bildirgec.org

bu sene ikincisi yapilan, “altin gazete reklami(dagbladgoud)” diye bir organizasyon var hollanda ‘da. organizasyon’un amaci, bir yil icerisinde gruba ait gunluk gazetelerde yeralan ilanlardan en guzelini yine okuyuculardan gelen oylarla belirlemek. birinci olan reklama oy vermis kisiler arasinda cekilis yapiliyor ve kazanan kisiye 2.500€ veriliyor…

bu sene, 10 finalist arasindan siyrilip 50.000 kisinin oyu ile birinci siraya yerlesen, astim fonu‘nun vermis oldugu ilan.

astim fonu

astim fonu ‘nun slogani; “yasamak icin hava”, tam olarak ingilizce; “air for to live” herhalde. ilan cok carpici. gorunce “ventolin degil lan, puskurtme agzina, dur, nann..” diyebiliyor insan.

Dizüstü bilgisayarların klavyesinde yazı yazıldığında, pramakların tuşlara vuruşunu elektrik enerjisine çevirerek bilgisayarın güç kaynağını şarj eden bir aygıt geliştirildi. ABD’nin önde gelen bilgisayar üreticilerinden Compaq tarafından patentlenen düzeneğin taşınabilir bilgisayarlarda kullanılan enerji kaynağının boyutlarını küçültmesi ya da kullanım süresini büyük ölçüde artırması bekleniyor. Kurumun Houston kentindeki merkezinde görevli araştırmacılardan Adrian Crisan, klavye tuşlarının oturduğu iğnelerden her birene küçük mıknatıslar takmış. Her iğnenin çevresine debobinler yerleştirilmiş. Tuşa her basıldığında, mıknatıs, bobin içinde hareket ederek küçük bir elektirik akımı yaratıyor. Bu akım bir kondansatörde depolanıyor. Yeterince yük biriktiğinde, kondansatördeki enerjiyle bilgisayarın güç kaynağı yeniden dolduruluyor. Mıknastıslar, bobinler ve şarj aygıtlarının, bilgisayarın maliyetini biraaz yükselteceği hesaplanıyorsa da, buluşun sahibi, müşterilerin daha uzun ömürlü güç kaynakları için biraz fazla parayı seve seve ödeyecekleri düşüncesinde.Yeni düzeneğe sahip bilgisayarların, b,r elektrik kaynağına bağlı olmadan 10 saat süreyle çalışabileceği sanılıyor.
Crisan, daha önce de bilgisayarların performansını artıran üç ayrı patentini almış.İşin ilginç yanı, kendisinin asıl uzmanlık alanının yazılım olması….

Ey hat!Koku vizyona girmiş. Rahat bin kitap okumuşumdur. Klasiklerin çoğu hafızamdan silindi. Koku kaldı. Daha okurken görmüştüm her sahnesini.

Nefis bir dili vardı ve etkileyicilik. Kokunun duymanın etkileyiciliğine kapılmıştım iyi koku alan biri olarak…

‘Ey hat! Koku vizyonda’ dedim kardeşime. Acil gitmeliyiz!

Acaba kitabın tadını verir mi?
Veremez dedi içimde bir ses. Kitap o kadar güzeldi ki, o lezzet zor dedi. Oysa umarım o lezzeti verir diyerek tuttum sinemanın yolunu…
Romanın arasında kaybolduğum gibi kaybolacak mıydım, filmin arasında akıp gidecek miydim, dim, dim???….???
Çok sevdiğim bir adamı ilk defa koklarmış gibi tat aldım ilk iki saatten. Son yarım saati saymazsam romana yakın bir tat aldım. Son yarım saatte yönetmen saçmalamış, velakin romanın güzelliğini alamadı. Kafamda katilin kim olduğunu anladıklarında çıktım sinema salonundan ve film bozulmadan kaldı bende.

Dilimiz (ahmet gülhan)

Sıkça tartışılan bir konu artık, Reklam yaratıcıları derneği de bu konuya hassasla eğiliyor olacak ki bir kapmanya başlatmışlar. Dilinizden Utanmayın Yazarları uyarıyorlar. Birde Dilimiz için kampanyaların bulunduğu bir site varmış ki o da Türkçe Kampanyaları sitesi. Yorumlarda ki “Türkçe konuş kardeşim” uyarılarından sonra yerinde bir kampanya. Lütfen özen gösterelim. Ayrıca arkadaşlarımızı uyarırken kaş yapacağım diye göz de çıkarmayalım. Fazla Mesai‘den örnek vermek gerekirse …

5 senelik güzel bir ilişkim vardı.Hatta bu yaz artık evlenecektik.Sanırım çok salakmışım yaa.Geçen hafta önemsiz bir tartışma sonucu ona”biraz görüşmesek,konuşmasak iyi olur” dedim.Neyse bu esnada beni yinede arıyordu açmıyordum falan.En sonunda yani dün yeter artık dedim.Buluştuk,güzel güzel bişey olmamış gibi konuştuk.Her şey çok güzeldi.O sırada bizim saf çocuğun telefonuna mesaj geldi.Telefonuna bakmak hiç adetim değildir.Ama nedense o farklı bir tepki verdi.O an anlayamadım salağım ya ondan olsa gerek.hemen telefonu kaldırdı.Farklı bir şey konuşmaya başladı.Ben yine bişey anlayamadım hani salağım ya.Aradan 1 saat falan geçti.O an kafam biraz çalışmaya başladı ve mesaja bakmam gerektiğini sonunda anladım.Neyse telefonunu bir şekilde aldım.Kızın adı ayşeymiş.Numarasıda kayıtlı yani.Mesajda tam olarak şöyle yazıyordu.”Canım ne zaman geleceksin.Tam yarım saat oldu.Seni çok özledim.

sevgilimle yayları gevşemiş yatağımda oynaşırken, öpüşmekten vişne çürüğüne dönmüş dudaklarımı
ısırarak bastım çığlığı: hafif’e bu hafta yazı göndermeyi unuttum!

benimki, terden yapış yapış olmuş saçlarını örerken şuh kahkahalarından birini atıp, ekledi: senin hala bir naylon avatar’ın yok değil mi?
bir de web siteli miteli yazılar da göndermiyor ve politik
duruşu kaykılmış da olsa yazılar yollamakta ısrar ediyorsun
apolitizmin cennetinde ballarla, sütlerle, gılman ve hurilerle
oynaşan ruhların çeperlerine…
hem, kim ne yapsın senin ece ayhan’ın şiir kitaplarında kullandığı marjinal kişi ve olayları “düzyazı şiir” kıvamında
dercetmeni alla’sen!

kendisini sanal sanat dergisi olarak tanımlayan obur solucan üçüncü sayısı masal ile internetten yayınına devam ediyor. bundan önceki iki sayısı “şehir” ve “değişim” olan derginin zengin içeriği yanı sıra dışarıdan katılıma da kapıları açık.

Evet, OhMiBod, uzun zamandır “bakalım kim ne şekilde yapacak?” diye beklediğimiz ürün.

Kendi sitesinde “Yepyeni bir Tak ve Çalıştır Yöntemi” olarak tanıtılan OhMiBod’un bir ucunu iPod’unuza (veya herhangi bir müzikçalara) diğer ucunu da nereye isterseniz oraya takıyorsunuz ve çılgın icat OhMiBod dinlediğiniz müziğin ritmine uygun olarak kıpraşmaya, kıvranmaya başlıyor.

OhMiBod yalnızca ürün ile değil, ayrıca bir iddia ile çıkıyor ortaya: iPod dalgasının üzerine binerek, cinselliğe eğlenceli ve özgürleştirici bir şekilde daha çok açıklık ve kabul getirmek!

Flash ile yapılmış bir fotoğraf albümüm olsun istiyorsanız buradan indirebilirsiniz. Örnek albüme şuradan bakabilirsiniz. Sistem ayrıca .flv videoları da albüme yüklemenize izin veriyor. datayı .xml’den alıyor. PHP ile hazırlanmış bir albummanager da var…

Bakınız ,Ölmeden önce görmeniz gereken 1001 film burada…