bildirgec.org

???HAYAL ETME??? (lütfen okuyun, oy vermeyin, tuttum demeyin ve önemlisi 3-5 cent AMERİCAN parası kazandırmayı) Ama MUTLAK OKUYUN

sinemasever | 30 January 2007 17:42

HAYAL ETME

Benim yurdum insanın o güzel insanımın hayal etme özgürlüğü var. O özgürlüğü kimseler elimizden ve hayallerimizden, zihinlerimizden, benim ve sizlerin düş kurgusundan alamaz. Hayaller türlü türlü, renkli-renksiz, siyah-beyaz, belki de sinemaskop tüm yaşantımızı kaplayan? Benim hayalim okumadan adam Olmak!, Senin hayalin avukat olmak, öğretmen veya subay olmak.. Köydeki ırgat bacımın hayali, ırgatlıktan onu kurtaracak beyaz atlı prensin (bir çoban, bir ağa sığırtmacının veya yavuklusunun) alıp götürmesi, daha önemlisi falanca köyün mağara benzeri evlerinde yaşayan 10 yaşındaki çocuğun doktor olabilme hayali….

2007’nin en iyi 100 şirketi…

ONALTIKIRKALTI | 30 January 2007 17:13

iş dünyasında geleceği görenlerin dediği çıktı ve 2000’li yılların en iyi meslekleri gerçekten de söylenildiği gibi: bilgisayar ve internet, biyoteknoloji ile gıda sektörü oldu. Hâlâ ne olacağına karar veremeyenler için, cnnmoney sitesi ünlü ekonomi ve iş dünyası dergisi fortune‘a göre 2007 yılında çalışılacak en iyi 100 şirket‘i, neyle uğraştıklarını ve neden en iyi olduklarını açıklamış…

YETMİŞ YAŞINDAN SONRA İNGİLİZCE VEYA FRANSIZCA ÖĞRENİLİR Mİ? ÖĞRENİLİRMİŞ!

Radyocu | 30 January 2007 16:50

İNSAN  HER YAŞTA  ÖĞRENEBİLİRMİŞ!
İNSAN HER YAŞTA YABANCI BİR DİL ÖĞRENEBİLİRMİŞ!

Yabancı dil öğrenimi konusunda en yaygın mazeretlerden biri de İngilizce’nin veya yabancı dil öğrenmenin zor olduğudur. Aslında bu geçerli bir mazeret değildir. Sorun genellikle konuyla ilgili belli bir hayalin olmaması ve kişinin konuya odaklanmaması veya odaklanamamasıdır.

Uzun bir zaman önce gazetelerde gördüğüm bir haberi sizinle paylaşmak istiyorum. Haber, yabancı dil öğrenmek konusunda engel olarak söylenen bazı mazeretleri geçersiz kılan bir örnek olarak ilgimi çekti.

Shadowy Deneme 1/2/3

| 30 January 2007 16:47

DENEME 1

Adam : Sizinle daha önce karşılaşmış olabilir miyiz…?
Kadın : Karşılıksız kalmış olabilir misiniz…?
Adam : Bu güvenin sebebi siz misiniz yoksa ben mi ?
Kadın : Israrcı olmanızın sebebi ben miyim yoksa siz misiniz ?
Adam : Hangi soruma cevap vereceksiniz ?
Kadın : Ne zaman soru sormaktan vazgeçeceksiniz ?

DENEME 2

Adam : Buyurun gideceğiniz yere bırakıyım
Kadın : Kalmak için bir yere ihtiyacım var
Adam : Ne istediğinizi biliyorsunuz çok iyi bu
Kadın : Asıl önemli olan benim isteklerim değil,nedenlerim
Adam : Nedensel takıntılarım maalesef yok sadece gidişatınıza yardımcı olabilirim.Ama bunun sebebini bende bilmiyorum
Kadın : O yüzden bir yere gidemiyorum bende…

Mars’taki Hayattan Bize ne!!!

mavi alarm | 30 January 2007 16:31

Bugünlerde Mars muhabbeti sardı her yanımızı. Dünya’da doğru dürüst yaşamayı ve korumayı beceremeyen bir tür olarak Mars’ta hayat olup olmaması niye bu kadar ilgilendiriyor insanları anlamıyorum. Yok 1 milyon yıl önce buz kütlesi varmış, Nasa’nın mekiği Mars’taki bitkileri öldürmüş. Yahu adamlar dünyanın sonunun gelmesini önlemek için yapılan anlaşmaya bile imzasını atmıyor. Mars’taki bitkiyi mi kaale alacak. Ayrıca Mars’ta hayat bulsak gidip oraya mı yerleşeceğiz. O kadar masraf yapılacağına, yaşadığımız dünyayı kurtarmak için çaba harcasak; ya da en azından dünyayı yok etmek için çabalamasak zaten gerek kalmaz Allah’ın kırmızı gezegenine göç etmeye.

2007’de web tehditleri artacak

romanistabukowski | 30 January 2007 15:40

Trend Micro tarafından hazırlanan ”2006 Yıllık Bilgi Güvenliği Raporu”nda, virüs yazarlarının yeni motivasyonlarının artık para olduğunun ortaya çıktığı bildirildi.

2006 yılının; bilgisayara her ayın belli günlerinde devreye giren bir zaman ayarlayıcısını bünyesinde barındıran ve Microsoft Office dosyalarını silen ”Nyxem solucanı”, 18 yaşındaki bir Alman gencinin yazdığı ve kendini bilgisayarda kayıtlı e-posta adreslerine gönderen ”Netsky” ve eski teknoloji ürünü olmasına rağmen hala sorun yaratabilen ”Pe-Funlove” gibi solucanların adlarının çok duyulduğu bir yıl olduğu belirtildi.

CHP Nasıl Ortanın Solu Oldu?

Mulkiyeli | 30 January 2007 15:31

1960 darbesinden sonra, ülkede askeri yönetimin hakim olması halk üzerinde baskı kurmuş ve katı kurallarla demokratik ortam geçici olarak ortadan kalkmıştı. 61 anyasasıyla birlikte bu kaos ortamı sona ermiş yeni bir dönem başlamıştı. 61 anayasası içeriği itibariyle ve de bulunduğu döneme göre oldukça özgürlükçü bir niteliğe sahipti. Bu ortamda TİP’nin halka cazip önermeleri, oy potansiyellerine katkıda bulunmuş ve de bu CHP’nin gözünden kaçmamıştı. Dolayısıyla DP’nden sonra tekrar iktidara gelmek isteyen CHP bu defa bir kazaya kurban gitmek istemediğinden ötürü, kendisinin halk tabanına yakın olması, işçi kesimine yakın olması gerekmekteydi. 1965 seçimleri öncesi bunun için İsmet İnönü CHP’nin devletçi ve devrimci yapısıyla ortanın solu olması gerektiğini söylemiştir. Bundan sonra CHP 1965 seçimlerine de ortanın solu çizgisini benimsemiş yapısıyla girmiştir. Tabi bu seçimlerde istediğini tam olarak elde edememiştir. 1965 seçimlerinde %52 lik oyla AP iktidara gelmiştir. CHP ise % 38 kadarını alabilmiştir.

bir didikleme daha

emsvizyon | 30 January 2007 15:16

hani, halen windows vistayı merak edenimiz kaldıysa buyrun “screen shot”larla dolu bir inceleme daha…

vicıtlarıyla vista görülmekte...
vicıtlarıyla vista görülmekte…

daha çıkmadan kırılan ve servis paketi çıkan bu işletim sistemi acaba ne ilginçlikleri bize yaşatacak,yaşayacak ?

bir profesörün hikayesi

linnux | 30 January 2007 15:12

Gözlerini açtı.
İşte bir sabah daha!
Dolu dolu yaşanacak bir gün daha.
Her zamanki gibi erken kalkmıştı yine.

Gülümsedi.
Kalktı, ilk iş olarak pencereye doğru yürüdü.
Cama hohlayıp sildi.
Şöylece baktı dışarı. Güneşin pırıltılarını seyretti.
Gülümsemesi arttı.

Konuşmaya başladı kendi kendine.
“Eyy güneş! canlılığın kaynağı,
bize hayat veren güneş!
Nasılsın?
Gülümsemeni hiç eksik etme bizden.”

Çok iyimser bir insandı Cevdet bey.
Çok gülen, çok neşeli, hayat dolu kıpır kıpır biriydi.
Erdemli birisiydi.
Hayatını bilime, üretmeye, eğitime adamış biriydi.
-Boş zaman- sözcüğü, onun için en büyük küfürdü.
Gününün çoğunu kitaplarla, gazetelerle geçirirdi,
çok okurdu.