya’daki en kutsal icatlarından biri olduğunu herkes söyleyebilir. Bireye verilen değerdir bir açıdan demokrasi. Ne var ki ben bunlara katılmıyorum. Çünkü ben Demokrasiye olan inancımı 18 yaşımda yitirdim.

Sene 2000. Dünya “milenyum” çılgınlığında. Ne Youtube var ne de Wikipedia. İnternet daha “Times New Roman” kabuğunu yırtamamış. Ben ve benim kuşağım ise liseki son yılın heyecanı ve burukluğu içinde; ikincisi yapılacak olan ve hayatmıza yön verecek olan Öğrenci Seçme Sınavının ağır stresi altındayız. Sona doğru yaklaşıyoruz. Lise mezuniyetlerinin vazgeçilmez motifi olan yıllık (Ege lügatında “Andaç” olarak geçer) çıkarma heyecan kıpraşıları içine girmişiz. Yıllığı çıkarabilecek, öncülük ve koordinasyona sahip olduklarına inandığım kişiler, ilk girişimlerde bulundular. Bu kişileri sevmeyen başka kişiler ise “ben onun çıkardığı yıllığı okumam” düşüncesi etrafında toplanarak bu girişimi engelldiler. Engellemekle kalmayarak konuyu okul idaresine götürüp “Demokratik” bir seçim yapılmasını istediler. Saygı duyulur tabi. Ne de olsa meseleye artık demokrasi gibi kutsal bir kavram karışmıştı. Medeniyet yakasını takmış her insanın durup saygıyla eğilmesi gerekirdi bu durumda.